GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ VE DEVLET MEMURLARI KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:132
Tarih:06.07.2013

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 48'inci madde üzerine vermiş olduğumuz önergeden dolayı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Tasarının 48'inci maddesi Vakıflar Kanunu'nun 10'uncu maddesinin (2)'nci fıkrasının (f) bendini yürürlükten kaldırmaktadır. Kaldırılan hüküm, Vakıflar Kanunu'nun 11'inci maddesine göre vakıf yöneticilerinin kendilerinden istenen beyanname, bilgi ve belgeleri zamanında vermemeleri veya organların vakıf senedine aykırı olarak toplanmasına sebep olmaları    ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunmaları hâlinde idari para cezasına tabi tutulmalarını düzenlemiştir. Tasarının bu maddesiyle, diğer iki hususu bir kenara bırakırsak, gerçeğe aykırı beyanda bulunan ve bu eylemi tespit edilip 2 kere idari para cezasına tabi tutulan vakıf yöneticilerinin görevine devam etmesi mümkün olacaktır. Hatta, birden fazla vakıfta yöneticilik yapıyorlar ise, o vakıflardaki görevlerine de devam edebileceklerdir. Belli ki bu hüküm buraya belli bazı kişiler için konulmuş. Bir AKP klasiği, yine, eşe, dosta özel bir kanuni düzenleme.

Saygıdeğer milletvekilleri, biraz sonra, ya size takdim ettiğimiz önergeyi kabul edeceksiniz ya da tasarıdaki hükmü kabul edeceksiniz. Tasarıdaki hükmü kabul ederseniz, gerçeğe aykırı beyanda bulunan, yani sahte beyanda bulunan, yani sahtekârlık yapmış olan vakıf yöneticilerinin göreve devam etmesine müsaade edeceksiniz. Takdir sizin, vicdanınızla baş başasınız.

Anayasa'mızın 2'nci maddesinde bir hukuk devleti olduğu hüküm altına alınmış olsa da AKP döneminde hukuk devleti kavramı yerle bir edilmiştir. Üstünlerin hukukuna savaş açtığını söyleyerek iktidar olan AKP, kendi inşa ettiği hukukuyla başka fikirlere ve düşüncelere yaşama şansı tanımamaktadır.

Evrensel hukukun ve Anayasa'mızın vazgeçilmez temel hak kabul ettiği birçok faaliyet AKP idaresi altında kanunsuz eylem ve suç hâline getirilmiştir. "Düşüncelerimi ifade edeceğim." dendiğinde, Anayasa'nın düşünce hürriyetine ilişkin tesis ettiği hak kullanılmak istendiğinde, "Evet, istediğini düşünebilirsin ancak bunu gazetelerde, köşelerde yazamazsın, televizyon ve radyolarda konuşamazsın, kitap ve dergilerde yayımlayamazsın." cevabıyla karşılanmakta, çözüm olarak da "Evinde, eşine ve çocuklarına düşünceni anlatabilir ya da kendi kendine konuşabilirsin." denilmektedir.

Yine Anayasa'da tesis edildiği gibi "Tabii ki haberleşme hürriyetin var ama Hükûmetin aleyhinde herhangi bir elektronik posta yazamazsın, telefonla yaptığın konuşmalarda Hükûmeti eleştiremezsin." denmektedir. AKP hükûmetleri Anayasa'da teminat altına alınmış olan seyahat hürriyetini inkâr etmemektedir ancak Hükûmet izin vermezse sokağa çıkamazsın, belediye otobüsüne, metroya, feribota binemezsin. Evet, mesken masuniyetin var, dokunulmazlığın var ama gece yarısı polis baskınıyla yataktan kaldırılabilirsin. Din ve vicdan hürriyetin var ama mezhebinden dolayı her an kınanabilirsin. Çalışma hürriyetin tabii ki var ama Hükûmeti eleştirirsen işinden olabilirsin. Hükûmete yakın sendikalara ya da dinî gruplara dâhil olmazsan esnaf olarak, iş adamı, sanayici olarak, kamu görevlisi olarak işlerin sekteye uğrayabilir, başın ağrıyabilir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu tablo Haziran 2013 Türkiye'sini yani "Gezi olayları" denilen ve önemli sarsıntılara yol açan olayları doğurmuştur. İktidar partisinin de Hükûmet üyelerinin de bu olayları ve toplumsal tepkiyi herhangi bir ön yargıya bağlı kalmaksızın ya da gerçek olmayan mazeretlere sığınmaksızın doğru okumaları gerekir.

Emin olunuz ki, dünyadaki bütün diktatörlerin idaresi kanuna uygundur ama hukuka uygun değildir. Gerçek ve çağdaş demokrasi hukuka bağlı yönetimleri gerektirir. İleri demokrasi kavramıyla çıkardığı kanunlarla despotik idare kurmaya çalışanlar modern ve çağdaş devletlerin kurucusu ya da yöneticileri olamazlar. Bu şekilde davrananlar evrensel hukuk yerine kendi despotik yasalarını yaparlarsa 21'inci yüzyıl toplumundan sorgusuz sualsiz itaat etmelerini beklememelidirler. Türk milleti, kendilerin yönetenlerin, küresel güçlerin politikalarına uygun ama Türk milletinin çıkarlarına aykırı Büyük Orta Doğu Projesi gibi, açılım gibi, barış süreci gibi yalan yanlış, ayrıştırıcı ve parçalayıcı tüm politikalara itiraz edecektir. Eğer itiraz edenleri, itaat etmeyenleri, biat göstermeyenleri Silivri'ye koyarak, biber gazı ya da coplarla terbiye etmeyi düşünen varsa son derece büyük yanılgı içindedir. Bilmeyen, duymayan ve anlamayanlar için böyle biline. Türk milleti baba katiliyle babanın bir safta olmasına ve öz yurdunda garip bırakılmasına asla razı olmayacaktır.

Bu düşüncelerle, önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)