GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ VE DEVLET MEMURLARI KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:132
Tarih:06.07.2013

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan Komisyon ve Hükûmet temsilcisine soruyor "Katılmıyoruz." diyor. Keşke, dinleyebilselerdi ondan sonra katılmıyorum deselerdi. Özellikle takip ettim yani müsaadenizle, hakikaten biraz ciddiyete davet etmek istiyorum. Burada, birçok konuşmalar yapılıyor ama muhalefetin önerileri, önergeleri hiç dikkate bile alınmadan "Efendim, kabul etmeyiz, etmiyoruz." deyip çıkılıyor. Hiç olmazsa, emeğe saygı göstermek lazım.

Biz, bu önergemizde, 50'nci maddenin teklif metninden çıkartılmasını istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, izninizle, hepimizi ilgilendiren farklı bir konuyu da sizlerin huzuruna getirmek, bilgisine sunmak ve sizlerin de bu hususta katkılarını talep etmek üzere söz aldım.

AKP'nin Suriye'yle olan ilişkileri felç etmesinden hemen önce, krizin ilk günlerinde, hatırlanacağı üzere acı bir olay yaşanmış, 22 Haziran 2012'de Doğu Akdeniz'de Suriye tarafından bir Türk uçağı düşürülmüştü. Mangalda kül bırakmayan AKP Hükûmeti, ne bu olayın hesabını Suriye'den sorabilmiş ne de tüm gerçekleri ile olayın ortaya çıkmasına vesile olabilmişti. Türk Silahlı Kuvvetleri, önce, "Suriye tarafından düşürüldüğü iddia olunan uçak" tabirini sonra da "Suriye tarafından düşürülen uçak" tabirini kullanmıştı. Bu açıklamalar, kamuoyunda farklı şekillerde yorumlanırken, arama kurtarma gemisi, arama çalışmalarını "Arızalandı." gerekçesi ileri sürülerek sonlandırmış, bu şok kararla da yeni yeni şüphelerin ortaya çıkmasına sebep olunmuştu. Connecticut merkezli, The Day gazetesi haberinde, arama gemisi Nautilus'un kaptanı Bob Ballard'ın, Amerika'nın Ankara Büyük Elçisi Ricciardione tarafından -nasıl bir tesadüfse- uçağın düşürüldüğü gün yani 22 Haziran da arandığını duyurmuştu. Dikkatinizi arz ediyorum, Sayın Başbakan Erdoğan, 23 Haziranda Türk uçağının Suriye tarafından düşürüldüğünü söyledi. İlginç olan husus, arama gemisi de İstanbul'da bekliyordu. Gemi, çağrı üzerine arama yapmak üzere olay mahalline intikal ediyor, Şehit Teğmen Aksoy ve Şehit Yüzbaşı Ertan'ın naaşlarını çıkartıyor ama kazadan geriye kalan, olayı aydınlatacak parçaları çıkarmadan, her nasılsa arızalanıp olay yerinden ayrılıyor. Tabii, bu, âdeta kaçarcasına olay yerinden ayrılış, birçok spekülasyona da malzeme oluyor. Al Arabiya televizyonu Suriye istihbaratına ait iki gizli belge yayınlıyor değerli milletvekilleri. Bu belgelere göre, iki pilot sağ olarak Suriye ordusunca kurtarılmış, onlara savaş esiri muamelesi yapılmış; yine bu habere göre, bu iki pilot sonradan öldürülüp Akdeniz'e atılmıştı. Bu belgelerin Suriye Devlet Başkanı Esad'ın makamından çıktığı ve Suriye Özel Operasyonlar Birimi Başkanı Tuğgeneral Hasan Abdurrahman'a gönderildiği iddia olunmuştu. Bu belgelerden birinde, uçağın Tartus'taki Rus üssünden Suriye-Rusya Federasyonu koordinasyonu ile düşürüldüğü iddia olunmuştu. Değerli milletvekilleri, buna benzer birçok iddia. Bunlar doğru mudur, yanlış mıdır, bilmiyoruz. Bu açıklamayı Hükûmet yapacak ancak her konuda bir fikri olan Sayın Başbakan âdeta kapı duvar susuveriyor.

Ancak, kıymetli arkadaşlar, bilmenizi istediğim bir diğer husus var ki son derece düşündürücü. Hatırlayacağınız üzere, şehit pilotların kask ve botları su yüzünde bulunmuş idi. Genelkurmay yaptığı açıklamasında, bu, su yüzüne çıkışın çarpmanın etkisiyle olduğunu ve olağan olduğunu açıklamıştı ancak bu botları tüm dünyaya üreten firma bir açıklama ile âdeta bu açıklamaları yalanlamıştı. Firma diyor ki: "Pilotlar için tasarlanan özel uçuş botlarımızda D halkalı hızlı bağlama sistemi vardır. Kişi baygınken el müdahalesi yapılmadan açılmaz. Hele hele, darbe ile, çarpma ile hiç açılmaz." Hükûmet tarafından bir türlü açığa kavuşturulamayan bu husus herkesi tedirgin etmiştir.

Bir başka husus da değerli arkadaşlar, şehit babası ısrarla kamuoyuna âdeta yalvarıyor "Oğlumun otopsi raporunu verin." diye. Bu rapor devlet tarafından henüz kendisine verilmiş değil. "Eğer bu olayın peşini bırakırlarsa 550 milletvekiline, yargıya, basına, avukatlara, savcılara ben bir şehit babası olarak hakkımı helal etmiyorum." diyor. Bakın, bu yürek yangınını anlamak lazım değerli arkadaşlar.

Bununla birlikte ortaya çıkarılması gereken birçok sual var ancak bu kadar kısa zaman içerisinde hepsini anlatmamız mümkün değil. Yalnızca söylemek istediğim: AKP'nin, bu deneme yanılma yoluyla dış ilişkilerimizi karanlık bir tarafa götürmesinden Türk milleti bıkmıştır, yorulmuştur.

Bu bilgilerin kamuoyuna açıklanması gerekir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)