GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, GRUP BAŞKAN VEKİLİ İSTANBUL MİLLETVEKİLİ MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 2/B TAŞINMAZLARI İÇİN BELİRLENEN SATIŞ BEDELLERİ İLE İLGİLİ SORUNLARIN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 22/5/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 11 TEMMUZ 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:137
Tarih:11.07.2013

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, bir türlü gündemden düşüremediğimiz çok önemli bir sorunu bugün Cumhuriyet Halk Partisi gündeme getirerek bu konuyla ilgili bir Meclis komisyonunun kurulmasını ve sorunların araştırılmasını talep etmiştir. Bu önergenin lehinde söz aldım.

Değerli arkadaşlar, "marka yaratmak" diye bir tabir vardır. Övüneceğimiz markalarımızın olmasını hepimiz arzu ederiz ama sorunlarımızı marka hâline getirmekte de çok maharetli olduğumuzu ifade etmemiz lazım. 2/B sorunu böyle bir, Türkiye'ye özgü bir sorun markası hâline geldi ne yazık ki ama konuşuyoruz, tabii gönül arzu eder çözmek. Bu konuyu çözmek iktidarların, siyaset kurumunun, Meclisin görevi, görevi; bununla övünmek hakkı kimsede yok ama sorunun çözüldüğünü de söylemek mümkün değil değerli hocam. Dolayısıyla bugün toplumun gelir seviyesi itibarıyla birbirleriyle çelişen iki kesimini çok yakından ilgilendiren bir sorun 2/B sorunu; birilerinin ekmek meselesi, birilerinin de rant meselesi.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin çok temel sorunlarında çıkmazımızın kaynağı kanunlarımızın genellik ilkesidir. Tabii, evrensel hukukta bir zorunluluktur, kanunlar genel olmak durumunda ama bazı kanunları Türkiye'nin genelinde uygulamaya kalkarsanız adaleti sağlayamaz, zulmü gerçekleştirirsiniz, zulmetmiş olursunuz. İstanbul'un Beykoz'undaki 2/B sorununun muhatapları ile Toros Dağlarındaki köylülerin, orman içi köylülerinin 2/B sorunu aynı sorun değil ama bu iki sorunu, bu sorunu tek kanunla çözmeye kalkarsanız sonuçta adaleti temin etmezsiniz. Bu sorunun çok temel çıkmazı bence budur. Bunu daha önce de Sayın Orman Bakanına arz etmiştik bizi davet ettiğinde. Bu sorunu çözmek istiyorsanız? Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının tüm dönemlerinde, üç döneminde de bu sorun gündeme gelmiştir, topluma sözler verilmiştir ama bu sorun hâlâ çözülebilmiş değildir. Sorunu çözebilmek konusunda Türkiye'nin reelini, gerçeğini ortaya koyup o gerçeğe dayalı bir çözüm üretmek gerekiyordu, ona dayalı bir hukuk kurmak gerekiyordu ama öyle olmadı. Burada, işte, bir kanun çıkarıldı, bu kanun üçüncü defa tekrar Meclise geldi, yine geleceğinden eminim çünkü uygulanabilirliliği yok, uygulansa sorunu çözme kabiliyeti yok, "Sorunu çözdüm." dese bile adaleti temin edebilme kabiliyeti yok.

Değerli arkadaşlar, iki hususu düzeltmem lazım. Ben de orman yüksek mühendisiyim, ormancılıkta uzun müddet çalıştım, ormanı da bilirim, orman içi köylüsünü de bilirim, 2/B arazisi meselesini de bilirim. İki hususu düzeltmek gerekiyor.

Sayın konuşmacı, iktidar grubu adına yaptığı konuşmada "Biz bu işi gelir için yapmıyoruz." dedi. Bu, doğru değil değerli hocam. 25 milyar dolarlık bir geliri öngören açıklamalarınız ortada; bunu hiç reddetmeniz mümkün değil. Yani iktidar olarak bunu bir gelir kapısı olarak görüp rayiçleri de yüksek tutmanız, uygulamayı veya düzenlediğiniz hukuku da bu yönde tanzim etmeniz bir gerçektir.

İkinci husus, değerli arkadaşlar, gelirlerin yüzde 90'ı Çevre ve Şehircilik Bakanlığına aktarıldı. Yani söylediğiniz gibi, 2/B sorununun mağduru olan köylüye aktarılmıyor, ormancılığa aktarılmıyor. Hâlbuki Anayasa'nın 170'inci maddesi, 2/B arazilerinin değerlendirilmesinden elde edilecek gelirlerin orman içi köylülerinin kalkındırılması ve ormanın geliştirilmesi için kullanılacağı bir anayasal amir hükümdür. Buna rağmen, siz, işte, Anayasa'ya aykırılık iddialarımızı hiç dikkate almadan burada dediniz ki: "Gelirlerin yüzde 90'ı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kentsel dönüşüm projelerine aktarılacaktır."  Orman içi köylüsünün bundan çok nemalanacağını, herhangi bir gelirine, geçimine katkı verileceğini söyleyebilmek mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, bakınız, 2/B arazisi dediğiniz hadise böyle düz ovada tarla değil, bahçe değil büyük kısmıyla. Yani İstanbul'u bir ayrı tutmak lazım, İstanbul'da bu mesele bir rant kapısı olmuş ve köylünün elinde değil bu araziler; birilerinin elinde, daha çok da siyasilerin elinde. Dolayısıyla, esas, 2/B arazileri Antalya'da, Mersin'de, Adana'da, Muğla'da, Ege'de köylünün elinde ama o araziler dağlarda, efendim, taşların arasında, hali araziler, orman arazisi. Köylü burayı atasıyla, çoluk çocuğuyla dünden bu yana yoğun bir gayretle tarla hâline getirmiş, emek vermiş, yoksa orasının rayiç değeri yok, dağ orası ama köylü orayı dişiyle tırnağıyla tarla yapmış, orayı bahçe yapmış, orayı bağ yapmış, şimdi bir değer kazanmış. Köylünün emeğiyle geliştirdiği o değere şimdi devlet olarak el koyuyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Burayı sen ikinci defa satın alacaksın." Hakkı yok devletin buna çünkü orayı bir değer hâline, bir varlık hâline getiren köylünün bizatihi kendisi.

Bu sebeple, yapılması gereken şey şu, birinci husus: 2/B konusunu, işte, konut yapımında kullanılan arazilere ayırıp, üretim yapılan arazileri bir ayrı statüde değerlendirerek iki ayrı hukukta değerlendirmek ve iki ayrı bedelle satmak lazım. Bize göre, Milliyetçi Hareket Partisi olarak -bu konuda benim de kanun teklifim var- bizim de beyanlarımız var, ısrarla söylüyoruz: Üretimde kullanılan 2/B arazileri köylülere, orman içi ve kenarı köylülere bedelsiz verilmelidir. Üretim şartıyla üstüne, bana göre, destek de verilmeli çünkü o insanlar o dağın başında çoluk çocuklarıyla yani kendi emekleriyle kendi geçimlerini temin ediyorlar. Bu insanlar geçimlerini orada temin etmeseler, şehirlere göçseler çok daha büyük bir maliyet oluşturacaklar.

Onun için, o insanların 2/B arazilerinde, kendilerinin gayretleriyle imar ettikleri o 2/B arazilerinde kendi emekleriyle üretim yaparak yaşamalarını devlet olarak desteklememiz lazım, teşvik etmemiz lazım. Üstüne bedel almak değil, onlara karşılıksız kredi vererek, destek vererek, üretimlerini destekleyerek o topraklarda yaşamalarını temin etmemiz lazım. Ama büyük şehirlerin kenarında, İstanbul'un, işte, adı "köy" olmakla beraber megaşehirlere dönüşmüş yerlerdeki ormandan çıkartılan 2/B arazilerinin değerlendirilmesi bedeli karşılığında yapılmalıdır ve o milletin malı olmak hesabıyla bütçeye gelir olarak kaydedilmelidir. Ona itirazımız yok ama Toros Dağlarında inanınız ki -ben o dağlarda çalıştığım için  biliyorum- yani taşı kırıyor, önüne duvar örüyor, toprak taşıyor, onun üzerine sera yapıyor; orada meyve yetiştiriyor, sebze yetiştiriyor. Bu insanların, eli öpülesi bu insanların elinden tarlasını almak, o tarlayı bir bedel karşılığında satmak, ona hakaret olmaktan öte zulmetmektir. Buna hakkımız yok.

Dolayısıyla bu konu bir toplumsal sorun, çözülmemiştir. Kural koyarak "Sorunu çözdük." demeniz doğru değil. Koyduğunuz kural eğer insanlara zulmediyorsa, insanların canını acıtıyorsa, devlet olmanın gücüyle siz insanlara haksızlık yapmak, zulmetmek hakkına sahip değilsiniz. Bu sebeple, sorun çözülmemiştir. Sorunun çözülmesi için meselenin çok boyutlu olarak tartışılıp araştırılması bence önemlidir, değerlidir, faydalıdır; zor olmaz, oturup karşılıklı tartışırız. Neyi yaptık, yaptığımızla hangi yanlışı yaptık, hangi sonuç muhtemel sonuç olacak, bunları konuşmakta fayda vardır.

Böyle bir komisyon kurulmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de faydalı bulmaktayız. Katkı vereceğimizi ifade eder, yüce heyetinize saygılar sunarım efendim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)