GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, GRUP BAŞKAN VEKİLİ İSTANBUL MİLLETVEKİLİ MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 2/B TAŞINMAZLARI İÇİN BELİRLENEN SATIŞ BEDELLERİ İLE İLGİLİ SORUNLARIN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 22/5/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 11 TEMMUZ 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:137
Tarih:11.07.2013

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, orman köylülerinin sorunlarıyla ilgili olarak verilmiş bir araştırma önergesinin, hele hele yoksul köylüleri yakından ilgilendiren böyle bir araştırma önergesinin aleyhinde konuşmak mümkün değil ki iktidar partisi mensubu da çıkıp burada konuşurken çok da aleyhinde konuşamadı, aleyhinde konuşulacak bir durum yok çünkü. Pekâlâ bu konu araştırmaya değer. Mademki dört parti sözcüleri buraya çıkıp konuşurlarken aleyhte bir şey ifade edecek bir durum bulamıyorlarsa konunun araştırılması konusundaki talebin haklılığı da otomatikman açığa çıkar.

Ancak yadırgadığım bir durum var. Sayın iktidar partisi sözcüsünün tavrı gerçekten yadırganacak bir tavırdır. Yani bu kavramı kullanıp kullanmama konusunda çok düşündüm ama nihayetinde kullanmak durumundayım. Kusura bakmayın ama bu "sokak kabadayısı" tavrıdır. "Bizim zaten bu orman köylerinden elde ettiğimiz gelir başkalarına verdiğimiz sadaka kadardır. Dolayısıyla, bu paraya ihtiyacımız yok." tavrı bir sokak kabadayısı tavrıdır.

YUNUS KILIÇ (Kars) - Öyle bir şey yok kardeşim. Bilmeden konuşuyorsun.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Öyle dediniz. Tutanaklara bakın, öyle dediniz.

"Bizim zaten yurt dışında yaptığımız yardımlar kadardır, 3-5 milyar dolar paradır bu. Bu para bizim cep harçlığımızdır." Bu tavır, doğru bir tavır olmamıştır.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Öyle değil, öyle değil ya. Yanlış anlamışsınız.

YUNUS KILIÇ (Kars) - Öyle değil.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Tutanaklara bakın Yunus Bey, göreceksiniz.

Mademki böyledir, Sayın Şandır'ın önerisine yüzde yüz katılıyorum. Gelin, bu arazileri bedelsiz, hak sahiplerine iade edelim. Daha doğrusu, insanlar zaten on yıllardır o arazilerin üzerinde yaşamlarını idame ediyorlar; oraları kendilerinin varsayıyorlar, kabul ediyorlar. Kaç kuşak oranın üzerinde sahibi olarak büyümüş ve şimdi devlet diyor ki onlara: "Yok burası sizin değil." Tersinden, hiçbir karşılık? Nasılsa elde ettiğiniz gelir de, oradan beklediğiniz gelir de cep harçlığı, çocuklara verilen okul harçlığı kadar bir paradır devlet için, o zaman hak sahiplerine iade edelim hiçbir karşılık almadan. Rant konusu olan bölgeler varsa, rant konusu bölgelerle ilgili olarak da ayrıca düşünülebilir. Dolayısıyla, bu konunun böyle zaman zaman siyasi polemik malzemesi durumuna getirilmekten artık çıkarılması gerekiyor. Eğer gerçekten 5 milyon insanın yaşamını bu kadar yakından ilgilendiren bir konuysa -ki gerçektir- o zaman siyasetüstü yaklaşalım, bu köylülerimizin mağduriyetlerini ortadan kaldıralım, arazileri kendilerine iade edelim.

Bakın ama devlet genellikle böyledir. Vatandaştan alırken eli sıkı davranıyor, sıkı pazarlık yapıyor vatandaşla, mümkün olduğu kadar fazla almaya çalışıyor ancak verirken tersten bir eli sıkılık vardır, vermeme gayreti içerisindedir. Örneğin, bu, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliğinin vaktiyle yayınladığı bir raporun verisidir. Sadece 1990'lı yıllarda boşaltılan köy ve mezraların toplamı -devletin resmî rakamını ifade ediyorum- 3.185 köy, 3.185 köy boşaltılmış. Bu zorunlu göçten kaynaklı köy boşaltmalarında mağdur olmuş -devletin verdiği rakamı gene ifade ediyorum- hane sayısı 57.314. Bu insanlara, sonradan bir kanun çıkarıldı, "terör tazminatı" adı altında bir para ödendi. Yirmi yıldır köyüne gidemeyen, tarlasını ekemeyen, ağacı kurumuş köylüye devlet vere vere 12 lira, 13 lira, 15 lira verdi çok torpilliyse 20 ve üstü rakamlar insanlara verildi. Yani, eğer gerçekten köylü iktidar yanlısıysa ya da orada bir göz kırpma görmüşse torpilli tarafından para aldı, 3-5 kuruş fazla aldı ama şimdi, devlet, vatandaşa ait, kuşaklar boyu üzerinde büyümüş vatandaşa ait olan arazileri vatandaşına iade ederken, verirken, tapusunu verirken böyle davranmıyor, pazarlığı sıkı tutuyor, mümkün olduğunca daha fazla koparıyor; vatandaşı, köylü vatandaşını ömür boyu takside bağlıyor; bundan sonra rahat lokmayı vatandaşa reva görmüyor, yediği lokmayı zehir ediyor vatandaşa, köylüye. Bu tutum, doğru bir tutum değildir.

Ramazan ayının ilk haftasındayız, gelin hayırlı bir iş yapalım. Burada bir düzeltme yapıp bu araştırma önergesine hep birlikte, dört parti grubu olarak "evet" diyelim; vatandaşlarımızın, köylülerimizin bu konudaki sıkıntısını araştıralım; Meclisin ortak aklıyla bir çözüm üretelim bu konuda.

İktidar partisi böyle bir tavra, böyle uzlaşmacı bir tavra yeltenirse hiçbir şey kaybetmez; tersine, kazanır. Böylelikle, bu sorun hiç kimse açısından siyasi polemik konusu olmayacaktır, konuyu buradan kurtarmış oluruz -kendiniz de ifade ediyorsunuz- on yıllardır devam eden bir sorunu çözmüş olursunuz. O geleneğe, bu geleneğe mal etmek, sataşmak, "Siz yapmadınız, biz yapıyoruz." demek çok akıllı bir politika olmaz.

Kusura bakmayın, siz de Millî Selamet geleneğinden geliyorsunuz. Niye yapılmadı o zaman? Hadi, Cumhuriyet Halk Partisi geleneğinin zaten böyle bir derdi yok çünkü 1960'da çıkan 105 no.lu yani 2005 sayılı İskân Kanunu'na ek 105 no.lu Kanun'da, vatandaşın malına, mülküne nasıl el konulup kendisine şantaj aracı olarak kullandığını biliyoruz. Şimdi, bu geleneği devletten kurtarmak lazım, daha doğrusu siyaseti bu gelenekler manzumesi içerisinden çıkaralım. Vatandaşa ait olan şeyi vatandaşa karşı şantaj malzemesi olarak kullanmaktan vazgeçelim.

Bakın, 27 Mayıs darbesinden sonra ne olmuştu? Sivas kampına götürülen vatandaşların tarlası o vatandaşlara karşı şantaj aracı olarak kullanılmıştı. Kanun burada iki yıl yürürlükte kaldıktan sonra 1962'de yürürlükten kaldırıldı. Ne pahasına? Oradaki insanların iradesini teslim alma pahasına bunu yaptı. Arada fark yok, arada fark yok. Köylü vatandaşın, 2/B mağduru köylü vatandaşların iradesini şimdi ipotek altına alma gayreti vardır, ömür boyu bankaların kapısında kuyruğa sokma gayreti vardır, vatandaşların yaşamını taksite bağlama gayreti vardır burada. Bu şantajcı mantıktan kurtulmak gerekir.

Başta da ifade ettim, bütün konuşmalarda gördüğümüz kadarıyla kimse buna karşı değil, karşı bir argüman geliştiremiyor. O zaman, bize düşen, hep birlikte bunun çözümünü bulmaktır. Bu araştırma önergesi de buna vesile olacağı için bence iyi iş yapmış olacağız, grup olarak da lehinde oy kullanacağımızı ifade etmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)