GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN, OSMANİYE MİLLETVEKİLİ HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN YAYLACILIK KONUSUNDA YAŞANAN SORUNLARIN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLEN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN (10/242), GÖRÜŞMELERİNİN GENEL KURULUN 9 TEMMUZ 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:135
Tarih:09.07.2013

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; Meclis araştırması açılması amacıyla vermiş olduğumuz önergeden dolayı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaylacılık, Türk kültürünün kendine has yanlarından biridir. Tarım ve hayvancılığın, temel geçim kaynağı olduğu dönemlerde Türk insanı yazın yüksek yerlere, yaylalara, kışın ise düz ovalara göçmeyi tercih etmiştir. Böylece yılın bütün ay ve mevsimleri boyunca hem hayvanları için yeşil alanları kullanabilmiş hem de diğer tarımsal faaliyetlerde bulunabilmiştir. Bu gelenek yerleşik düzene geçildikten sonra da muhafaza edilmiştir.

Gerekçeleri değişik olmakla beraber, hâlen, insanımızın yılın önemli bir zamanında yaylalarda olduğunu görmek mümkündür. Bilhassa küresel ısınmanın ortaya çıkardığı aşırı sıcaklar, bunaltıcı nem ya da alçak kesimlerdeki sinek, böcek gibi haşereler göz önünde bulundurulduğunda, yaylalar insanlarımız için bir kaçış, bir istirahat ve zaman zaman da eğlence merkezi olmuştur. Hatta birçok yayla için "tatil merkezi" ifadesini kullanmak daha doğru olacaktır.

Yaylaların daha serin ve kuru bir havaya sahip olması, onların coğrafyamızın yüksek kesimlerinde olmasından kaynaklanmaktadır. Bu yüksek kesimler doğal olarak aynı zamanda ormanlarla kaplıdır. Örneğin, Osmaniye'de yüksek kesimler, ağırlıklı olarak ormanlarla kaplı olup ilin aşağı yukarı yüzde 42'si ormanlık alandır ve Çukurova'nın en sıcak yerlerinden biri olan Osmaniye'de yaylaların tamamı ya orman alanları üzerinde ya da orman alanlarıyla çevrelenmiştir. Osmaniye'de vatandaşın geleneksel olarak yaylacılık için kullandığı 555 hektar orman alanından, 30 bin civarında yayla evinden bahsetmek mümkündür. Burada, parantez içinde bir hususu ifade etmem gerekir ki bu yayla evleri, lüks konutlar olmayıp, vatandaşın dar bütçesiyle yaptığı, çoğunlukla kulübe, baraka şeklindeki yapılardır. Geleneksel yapı içerisinde aynı ailenin fertleri tarafından intikal yoluyla belki yüz yıldır yayla evi olarak kullanılan yapılar söz konusudur. İçinde bulunduğumuz yıllarda serin ve kuru hava ile sessizliğin, yeşilliğin ve bol oksijenin ruh ve beden sağlığı için elzem olduğu günümüzde yaylalara olan talep ve ihtiyaç zirve yapmıştır ve önümüzdeki yıllarda da bu ihtiyacın artarak devam edeceği görülmektedir. Şimdiden, bazı yaylalar için, nüfusunun birçok vilayetimizden daha fazla olduğu söylemek mümkündür. Örneğin, Osmaniye'de Zorkun Yaylası'nın bir yaz sezonunda toplam nüfusunun 100 binleri bulduğunu söylemek doğru olacaktır.

Bu kalabalık nüfusa devletin kuruluşları da kayıtsız kalmamışlardır. Mesela güvenlik ihtiyacı için geçici karakollar hizmet vermektedir. Sağlık sorunlarını gidermek için sağlık ocakları kurulmuştur ya da din hizmetlerinde ihtiyaçları gidermek amacıyla din görevlileri tayin edilmiştir. Aşağı yukarı tüm yaylalarda da Diyanet İşleri Başkanlığı yaz Kur'an kurslarını faaliyete geçirmiştir. Karayolları ya da il özel idareleri, yolları asfaltla kaplamak suretiyle ulaşımı rahatlatmışlardır. Yukarıda saydığım özellikleri taşıyan birçok yaylada yüz binlerce insan, serinleme, sağlık ya da dinlenme amacıyla, yaylacı olarak yıl içinde uzun bir süre barınmaktadırlar. Osmaniye'de nisan ayından ekim ayı ortalarına kadar Zorkun'da, Fenk'te, Olukbaşı'nda, Ürün'de, Haraz'da, Bağdaş'ta, Çokak'ta, Almacık'ta, Maksutoğlu'nda, Dumanlı'da, Hoğdu'da, Mezla'da, Almanpınarı'nda sadece Osmaniyeliler değil, tüm Çukurovalılar sıcaktan, sinekten, nemden kaçarak sessizlikle, yeşillikle ve bol oksijenle buluşmaktadırlar. Devlete ait bazı hizmetlerin de yukarıda zikrettiğimiz gibi yaylacılarla buluşması bu geleneksel yapıyı yaşatmayı kolaylaştırmıştır.

Yaylacılar, yüz-yüz elli yıldır yaşattıkları bu geleneksel yapıdan kanunlarımızın toplumun ihtiyaçlarını, gerçeklerini görmeden hazırlanmış olmalarından dolayı büyük bir sıkıntı çekmekteydiler. Bu sorunların giderilmesi amacıyla, özellikle Osmaniye'de yayla meselesine ilişkin ortaya çıkan bir toplumsal tepkiyi karşılamak amacıyla mevzuata ilk defa dâhil olması amaçlanan Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi'miz Türkiye Büyük Millet Meclisine tarafımdan sunulmuş idi. Teklifimiz geçen yıl yaygın adıyla "2/B" olarak bilinen tasarıyla birleştirilmiş ve Mecliste görüşülerek bir bölümü 6292 sayılı Kanun'la yasalaşmıştır. Bu kanunla 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 17'nci maddesi değiştirilmiştir. Yapılan bu değişiklikle, çoğunluğu orman arazisi üzerinde bulunan yaylacıların kulübe ve barakaları Orman Genel Müdürlüğü demirbaşına alınmak suretiyle ve buradan da İhale Kanunu kapsamında kiraya verilmek suretiyle bir çözüm öngörülmüştür. Vermiş olduğumuz teklifin can alıcı iki noktası ise maalesef yasalaşmamıştır. Bu iki nokta ki birisi, orman arazileri üzerinde Medeni Kanun hükümlerine göre üst kullanım hakkı tesis edilmesine ilişkin düzenleme, diğeri de mahkemelerde görülen davaların ortadan kalkmasına yönelik olandır. Bu iki husus düzenlenmeden yaylacıların sorunlarının giderilmesi mümkün değildir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa'mız, ormanların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, mülkiyet konusu olamayacağını hüküm altına almıştır ancak aynı Anayasa, kamu yararı bulunması hâllerinde ormanların irtifak hakkına konu olabileceğini de hüküm altına almıştır. İşte Anayasa'nın bu hükmünden dolayıdır ki orman arazileri üzerinde turistik oteller yapılabilmektedir, golf sahaları yapılabilmektedir, eğlence merkezleri yapılabilmektedir. Geçen yıl kabul edilen 6292 sayılı 2/B Yasası çerçevesinde yayla alanı olarak tespit edilen orman arazileri için de üst kullanım hakkı tesis edelim, kanundan, Anayasa'dan, hatta cumhuriyet kurulmadan önce yayla olarak kullanılan arazileri vatandaşımıza, kendi çocuğumuza, kendi insanımıza tahsis edelim diye bağırdık ama iktidar partisine sesimizi duyuramadık. Yabancı şirketlere, yabancılara otel yapsınlar, dinlensinler, golf oynasınlar diye tahsis edilen orman arazilerinde vatandaşımızın, yüzyıllardır kullanmış olmalarına rağmen, üst kullanım hakkı tesis edilerek yaylacılık yapmasına müsaade edecek düzenlemeye iktidar partisi geçit vermemiştir. Geçen yıl yasalaşan tasarı ile bizim de teklifimize paralel bir şekilde bir komisyon kurulması, Bakanlar Kurulu tarafından yayla alanı tespit edilmesi, tespit edilen binaların hak sahiplerine ihale mevzuatı ile verilmesi gibi hususlar, bütün bunların uygulamalarının nasıl olacağı hususlarını bir yönetmelikle düzenlemek hüküm altına alınmıştır. Geçen yıl nisan ayında yasalaşmasına rağmen, bu tasarının öngördüğü yönetmelik ancak bu yıl mart ayında 28580 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Yaklaşık bir buçuk yıl evvel çıkan kanunun çıkışından bir yıl sonra hazırlanabilen bir yönetmelik söz konusu olmuştur ancak hâlâ ortada uygulama yok, hâlâ yaylacılar sanki 6831'in 17'nci maddesinde yapılan düzenleme yokmuş gibi cezalandırılmaktadırlar. Örneğin, yüz binlerce insanın şu anda barındığı Zorkun'da 2/B çalışması yapılmadığı için, kadastro çalışması yapılmadığı için hâlâ insanlar cezalara tabi tutulmakta, binalarında tamirat yapmalarına bile müsaade edilmemekte, elektrik aboneliği verilmemektedir çünkü Bakanlık, kanun çıktıktan sonra, yayla alanları tespit edilinceye kadar olan dönem için bir geçiş düzenlemesi yapmamıştır. Vatandaştan gelen tamir ve tadilat talepleri sanki yeni bina yapıyorlarmış gibi, yeni işgaller söz konusuymuş gibi reddedilmekte, tamirat yapanlar hakkında yasal işlem yapılmaktadır. Yasal işlem yapacaktınız da bize bu kanunu niye çıkarttırdınız?

Şu ana kadar, Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilmiş bir tane yayla alanı yok. Kanun çıkalı bir buçuk sene olmuş, ikinci yayla sezonunun ortasına gelinmiş. Bu durumu kabul etmek mümkün değildir. Bakanlık bürokrasisi, Orman Genel Müdürlüğü bürokrasisi ormancılarla vatandaşımızı, kolluk güçlerini karşı karşıya getirmekten vazgeçip işlerini hızlı ve doğru yapmalıdırlar.

Kanunda değişiklik yapılırken yayla alanlarının tespitinde nüfus artış oranlarının dikkate alınacağı hüküm altına alınmıştır. Yani, buradan maksat, artan nüfus ve ihtiyaca göre yeni yayla alanlarının tespitidir fakat yönetmelikle sadece sabit kıymetlere alınan evler tespit edilmektedir ve bunlar kiraya verilecektir. Dolayısıyla, yeni parseller ve yeni evler söz konusu olmayacaktır. Bu durumun doğal sonucu olarak da orman arazisi üzerinde bulunan ve sayıları sınırlanan kiraya verilecek evlerin talibi de çoğalacaktır. Böylece, insanların yıllardır kullandığı evlerinin rekabet ortamında başkalarına geçmesi söz konusu olacaktır ya da kaçak yapılanmaya devam edilecektir. Bu durum, hakkaniyete aykırı olduğu gibi, önemli sorunlara da sebep olacaktır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Osmaniye'den, Muğla'dan, Balıkesir'den ta Iğdır'a kadar yaylacılık geleneğinden dolayı orman arazileri üzerinde kulübe ve barakaları bulunan samimi ve dürüst vatandaşlarımızı mağdur etmek bize yakışmaz.

Eğer bu vatandaşlar kötü niyetli olsalardı yüzyıllardır kullandıkları bu yayla alanlarındaki ağaçları keserlerdi, Hükûmet de yaylacılara ağaçları kestikleri için o alanları 2/B adı altında satardı. Oysa yaylacılar bu alanları ağaçlarıyla beraber korumuşlardır, ormanı korumuşlardır.

Bu sebeple, yaylacılarımızın sorununu 2/B tasarısı içerisinde yarım yamalak olarak çözdüğünü zanneden ama aslında bir karmaşaya sebep olan Hükûmeti ve iktidar partisini uyarıyoruz: Gelin, bunu düzeltelim. Nasıl olması gerektiğini ise bu konuyu da düzelten ve yakın zamanda Meclis Başkanlığına sunduğumuz kanun teklifinde net olarak gösterdik.

Bu düşüncelerle, yaylacılarımızın sorunlarının ele alınması amacındaki önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)