GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN (10/436) ESAS NUMARALI, 28/12/2011 TARİHİNDE MEYDANA GELEN VE 35 YURTTAŞIMIZIN YAŞAMINI YİTİRDİĞİ ULUDERE/ROBOSKİ KATLİAMININ TÜM BOYUTLARIYLA ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN ÖN GÖRÜŞMESİNİN GENEL KURULUN 10 EKİM 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN ÖNERİSİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:6
Tarih:10.10.2013

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin Uludere Roboski katliamının araştırılması için vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerine söz aldım, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Şüphesiz, her partinin değişik konularda kendilerine özgü, değişik görüşleri bulunmaktadır. Bu, zaten, partilerin birbirlerinden farklı olmasının da en önemli özelliklerinden bir tanesidir. Biz Roboski'de, Uludere olayında sadece ve sadece insanlığı ve adaleti düşündük. Biz biliyoruz ki Roboski'de yaşayan herkes hiç kimsenin yurttaşı değildir, sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit birer yurttaşıdır. Onlar, BDP'li arkadaşlarımızın da, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın da, MHP'li arkadaşlarımızın da, AKP'li arkadaşlarımızın da tüm Türkiye'nin eşit birer yurttaşıdırlar. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Roboski'de yaşayan herkese ve bu olayda hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza sadece ve sadece insan olma ve onların da Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit birer yurttaşı olarak adaletten en yüksek oranda pay alma haklılığını gözeterek bu olaya yaklaştık.

Değerli arkadaşlarım, 28 Aralık 2011 tarihinde Uludere'de, Roboski'de yaşadığımız olayda 34, çoğu 18 yaşından küçük, 4'ü 13 yaşında yurttaşımız hayatını kaybetti.

Şimdi, hep beraber "demokratikleşelim" diye bir paketten bahsediyoruz ya da paketler demetinden bahsediyoruz ama inanınız ki bir devlet yaptığı bir hatanın bedelini ödediği zaman ancak o devlet adaletli olabilir ve demokratik olabilir. Bunun dışında söylenen her söz uçar gider. Eğer bir devlet, polisiyle, askeriyle, yaptığı bir hatanın, insanlarımız üzerine yaptığı şiddetin, ölümlerin, yaralanmaların hesabını veremiyorsa siz, hiçbir zaman bir çözüm paketinden bahsedemezsiniz, Türkiye'deki adaletten söz edemezsiniz.

Şimdi, az önce konuşan Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşımızın sözlerinden yola çıkarak sizleri vicdanlarınıza el koymaya davet ediyorum. Bugüne kadar Roboski'de ne oldu diye anlatmak istiyorum sizlere. Birkaç kez anlattım ama sanırım yeterli olmadı, elbette başka arkadaşlarımız da anlattılar.

Değerli arkadaşlarım, 28 Aralık 2011 tarihinde Uludere'de yaşanan bu trajik, yakın tarihimizin en trajik olayından sonra, tam 3 tane bu konuyu araştıracak komisyon ya da yargı süreci başlatıldı. Bunlardan bir tanesi Meclis İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurulan Uludere alt komisyonuydu; ikincisi, İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan ve görevlendirilen mülkiye müfettişi; üçüncüsü, Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığının sürdürdüğü soruşturma. Başbakan bu olaydan hemen sonra "Uludere Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kalmayacak." dedi ama gelin, bakın, bugün, yaklaşık iki ay sonra ikinci yılını dolduracak bu olaydan sonra hangi aşamalardayız, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Meclis İnsan Hakları Komisyonu, ne yazık ki kamuoyuna büyük taahhütlerde bulunarak ve toplumun da gerçekten "Acaba iş yapabilir mi?" diye beklediği bir sürecin sonunda, dağın fare doğurduğu bir raporla halkın karşısına çıktı, Meclisin karşısına çıktı. Elbette muhalefet partilerini ayrı tutuyorum ama İnsan Hakları Komisyonunda çoğunluğu elinde tutan AKP'li üyeler verdikleri kararda "Burada kasıtlı bir davranış yoktur ve zaten öldürülen 34 yurttaşın arasına 2 PKK'lı girmiştir. Onların da ölümleri bu nedenle meşrudur." anlamına gelen bir değerlendirmeyle raporlarını tamamladılar. Meclis İnsan Hakları Komisyonunun ana teması budur. "Öldürülen 34 yurttaşın arasında 2 de PKK'lı vardır." Bu şekilde sonuçlanmıştır rapor.

Değerli arkadaşlarım, bunu "el insaf"la karşılamamız gerekiyor. Bunun neresi mümkündür? Başından beri hiç olmamış bir olayı getirdiler, raporlarının sonuna bağladılar AKP'li arkadaşlarımız. Bu konuda, gerçekten, AKP'li arkadaşlarımızın hazırladıkları raporlar karşısında her üç parti de çok ciddi muhalefet şerhlerini koydular. Bence tüm Türkiye kamuoyunun o muhalefet şerhlerini okuması gerekir olayın gerçeğini ve sorumlularını öğrenmesi açısından.

Mülkiye müfettişi raporu, ikinci aşamaya geçiyorum: İçişleri Bakanlığı derhâl bir mülkiye müfettişi görevlendirdi. Mülkiye müfettişi aslında çok kısa bir zaman içerisinde raporunu verdi değerli arkadaşlarım ama idare hukukunda mülkiye müfettişleri raporlarının iki tane işlevi var: Birincisi ön inceleme raporu, ikincisi soruşturma raporu. 2012 yılının Nisan ayında mülkiye müfettişleri raporunu İçişleri Bakanlığına sundu değerli arkadaşlarım. Bu rapor, bir baktık ki ön inceleme raporu olarak karşımıza çıktı. Ön inceleme raporu nedir? Mülkiye müfettişleri, raporu araştırırlar ve sonunda bunun bir soruşturmaya dönüştürülmesini isterler. Yani 34 kişinin öldüğü bir olayda derhâl bir soruşturma izni verilmesi ve buna uygun bir rapor tanzim edilmesi gerekirken bir de baktık ki iktidar sadece ön inceleme için izin vermiş.

Şimdi, sizlere hatırlatıyorum: 2012 yılının Nisan ayında İçişleri Bakanlığına verilen bu raporun karşısında, İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturmaya döndürülmüş herhangi bir soruşturma izni bulunmamaktadır. Ben İçişleri Bakanlığına bir soru önergesi verdim "Bu ön inceleme raporu konusunda bir soruşturma izni verdiniz mi? Verdiyseniz hangi tarihte verdiniz ya da size bir soruşturma raporu geldiyse bununla ilgili ne işlemler yaptınız?" diye. Değerli arkadaşlar, bu fark neden önemli? Çünkü ön inceleme raporu sizi bir müeyyideye götürmüyor, müeyyideye götürmesi için bunun soruşturma iznine dönmesi ve raporun da buna uygun çıkması gerekiyor.

Dolayısıyla, İnsan Hakları Komisyonundan sonuç alınamadı, mülkiye müfettişleri raporu -dediğim gibi- soruşturma izni daha verilmemiş bir rapor olarak tozlu raflarda duruyor. Geliyorum Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığının tavrına.

Değerli arkadaşlarım, hukukçu arkadaşlarımız bilirler, bir mahkeme ya da savcı önüne gelen bir dosyada önce usule bakar "Ben bu olayda görevli miyim, yetkili miyim?" diye. Ben, Uludere komisyonunda görev aldıktan sonra pek çok kez kamuoyunda savcıyı göreve davet ettim, derhâl dava açması konusunda. Bir de baktık, tam on dört ay geçti, Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı bir tek askerî yetkiliyi dinlemeden dosyada görevsizlik kararı verdi.

Değerli arkadaşlarım, bu ne yaman bir çelişkidir böyle, yani siz on dört ay neyi beklediniz? Siz görevli olup olmadığınızın kararını zaten dosya size geldiği zaman, 2'nci gün, 3'üncü gün, 4'üncü gün vermek durumundaydınız. Esasa girmeden, eğer kendinizi görevli görmüyorsanız derhâl dosyayı görevsizlik kararıyla nereyse oraya göndermek gerekiyordu. Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı, değerli arkadaşlarım, tam on dört ay dosyayı elinde tuttu ve sonunda bir görevsizlik kararı verdi. Bakın, şimdi ne olacak? şimdi, dosya Genelkurmay Askerî Savcılığına geldi, bir gizlilik kararı var.

Değerli arkadaşlarım, sizlere hukuki bir prosedürü ibretle anlatmak istiyorum. Adli yargının yani Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığının verdiği görevsizlik kararı üzerine, şuradan iddia ediyorum ki tam bir yıl sonra da Genelkurmay Askerî Savcılığı görevsizlik kararı verecektir, iddia ediyorum bunu huzurlarınızda. Peki, ne olacaktır? Adli yargının verdiği görevsizlik kararı üzerine, savcılığın verdiği görevsizlik kararı üzerine askerî yargı da görevsizlik kararı verirse, maalesef, dosyaya bakacak bir organ bulunmuyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Uyuşmazlık mahkemesi.

LEVENT GÖK (Devamla) - Eğer, bir dava açılıp mahkeme görevsizlik kararı verseydi ve diğer başka mahkeme de görevsizlik kararı verseydi uyuşmazlık mahkemesi olayı çözecekken savcılık aşamasında verilen görevsizlik kararları üzerine dosyaya bakacak organ bulunamıyor. Bu durumda, Genelkurmay askerî savcılığının -muhtemelen- vereceği görevsizlik kararı üzerine, dosya tekrar Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığına gidecek ve savcılık da iş yapmış olmak için bir dava açacak; o mahkeme bu sefer görevsizlik kararı verecek, dosyayı tekrar Genelkurmay askerî mahkemesine gönderecek. Genelkurmay askerî mahkemesi de görevsizlik kararı verecek ve dosya uyuşmazlık mahkemesine gidecek. Arkadaşlar, bunun zaman açısından faturası tam dört yıl ya da beş yıldır.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, kendimizi aldatmaya, kandırmaya gerek yoktur. Roboski'de yaşayanların hepsi bizim kardeşimizdir. Onların hepsi, her biri ayrı ayrı Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit birer yurttaşıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Onların her birinin adaletten herkes gibi pay almaya hakkı vardır.

Biz, meseleye bu açıdan bakıyoruz ve Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği araştırma önergesini de desteklediğimizi ifade ederek sözlerime son verdiğimi sizlere belirtmek istiyorum. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)