GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HASTA TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERİN DURUMLARI İLE CEZAEVLERİNDE YAŞANAN SORUNLARA İLİŞKİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMASI
Yasama Yılı:4
Birleşim:7
Tarih:22.10.2013

HALİL AKSOY (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevlerinde yaşanan sorunlara ve hasta tutukluların durumlarına ilişkin gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, cezaevlerinden cenazeler çıkıyor, ağır hasta durumda ve ölümü bekleyen çok sayıda hasta bulunuyor.

Bu kürsüden, defalarca ben ve arkadaşlarım ifade ettik,

Adalet Bakanlığını göreve çağırdık; tüm çağrılarımıza rağmen ve bu konuda Türkiye'de ciddi bir kamuoyu baskısı oluşmuş olmasına rağmen, hâlâ somut bir adım atılmış değil. Hasta tutuklu ve hükümlüler tahliye edilmedikleri gibi âdeta toplama kampı hâline gelen Metris R Tipi Cezaevinde aylarca bekletilerek tecride tabi tutuluyorlar.

Bakınız, Adalet Bakanlığı verilerine göre 2010 yılında 252, 2011 yılında 268, 2012 yılında 260 tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde yaşamını yitirmişlerdir. Yani bu demektir ki Türkiye cezaevlerinde her hafta 5 kişi yaşamını yitirmektedir.

Yine İnsan Hakları Derneğinin hazırlamış olduğu en son verilere göre, 154'ü ağır hasta olmak üzere 526 tutuklu ve hükümlü hasta durumundadır, bunların birçoğu cezaevlerinde tek başına yaşamını idame edecek durumda değillerdir.

Bu hastalardan biri de durumu ağır olan Hasan Kaçar'dır. Ankilozan spondilit hastalığı nedeniyle hareket edemez hâlde, artık yürüyemiyor, ellerini çok az hareket ettirebiliyor, daha çok gözüyle iletişim kurabiliyor, boynunu dahi çeviremiyor. Aşırı üşüme, hararet geçirme, kusma, bayılma durumları söz konusu. Yemek yiyemediği için sadece çorba ve meyve yiyebilmektedir.

Yine, Erzurum H Tipi Cezaevinde Burhan Kartal, Filit Tiltay, Fikret Güzelaydın ve Erkan Akkuş; Diyarbakır Cezaevinde Halil Güneş durumları ağır ve tek başlarına yaşamlarını idame ettirebilecek durumda olmayan hastalardır.

Ne yazık ki Adli Tıp Kurumu tamamen siyasi saiklerle vermiş olduğu kararlarla tahliye taleplerini bire bir reddetmektedir. Bakınız, Adli Tıp Kurumuna muazzam yetkiler tanınmıştır. En azından Parlamento ve Hükûmet, siyasallaşmış bu kurumun tekelini kırabilmelidir.

Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenen raporlar Adli Tıp Kurumunca onaylanmıyor, geri çevriliyor. Ayrıca, Adli Tıp Kurumu, tam teşekküllü hastanelerin vermiş olduğu raporları onaylamak için tutukluyu da İstanbul'a çağırıyor ve ringlerle insanları taşıdığı için hastalar büyük eziyet çekiyorlar. Burada tek başına yaşamını idame ettiremeyen hastalar birbirlerine de yardım etme imkânlarından oldukça uzaktırlar.

Adli Tıp Kurumu, bildiğiniz üzere, verilen raporları neredeyse hiç onaylamadı. Özellikle ceza dosyalarının içeriğine bakarak hükümlülere karşı tarafsızlığını tamamen yitirdi. Bu nedenle, yasanın bu hükmünün değiştirilerek hapis cezasının hastalık nedeniyle ertelenmesinin Adli Tıp Kurumunun tekelinden çıkarılması gerekmektedir. Keza, 5275 sayılı İnfaz Kanunu'nun 16'ncı maddesinde yapılan değişikliğe bile Adli Tıp Kurumu uymamaktadır. Kanun değişikliği ile "hayati tehlike kriteri" yerine "yaşamını tek başına idame ettirememe" kriteri getirilmiştir. Bunun yanı sıra, cumhuriyet savcılıklarına da oldukça geniş yetkiler tanınmış, toplum güvenliği bakımından tehlikeli kabul edilecek mahpusların hastalığına rağmen tahliye edilmeleri oldukça zorlaştırılmıştır. Nitekim, bu hüküm gerekçe gösterilerek Metris Cezaevinde hükümlü bulunan Ramazan Özalp, Adli Tıp Kurumu "Cezaevinde kalamaz." raporu vermesine rağmen tahliye edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, tekrar etmek gerekirse hasta tutuklu ve hükümlülerin durumlarına ilişkin atılacak en önemli adım Adli Tıp Kurumunun tekelinin kırılmasıdır. Üniversitelerin ana bilim dallarının vermiş olduğu raporları bile Adli Tıp Kurumu reddediyor. Öyleyse bu ana bilim dallarının görevi nedir?

Ayrıca, tüm cezaevlerinde tam donanımlı yeterli uzmana sahip hastanelerin veyahut da kurumların açılması zorunludur.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde birçok cezaevini ziyaret etmek durumunda kaldım. Rize, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum cezaevlerini ziyaret ettim. Gördüğüm kadarıyla oralarda tutukluların günlük yaşam koşullarına dahi müdahale edilmektedir. Söz gelimi, getirilen kamera sistemiyle tutuklu ve hükümlülerin günlük yaşamı tamamen denetim altına alınmakta ve bu nedenle de insanların özeli ihlal edilmektedir.

Bu sorunlar da çok acilen çözülmelidir. Çözülebilmesi için desteklerinizi talep ediyor, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aksoy.

Gündem dışı üçüncü söz, Ankara'nın başkent oluşunun 90'ıncı yılı nedeniyle söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili Levent Gök'e aittir.

Buyurunuz Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)