GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, MALATYA MİLLETVEKİLİ VELİ AĞBABA VE ARKADAŞLARININ 2011 GENEL SEÇİMLERİNDE HALK TARAFINDAN SEÇİLMİŞ OLMALARINA RAĞMEN, HÂLEN KAÇMA ŞÜPHESİ VE DELİLLERİ KARARTMA OLASILIĞI SEBEP GÖSTERİLEREK CEZAEVLERİNDE TUTULAN 7 MİLLETVEKİLİNİN HUKUKİ DURUMLARININ ARAŞTIRILMASI VE TUTUKLULUK HÂLLERİNİN SONLANDIRILMASI İLE GÖREVLERİNE BAŞLAMALARININ SAĞLANMASI AMACIYLA 22/10/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 22/10/2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:7
Tarih:22.10.2013

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tutuklu milletvekilleri üzerine, hukuk durumlarını araştırmak, gerekli yasal düzenlemeleri tespit etmek, tutukluluk hâllerini sonlandırmak adına verilen Meclis araştırma önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak hep hukuka saygı duyduk, sağlıklı toplum düzeni açısından hukuk devletinin tesisini önemli bildik, hukukun herkese lazım olduğunu söyleyegeldik; bu bakımdan da Anayasa'daki hâkimlerin tarafsızlığı ve mahkemelerin bağımsızlığının korunmasını vazgeçilmez gördük. Ancak 2011'den beri ülke gündemini işgal eden tutuklu milletvekillerinin durumu "İleri demokrasiyi getiriyoruz. Hukukun üstünlüğünü tesis ediyoruz." gibi sloganlarla siyaset üreten ve elindeki siyasal gücü yargının üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallayarak hukuk kurmaya çalışan AKP sayesinde bir kangren hâline gelmiştir. Yargı, Başbakanın ve şürekâsının kararları etkileyen, hatta zaman zaman baskı ve tehdit söylemi içeren çıkışları ile maalesef yönlendirilmiş, biçimlendirilmiştir; en basit hukuk ilkeleri dahi göz ardı edilmiştir.

Çağdaş hukuk devletlerinde önce deliller toplanır, tanıklar dinlenir, sonra suç isnadında bulunulur ve muhakemeye geçilir. Ancak AKP Türkiyesi'nde, kendi siyasi geleceği açısından sakınca gördüğü olaylar ve kişiler hakkında önce mahkûmiyet kararı verilmiş, sonra deliller toplanmaya çalışılmıştır. Belgeler sonradan tanzim edilmiş, olaylar kurgulanarak -ilgisi olsun olmasın- sakıncalılar bu kurguya dâhil edilmiştir. "İnsanların suçluluğu ispat edilinceye kadar suçsuzluğu asıldır." karinesi tepetaklak edilmiş, "Suçlusun. Suçlu olmadığını sen ispat et." noktasına gelinmiştir. Uzun tutukluluk süreleri cezalandırılmaya dönüştürülerek insanların şerefi, haysiyeti, onuruyla oynanmıştır. Ailesi ve çocukları mağdur edilmiştir. Tutukluluk hâlleri ceza yasalarımızda açıkça belirtilmişken bu memlekete hizmet etmiş, belirli yerlere gelmiş insanlar, vatandaşa pala çekmiş, hırsızlık yapmış kişilere verilen ehemmiyet kadar dahi önemsenmeyerek hemen tutuklanabilmiştir. "Ne yapıyorsunuz? Allah'tan da mı korkmuyorsunuz? Yaradan'ın emaneti olan, eşrefimahlûk olan insana bu zulüm niye?" sorularına da "Bir ülkenin başbakanına ayağa kalkmazsa bedelini öder, nitekim de ödüyor." denilerek kin ve nefretler kusulmuştur. Tüm hayatını ülkesine vakfetmiş Engin Alan Paşa'nın içeride bilerek, isteyerek tutulmasından âdeta haz duyulmuştur.

Aziz milletim, 2010 Anayasa değişikliğinde "Yargıyı siyasallaştırıyorlar." dediğimizde işte tam da bunları kastediyorduk. "Yargı arka bahçe yapılıyor. AKP kendi yargısını yaratmaya çalışıyor." derken söylemeye çalıştığımız buydu.

Başbakan tüm ülkenin, kendisiyle aynı düşünsün düşünmesin herkesin kendisine biat etmesini istiyor. Farklı düşünceye, farklı düşünenlere asla tahammülü yok. Bu yüzden fütursuzca, siyasetüstü bir konumda tutulması gereken kurumları, bağımsız yargıyı, hâkimleri, savcıları dahi kullanmaktan geri durmuyor.

Hukukun üstünlüğü AKP döneminde cinayete kurban gitmiştir. Yerine, sadece otoriter dikta rejimlerinde görüldüğü şekliyle AKP'nin herkesin ve her şeyin üstünde olduğu üstünlerin hukuku tesis edilmiştir. Bu eleştirilere maalesef bazı AKP sözcüleri "yargı kararı" deyip kenara çekilmiş, bu zulme seyirci kalınmıştır. Hâlbuki aynı ağızlar kesinleşmiş yargı kararlarını dahi eleştirerek salvo atışlar yapabilmişlerdir. "Adamımı yedirtmem." diyerek bir gecede kişiye özel yasalar çıkarabilmişlerdir. Kendilerini hükümete getiren uluslararası güçlere verdikleri sözler gereği, PKK artığı bazı vekiller kesin hüküm giymişken cezaevinden çıkarılmış, Meclise taşınmışlardır. Ama başta Engin Alan Paşa olmak üzere tutuklu milletvekillerine "Evet, seçimlere girebilir." belgesi YSK tarafından verildiği hâlde içeride tutulmaya devam olunmuştur.

Değerli milletvekilleri, bu milletvekilleri de sizin, bizim gibi seçilmiş insanlardır. Dolayısıyla, mahkûm edilen de milletin kararı, milletin iradesinin ta kendisidir. Her itiraza sandığı göstererek cevap veren, "Sandıktan çıkan doğrudur." diyen, âdeta sandığı kutsayan zevata özellikle duyurulur bu sözlerim. "Efendim, yargı millet adına karar veriyor, ne yapalım?" diyen AKP zihniyeti "Tavşana kaç, tazıya tut." oyunu oynarken bu kişileri bizzat milletin seçtiğini görmezlikten gelmiştir. Soruyorum: Bu şahısların tutuksuz yargılanmaları çok mu zordu? Parti sözcüleri "İnsan hakları" diye diye papağan gibi terennüm ederken bu kişilerin hakkını korumak, gözetmek vazifeniz değil miydi? Milletin onlara vekâlet vererek "Ben kefilim, benim temsilcilerim onlar." çığlığını duymanız gerekmez miydi? Bu hukuk ihlalleri karşısında bırakın bir şey yapmayı, sustunuz, görmezlikten geldiniz hatta köşelerde bucaklarda alkış tuttunuz. Anayasa Mahkemesinin uzun tutukluluk için verdiği kararı dahi işinize gelmediği için yok saydınız. Niyet, evet niyet, açıkça sizin karşınızda, ülkeyi millî ve üniter yapıdan uzaklaştırıp cumhuriyetin ve demokrasinin kazanımlarının ortadan kaldırılmasını içeren politikalarınız karşısında dik duran, mücadele eden insanlardan öç almak, toplumu sindirmek, korkutmak; devletin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin savunma reflekslerini kırmak, orduyu etkisizleştirmek, PKK'nın önünü açmak.

Birkaç ay öncesinde Sayın Alan'ı Sincan Cezaevinde ziyaret ettik, gene aynı dik duruşuyla karşıladı bizleri. Üzüleceksiniz belki ama yılgınlık, usanmışlık, teslim olmuşluk emarelerinin kırıntısı dahi yoktu yani Engin Paşa yine aynı Engin Alan Paşa'ydı dağ gibi. Ayrılırken dedi ki, sizlere, evet sizlere sayın AKP milletvekilleri iletmemi istedi: "Nevzat Bey, vatan, millet mücadelemizi cezalandırmak ve bizi namüsait şartlarla terbiye etmek istiyorlarsa lütfen söyleyin onlara, biz gençliğimizi Bingöl dağlarında bıraktık. Herkes sıcak yatağında keyif sürerken, eksi 20 derecede karı üzerimize yorgan, buzu başımıza yastık yaptık; bitlendik, hastalandık, çocuklarımızın özlemiyle yandık. Sevinmesinler, şimdi bizi cezalandırmak istedikleri bu şartlar -inanmayacaklar ama- bize saray gibi geliyor." dedi. "Ağırımıza giden şey nedir biliyor musunuz sayın Vekilim?" diye ekledi: "Vatan teröriste peşkeş çekilirken, bebek katilleri kahraman yapılırken bizler içeride tutuluyoruz. Vatanın bu en karanlık günlerinde elimizden bir şey gelmiyor ya, ciğerimiz buna yanıyor." dedi.

Sayın AKP vekilleri, haktan, adaletten, hizmetten bahseden sayın, değerli milletvekilleri, Yargıtay kararından sonra Engin Alan Paşa'nın Meclis Başkanına gönderdiği mektuptaki açıklamasını da sizlerle paylaşayım ki, tarih önünde "Biz, bunları sizlere söyledik, uyardık." diyebilelim. "Komutanlığımı, rütbelerimi, milletvekili sıfatını sonradan kazandım. Hepsi bir yana, ben Türk milletinin evladıyım, asli olan budur, bununla toprağa gideceğim, gerisi boştur." diyor. Bilmem kaçıncı demokratik paketlerle teröristleri salıverme niyetiniz için de bakın ne diyor: "Tek üzüleceğim şey, PKK'lılarla bizi eş tutup, onları dışarı çıkarmak için bizi rehin konumuna düşürmeleridir. Beni bölücülerle bir tutup takasa tabi tutacaklarına burada ölmeyi tercih ederim, ömrümün kalanını burada şerefimle yaşarım. Türk milletinin güvenini sarsacak bir şey yapmadık. Bu dava siyasi bir davadır, sonucu da siyasi olacaktır. Bu proje, Türk Silahlı Kuvvetlerini zaafa uğratma projesidir. İnşallah, devletime bir zarar gelmez." Dikkat edin, o daracık mapushanesinde bile kendisi için değil, milleti için kaygı duyuyor.

Değerli milletvekilleri, Engin Alan paşalar yarın millet nezdinde "Devletin ve milletin pazarlık masalarında teröristle pazarlandığı zamanlarda doğru yerde durdular, eğilmediler, bükülmediler." diye anılacaklar, "Ne olur bizleri deliğe süpürmeyin." diye namerde yalvarmadan "Vatan sağ olsun." diye hatırlanacaklar. Ya BOP'un eş başkanları, terör örgütünün şakşakçıları, hem Allah hem de kullar nezdinde mahkûm olacaksınız. İnşallah, çocuklarınız yarın utanmadan milletiyle yüz yüze bakar, soyadlarını telaffuz etmekten çekinmezler. Tutuklu milletvekilleri için zulüm artık sonlandırılmalıdır, bu istibdat devri bir an önce kapanmalıdır. Kimseye topu atmayın, bu sorumluluk AKP'dedir; yoksa, gün gelip devranın döndüğünü, yapılan zulümle mutlaka zalimin de karşı karşıya geleceğini göreceksiniz.

Buradan, Engin Alan Paşa'nın ailesinin önce Türk milletine ve partimize emanet olduğunu, onur ve haysiyetinin millet sevdalılarına emanet olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)