GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, MANİSA MİLLETVEKİLİ HASAN ÖREN VE ARKADAŞLARININ KISA DÖNEM ASKERLİK SÜRESİNİN DÜŞÜRÜLMESİNİN ÜLKEMİZE VE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE SAĞLAYACAĞI YARARLARIN VE KAMUOYUNUN BEKLENTİLERİNİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 24/10/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 30 EKİM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:10
Tarih:30.10.2013

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun araştırma önergesinin aleyhinde söz aldım ama esasında bu konunun ultralehindeyiz. Biraz sonra neden lehinde olduğumuzu ifade edeceğim ama ondan önce, eğer Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili de dinlerse, daha başka, önemli bir konu var, onu ifade edeceğim, daha sonra bu konuyla ilgili görüşlerimizi ifade edeceğim.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben dinliyorum da sizin arkadaşlarınız dinlemiyor.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Bugün basında yer aldı, dünden beri basında konuşuluyor. Cumhuriyet Halk Partili Aydın ili Kuşadası ilçesi Belediye Başkanı, Anadolu'nun kayıp şarkılarının mimarı olan, ortaya çıkaran, Anadolu'da kaybolan sesleri gün ışığına çıkarmayı kendine görev addeden ve bu konunun filmini de yapan Nezih Ünen'in "Repertuvarında Kürtçe şarkılar var." diye konserini iptal etti, mutlaka bilginiz vardır. Nezih Ünen'in kendi ifadeleri var. Belediye Başkanıyla konuştuğunu ve "Repertuarınızdaki Kürtçe şarkıları eğer çıkarmazsanız konserinizi iptal edeceğiz." dendiğini ve bu nedenden dolayı konserinin iptal edildiğini ifade ediyor. Dün bugündür basında duruyor. Bu konuda, herhâlde, Cumhuriyet Halk Partisinin bu duruma ilişkin olarak bir izahının olması gerekir, bir izah getirmeniz gerekiyor. Sizi burada açıklama yapmaya davet ediyorum bu konuyla ilgili olarak.

Bu araştırma önergesinin konusuyla ilgili olarak da ifade edeyim, biz öncelikle zorunlu askerliğin kaldırılması taraftarıyız. "Zorunlu askerlik" kavramının artık bu çağda kabul gören bir kavram olmadığını ifade etmek istiyorum. Türkiye'de vicdani ret hakkının tanınmadığı bir ortamda yaşıyoruz ki "zorunlu askerlik" kavramıyla birlikte esasında "vicdani ret" kavramı anlamlıdır çünkü zorunlu askerliğin olduğu yerde "vicdani ret" kavramı hayat buluyor, anlamlıdır. Paralı askerlik yapan, böyle sistemleri olan ülkelerde böyle bir uygulamanın olması, "vicdani ret" kavramının geçerliliği yok. Zaten orada isteyen gidip askerlik yapıyor ama bizim ülkemizdeki gibi zorunlu askerliğin olduğu yerde vicdani ret hakkının mutlaka ama mutlaka olması gerekir.

Bu konuda, bakın, her defasında uygulamaları itibarıyla İsrail çok eleştiriliyor ama İsrail'in katbekat gerisindedir Türkiye. İsrail'de yaklaşık 4 bin civarında vicdani retçi var ve kanuni haktır da İsrail gibi bir yerde ki kadınların, erkeklerin tümünün askerliğe tabi tutulduğu bir ülkedir İsrail ama Türkiye bunun da çok çok gerisindedir.

İkinci önemli husus şu: Ordu, hâlâ kapalı bir kutudur Türkiye'de. Ordu içindeki uygulamalardan hiçbir zaman bilgi sahibi olma şansımız yoktur. Bu kapalı kutunun açılması gerekir. Bu kutunun içerisinde ne var, kışlada ne olup bitiyor, bilmemiz gerekiyor. Ama ne Parlamento olarak ne de normal, sivil bir vatandaş olarak bunu bilebilme şansına sahip değil Türkiye'de yaşayanlar. Orada yaşananlar orada kalıyor.

Bakın, yıllarca "PKK gerillaları vurdu." dendi, bir sürü insan cezaevine konuldu, on beş gün boyunca Lice yakılıp, yıkıldı. Yıllar sonra, bakın, tam yirmi yıl sonra gerçek açığa çıktı, Bahtiyar Aydın'ın Lice'de kimler tarafından katledildiği yirmi yıl sonra açığa çıktı. Yirmi yıl mı beklemek lazım bir gerçeği kavramak için, bir gerçeği görmek için? Ya da kışladaki intiharların, kaza süsü verilmiş iddiasıyla mahkemelere kadar yansımış intihar olaylarının araştırılması için Meclis neyi bekliyor? Neden imtina ediliyor? Kışlalardaki uygulamalardan Türkiye'de yaşayan sivil vatandaşlar, bizler bilgi sahibi olursak ordu kıymetinden neyi eksiltir, neyi kaybeder? Çok kolay, bütün siyasetçiler çıkarız, burada "Ordumuz şöyle güçlü, ordumuz böyle güçlü." deriz. İtirazımız yok. Peki, o güçlü ordunun içerisinde olup bitenleri araştırabiliyor musunuz? Yok. Kendi generalini vurmuş bir ordunun içinde olup bitenleri araştırabiliyor musunuz? Yok. Bu karanlık olayların hiçbirini Meclis araştıramıyor.

Daha birkaç yıl önce, Kıbrıs'ta, Genelkurmay Başkanına suikast girişimi oldu. Türkiye'de kim ilgilendi? Kim bu konuyu araştırdı? Meclis ne kadar üzerine gidebildi? Genelkurmay Başkanının arkasındaki bir başka rütbeli öldü, yaşamını yitirdi. Kim araştırdı bunu? Hiç mi aklınıza gelmiyor?

Süre meselesine gelince... Ya, bu üniforma aşkından vazgeçelim. Biz "Zorunlu askerlik olmamalıdır." diyoruz. Hele hele üniversite bitirmiş, doktor olmuş, avukat olmuş, sosyolog olmuş, bilmem, mühendis olmuş insana "Sen üniforma giymeden hiçbir şey olamazsın." demek çağ dışılıktır. Postal giymeden bu memlekette yaşanmıyor mu? Ne diye üniversite bitirmiş, yıllarını vermiş bilim adamına illa postal giydireceğiz, illa mıntıka temizliği yaptıracağız? Nedir bu sevda? Dört aymış, altı aymış... Bir gün dahi giydirirseniz ayıptır. Bir gün dahi giydirilirse ayıptır.

Gönüllü askerlik yapmak isteyen... Gönüllü polislik var mı? Zorunlu polislik yaptırıyor musunuz? Yok. Nasıl zorunlu polislik yoksa zorunlu askerlik de olmasın. Öyle hamasetin arkasına sığınarak şöyleydik, böyleydik demenin bir anlamı yok. Tümden bu uygulamanın ortadan kaldırılması gerekir. Başka türlü bu konuyu düzeltemezsiniz. Bakın, yıllardır bu konularla ilgili olarak söyleniyor, çok sayıda araştırma önergesi, çok sayıda kanun teklifi, çok sayıda soru önergesi verilmiştir bu konuda. Hiçbirine hiçbir zaman sağlıklı cevap alamadık, sağlıklı cevap verilmiyor.

Bu ülkede askerî harcamalara bütçeden ayrılan pay neredeyse diğer bakanlıkların bütçesine ayrılanların yarısı kadardır. Örtülü ödeneğinden haberiniz yok, yapılan ihalelerden haberiniz yok, hiçbir şeyden haberiniz yok, ondan sonra da gelip işte, şu kadar iyiyiz, şu kadar büyük kudrete sahibiz. Bunların hiçbiri anlamlı değildir.

Dünyada süngü gücüyle kendi varlığını koruyabilen hiçbir güç olmamıştır, Türkiye'nin de süngü gücüyle kendini koruma imkânı olmaz. Bilimle, irfanla kendinizi koruyabilirsiniz, güçlü demokrasiyle kendinizi koruyabilirsiniz. Böyle, herkesi asker yapmanın Türkiye'ye hiçbir faydası yok. Bunun hamaseti de artık tutmuyor. Çünkü Türkiye'de yaklaşık 1 milyon asker kaçağı var. 600 bin rakamını Sayın Başbakan veriyor ama esas gerçek rakam o değil. Tecil veya şu bu gerekçelerin arkasına da sığınarak askere gitmeyen vatandaşlar var, hepsinin toplamı 1 milyonun üzerindedir ki bir önceki yıl Millî Savunma Bakanının ifadesidir, 950 bin kişilik bir firari ordudan söz ediliyor bedelli askerlikten yararlanacaklar sıralanırken.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Dolayısıyla, evet, ordu içerisindeki uygulamalar araştırılmalıdır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Bu konudaki haksızlığın da açığa çıkarılması araştırmaya değerdir. Bu nedenle lehinde olduğumuzu ifade ettim ama konunun bundan ibaret olmadığının da altını çizmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)