| Konu: | BİR ÜNİVERSİTE ADI İLE BİR İLÇE ADININ DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 30.10.2013 |
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
BDP Grubu olarak ne düşündüğümüzü, ne tartıştığımızı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, son günlerde Sayın Başbakanın açıklamasıyla gündeme gelen demokratikleşme paketiyle bu, bugün görüşeceğimiz, kanunlaşacak, işte, Aydınlar'ın "Tillo" olması ve Nevşehir Üniversitesinin de "Hacı Bektaş Veli Üniversitesi" olmasıyla ilgili daha önce de söyledik ve düşüncelerimizi sizlerle paylaştık. Yani bu temel sorunları konuşurken bu sorunların adını koymadan az şey verip çok zamana yayarak sorunları çözemeyeceğimizi hayat hepimize göstermesine rağmen buradan bir türlü dersler çıkaramadık.
Şimdi, bakın, bugün görüşeceğimiz bu yasa 1940'larda başlayan yani Karadeniz'den başlayan -Trakya'ya kadar- ve oradan gelip Anadolu'dan Mezopotamya'ya, Kürdistan'a kadar yayılan, bütün köylerin, kentlerin isimlerini değiştiren bir anlayış yani 1940'lardaki İttihat-Terakki anlayışı neyse sözüm ona bugün onları telafi ediyoruz; bu değişikliklerle, gasp edilen hakları iade ediyoruz. Peki, o süre içerisinde 30 bin köy-kent ismi değiştirilmiş ama bugün dönüp bakıyoruz, büyük bir devrimden bahsediyoruz: Aydınlı ismini "Tillo", bir üniversite ismini de "Hacı Bektaş Veli" yapacağız ve Alevilerin sorunlarını çözeceğiz.
Biraz önce burada da tanıklık ettik. Buradan sözüm ona gasp edilen hakların iadesi, bir taraftan da türban hemen gündeme geldi. Ben bu konuda, türbanla ilgili de düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bakın, sevgili arkadaşlar, bu grubumuz 2011 seçimlerinden sonra türbanın hayatın her alanında özgürleşmesi için bir teklifte bulundu ama sizin yüreğiniz yetmedi; döndünüz dolaştınız, geri aldınız. Biz dedik: Sadece Parlamentoda değil, üniversitede değil, hayatın her alanında kadına dokunamazsınız. Kadın kendi karar verir; başını mı örter, başını mı açar, o onun sorunudur. Eğer Parlamentoda karar verecekseniz... Parlamentoya milletvekilleri türbanlı gelecek de yargıda niye türbanlı olmasın, kolluk kuvvetlerinde niye türbanlı olmasın? Gücünüz yetiyorsa gelin, buna "Evet." deyin. Ama hayır, sizin amacınız az şeylerle günü kotarmak.
Yarın da -yanılmıyorsam- bununla ilgili bazı milletvekili arkadaşlarımız buraya gelecekler. Bir itirazımız yok ama bir eleştirimiz var. Bu mücadeleler öyle eften püften mücadeleler değil, çok emek ve bedel ödenerek gelinen noktalardır. Burada elinin tersiyle Parlamentoyu reddeden, türbandan dolayı dik duran Merve'ye haksızlık etmeyin; AKP Grubunda, Refah Grubunda uzun yıllar türban için mücadele edenlerin mücadelesine haksızlık etmeyin. Bu insanlar Parlamentoyu da belediye başkanlıklarını da inançları için ellerinin tersiyle ittiler. Eğer gelecekse, yani 24'üncü Dönem milletvekilleri, böyle, durumdan vazife çıkararak buraya gelmemeliler, bırakmalılar, 25'inci Dönem'de bu türbanla ilgili kim ki emek, bedel ödediyse çıkıp gelsin, burada o türbanıyla, o inançlarıyla yemin etsin. Yüreğiniz yetiyorsa bunu yapın ve günü kotarmaya çalışmayınız. Bizim, türbanla ilgili düşüncelerimiz açık ve net olarak bu. Emek verenlerin emeklerine haksızlık ve hırsızlık yapmayın. Ve ben birçok arkadaşımızın da geçmişte... Bugün türbanla ilgili gelecek elli yıl boyunca hayatın her alanında özgürce yaşayacaksınız. Bugün ben gittim, "Efendim, örtünmek istiyorum..." Bu sizin sorununuz ama buna saygılı olun.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, bakın, 30 bin köy. 30 bin köyün ismi ve içinde illerin isimleri değiştirildi ve 1940'lardan başlayan bugüne kadar gelen bir süreç. Eğer bir süreçte siz samimi olmuş olsaydınız... Bu demokratikleşme paketi -bakın, bizim haklı eleştirilerimiz- ne kadar haklı olduğumuzun da bir göstergesi. Biz, buradan... Sizin gerçekten demokrasiyi ve özgürlükleri, yasakları yani demokrasiyi ve özgürlükleri hayata geçirmek gibi bir derdiniz yok, yasaklara karşı bir dik duruşunuz yok. Eğer samimiyseniz tek şey şunu yapacaktınız: Sadece Tillo'yla ilgili değil, Hacı Bektaşi Veli'yle ilgili değil, 30 bin değişim alan yani isimleri asimile edilen, reddedilen, inkâr edilen alanların önünü topluca açacaktınız. Bunlar Rize'deki, Trabzon'daki, Edirne'deki, Uşak'taki ve Türkiye'nin dört bir tarafındaki bütün alanlarda bu isimler değiştirilebilirdi.
Bizim bu konuda Arkadaşımız Sayın Hasip Kaplan'ın hazırladığı bir kanun teklifi var ve bu kanun teklifiyle bunları... Ama siz ortaklaşmadınız. Hiçbir konuda ortaklaşmadığınız gibi burada da ortaklaşmadınız.
Bakın, Adana'da 169, Erzincan'da 366, Mardin'de 647 -tutanaklara geçsin diye söylüyorum- Adıyaman'da 224, Erzurum'da 653, Muğla'da 70, Afyon'da 88, Eskişehir'de 70, Muş'ta 297, Ağrı'da 374, Gaziantep'te 279, Nevşehir'de 24 yani İç Anadolu'da -bir bütün olarak okuyamadım- belli yerlerde sayılar az ama farklı halkların, kültürlerin, kimliklerin yaşadıkları yerlerde köyden mezraya kadar bütün alanların ismini değiştirmişsiniz ve bu İttihat Terakki'den gelen yani 1940'larda başlayan hâlâ siz de o iz düşümünde yol almaya çalışıyorsunuz. Samimi olsaydınız bu 30 bin ve sonra 12 Eylül sonrası 280... Kaç yer ismi de dâhil edilmiş, bunları bir bütün olarak değiştirirdiniz ama siz onları yapmıyorsunuz. Dönüp dolaşıyorsunuz geçmişten bugüne kadar uygulanan politikaların tıpatıp aynısını yapmaya çalışıyorsunuz ve siz eğer bir sorunu çözmek istiyorsanız o sorunun adını koymalısınız.
Dün 90'ıncı yılını kutladığımız cumhuriyetin 1920'lerine dönün bakın, bu kürsüde konuşan hatipler, Kürt milletvekilleri Kürdistan milletvekilidir, Laz milletvekilleri Lazistan milletvekilidir, öyle çağırılır, tutanaklara öyle geçilir
ama bugün aradan doksan yıl geçmiş, hâlâ tutanaklarda geçen dönem "Bilinmeyen dil" yazılıyordu, şimdi de "xx..." bilmem ne yazılıyor.
Şimdi, bir halkın sorunlarını çözmek istiyorsanız ilk önce o halkı kabul edeceksiniz. Bir Kürt halkı gerçeği vardır, Kürt halkı vardır, Kürt halkının yaşadığı topraklar vardır. Bu toprakların adı Kürdistan'dır. Kürdistan'ı serbest kılacaksınız. Yasalar ve Anayasa düzeyinde Kürt gerçeğini kabul edeceksiniz. Kürt diline vurduğunuz gemi, reddi, inkârı, asimilasyonu derhâl ortadan kaldıracaksınız. Yasalarınızı, Anayasa'nızı buna göre dizayn edeceksiniz ama hâlâ benim coğrafyamın ismi yasaksa, hâlâ "Kürt dilinde eğitim olmaz." diyorsanız burada yapacağınız bugünkü değişiklikle Türkiye'nin temel sorunlarını çözemezsiniz. Size düşen tek şey, çıkıp, evet, 1920'lerde bu gerçeğin, realitenin altı çizilmişti, sonra ret ve inkâr politikaları uygulandı, bugün dönüyoruz ve bu halktan özür diliyoruz. O vesileyle, bu halkın bir gerçeği vardır, bir toprağı vardır, dili vardır, kimliği vardır ve yaşadığı toprağı vardır. Bu toprağın adı Kürdistan'dır ve Kürt halkıdır. Ana dilde eğitimin olması gerekir. Eğer Tillo gerçeğini kabul ediyorsanız ana dilde eğitimi kabul etmek zorundasınız.
Şimdi, bir taraftan Dersim'den özür ama bu yasada Dersim ismi yok. Peki, ne zaman bunları hayata geçireceğiz? "Ana dilde eğitim olmaz." diyorlar. Ana dilde eğitim olmazsa vallahi iç barış da olmaz. Kürtler doksan yıldır cebelleşiyor, kavga ediyorsa ana diliyle kendisini özgürce ifade etmek içindir. Sizin nasıl ki ana diliniz bir haksa Kürtlerin ana dili de bir o kadar haktır ve şimdi hâlâ ana muhalefet partisi de ana dilde eğitimin ülkeyi böleceğini söylüyor, iktidar partisi aynı şeyi söylüyor. Kardeşim bizim dilimiz sizin ülkenizi niye bölsün? Eğer bizim dilimiz bu ülkede yoksa, bu ülkenin bizim için de bir anlamı olmaz.
ÜLKER CAN (Eskişehir) - Sizin ülkeniz değil mi, "sizin ülkeniz" diyorsunuz?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bir kardeşlik hukuku oluşmazsa bizim varlığımızın da bu ülkede bir anlamı olmaz ve bir anlam da ifade etmez. Birbirimizin hukukuna saygı göstermeliyiz.
Yolunuz açık olsun, türbanla ilgili Danıştaya gidin, andımızla ilgili Danıştaya gidin. Yolunuz açık olsun, bir yol bulmuşsunuz, gidiyorsunuz ve bir milletvekiliniz de çıktı, televizyonda aynen şunu söylüyor. Diyor ki: "Bakın, bu köy, kent isimlerinin değiştirilmesi çok masumane değil." Bunu söyleyen sözüm ona, sözde sol, sosyal demokrat bir partinin milletvekili. "Köylerin, kentlerin ismi değiştirilirse bu çok vahim bir şeydir, Türkiye bunun altından çıkamaz." diyor. Bu Tillo ve Nevşehir Üniversitesi görüşmeleri Komisyonda olurken yine bir milletvekili "Nasıl olur, böyle bir şey olabilir?" diyor ve karşı oy kullanıyor. Şimdi ben de o milletvekiline soruyorum: "Efendim, Aydın ismi çok aydınlık bir isimmiş. Niye Tillo oluyor?" diyor. Sizin adınız da Nur. Peki, ben size karanlık desem siz kabul eder misiniz? Size bu ne kadar haksızlıksa o kentlere, köylere verilen isimlere karşı duruş da bu kadar haksızlıktır ve hele hele bu ırkçı, ayrımcı antla ilgili dönüp Danıştaya gidip buralardan medet beklemek ayıptır ve günahtır.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Niye ayıp? Hukuk yoluna başvurmak ne zaman ayıp olmuş? Sen hiç dava açmadın mı? Sırrı, sen hiç dava açmadın mı?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ben...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, dava açmadın mı? Yargıya başvurmak niye ayıp oluyor?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi, bakın, antla ilgili gidip...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ya, o senin anlayışın kardeşim, kendi adına konuş. Dersim'le senin ne işin var?
SIRRI SAKIK (Devamla) - ... dava açmak, o tekçi, ırkçı, ayrımcı antla ilgili gidip dava açmak faşizmdir, ırkçılıktır ve yıllarca...
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sizin kongrelerinizde söylediğiniz PKK marşı ne oluyor?
SIRRI SAKIK (Devamla) - ...bunu Kürt çocuklarına uygulayan bütün anlayış ayrımcı ve tekçidir.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ya, adam hak arıyorsa sen nasıl ayıplarsın?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi, buradan diğer hukuku nasıl bulabilirsiniz? Hele hele Dersim'den gelmiş birinin bunu söylemesi abesle iştigaldir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Anayasa Mahkemesine gitmeyi AKP suç sayıyor, aynı mantıktasın.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, ben ne söylediğimi çok iyi biliyorum, ben ne söylediğimi çok iyi biliyorum, ben ne söylediğimi çok çok iyi biliyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - PKK marşını söylerken ırkçı olmuyorsunuz siz, onlar çok meşru!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Eğer Türkiye'de bir ana muhalefet partisi çıkar bu duruşu sergilerse, bizim de bunlara söyleyecek sözümüz vardır. Siz çıkıp ırkçılığı, milliyetçiliği tetiklerseniz, biz de ırkçı olduğunuzu söyleriz, ayrımcı olduğunuzu söyleriz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Asıl ırkçı sizsiniz.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Asıl ırkçı sensin! Her tarafından senin ırkçılık ve faşizm akıyor, senden akıyor asıl! (BDP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Teröre prim veren sizsiniz. O marşları söyleyen sizsiniz. Kürtçe adları isteyen sizsiniz. Siz, asıl kendi ırkçılığınızı örtmek için bunları söylüyorsunuz. Bu, ırkçılık değil. Türk milletine ırkçı diyemezsiniz siz!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Vallahi seni bütün Türkiye halkı da tanıyor biz de tanıyoruz, biz de seni tanıyoruz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Seni de tanıyor.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Geçen dönem...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... Sayın Sakık, Genel Genel Kurula hitap edin lütfen... Sayın Yılmaz, lütfen... Lütfen...
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - PKK'ya nasıl taviz verdiğinizi herkes biliyor. Siz bağımsız milletvekili değilsiniz, PKK'nın vesayeti altındasınız.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, ben sizi aslında muhatap almak istemiyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Ben seni hiç muhatap almıyorum.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ben sizi hiç almıyorum. Hiç almıyorum, muhatap da almak istemiyorum. Geçen dönem sizin farklı bir versiyonunuz vardı, bu dönemde Allah sizi eksik etmesin. Siz böylesiniz zaten.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sen kendine bak! Sen kendi yaptıklarına bak!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ben ne yaptığımı biliyorum. Ben bakın, bugün...
BAŞKAN - Sayın Sakık, Genel Kurula hitap edin. Sayın Yılmaz, lütfen... Ne olur...
SIRRI SAKIK (Devamla) - Sevgili arkadaşlar, bugün, bizim 1994'te buradan demokrasi ve özgürlük mücadelesi için alınıp götürülüp ve bize ceza verilen gündür. Biz söylediklerimizi çok afişe etmek istemiyoruz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sanki sadece siz içeri alındınız.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Biz özgürlük mücadelesini...
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sadece siz alınmadınız içeri!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Çok fazla konuşmayın.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Dinleyin, dinleyin... Varsa bir sözünüz çıkar söylersiniz.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi sevgili arkadaşlar, çok da fazla polemiklere falan da girmek istemiyoruz. Hele hele bize demokrasi dersi kimse vermesin. Bizim nasıl, nerelerden geldiğimizi, bu halkı yoktan nasıl var ettiğimizi bütün dost da, düşman da bilir. Biz, doksan yıldır sizin ret ve inkâr politikalarınıza karşı acımasız bir şekilde, ölüm de olsa hiç boyun eğmeyen bir gelenekten geliyoruz. Biz, Kürt çocukları, Kürt halkı yıllardır sizin ret ve inkâr politikalarınıza karşı direnerek geliyoruz, zindanda varız, dağda varız, alanda varız, var olmaya devam edeceğiz. Bu hakları kazanıncaya kadar sizin gibi faşist ve ırkçı kesimlere karşı mücadelemizi de sürdüreceğiz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Biz de sizlere karşı mücadele edeceğiz, sizin gibi ırkçılara.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi, bakın sevgili arkadaşlar, bir taraftan bunları getirirken, diğer taraftan da sizin dönüp...
Bakın, uygulamalarınızdaki birkaç örneği vurgulamak istiyorum. Şimdi, bunları özgürleştirmeye çalışıyorsunuz ya, diğer taraftan da mesela bizim Diyarbakır Kayapınar Belediyesi bir parka şu ismi veriyor: "Beybun". Beybun ismi papatyadır. Hemen sizin emrinizdeki valiler bu parkın ismini yasaklıyor ve bakın şurada ne oluyor? "Kayapınar Belediyesi ... Parkı" Şimdi, bir çiçeğin ismine bile tahammülünüz yok yani onları eleştiriyoruz ama siz onların iz düşümündesiniz. Sizin valileriniz hâlen bunu yapıyor. Sayın Başbakan kürsüye çıkıyor ne diyor? Cegerxwin'dan, bütün Kürt âlimlerinden, seydalarından bahsediyor. Ne oluyor? Cegerxwin'un ismini bir parka veriyoruz ama Cegerxwin'un ismini sizin valiniz, kaymakamınız yasaklıyor. "Berfin" ismini veriyor bizim belediyeler. Berfin ismini hepiniz bilirsiniz, bu masumane isimleri bile yasaklayan bir anlayışınız var. Bugünkü getirdiğiniz bu kanun teklifiyle bu yasaklar arasında korkunç bir yol ayrımı var.
Şimdi, bunları nasıl izah edeceksiniz? Yol yakınken bir bütün olarak, eğer gerçekten bu sorunu çözmek istiyorsanız, bu sorunun adını korkmadan koymalısınız. Kürt gerçeği vardır, Kürtlerin sorunlarını birlikte çözeceğiz ve birlikte yeni bir anayasal düzenleme yapacağız, Kürtlerin demokratik haklarını inşa edeceğiz. Var mısınız buna? Eğer varsanız biz de sizinle buyurun birlikte yol alalım ama yok. Sekiz-on aydır bu ülkede kan akmıyor, sekiz-on aydır insanlar ölmüyor. Size tarih, hayat önemli bir fırsat sundu, gelin bu fırsatı birlikte değerlendirelim. E bu kadar önemli bir süreçten geçiliyor ama siz hâlâ dönüp dolaşıyorsunuz geçmişin argümanlarıyla... Kimileri hâlâ bilmem ne devasa projeleri hayata geçiriyor, benim ana muhalefet partim türbanın etrafında dönüyor. Siz, Kürtlerin köy, kent isimlerinin etrafında dönüyorsunuz. Bu şekilde kardeşliği inşa edemezsiniz, bu şekilde bir arada yaşama hukukunu oluşturamazsınız.
Benim size dostça önerimdir: Yani bu noktada siz, özellikle bölge milletvekilleri, çıkıp söyleyebilmelisiniz. Bu sorun sadece bizim, BDP'nin sorunu değil ki, bu ülkede yaşayan herkesin ortak sorunu. Çıkın birlikte, Sayın Başbakana söyleyin, Sayın Cumhurbaşkanına. Erdemliliktir, bazı konularda geri adım atmak bir erdemlilik değil midir? Dün Sayın Cumhurbaşkanımızın Ahmet Kaya'yla ilgili, sanat ve kültürle ilgili ödül vermesi bir özür değil mi? Bu önemlidir. Bakın, bu, yaraları sarmak için karşılıklı jestlere ihtiyaç vardır. Sizin de bunları yapma şansınız var. Kürtlerin doksan yıllık yarasını hep birlikte sarabiliriz. Bu kardeş halka bu kadar zulüm ettik, bu zulmü hep birlikte ortadan kaldırabiliriz. Parlamentonun görevi bu, siyaset dünyasının görevi de budur ama biz sadece genel başkanlıklarımıza, partimize biat ederek siyaseti dizayn edemeyiz ki. Yani, öyle bir siyasi partiler yasası, öyle bir seçim kanunu var ki sadece biat et ve buraya gel. Ya, gelmeseniz ne olur? O kadar çok insan tanıdık ki gelip gittiler buradan bir çoğunun esamesi okunmuyor, bir çoğu tarihin çöplüğünde. Halkına zulmedenler tarihin çöplüğüne gömüldüler. Gelin, bu halkın sorunlarını hep birlikte çözelim. Gelin, tarihe tanıklık ederek, hep birlikte sorumlulukları alarak, gerçekten sorunun ismini koyarak sorunu çözelim. Bu ülkede, evet, Kürtlerin hakları gasp edildi, diğer halkların halkları gasp edildi. Bakın bu ülkede yani cumhuriyet dönemi öncesi nüfusun yüzde 40 gayrimüslimlerdi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Nerede, nerede, Anadolu'da mı?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bugün, bu ülkede nüfusun ancak yüzde 1'i gayrimüslimlerden oluşuyor. Hepsini öldürdük, talan ettik, sürdük bu topraklardan. Süremediniz tek halk kaldı burada, o da Kürtler ve hep birlikte...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) - Siz niye öldürdünüz Ermenileri?
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Niye öldürdünüz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - "Öldürmeseydiniz" diyorlar.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) - Hakikaten, bu Ermenileri niye öldürdünüz ya?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ben teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)