| Konu: | BDP GRUBUNUN, AĞRI MİLLETVEKİLİ HALİL AKSOY VE ARKADAŞLARININ CEZAEVLERİNDE SÜRGÜN CEZASI GİBİ UYGULAMAYA KONULAN ZORUNLU NAKİLLERİN NEDENLERİNİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 5/5/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 12 KASIM 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 12.11.2013 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, uzun bir süredir bu Parlamento çatısı altında cezaevlerinde yaşanan sorunları dile getirip bunların çözüm bulması konusunda mümkün olduğunca gündemi sizinle paylaşmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar bu gündemler etrafında, defalarca, cezaevlerini incelemeye yönelik araştırma komisyonu kurulması önerilerimizi burada paylaştık ama maalesef gerek iktidarda bulanan AK PARTİ'nin gerekse de muhalefet partilerinin tam, tek vücut olarak davranmaması neticesinde hâlâ bir araştırma komisyonu kurabilmiş değiliz. Dolayısıyla, cezaevlerindeki sorunlar da her geçen gün artarak devam ediyor.
Şimdi, cezaevlerinde bulunan bu tutsakların tamamının cezaevlerinde bulunma sebeplerinin aslında haksız gerekçelere dayandığını yine defalarca buradan dile getirdik. Yani, demokratik bir hukuk ülkesinde, bir hukuk devletinde düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile ilgili demokratikleşme adımları atılmış olsaydı zaten bu sorunları burada konuşmaya da gerek duymayacaktık. Yani, hâlâ bu ülkede demokratikleşme önündeki en büyük engel olan Terörle Mücadele Kanunu kaldırılmış olsaydı, Türk Ceza Kanunu antidemokratik yasaların yol temizliği, alan temizliği kapsamında elden geçirilmiş olsaydı biz bugün zaten bu sorunu burada tartışmıyor olacaktık; cezaevlerinin kapısı aralanmış, siyasi rehine olarak tutmuş olduğunuz arkadaşlar aramıza dönmüş olacaktı. Bunu yapmıyorsunuz. Haksız yere, uyduruk iddianamelerle, gizli tanıkların ifadeleriyle insanları sadece siyasi çalışmalar yaptıkları için cezaevlerinde tutuyorsunuz, cezaevlerini de deyim yerindeyse tam bir kötü muamele ve işkence merkezi hâline getiriyorsunuz.
Şimdi AK PARTİ Grubu adına konuşacak arkadaşın ne söyleyeceğini biliyoruz. Buraya gelip iktidarları döneminde kaç yeni cezaevinin yapıldığını, nerelere hangi konformist binanın inşa edildiği söyleyecek. Sanki cezaevinde yaşanan sorunların tamamı TOKİ'nin ya da bir yandaş müteahhidin yapmış olduğu bir binayla çözülecekmiş gibi bir algı yaratacak.
Değerli milletvekilleri, bakın, cezaevlerinde şu anda yaşanan sorunlar artık tahammül edilemez bir noktaya gelmiş durumda ve on bir yıllık süre içerisinde bu konuyla ilgili günahlarınız her geçen gün artıyor. Günah melekleri her gün her biriniz hakkında cezaevindeki bu kötü uygulamalardan dolayı kayıtlar tutuyor.
Özellikle Bingöl Cezaevinde yaşanan firar olayından sonra her cezaevinde, mevcut mevzuata ek olarak, cezaevi yönetimlerinin kendi keyfî iradeleriyle oluşturmuş oldukları ayrı bir baskı mevzuatı uygulanmaya başlandı. Hemen hemen her cezaevinde insanlar haksız yere sorgulanıyor, tutsaklar gece yarısı koğuş baskınlarıyla psikolojik baskı altında tutuluyor, sürgünler, işkenceler neredeyse her cezaevinde artık kanıksanmış bir rutin şeklinde yaşanmaya başlanıyor.
Bingöl Cezaevinde firarın yaşandığı ilk gün ben oradaydım. Bingöl Cezaevinde, firar olayından sonra, cezaevindeki bütün tutsakların elbiselerinden tutun battaniyelerine, diş fırçalarından kişisel kullanım eşyalarına kadar bütün malzemelerine el konulmuştu ve günlerce bu malzemeler tutsaklara verilmedi. Yastık, battaniye bile cezaevi yönetimi tarafından potansiyel suçlu görülen bu tutsaklara verilmedi.
Bingöl Cezaevindeki koğuşlar, mevzuata aykırı olmasına rağmen, polisiyle askeriyle tüfeğiyle gece yarısı basılarak oradaki tutsaklar tam bir psikolojik baskıya, fiziki darplara muhatap oldular ve Bingöl Cezaevinde başlanan bu uygulama artarak Van'dan Siirt'e, Batman'dan ülkenin her tarafındaki cezaevlerine kadar maalesef taşırıldı.
Firar eden tutsaklarla, ben, Sincan Cezaevinde görüştüm. Onlar mahkemeye çıkıp kendi ifadelerini verdikten sonra, Sincan Cezaevindeki insanlık dışı, onur kırıcı uygulamaları anlattılar. Her gün cezaevi yönetimi, sanki üzerine farzmış gibi, bu tutsakları çağırarak bir sorgudan geçirmeye cüret gösteriyor. Her gün kötü muamele, çıplak aramadan insan onurunu kıracak pek çok uygulamaya bu arkadaşlar, bu tutsaklar maruz bırakıldılar ve bu yapılan uygulamalara müdahale edilmediği için cezaevi yönetimleri -dediğim gibi, Türkiye'deki hemen hemen bütün cezaevlerinde- maalesef, bütün bu uygulamaları bir rutin hâline getirdiler.
Şimdi, yaşanan bunca sıkıntıya rağmen hâlâ cezaevinde son nefesini vermek üzere olan hasta tutsakların ayıbıyla karşı karşıyayız. Geçen hafta İnsan Hakları Derneği güncelleşmiş rakamları paylaştı. 562 ağır hastadan 144 hasta her an yaşamını yitirebilecek bir sınırda duruyor. Bazı tutsaklar, bazı hastalar yemek yiyebilecek ya da nefes alabilecek bir durumun ötesinde hiçbir biyolojik işlevini, biyolojik fonksiyonunu yerine getiremiyor. Defalarca görüştük Adalet Bakanlığıyla, Hükûmet yetkilileriyle; Genel Kurulda gündemleştirmeye çalıştık. Bugüne kadar bu hasta tutsaklar ayıbını ortadan kaldıran bir girişim bu Hükûmet tarafından maalesef pratiğe geçirilmedi. İrade sizdedir. Yani "Üçüncü pakette şöyle yaptık, dördüncü pakette böyle yaptık." Bunun hiçbir gerekçesi yoktur. Hâlâ son nefesini ailesinin yanında vermek isteyen tutsakların ayıbı cezaevlerinin dört duvarı arasında yaşanıyor. Bunun siyasi iradesi ve talimatı AKP'den veriliyor. Bunun uygulayıcısı adli tıp olabilir, savcı olabilir, emniyet olabilir ama hasta tutsakların yaşadığı her bir sıkıntının siyasi iradesi ve siyasi vebali sizin üstünüzdedir.
Bugün, içeride yürüyen bir süreçten, bir çözüm sürecinden bahsediyoruz. Bir yıla yakın bir süredir, çatışmalı bir süreçten kaynaklı, gençlerimiz yaşamını yitirmiyor, kan akmıyor, analar gözyaşı dökmüyor. Bir güven ortamı yaratalım diyoruz, bütün toplumda güven ortamını tesis edecek bir iklim yaratalım diyoruz, bunun en kolay, en kabul edilebilir, en vicdani, en insani adımı bu hasta tutsakların bir an önce tahliyeleriyle ilgili, tedavileriyle ilgili bir süreçten geçer diyoruz ama maalesef, bugüne kadar bu konuda atılmış tek bir adımla karşı karşıya değiliz.
Hasan Kaçar, Ramazan Özalp... Bakın, adli tıptan "Cezaevinde kalamaz." raporu alanları da siz yaptığınız yasal düzenlemeyle savcı inisiyatifine terk ettiniz. Savcı terörle mücadeleden görüş istiyor, terörle mücadele de "Bu kişi toplum güvenliği açısından tehlikeli değildir ama ola ki tahliye olması durumunda evde kendisini ziyaret edenler toplum güvenliğini tehdit edebilir." üzerinden Ergin Aktaş'ı, Ramazan Özalp'i tahliye etmediler. Böyle bir ayıpla karşı karşıyasınız. Gelin, bu ayıbı kaldıralım. Bu ayıbı kaldırmanın yolu da bir an önce Meclisin dört siyasi partiyle birlikte bu işe müdahil olmasından geçer. Bu, hasta tutsaklarla ilgili durumu burada gündemleştirmeye devam edeceğiz.
Cezaevindeki kötü muameleler, işkenceler, insanlık dışı uygulamalar devam ettiği için Van Cezaevinde şu anda açlık grevi başladı. Açlık grevinin 16'ncı gününde, insanlar her geçen gün sağlıklarını yitirme tehlikesiyle karşı karşıyalar ve bu eylem Erzurum Cezaevine, Muş Cezaevine yayıldı. Önümüzdeki dönemde, çok kısa bir süre içerisinde bu sorunlarla ilgili bir çözüm bulunamazsa tekrar yeni bir açlık grevi dalgası, yeni bir ölüm orucu direnişiyle karşı karşıya kalabiliriz. Sizleri uyarıyoruz. İçerideki süreç açısından da süreci tamamen bitirecek gelişmelere gebe olan böylesi bir uygulamaya geçilmeden, bir an önce Hükûmet üzerine düşen sorumluluğu yapmalıdır.
Dün Batman Cezaevinden, Siirt Cezaevinden tutsaklar Tekirdağ'a, Kandıra'ya, Şakran'a sürgün edilmeye başlandılar. Bingöl'den, Muş'tan insanları alıp Kandıra'ya, Şakran'a, Tekirdağ'a göndermek o insanlarla birlikle aileleri ve bir halkı cezalandırmak demektir.
Bu insanlık dışı ayıptan bir an önce vazgeçmenizi temenni ediyoruz. Bunun için de bu araştırma önergemize destek vererek bir an önce bir araştırma komisyonu kurulmasını Genel Kuruldan talep ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)