GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN MERSİN MİLLETVEKİLİ MEHMET ŞANDIR VE ARKADAŞLARININ KAMUDA ÇALIŞAN TAŞERON İŞÇİLERİN SORUNLARININ BELİRLENMESİ AMACIYLA (10/185); KAHRAMANMARAŞ MİLLETVEKİLİ MESUT DEDEOĞLU VE ARKADAŞLARININ TAŞERON İŞÇİLERİN PROBLEMLERİNİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 5/11/2012 TARİH VE 6558 SAYI İLE; ELÂZIĞ MİLLETVEKİLİ ENVER ERDEM VE ARKADAŞLARININ KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDE ÇALIŞAN TAŞERON İŞÇİLERİN SORUNLARININ BELİRLENMESİ AMACIYLA 19/2/2013 TARİH VE 9766 SAYI İLE; MERSİN MİLLETVEKİLİ ALİ ÖZ VE ARKADAŞLARININ ÜLKEMİZDE TAŞERON İŞÇİLERİN SORUNLARININ BELİRLENMESİ AMACIYLA 10/4/2013 TARİH VE 11604 SAYI İLE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUKLARI MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİNİN, GENEL KURULUN 12 KASIM 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:15
Tarih:12.11.2013

ENVER ERDEM (Elâzığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; taşeron işçilerin sorunlarını gündeme getirmek amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz iki yıllık süre içerisinde bu hususta defalarca soru önergeleri vermiş olmamıza, defalarca gündem dışı söz alıp bu hususu gündeme getirmiş olmamıza rağmen maalesef bugüne kadar önemli bir gelişme sağlanamamıştır. Özel sektörde çalışan 700 bin, kamu sektöründe de çalışan 700 bin civarındaki işçiyle ilgili olarak -ki bunlar toplamda 5-6 milyon gibi bir kesimi teşkil etmektedir- bunların sorunlarını maalesef AK PARTİ iktidarı bugüne kadar görmezlikten gelmiştir, gözlerini kapatmıştır, kulaklarını tıkamıştır. Böyle bir sorunun olmadığı yönünde, bu kesimde çalışan insanlarımızı ve halkımızı maalesef göz ardı etmiş ve bu sorunu önemsememiştir.

Değerli milletvekilleri, taşeron işçilerin sorunlarının gelişim sürecine baktığımız zaman, önce bu işçiler, taşeronun işçisi olduğu hâlde gerçekte taşeronun işini değil de asıl işveren olan devletin işini yaptıkları ve ortada bir muvazaanın yani danışıklı dövüşün olduğuna dair, başta Karayolları Genel Müdürlüğü olmak üzere Sağlık Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, birçok kurum ve kuruluşu bu işçiler dava ettiler. Bugüne kadar yaklaşık 7 bin dava neticelendi ve bunların hepsi devletin aleyhine sonuçlandı. Bu davalar sonucunda, 7 bin dava sonucunda, bugüne kadar Karayollarında çalışan taşeron işçilerin yaklaşık 2 katrilyon lira eski rakamla, yeni rakamlarla da 2 milyar lira devletin tazminat ödemeye mahkûm edildiğini ve bunların "geçici işçi" değil de "sürekli işçi" olduğuna dair kararlar alındı.

Bu aslında o kadar büyük bir sorun ki değerli milletvekilleri, bu sadece 7 bin işçiyle ilgili verilmiş olan karardan bahsediyorum. Toplam 700 bin kamu işçisinin olduğu göz önünde bulundurulduğu zaman, yine bu işçilerin bir kısmı dava etti bir kısmı dava ediyor, bunlar neticelendiği zaman yaklaşık olarak 200 milyar lira, yani eski rakamla 200 katrilyon lira gibi bir tazminatla devletin karşı karşıya kalması mümkün olacak.

Bu da yetmiyor, yine bu yargı kararlarını yerine getirmeyen Hükûmeti bu işçilerin yakın süre içerisinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürmek suretiyle orada da bu tazminatlarla yine karşı karşıya bırakacaklarını da göz önünde bulundurduğumuz zaman, karşı karşıya olduğumuz sorunun vahameti daha iyi anlaşılacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu taşeronluk sisteminin ne olduğuna baktığımız zaman, emek maliyetlerini aşağı çekmek ve işçiyle ilgili sorumluluklardan kaçmak amacıyla oluşturulmuş, çalışma hayatındaki kuralsızlıkların, esnekliğin, güvencesizliğin ve dejenerasyonun zeminini oluşturmuş bir çalıştırma modeli. Yani bu sizin iktidarlarınız döneminde özellikle uygulanan bir yöntem. Yani siz iktidara geldiğiniz zaman yaklaşık on bir yıl önce 500 bin olan kamuda çalışan işçi sayısını 200 bine düşürdüğünüzle övünürken, aslında çalışma hayatında öyle sıkıntılara neden oldunuz ki, şimdi sayıyı 200 bine düşürdünüz ama 700 bin de taşeron işçisi piyasaya çıkardınız.

"Bu taşeron işçisi ne? Taşeron işçisi ile diğer, daha önce, siz iktidara gelmeden önceki işçilerin farkı ne?" diye baktığımız zaman, sosyal güvencesi olmayan, toplu sözleşmesi olmayan, adam gibi yaşama hakkı olmayan, yeterince ücret alamayan böyle bir kesim oluşturdunuz. Şimdi, bu oluşturduğunuz kesimle ilgili yaptığınız bu çalışma sistemindeki bozulmayı yargı sizin suratınıza -kusura bakmayın- ciddi bir şekilde çarpıyor, "Bunu düzeltin." diyor ama siz hâlâ bu hususta birtakım düzenlemeler yapıyormuş gibi görünüyorsunuz. Sayın Bakan da on gün sonra bununla alakalı toplantılar yapıyor, sorunu çözüyormuş gibi görünüyorsunuz ama kesinlikle, Sayın Bakanın aslında sorunun çözümünden yana olmadığını şu ana kadarki tutum ve davranışlarından aslında görmek ve anlamak pekâlâ mümkün. Çünkü Sayın Bakanın, daha önce bu taşeronluk sistemiyle ilgili, bunlara kadro verilmesine ilişkin Devlet Personel Başkanlığının vermiş olduğu yazıya, daha sonra kendi imzasıyla bunu reddederek yani bu Devlet Personel Başkanlığının olumlu görüşünü ortadan kaldıracak şekilde bir tavır sergileyerek kendi imzasıyla "Olmaz." şeklinde yazı yazdığını; yine, bu taşeron işçilerin de diğer daimî işçiler gibi toplu iş sözleşmesi yapmasına dair önce mahkeme kararları çerçevesinde yetki verip daha sonra da "Bunu ben vermedim, benim bürokratlarım verdi, ben bu görüşte değilim." demek suretiyle işçinin yanında durmadığını göstererek bu konuda aslında çok da güvenilemeyecek bir tutum sergilediğini buradan ifade etmek pekâlâ mümkün.

Değerli milletvekilleri, taşeronluk sistemi -biraz önce ifade ettim- çalışma hayatındaki huzursuzlukların, eksik ücretin, yatmayan maaşların, ödenmeyen sigorta primlerinin, kullandırılmayan izinlerin, yasal çalışma sürelerinin üzerinde, fazla ve karşılıksız çalıştırmanın, yıl sonu itibarıyla işverenin taşeron firmayla anlaşmaması sonucunda işsiz kalmanın adı olarak karşımıza çıkmaktadır.

AKP Hükûmeti, sürekli, kişi başına düşen millî geliri 3 kat artırdığından bahsetmektedir; refah seviyesini yükselttiğinden bahsetmektedir; sağlıkta, eğitimde, birçok alanda ileri gittiğimizi söylemektedir ancak çalışma hayatında taşeron sisteminin çalışma hayatını 3 kat fakirleştirdiğinden, bu alanı bozduğundan ve bu insanların hayatını çekilmez hâle getirdiğinden maalesef bahsetmemektedir.

Yine, AKP Hükûmeti temizlik, güvenlik ve ulaşım hizmetleri gibi birçok hizmeti taşeron şirketler eliyle ucuz, sorumsuz, baskıcı yöntemlerle, çalışma hayatını bozarak, tabiri caizse ekmeğe muhtaç edip sonra da bu sorunları çözüyormuş gibi yaparak ama gerçekte çözmeyerek büyük bir vebalin altına girmektedir.

Değerli milletvekilleri, hep dilinizden düşürmediğiniz "ileri demokrasi" diye bir kavramdan bahsediyorsunuz. Yani biz ileri demokrasiden vazgeçtik; sıradan bir demokrasiye, hatta geri bir demokrasiye bile razı olacağımız günleri yaşatıyorsunuz.

Bakınız, demokrasinin vazgeçilmez kurallarından birisi hukuk devleti olmaktır. Hukuk devleti olmanın da temel vazgeçilmez şartlarından birisi, yargı kararlarının bütün kişi ve kurumları bağlaması ve yargı kararlarının da derhâl yerine getirilmesi şart mıdır, değil midir? Bunu sizler de biliyorsunuz ki hukuk devletinde bunlar şarttır ama şu ana kadar verilmiş olan 7 bin tane karar, bunun dışında sendikaların yine idare mahkemelerinde veyahut da iş mahkemelerinde açtığı davalar da aleyhinize sonuçlanmasına rağmen, Hükûmetin aleyhine sonuçlanmasına rağmen, gereğini yerine getirmemek suretiyle hukuk devletinin hiçbir kuralına riayet etmediğinizi aslında burada görüyoruz, bunlara şahit oluyoruz. Şimdi, o zaman haktan, hukuktan, adaletten nasıl bahsedeceğiz yani nasıl böyle bir demokrasiden bahsedeceğiz? Eğer sizin bahsettiğiniz ileri demokrasi, yargı kararlarını yerine getirmeyen yönetimin adıysa vallahi siz gerçekten ileri demokrasiyi yakaladınız denebilir!

Sorun çok ciddi bir sorundur, büyük bir sorundur. Bu sorunun olduğunu herkes kabul ediyor. Bakınız, işçiler bu sorunun olduğunu zaten haykırıyorlar, Sayın Bakan bu çalıştırma yönteminin bir kölelik sistemi olduğunu kabul ediyor, mahkemeler vermiş oldukları kararlarda her defasında bu sorunu gündeme getiriyor ama bu sorunun çözümü için maalesef iktidar ciddi bir tavır şu ana kadar sergilemedi.

Değerli milletvekilleri, bu sorunun çözülmesi için taşeron işçilerine iş güvencesi verilmesi, taşeron şirketlerin devreden çıkarılması, Kıdem Tazminatı Fonu'nun bütün çalışanlara yaygınlaştırılması olmazsa olmaz şartlardır. Taşeron işçilerin sendikal haklarının ve iş güvencesinin sağlanması, statülerinin belirlenmesi, maaşlarında düzenleme yapılması, mesai saatlerinde ve fazla mesai ücretlerinde düzenleme yapılması, bankalarda promosyon hakkı tanınması, yıllık izin hakları verilmesi, bayan taşeron işçilerine süt izni, erkek taşeron işçilere babalık izni gibi izinlerin verilmesi, askerlik dönüşü işlerine geri alınabilmeleri, kıdem tazminatının güvenceye alınması gibi hususları kapsamayan bir düzenleme bu kesimin sorununu çözmeyecektir.

Onun için, diyorum ki değerli milletvekilleri -aslında söylenecek çok fazla şey var ama- gelin, devletimizi, milletimizi bu karşı karşıya bulunduğu sorundan el birliğiyle kurtaralım. Onun için de gelin, bu araştırma önergesine "Evet." deyin diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)