GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İÇTÜZÜĞÜNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR İÇTÜZÜK TEKLİFİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:16
Tarih:13.11.2013

AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Sayın Başbakanımızın birkaç gün önce bir iftar programında yaptığı konuşmayla ilgili ifade edilen uydurma, hayalî gerekçe veya muhtemel gerekçe, bir başka ifadeyle onlar açısından, üzerinde bir şeyler söylemek istiyorum.

O konuşmanın tek bir amacı vardır. Orada Sayın Başbakanımızın, torununun isimlerinden bir tanesinin "Ali" olacağını ifade etmesinin ve konuşmanın diğer cümleleriyle birlikte düşünüldüğünde tek bir amacı vardır. Türkiye'de, bu konuda, şu veya bu ölçüde olan, hepimizin bildiği kutuplaşmanın hafifletilmesi ve ortadan kaldırılmasıdır. Bunun tek amacı budur, bu cümle, bu ifade bunun için kullanılmıştır.

HASAN AKGÖL (Hatay) - Niye başlattı o zaman?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, biz...

Ya, bunları konuşmak doğru değil ama biraz daha detaylandırmak gerekiyor.

Biz, Alevi vatandaşlarımızın, bugüne kadar -siyasi anlamda söylüyorum- AK PARTİ'ye çok fazla destek vermediklerini hep biliyoruz, bu, bilinen bir gerçek...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Niye vermiyorlar?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bir tespit olarak söylüyorum, yani sadece bir tespit olarak, herhangi bir değerlendirme, eleştirmek amacıyla söylemiyorum, bir tespit olarak söylüyorum.

Bu önemli ama. Neden? Çünkü bizim Alevi vatandaşlarımızı, bu anlamda siyasi bir getiri malzemesi olarak kullanmamız gibi bir niyetimiz olamaz. Neden? Çünkü Alevi vatandaşlarımızın zaten biraz önce ifade etmeye çalıştığım o bilgi nedeniyle böyle bir beklentisi muhtemelen söz konusu olmaz. Yani, kelimeleri biraz dikkatle seçmeye çalışıyorum. Dolayısıyla, böyle bir açıklama ya da böyle bir niyet sadece ve sadece şudur: "Bu acı hepimizin acısıdır, bu değerler hepimizin ortak değerleri ve tarihidir. Bu noktadan bakıldığında, Alevi vatandaşlarımız ile Sünni vatandaşlarımız arasında bir fark olmaması, bir ayrışma olmaması gerekir ya da yaşanan bu acılar bir ayrışmanın faktörü, unsuru olamaz." Bunu anlatmaya çalışıyor. Zaten konuşmasında vurgu olarak sürekli bunu söylüyor Sayın Başbakanımız.

HASAN AKGÖL (Hatay) - Siz hiç dinlememişsiniz o konuşmayı.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Dinledim ben konuşmayı, çok net dinledim, biliyorum.

Dolayısıyla, amaç bu. Bence burada sorun başka. Daha önce de gündeme geldi. Bugün Alevi vatandaşlarımızın bu sorunlarını gündeme getirerek Hükûmetimizin bunları yerine getirmediğini ifade ederek, örtülü bir şekilde Hükûmetimizi suçlayanlardan bazılarının geçmişte uzun yıllar iktidarda kaldıklarını biliyoruz. Evet, yani, burada samimiyetin de olmadığı çok net bir şekilde ortada. Eğer samimi olunsaydı, bugün o arkadaşlarımızın, bugün Alevi vatandaşlarımızın sorunu olarak gündeme getirdikleri ve bizi de, AK PARTİ hükûmetlerini de çözmemekle suçladıkları o sorunları geçmiş dönemlerde iktidar olduklarında çok rahatlıkla çözebilecek güçleri, imkânları vardı.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Kendi tarihlerine baksınlar.

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Kanattıkları bir sorun bu.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Evet, bu, bir samimiyet sınavıdır değerli arkadaşlar ve bu sınavdan maalesef bu arkadaşlarımız geçememişlerdir, sınavda kalmışlardır. Neden? Eğer samimi olunsaydı, bugün Alevi vatandaşlarımızın sorunlarının büyük oranda, kendileri tarafından ifade edilen sorunlarının -tırnak içerisinde söylüyorum- büyük bölümü çözülmüş olacaktı. Demek ki samimiyet yok, samimi değiller. O zaman sorun ne burada? Esas sorun, Alevi vatandaşlarımızın bir siyasi oy deposu olarak görülmeleri ve bu şekilde hareket edilmesi. Bizim böyle bir amacımız olamaz. Böyle bir kaygıyla hareket etmemiz, saikle hareket etmemiz düşünülemez. Neden? Çünkü zaten burada, bu yapının siyasi desteğinin nereye gittiği belli. Tekrar söylüyorum, tekrar tekrar, bir tespit olarak söylüyorum sadece bunları. Dolayısıyla, bu değerlendirmeler son derece yanlış.

Biz her konuda olduğu gibi bu konuya da son derece samimi olarak yaklaşıyoruz.

Bakın, bunu söylemek istemezdim ama başörtü meselesine gelelim değerli arkadaşlar. Başörtü meselesi konusunda, biliyorsunuz, daha önce, sanıyorum 2010 yılında bir Anayasa değişikliği çalışması oldu; Anayasa'nın 10'uncu ve 42'nci maddelerinin değiştirilmesine yönelik, Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte bir çalışma yapıldı.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - 2008'de.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - 2008 mi? Neyse, şu anda tam hatırlayamıyorum.

7 tane grup başkan vekilinin ortak imzasıyla, 5 AK PARTİ'li, 2 MHP'li grup başkan vekili arkadaşımızın imzasıyla bir teklif verildi Anayasa'nın 10'uncu ve 42'nci maddelerinin değiştirilmesi için, bu sorunu çözmek amacıyla, başörtü meselesini çözmek amacıyla. Yine bunu da üzülerek söylüyorum, Cumhuriyet Halk Partisi bütün bu çalışmaların karşısında o zaman, çok net. Biz, Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte hareket ettik. Hani "Kullanıyorsunuz.", bugüne kadar, "Bunları siyasette suistimal alanı olarak kullanıyorsunuz, rant amacıyla kullanıyorsunuz, malzeme yapıyorsunuz." deniliyor ya. Daha sonra partimiz hakkında kapatma davası açıldı arkadaşlar ve bazı arkadaşlarımız ve bazı milletvekillerimiz hakkında da yasaklılık talep edildi o davada. 5 tane grup başkan vekiline de yasaklama talep edildi. Gerekçe ne biliyor musunuz? İçlerinde ben de varım, imzam var çünkü; bu sorununu çözmek amacıyla, Anayasa'nın 10 ve 42'nci maddelerini değiştirmek yoluyla sorunu çözmek amacıyla verdiğimiz teklifte şahsımın da imzası vardı. Gerekçe, o teklife imza atmak. Evet, aynen böyle. Başka bir şey yok, başka hiçbir konu, husus yok. Sadece ve sadece başörtü yasağını kaldırmak amacıyla Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte yaptığımız o çalışmada o teklifin, Anayasa değişiklik teklifinin altında imzamız olduğu için siyasetten yasaklılığımız talep edildi değerli arkadaşlar. Hatırlayın, son dakikada kapatılmaktan kurtulduk, son dakikada. Bunlar yaşandı burada, bunlar yaşandı. O zaman siz neredeydiniz Cumhuriyet Halk Partisi?

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Alkış tutuyorlardı, alkış!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Kusura bakmayın, bunları konuşacağız, madem açıldı konu konuşalım bunları, lütfen.

Ha, bugün oluşan ortama teşekkür ediyoruz, 31 Kasımda oluşan havaya, mutabakata teşekkür ediyoruz, saygı duyuyoruz, inanıyoruz, önemlidir. Buna hiçbir itirazımız yok. Her zaman da söylüyoruz, dört siyasi partinin mutabakatı ile bu sorunun çözüldüğünü kabul ediyoruz yani arkada şu vardı, efendim, imkân olsa yaparlar mıydı yapmazlar mıydı, bunların tartışmasına hiç girmiyorum. Bu dört siyasi partinin 31 Kasımda oluşan iradesinin samimi olduğuna inanıyoruz, destekliyoruz, önemsiyoruz, bunu da söylüyoruz ama...

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Kasım değil, ekim.

RECEP ÖZEL (Isparta) - 31 Ekim.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Pardon, pardon, 31 Ekim.

Ama bakın, yani konu biraz daha eğer... Hani, söylüyorsunuz ya: "Efendim, şimdi artık malzemeniz elinizden alındı, ne yapacaksınız?" Biz bunu başından, iktidara geldiğimiz günden itibaren çözmek istedik, çözmek istedik. Ve göreceğiz. Tamam, sizin ifadenizle, bu malzeme alındı. Göreceğiz, bakalım, önümüzde seçimler geliyor, mahallî seçimler var, genel seçimler var, o zaman da göreceğiz.

Tek bir çizgimiz var bu konuda -hiç sağa, sola, arkaya bakmıyoruz- özgürlüklerin genişletilmesi; her alanda, her alanda ve bunu samimiyetle de yapıyoruz.

HASAN AKGÖL (Hatay) - Allah aşkına, bunu siz söylemeyin.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Evet, yapıyoruz yani bunun sayısız örnekleri var. Yasaklar kalkıyor, kalkacak yani çünkü yasaklar toplumun dokusuna işlemiş, zihnimizi o kadar işgal etmiş ki doğal olarak her şeye bu şekilde bakılıyor.

O nedenle, 31 Ekimde oluşan o mutabakatı bu açıdan da önemsiyoruz. Bundan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi siyasi partilerimizin, siyaset kurumunun bu olaya bakışını veya genel olarak, nereden gelirse gelsin, hangi kesimden gelirse gelsin, evrensel değerlerle örtüşecek, aykırı düşmeyecek olmak şartıyla -elbette, onda sınır yok değil- bütün özgürlüklerin gerçekleştirilmesinden yanayız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)- Muhafazakâr değerler!

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Parasız eğitim suç mu, parasız eğitim?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, en somut örneğini daha yeni verdik, yeni bir sınav. Şu anda Anayasa Uzlaşma Komisyonunun mutabakatla karar verdiği ve büyük çoğunluğu da, hatta tamamına yakını da temel hak ve hürriyetleri düzenleyen ve özgürlükleri genişleten 60 maddelik anayasa teklifi. Buyurun, işte bakın, hodri meydan! Alanlardan bir tanesi de bu. Orada yanlış herhangi bir düzenleme var mı? Yok. Özgürlükleri geriye götüren bir düzenleme var mı? Yok. Altında dört siyasi partinin mutabakatı var mı? Var. Buyurun, oradan başlayalım. Söylüyoruz, bugün de söylüyorum, defalarca söyledik, ziyaretler yaptık vesaire. Yani bizim bu konudaki görüşümüz, düşüncemiz belli. O kadar ileri düzenlemeler var ki bu 60 maddede. Burada Anayasa Uzlaşma Komisyonundan arkadaşlarımız da var, onlar da biliyorlar, altında onların da imzası var. Yani bir yerden başlayalım. Yasalar noktasında zaten büyük oranda sorun gideriliyor ama anayasal anlamda da bir kez daha sesleniyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Başlayalım, milletvekillerini çıkar, biz de başlayalım.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu 60 maddeyi, özgürlükleri evrensel değerlere büyük oranda yaklaştıran, özgürlükleri istisna olmaktan çıkaran şu 60 maddelik düzenlemeyi, gelin, hep birlikte yapalım; bu testi, bu sınavı birlikte geçelim, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Biz de hep birlikte yapalım diyoruz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Öğrenci evleri var mı o 60 maddede Sayın Başkan?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani, efendim, yok "Öğrenci evidir, şudur, budur." Diyorsanız, işte buyurun, burada. Somut olarak bir şey söylüyorum ben, somut, somut, hiç sağ sola gitmeden, sağa sola kaymadan herkese sesleniyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Öğrenci evi var mı, tutuklu milletvekilleri var mı?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani, konuşmaların çok önemi yok değerli arkadaşlar. Konuşmalar ne zaman önemlidir?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Parasız eğitim isteyen öğrenciler var mı?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Eğer icraatınızla örtüşüyorsa, icraatınız konuşmaları destekliyorsa konuşmaların anlamı vardır.

HASAN AKGÖL (Hatay) - Söylediğiniz en doğru söz buydu.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Eğer çelişiyorsa, cümleler, kelimeler "özgürlük" ama icraat "yasak" diyorsa bunun çok fazla bir anlamı yok. En somut bir örneğidir, hep birlikte yapalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)