| Konu: | BDP GRUBUNUN, VAN MİLLETVEKİLİ NAZMİ GÜR VE ARKADAŞLARININ 23/10/2011 VE 9/11/2011 TARİHLERİNDE YAŞANAN İKİ BÜYÜK DEPREM AKABİNDE VAN MERKEZE BAĞLI KÖYLERDE TESPİT EDİLDİĞİ ÜZERE ENKAZLARIN KALDIRILMAMASININ VE YAPILMASI VADEDİLEN EV VE HAYVAN BARINAKLARININ YAPILMAMASININ NEDENLERİNİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 23/5/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 2 EKİM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 02.10.2013 |
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık üç yıldır Van'da yaşanan büyük depremlerden sonra yine aynı sorunları konuşuyor olmanın ızdırabı içindeyim. Hâlihazırda onlarca insan açlık grevinde, konteynerde yaşamını devam ettirmek zorunda kalan yüzlerce aile var. Gerçi konteynerde olmayan ailelerin sorunları yok değil ama şu an en göze batan sorun konteynerde kaldıkları için yaşam koşulları insanlık onuruna yaraşmayacak bir düzeyde olan insanların sorununun çözümü için neden bir adım atılmıyor, onların sorunları neden giderilmiyor sorusuna gerçekten mantıklı, vicdanlı bir cevap bulamıyorum. Yani neden insanlar hâlâ konteynerde ve o konteynerden zorla çıksınlar diye onların elektriği neden kesiliyor? Bir yaşlı kadın dedi ki: "Ben hastayım, ilaçlarımı muhafaza etmek için bir çare bulamıyorum. O ilaçlarımı ben caddenin öte tarafındaki bir evde dolaba koyuyorum. Günde üç sefer gidip o ilaçlarımı alıyorum çünkü benim evimde, konteynerde elektrik olmadığı için ben o ilaçları uygun soğuk koşullarda muhafaza edemiyorum."
On binlerce insan deprem mağduru oldu. Çok büyük bir trajedi yaşandı ve maalesef ölü sayısında bir netlik bile olmadı. İşte 650 ölü sayısından bahsediliyor ama Van depreminde yaşamını yitirenler binlerle ifade edilebilir. Hemen deprem esnasında yaşamını yitirenler, enkaz altından kurtarıldıktan sonra hastanede yaşamını yitirenler, hastanelerde tedavi olduktan sonra o depremin kalıcı etkisinden dolayı yaşamını yitirenlerin sayısında bir netlik yok.
İnanın konuşmakta güçlük çekiyorum. Vali Bey'le konuştuk. Yani siyasetin dışında insani, vicdani temelde bu sorun çözülsün. Deprem ve depremzedelere ilişkin sorunların siyasi malzemeye dönüştürülmesine belki hiç kimse benim kadar karşı değildir. Ama depremzedelere yönelik siyasi tutumun hangi amaçla, hangi vicdanla, hangi insanlık onuruyla yapıldığını merak ediyorum. Trilyonlarca liralık yardım kampanyaları hiç edildi. İktidar partisinin milletvekilleri, yetkilileri, hükûmet yetkilileri, devlet yetkilileri çıkıp açıkça diyorlardı ki "Biz depremi fırsata dönüştüreceğiz." Fırsata dönüştürdüler. Birileri deprem zengini oldular. Bu afetten nemalanan insanlar oldu ama hâlâ binlerce çocuk okula gidemiyor okulu yıkık diye. Sağlık sorunlarını gideremiyor bu Hükûmet depremzedelerin. Yaşadıkları konteynerde kaç aydır onların elektriği verilmiyor. Neden? Zorda kalsınlar, terk etsinler. Neden? Çünkü utanıyorlarmış, bu çağda konteynerde yaşanıyor olmasından utanç duyuluyormuş! Eğer utanç duyuluyorsa o zaman o konteynerde yaşayan insanların sorununun çözümü için bir adım atılsın. Yani birçok sorun var, neresinden bahsedeceksin, bunu bilemiyoruz.
TOKİ yapıldı. Ya, TOKİ ticaret yapıldı, TOKİ vatandaşa satıldı. TOKİ ticaretini bir hizmet olarak sunmak insanlık onuruyla bağdaşır bir şey değildir ya, etik değildir, vicdani değildir, insani değildir. Parası olan TOKİ'den parasıyla evini alıyor. Ondan sonra çıkıp da Hükûmet yetkililerinin "Biz depremzedelere ev verdik, lütufta bulunduk." deme hakkı yoktur. Öyle bir haddini bilmezlik kabul edilmez Vanlılar tarafından. Kimse babasının hayrına bir şey yapmış değil.
Çocuklarımız güneşin altında kavruluyor, üç yıldır konteynerde, utanın, utansın Hükûmet!
SONER AKSOY (Kütahya) - Sen utan sen! Yalan söyleme!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Sataşma.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Başkan, ben susturmasını bilirim bunu.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, konuşmacıya müdahale etmeyiniz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Özdal Bey, siz konuşmanızı devam ettirin.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Bakın, öyle haddini bilmezlik oluyor, artık yeter! Yeter, yeter, yeter!
BAŞKAN - Sayın hatip, siz de temiz bir dille lütfen konuşmanıza devam edin.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Yeter, yalan sen söylüyorsun!
AHMET YENİ (Samsun) - Vay be kahramana bak!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Kahramanlık görmek istiyorsan gel o zaman.
BAŞKAN - Sayın hatip, lütfen İç Tüzük'e uyunuz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Yeter, insanların onuruna yönelmeyin!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sakın müdahalede bulunmayınız, lütfen.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Sayın Başkan, susturun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, sayın hatip konuşurken laf atılmaması gerekir.
BAŞKAN - Sayın hatip, siz lütfen temiz bir dille konuşunuz. Sayın milletvekilleri, siz de müdahale etmeyiniz, lütfen.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Hayır, "Hükûmetin utanması gerekir." demekte bir şey yok ki yani.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Evet, siz böylesiniz, utanmıyorsunuz! İnsanların acısıyla dalga geçiyorsunuz, çocukların ızdırabıyla dalga geçiyorsunuz, açlık grevinde olan insanların acısını dalga malzemesi yapıyorsunuz. İşte utanması gereken asıl sen ve senin gibileridir.
SONER AKSOY (Kütahya) - Sen utan!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Özdal Bey, konuşmanızı bitirin.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Benim konuşmam sorunun tespitleri ve giderilmesi amacıyladır.
Bu tür düzeysiz sataşmalara da eyvallahımız olmayacaktır. Bizim onurumuza kimsenin yönelme hakkı yoktur.
Çocuklarımızın sefalet içinde güneşin altında kavrulması, sağlık koşullarından yoksun bırakılması ve bu durum içinde insanların barınma ihtiyaçlarının giderilmemesini biz vicdansızlık olarak değerlendiriyoruz ve kim bu vicdansızlığı yapmışsa ona halk olarak Van halkı hesabını soracaktır. Bütün Van halkını üçkâğıtçılardan, yolsuzluk yapanlardan hesap sormaya davet ediyorum!
Bakın arkadaşlar, hiçbir siyasi malzemeye dönüştürmeden temel amacımız depremzedelerin depremle ilgili sorunlarının giderilmesini ifade etmektir.
Açlık grevinde, hükûmet yetkilisi gidip demiyor "Kardeşim, sen neden açlık grevine girdin, sorunun nedir?" Biz söylemeyelim bir heyet oluşturun, gidin basına açık görüşme yapın, Van halkı, Van'da konteynerde yaşayan insanların talepleri nedir, sorun. Artık biz ne diyeceğimizi bilemiyoruz. İnsanların o çaresizliğini görmek ne kadar büyük bir acıdır bunu anlıyorsanız eğer, bizim ızdırabımızı anlarsınız.
Bir milletvekili olarak, Hükûmetin kontrolünde olan, siyasi baskısında olan il idaresinin, valilik müdürlüklerinin hiçbirinin hizmet yapamıyor olduğunu görmek ve bu konuda bizim de etkisiz bırakılmaya çalışmasını izlemek bizi rahatsız ediyor. Biz kimseye lütufta bulunun demiyoruz, sosyal devletin yapması gerekenlerden bahsediyoruz.
Konteynerde insanlar açlık grevinde. Üç yıldır evini yapana yardım kredisi verilmiş, müteahhitlere peşkeş çekilmiş. Hangi firmaya verilmiş, ödenekler neden ödenmiyor, bunlar üzerinden kimler nemalanıyor? Neden hâlâ insanlara borç para veriyorsun, "Borç para al, faizini öde ama evini yap." diyorsun? Evini yapmaya başlıyor, borçlanıyor ve sen o krediyi bile ödemiyorsun. Neden kredilerin ödemesi kesintili? Neden denetlenmiyor? Kimi müteahhitler vatandaşı kandırmış, evini yapmış gibi gösterip kaçmış, soruşturulmamış. Kimdir, hangi siyasi partiye yakındır, hangi milletvekilinin yeğenidir? TOKİ kurası çekiliyor, milletvekili kendi eliyle kendi akrabalarına kura çekiyor, olacak şey mi ya? Olacak şey mi? İnsan zar atsa 2 kere düşeş atmaz.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Onların asıl mesleğinin o olduğunu bilmiyor musun, yolsuzluk?
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Vanlı halkın ızdırabını duysun dünya âlem. Utansın vicdanı olanlar, utansın çocukların o çaresiz hâlinden, utansın Van halkının ızdırabından. Ama Van halkı yaşadığı onca ızdıraba rağmen vakur duruşunu kaybetmedi ya...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Bu mağruriyetten utansın utanmazlar. (BDP sıralarından alkışlar)