| Konu: | AK PARTİ GRUBUNUN, GENEL KURULUN ÇALIŞMA SAATLERİNİN YENİDEN DÜZENLENMESİNE; 8 VE 22 EKİM 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMLERİNDE BİR SAAT SÖZLÜ SORULARIN GÖRÜŞÜLMESİNİ MÜTEAKİP DİĞER DENETİM KONULARININ GÖRÜŞÜLMEYEREK GÜNDEMİN "KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER" KISMINDA YER ALAN İŞLERİN GÖRÜŞÜLMESİNE; 9, 23 VE 30 EKİM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMLERİNDE SÖZLÜ SORULARIN GÖRÜŞÜLMEMESİNE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 02.10.2013 |
OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle tüm milletvekillerine ve siyasi parti gruplarına bu yeni yasama yılında çalışmalarında başarılar diliyorum.
Hem iktidar hem muhalefet olarak biz de Anayasa'dan ve İç Tüzük'ten kaynaklanan hakkımızı kullanacağız ve bizi buraya gönderen Türk milletinin iradesi doğrultusunda milletvekilleri olarak, onların vekilleri olarak görüş ve düşüncelerimizi paylaşacağız. Bu bakımdan bugünkü ilk oturumda Meclisi yöneten Sayın Meclis Başkan Vekiline de başarılar diliyorum. Aslında kendileri AKP Grup Başkan Vekilliğinden buraya geldiler. Dolayısıyla muhtemelen Grup Başkan Vekili seviyesinden baktıkları hususlarla Meclis Başkan Vekili olarak baktıkları hususlar arasında bir denge gözetme ihtiyacı içerisinde olacaklarını umut ediyorum.
BAŞKAN - Hiç şüpheniz olmasın.
OKTAY VURAL (Devamla) - Oradaki koltuk farklı, buradaki koltuk farklı.
BAŞKAN - Hiç şüpheniz olmasın. Onun farkındayım Sayın Vural.
Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) - Bu bakımdan bizi, evet, milletimiz buraya gönderdi, burada sahip olduğumuz yetkileri Anayasa ve İç Tüzük çerçevesinde kullanıyoruz. Dolayısıyla İç Tüzük çerçevesinde kullandığımız hakların kısıtlanması yönünde çoğunluk iradesinin alacağı birtakım kararlara itirazlarımız aynı zamanda İç Tüzük'ten kaynaklanan yetkilerimizi kullanma konusunda da muhalefet partilerinin ortaya koyacağı tavırları Sayın Meclis Başkan Vekilim, umarım, o kürsüden baktığınızda şu sağ taraftaki muhalefet partilerinin duruşunu da gözlemlersiniz.
Ayrıca, İç Tüzük 60'a göre pek kısa sözle ilgili tutanakta yer alan görüşlerinizi ben okudum tutanaklardan. Gündem dışı konuşmalardan sonra gündem dışı konuşmalarla ilgili vermeyeceğinizi ifade ediyorsunuz. Zannederim İç Tüzük çerçevesinde bu 60'a göre pek kısa söz talebine ilişkin, milletvekillerinin on dakika münasebetiyle kendileri için önemli olan konuları dile getirmesi zemininin muhafaza edilmesi gerekiyor çünkü bu zemin çok önemli. Daha önce grup başkan vekilleri ile Sayın Meclis başkanının başkanlığında yaptığımız toplantıda vardığımız bir mutabakat vardı. Bu çerçevede, 10 sayın milletvekiline söz vermeyle ilgili genel bir uygulama içerisinde olunmasının makul olacağı belirtilmişti.
HASİP KAPLAN (Hakkâri) - Centilmenlik antlaşması o.
OKTAY VURAL (Devamla) - AKP Grubuna mensup bir sayın Meclis başkan vekili "Bu pek kısa söz taleplerini gündem dışılardan önce vermiyorum." demişti. siz "Gündem dışıdan sonra vermeyeceğiz." diyorsunuz ama bu hakkı kısıtlama yönünde değil de genişletme yönünde ve 10 sayın milletvekilinin birer dakikayla söz talebini dikkate almanızı istirham ediyorum Milliyetçi Hareket Partisi olarak.
Tabii, yerimden de söz ettim, bugün Sayın Mehmet Haberal'ın yemin etmiş olması önemli ama seçildiğinden bu yana da millet iradesini kullanamamış olmasını da bir eksiklik olarak görmek lazım. Çünkü, her milletvekilinin. temsil ettiği Türkiye'nin milletvekili olarak söz hakkı vardır. Bugüne kadar bu sözün burada olmamış olması eksiklikti ama her şeyden önce tekrarlıyorum, bu kürsüden... Milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıkçası birer mensubudur, üyesidir. Bu bakımdan, burada eksik olan milletvekillerinin hepsinin ant içmeye davet edilmesi çok önemli. Polonya'nın işgali olduğu zaman Osmanlı, bu işgali kabul etmemiş ve yüzelli yıl boyunca Polonya Büyükelçisini hep huzura davet etmiştir. "Polonya Büyükelçisini bekliyorum." demişlerdir, "Yok." demişlerdir. Onun için, bence Meclis Başkanlığı her birleşimde yemin edecek milletvekillerini sormalı, olmadıkları takdirde tekrar gündeme devam etmelidir. Böyle bir irade ve manevi desteğin ortaya konulmasında büyük fayda mülahaza ediyorum.
Bugün Danışma Kurulu toplandı ama maalesef, ilk Danışma Kurulu, yine grup önerileri geldi. Gönül isterdi ki bugünkü Danışma Kurulu özellikle yine bir mutabakatla başlasaydı. Ben de bunu çok önemsedim ama şunu ifade etmeliyim ki bugünkü Danışma Kuruluyla ilgili, bugün görüştüğümüz AKP grup önerisi üzerinde bundan önce bizimle bir irtibata geçilmediğini belirtmek isterim. Bununla ilgili bir arayış olmadı, bir sorgu olmadı, bir talepte bulunulmadı. O bakımdan, keşke şu kısa dönem içerisinde birlikte bir Danışma Kurulu yapma iradesini ortaya koysaydık çok iyi olurdu. Bu bakımdan bunu bir eksiklik olarak görüyorum. Bir diyalog ve uzlaşma arayışının çoğunluk iradesi tarafından gelmesi gerekiyor ama bu konuda böyle bir talep en azından şahsıma gelmedi. Daha sonra ben Nurettin Bey'i aradım ve kendilerinden bu Danışma Kurulunun hangi anlamla, hangi amaç için toplandığını ifade ettim. Doğrusu ben de Danışma Kuruluna katılmadım, katılmayı da uygun görmedim çünkü yine gruplar kendi önerilerini getirecekler.
Şimdi, Danışma Kurulu getirdik. Sayın Başbakan pazartesi günü demokrasiden bahsetti, bütün bunlarla ilgili gerçekten çoğulcu bir yaklaşım falan ama şimdi, bu Danışma Kurulu önerisi. Bakın, henüz daha Meclis gündeminde AK PARTİ, AKP Grubunun ne getireceği belli değil.
Şimdi, varan bir... Bakın, bu Danışma Kurulunda yapılan iş şu: En önemli husus "8,22 Ekim Salı günkü birleşimlerde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakiben diğer denetim konularının görüşülmemesi." Yani şimdi, ne olduğunu bilmiyorsunuz, ne görüşeceğini bilmiyorsunuz. Bırakın onu, İç Tüzük'e göre, iki saatten az olmamak kaydıyla sözlü soru hakkımız var bizim ama çoğunluk iradesi bunu istediği zaman yok ediyor. Bakın, demokrasi anlayışına bakın: "Size söz hakkı yok ama çok demokratız, sizin soru sorma hakkınız yok ama biz çok demokratız." Yani böyle bir kılıf olabilir mi?
EMİN ÇINAR (Kastamonu) - İleri demokrasi!
OKTAY VURAL (Devamla) - "9,23,30 Ekim Çarşamba günkü birleşimlerde de sözlü soruları sormayın." diyor. Ee, şimdi soruyorum ben size: Ben sizi nasıl denetleyeceğim, nasıl sorgulayacağım? Böyle bakıldığı zaman... Meclis Başkanının Meclisi açarken yaptığı konuşma var, diyor ki: "Bu dönemde 4.643 sözlü soru önergesi verilmiş, bunlardan 1.534'ü cevaplanmıştır." Yani daha 3.108 adet cevaplandırılması gereken sözlü soru var, siz "Sözlü soruları görüşmeyelim." diyorsunuz. 29.137 yazılı önerge; cevaplananı 7.633, yüzde 30'u. Peki, millet adına soruyoruz ya, bizi de millet getirdi. Ne yapacaklar beyefendiler? Oturacaklar cevap yazacaklar, sadece bunu yapacaklar. Çok mu külfetli? Bürokrasinin milletvekilinin bir sorusuna cevap yazması çok mu meşakkatli bir iş? Yani kadroya mı ihtiyaçları var?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Verecek cevapları yok da ondan.
OKTAY VURAL (Devamla) - Cevaplar da cevap değil. Böyle, geldiğimiz bu noktada zaten siz muhalefetin sorgulama imkânını ortadan kaldırıyorsunuz. Zaten Meclis Başkanı diyor ki: "Bu Mecliste denetim sadece yüzde 30 yapılıyor." Salı ve çarşamba günleri... Salı günü denetim, bir saat sözlü soru, sonra denetim yok. Salı, çarşamba birer saat sözlü soru... Olmaz, size fazla geliyor. Bu kadar demokratik de olunmaz ki! Demokrasiden dolayı yani vallahi şaşkına döndük. Çok demokratsınız vallahi, bravo size! İki saatlik sözlü sorumuzu bir saate indiriyorsunuz, bir tam gün denetimi ortadan kaldırıyorsunuz, sonra da demokrasi diyorsunuz. Yani böyle demokrasi olmaz, böyle çoğulculuk olmaz. Biz soracağız, siz cevap vereceksiniz, savunacaksınız elbette ama müsaade edin de millet adına soralım. Sizin sorma imkânınız yok, sizin icraat yapma imkânınız var. O bakımdan bu yaklaşım bizatihi demokratikleşmenin nasıl sözde bir demokratikleşme olduğunu gayet açık ve net ortaya çıkarıyor. Ben yaptım oldu, ne verirsem o kadar, ne kadar ekmek o kadar köfte, bu kadar. İstediğim zaman sizin sözünüzü keserim, sizi izlerim, dinlerim, fişlerim.
Şimdi, demokrasi paketi deniyor. E, fişleme? "E, Anayasa'ya getirdik." PTT verilerinin paylaşılması için kanun çıkarttınız, sağlık verilerinin paylaşılması için kanun çıkarttınız. O bakımdan "demokrasi paketi" adı altında ortaya konulan bu paket aslında demokratik bir yönetim zihniyetinin çarpık olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle bu demokrasi paketi içerisinde vatandaşlarımızı millî toplum yapılarına bağlayacak ana dilde eğitim konusunda, toplumda paralel millet oluşturacak girişimler karşısında bütün milletvekillerini, namus ve şeref üzerinde ant içtikleri, Türk milleti önünde ant içtikleri bu değere sahip çıkmaya davet ediyorum. Sayın Başbakan 15 Ağustosta, Türkmenistan dönüşünde "Ne özel okulda ne resmî okullarda ana dilde eğitime izin veremeyiz. AKP Grubu bölünmeye götürecek süreçlere izin vermeyecektir." demişti. 2010'da da söyledi, 2011'de de söyledi. Bugün ne oldu da "ana dilde eğitim" adı altında bu milletin dilini bölmeye, eğitim dilini, resmî dilini bölmeye yönelik adımlar atılıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) - Bu vesileyle bu konudaki itirazlarımızı değerli milletvekillerinin vicdanına havale ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)