| Konu: | CHP GRUBUNUN, İSTANBUL MİLLETVEKİLİ UMUT ORAN VE 21 MİLLETVEKİLİNİN KOLLUK KUVVETLERİNİN ORANTISIZ GÜÇ KULLANDIĞI İDDİALARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 21/6/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 27 KASIM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 27.11.2013 |
ENVER ERDEM (Elâzığ) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; polisin orantısız güç kullanmasına ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, orantısız güç kullanılmasını, temel hak ve hürriyetlerin ihlal edilmesini elbette kabul etmiyoruz ancak polisin yasal sınırlar dışına çıkması, temel hak ve hürriyetleri ihlal etmesi doğrudan doğruya polisin kendi istek ve iradesiyle yaptığı anlamına da gelmemektedir. Türkiye, AK PARTİ iktidarları döneminde iyi idare edilmemektedir; ülkemiz içeride iyi idare edilmemektedir, ülkemiz dışarıda iyi temsil edilememektedir. Ülkemiz içeride, polis teşkilatında olduğu gibi, birçok alanda iyi idare edilememektedir.
Açılım politikası çerçevesinde ülke olarak, millet olarak çok kötü, çok sıkıntılı günler yaşıyoruz. Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin, cumhuriyeti kuran iradenin, cumhuriyetin temel niteliklerinin, üniter devlet olma niteliğimizin, milletimizin birliğinin, dilinin, bayrağının tartışıldığı günleri, maalesef, birlikte yaşıyoruz. Anayasa'nın başından sonuna bütün maddelerinin ihlal edildiği, Anayasa üzerine yemin eden milletvekillerinin yeminlerine sadık kalmadığı günleri idrak ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, "Türk'üm" demenin suç sayıldığı, bölücülüğün prim yaptığı, terörün ve teröristin kutsandığı, terörün suç olmaktan, teröristin suçlu olmaktan çıkarıldığı düzenlemelerin yapıldığı günlere, olaylara şahit oluyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gerek çalışma düzeninin gerekse görüşülen konularının doğru konular olarak seçilmediğine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iyi idare edilmediğine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin emir ve komutlarla idare edildiğine de şahit oluyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kaç saat çalışacağını, hangi konuyu hangi sürede çıkaracağını, bunları bile emir ve talimatla yaptığı günlere şahit oluyoruz. Çiftçilerin sorunlarını çözmeyen; asgari ücretlilerin, taşeron işçilerinin dertlerine çare olmayan; çalışanın, emeklinin dertleriyle ilgilenmeyen bir Meclis çalışma sistemine şahit oluyoruz.
Milletvekillerinin memur olduğu, kanun hükmünde kararnamelerle devletin idare edildiği, algı yönetimiyle vatandaşın kandırıldığı, vatandaşın hayatının her alanına müdahale edildiği süreçlere şahit oluyoruz. İşte, yakın süre içerisinde öğrenci evleri, dershaneler, vatandaşın giyim kuşamı, çocuk sayısı, çocuğunu hangi yöntemle dünyaya getireceği -sezaryenle mi dünyaya getirecek, normal yöntemlerle mi- bunlara bile müdahale edildiği yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Yani, bizim sorunumuzun esasında polisin orantısız güç kullanma sebeplerinin neler olduğunu, Türkiye'nin ne kadar kötü idare edildiğini burada dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu iktidar, yoksulluğu, yolsuzluğu ve yasakları ortadan kaldıracağı iddiasıyla iktidara geldi. Peki, yolsuzlukları ortadan kaldırdı mı? Hayır. Bugün, Ulaştırma Bakanlığında, bölünmüş yollarda, havaalanlarında; yine, enerji sektöründe, tarım alanında, belediyelerde yolsuzluklar aldı başını, gitti. Tabii, bu alanda, benim seçim bölgem Elâzığ ili maalesef Türkiye şampiyonu oldu. Belediye başkanı ve 45 çalışanıyla beraber yolsuzluktan ağır ceza mahkemesinde, işte, dört beş senelere varan ağır hapis cezaları almalarına rağmen, sizin iktidarınızın mensubu olduğu için bunlara kimse dokunmadı. Türkiye böyle kötü günleri, böyle kötü yönetimleri yaşıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yakında milletvekili yaparlar. İşi beceremiyorsa, milletvekili yaparlar.
ENVER ERDEM (Devamla) - Yoksulluk azaldı mı? Hayır. Bilakis, zengin ve fakir arasındaki ayrım arttı. 50 tane ilave dolar milyarderi ortaya çıkardınız. Şimdi, "Millî gelir, refah payı 3 kat arttı." diyorsunuz ama vatandaş size soruyor: "Kardeşim, benim 3 kat artan refahım kimin cebinde?" Bunu kimin cebine koydunuz, bunu açıklamanız lazım.
Yine "Yasakları ortadan kaldıracağız." dediniz, yasaklar ortadan kalktı mı? Hayır. Bilakis, işte, bu dershaneleri yani "Özel sektörde çalışan dershaneleri kapatacağız." diyorsunuz. Yani, dershaneleri kapatmanızın gerekçesini burada gelip ortaya koyamıyorsunuz. Dershaneler özel sektörde ticari faaliyet yapan kurumlar, kuruluşlar ama sizin yönetim anlayışınızda yasakçı bir zihniyet olduğu için bunları kapatıyorsunuz.
Yine, özel hayata, iletişim hürriyetine... Hemen hemen dinlenmeyen telefon yok. Ben sizlere soruyorum: Şimdi, Almanya'ya Amerika'dan heyetler geliyor o Snowden'ın açıklamaları dolayısıyla. Şimdi, Almanya'nın millî bir kimliği var, bir duruşu var. Oradaki devletin, hükûmetin yetkilileri dinlendi. diye, bu çok büyük bir kusur olduğu için Amerika heyetler gönderiyor. Ben size soruyorum: Sizin Hükûmetinize de böyle heyetler geldi mi? Dinlendiniz mi, dinlenmediniz mi? Dinlendiğinizden yüzde yüz bizler eminiz. Nihayetinde, Yasa Dışı Dinlemeler Komisyonunda bu net olarak da ortaya çıktı. Buna rağmen, böyle bir kimliğimiz yok, düşünebiliyor musunuz? Yani bizim Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız dinlenmiş olmasına rağmen, bizden kimse özür dilemiyor.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, yine sözlerimin başına dönerek şunları söylüyorum: Polis teşkilatının elbette ki orantısız güç kullanmasının karşısındayız ancak polis teşkilatının sorunlarından kaynaklanan, sıkıntılarından kaynaklanan hususları da göz ardı etmememiz gerekiyor. Bugün, polis teşkilatının çalışanlarının, yılda 40'tan fazla polisin intihar ettiğine ve çok zor şartlar altında çalıştığına hepimiz şahit oluyoruz.
Polisin sorunları neler? diye baktığımız zaman, bir defa, eğitimle alakalı sorunları var arkadaşlar. Polis kolejleri, polis okulları, Polis Akademisi, polis eğitim merkezleri gibi birçok koldan yürütülen eğitim faaliyetlerinin mutlaka tek çatı altında, ehliyet ve liyakati ön plana alan bir eğitim sistemine kavuşturulması gerekmektedir.
Yine, son derece düzensiz, belirsiz, uzun çalışma saatleri düzenlenmeli. On iki-on iki, yirmi dört-yirmi dört gibi çalışma düzenlerinden, sekiz dokuz saat gibi çalışma düzenine dönmesi lazım.
Bakınız, arkadaşlar, şimdi, dünyada polisine bu fazla çalışmayla alakalı, bu şekilde, 100 lira, 150 lira gibi bir ücret ödeyen ülke sadece biziz. Almanya'dan bir örnek vereyim: Almanya'da fazla çalışmadan dolayı bir polis memuru kendi maaşı kadar fazla çalışma ücreti almaktadır ama bizde öyle mi? Hayır.
Polisin yetki ve sorumluluklarının, görev alanının belirsiz olması nedeniyle ortaya çıkan sorunların ortadan kaldırılması lazım. Bunun için de görev tanımının mutlaka netleştirilmesi gerekiyor.
"Eşit işe eşit ücret." deniliyor, bu sizin dilinizden düşmüyor ama polis memurları arasında, emniyet müdürleri arasında, bakıyorsunuz, aldıkları ücretlerde çok büyük farklılıklar var. Bugün, karakolda çalışan polis, hassas bölgede çalışan polis, Başbakanlıkta çalışan polis bin liralara varan yani maaşının yüzde 50'sine varan rakamlarda farklı maaşlar alıyor. Yine, emniyet müdürleri arasında, bakıyorsunuz ki tazminatlar makamlara bağlı olarak verildiği için, makama getirilmeyen emniyet müdürleri yeterli maaş alamıyor. Onun için, mutlaka bunların rütbelere bağlı tazminatlar hâline dönüştürülmesi önem arz ediyor.
Değerli milletvekilleri, bu, derece yükselmesiyle alakalı, yani emniyet müdürleri, işte, 1'inci dereceye düşüyor; diğerleri, üniversite mezunu olanlar, çalışırken 1'inci dereceye düşüyor ama emeklilikte emniyet amirinin altındaki gruplar 1'inci dereceye düşemediği için, bunların özlük haklarında mutlaka bu tür düzenlemelerin yapılarak emekliliklerinin düzeltilmesi gerekiyor.
Yine, değerli milletvekilleri, bu Türk Silahlı Kuvvetleriyle emniyet hizmetleri sınıfında çalışan personelin özlük haklarını aslında bir düzenleme altında bütünleştirmek suretiyle, buradaki eşitsizlikleri ortadan kaldırmak gerekiyor.
Sonuç olarak, değerli milletvekilleri, polislerimizin özlük hakları, maaşları, sosyal hakları mutlaka düzeltilmeli. Bir de bu, 2011 yılında getirilmiş olan başpolis ve kıdemli başpolis uygulamasına da mutlaka bir düzenleme getirmemiz lazım. Bu yapılan düzenleme çerçevesinde... Yani derde deva olmamıştır. Sonunda polis memuru olan bu kadrolara amir görevi verilemediği için, şimdi, 10 bin civarında bu kadrolara atanan arkadaşlarımız çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadır.
Yine, son bir cümle olarak da bu polis sendikasına tabi olan, üye olan polislerin görevlerine son verilmesi uygulamasından vazgeçilmeli ve sendikaların önündeki engellerin de ortadan kaldırılması gerekmektedir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)