GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUP BAŞKAN VEKİLİ IĞDIR MİLLETVEKİLİ PERVİN BULDAN'IN FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLERİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 24/4/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 28 KASIM 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:23
Tarih:28.11.2013

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tekrar bir Meclis araştırma önergesi, faili meçhullerle ilgili huzurlarınızdayız ama sizler yoksunuz, sıralar boş.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Buradayız, buradayız.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Yani, bu ülkede ne oluyor ne bitiyor, çok da fazla ilgilendirmiyor bilebildiğim kadar iktidarı, muhalefetin büyük bir çoğunluğunu da.

Şimdi, biraz önce burada Sayın Bakanımız icraatlarını anlattı, sizin en doğal hakkınız ama yapamadıklarınızı da anlatmak, bunu kamuoyuyla paylaşmak bizim de en doğal hakkımızdır. Yani, birazdan sizin grup sözcüleriniz çıkacak "Geçmişte buraya getirdiniz, reddedildi, yeniden BDP bunları gündeme taşıyor..." Çünkü, her yara kendi ışığını saçar; biz yaralıyız ve halkımız yaralı, halkımızın yaralarına ışık olmaya çalışıyoruz.

Dün, tarihî bir davaya Türkiye tanıklık etti. Bu tarihî dava 1990'lı yıllarda işlenen cinayetlerle ilgili, devletin bizzat içinde olduğu, örgütlediği faili meçhul cinayetlerle ilgili. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde bir duruşma vardı ve bir dava vardı. O dönemin katillerinden olanlar, o dönemde katliam gerçekleştirenler itirafta bulunuyor. "Biz Kürt iş adamlarını aldık, Kürt bürokratlarını aldık, götürdük, öldürdük. Bunun içerisinde dönemin Millî Güvenlik Kurulunun aktörleri vardı, devletin yetkilileri vardı." diyor ve itirafta bulunuyor ama ne hikmetse hiçbir şey gerçekleşmiyor.

Sayın Başbakan 2005'te Diyarbakır'da aynen şunu söylüyordu: "Büyük devletler geçmişiyle yüzleşen devletlerdir." Her Diyarbakır'a gittiğinde bizim yüreğimize, evet, bir su serperek... Tarihe tanıklık ettiği dönemlere biz de tanıklık ediyoruz. Eğer büyük devletler geçmişiyle yüzleşeceklerse siz de bizim bu Meclis araştırma önergelerimize "evet" diyeceksiniz. Kaç kez getirdik, ne dediysek bize inanmadınız. En son bizi mecbur ve mahkûm ettiniz, kutsal kitap adına dedik ki: "Ey AKP'liler, ey iktidar, biz bu zulme maruz kaldık; 17.500 faili meçhul cinayet işlendi." Ama, siz, buna rağmen kutsal kitaba da inanmadınız ve oy vermediniz. Nedeni neydi? Mevcut Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu. Çünkü iktidarınızın, Genel Başkanınızın dışında oy kullanma hakkına sahip değilsiniz. En son Anayasa Mahkemesi Başkanı bile çıktı, isyan etti. "Kenan Evren ve arkadaşları ne ise bu Parlamento ve bu Parlamentonun siyasi parti liderleri aynı yetkiye sahiptir." diyor ve doğru da söylüyor. Bu Parlamento bu ayıptan kendisini kurtarmalıdır.

Bu ülkede cinayetler işlendi. Bakın, Ayhan Çarkın dün açık ve net olarak söylüyor: "Biz aldık götürdük, öldürdük, infaz ettik. Biz yetkililere sorduğumuzda, amirlerimize 'Bu Millî Güvenlik Kurulunun kararıdır.' dediler." Şimdi, o dönem Millî Güvenlik Kurulunda kim vardı? Hâlâ hayatta olan dönemin Başbakanı Çiller var, Cumhurbaşkanı Demirel var. Yani, bu devletin karanlık döneminin karanlık kutusu olan Demirel duruyor. Savcılar niye dava açmıyor? Siz niye bir Meclis araştırma önergesine "evet" demiyorsunuz? Şimdi, sizin vicdanlarınıza sesleniyoruz: Eğer gerçekten büyük devletler geçmişiyle yüzleşecekse bu geçmiş daha çok yakın bir tarih ve cinayetler işlendi, 17.500 faili meçhul cinayet ve arkasından her gün itiraflarda bulunan askerler ve polisler. Bakın, bir gün önce gazetede yine, Birgün gazetesinde açık ve net olarak "Bizi alıp götürdüler. Biz köyleri yakıyorduk, biz insanları öldürüyorduk." Savcılar bir türlü bir soruşturma açmıyor ve savcı...

Bakın, bizim arkadaşlarımız beş yıldır içeride, siyaset yaptıkları için içeride. Üzerlerinde silah yok, cinayetle hiçbiri itham edilmiyor ama bir itirafçı veyahut da bir telefon görüşmesinden dolayı bunları tutuklayan yargıçlar, bunları dinleyen savcılar... Bir polis çıkıyor, açık ve net olarak diyor ki: "Cinayeti biz işledik." Ama o cinayeti işleyenler, kara kara gözlükleriyle ve küçücük devletler oluşturarak gelip orada yani adliye sarayının önünde boy gösterisinde bulunuyor. Yargıçlar onları tutuklamıyor çünkü "En iyi Kürt ölü Kürt" mantığı var; yargıda da var, Parlamentosunda da var, Millî Güvenlik Kurulunda da var.

Bakın -sizinle ilgili- Ergenekon davasında ne oldu? Generalleri aldınız, yargıladınız, mahkeme onları mahkûm etti ama o generallerin birçoğunun Kürt coğrafyasında eli ve yüzü boğazına kadar kana bulaşmıştı ama bir tane, Kürt coğrafyasında işledikleri cinayetten dolayı yargılanmadılar ve Millî Güvenlik Kurulunun o dönemki tutanakları, 28 Şubatta, bakın, ne olduysa derhâl mahkemeye geldi. Şimdi buradan sesleniyoruz yargıçlara: 28 Şubatı nasıl talep ettiyseniz, 1990'larda... Ayhan Çarkın'ın ifadesi açık ve net: "Millî Güvenlik Kurulunun kararları doğrultusunda cinayet işledik." Şimdi biz de sesleniyoruz: O dönem Millî Güvenlik Kurulunda bu kararlar alınırken, cumhurbaşkanından başbakana ve bakanlara ve o dönemin generalleri, kim varsa, nasıl bir karar aldılarsa, lütfen, mahkemeler bunları talep etsin, bunların açıklanmasını istiyoruz. Eğer büyük bir devlet istiyorsanız, geçmişle yüzleşmek istiyorsanız, bu geçmişte işlenen cinayetleri, Millî Güvenlik Kurulunda nasıl kararlar alındığını, lütfen, kamuoyuna bildiriniz; sizin görevinizdir, sizin yakanıza yapışırız. Yani, geçmişten bugüne kadar, bakın, onlarca cinayet işlendi.

Uğur Kaymaz, 13 kurşun bedenine sıkıldı. O katillerin hakkında dava açıldı. Alelacele Mardin'den Eskişehir'e mahkeme nakledildi, Eskişehir'deki mahkeme katilleri akladı.

Hemen arkasından, Şerzan Kurt. Muğla'da polis silahını çekti, bir Kürt öğrenciyi öldürdü. Derhâl, alelacele aynı mahkeme Eskişehir'e mahkemeyi nakletti. O polis şu anda elini kolunu sallayarak dolaşıyor.

Bulanık davasında Ahmet Türk'le Aysel Tuğluk'un milletvekilliğinin düşürülmesini protesto eden insanlar "Bizim partimizi kapatmayın, demokratik zemini Kürtlere kapatmayın." dedikleri an, bunların üzerine ateş açıldı, 2 insan öldü, 10 insan yaralandı. Mahkemeyi Samsun'a, arkasından da Ankara'ya... Beraatle sonuçlandı.

Arkasından, 1993'te Nasır Öğün ve ailesini katledenlerin mahkemesi. Uyduruk bir dava açılıyor. Alelacele Muş'tan -dün duyuyorum ki- mahkeme Kırıkkale'ye naklediliyor. Yani, katilleri aklama ve koruma görevi eğer sizdeyse dönüp bize bir daha demokrasiden bahsetmeyin çünkü nerede mahkeme nakledilmişse katiller aklanmıştır.

Yetmedi, Eskişehir'de masum bir öğrenciyi katlettiler. Şimdi, oradan da mahkemeyi Kayseri'ye götürdüler.

Şimdi, bu kadar açık ve net. Yani, hem cinayeti işletenler, eğer soruşturmayı da onlar yürütüyorlarsa failler de bulunmuyor. Gelin, hep birlikte, bu sürece, bugün tarihe bir tanıklık edelim, tarihe not düşelim. İlk kez, muhalefetin getirdiği bir Meclis araştırması önergesine "evet" deyin ve hep birlikte bunları açıklayalım, kim ne kadar kana ve şiddete bulaşmışsa onları ortaya çıkaralım. Bakın, ortada bu kadar açık, net beyanlar varken katiller ellerini kollarını sallıyorlar ve dolaşıyorlar. Mahkemelere de eski polis şeflerini, eski özel timcileri alıp birlikte götürüyorlar ve orada, mahkeme de ne yapıyor? Tutuklu olan özel timciyi serbest bırakıyor. Şimdi, böyle bir noktada biz yargıya ne kadar inanabiliriz, biz yargıya ne kadar güvenebiliriz?

O vesileyle Parlamentoya önemli bir görev düşüyor. Gelin, Meclis araştırma önergemizi kabul edin, hep beraber barış ruhuna uygun bir komisyon oluşturalım, geçmişimizle yüzleşelim ve geleceğimizi birlikte inşa edelim. Eğer büyük bir devlet olacaksak, geçmişle yüzleşmeden büyük devlet olunmayacağını hepimiz biliyoruz, geçmişin üzerini kapatarak geleceğin, hukukun ve huzurun ülkesini yaratma şansımız yoktur.

Sizi tekrar bu konuda vicdanlı olmaya davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)