GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUP BAŞKAN VEKİLİ IĞDIR MİLLETVEKİLİ PERVİN BULDAN'IN FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLERİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 24/4/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 28 KASIM 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:23
Tarih:28.11.2013

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; faili meçhul cinayetlerin araştırılması konusunda Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Elbette, bir ülkenin dünya ölçeğinde saygın hâle gelmesi demokrasi, adalet ve insan hakları standartlarının en üst düzeye ulaşmasıyla mümkündür, bunlar sözde kalmamalıdır. Biz, her konuşmamızda ülkemizde adaletten bahsediyoruz, demokrasiden bahsediyoruz, insan haklarından bahsediyoruz ama bugün gelinen noktada, bugün görüştüğümüz araştırma önergesinde de belirtildiği üzere tarihimizin içinde tam 18 bine yaklaşan politik, siyasi cinayetlerle karşı karşıya olmuş bir toplum gerçeği, bu cinayetlerin travmasıyla yaşamış aileler, acılar ve hâlâ bunların katillerini, faillerini bulamamış bir devlet anlayışımız var. Ne demek faili meçhuller? Elbette, her ülkede kimi cinayetlerin bazen failleri bulunmayabilir ama Türkiye'de, sistematik olarak işlendiği bilinen ve özellikle devlet erki içerisinde yuvalanmış kurum ve kuruluşlarca, talimatlarla yerine getirilen cinayetlerin akıbetinin bilinmemesi ne demektir değerli arkadaşlarım? Bunlar faili meçhul değil, faili belli cinayetler. Kimin tarafından işlendiği, kimin tarafından emirlerin verildiği bir önceki konuşmacımız Sayın Sırrı Sakık tarafından belirtilmiş, Ayhan Çarkın'ın verdiği ifadede MİT'in verdiği görevle, devletin verdiği görevle işlenmiş cinayetleri konuşuyoruz. Bugünkü araştırma önergesinin konusu da zaten esasen budur. Bu önergenin içerisinde binlerce aileyi acılara boğan cinayetler vardır. Bu cinayetleri araştırıyor muyuz? Asla. Zaman aşımlarının dolmasıyla ortadan kalkan dosyalar, yeterli soruşturma yapılmadığı için adliyelerin karanlık raflarında bekleyen dosyalar ama öte yandan ölen yakınlarının en azından faillerini öğrenmeyi bırakın, ölen yakınlarının cesetlerini dahi bulamamış ailelerin mağduriyetlerini konuşuyoruz.

Geçtiğimiz günlerde, Çankaya Belediyesi Berfo Ana Parkı'nı açtı. Kimdi Berfo Ana? Cumartesi Annelerinin timsali olmuş bir ana. Neydi Berfo Ana'nın dramı? 1980 yılında gözaltına alınan oğlu Cemil Kırbayır'ı gözaltına alındıktan, karakolda kaydı tutulduktan sonra bir daha göremeyen, tam otuz üç yıl bırakın oğlundan haber almayı "Hiç olmazsa oğlumun kemiklerini bana verin." diyen bir Berfo Ana'nın heykelini açtık. Tam otuz üç yıl bir evlat acısıyla yaşayan ve dinmeyen bu acının büyük travmasıyla hayatını değiştiren Berfo Ana ve niceleri. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, binlerce aydınımız, yüzlerce insanımız bu politik cinayetlere kurban gitti.

Peki, biz ne yapıyoruz? Birleşmiş Milletler 22 Aralık 1978 tarihinde bir karar almış. Ayrıca, faili meçhul cinayetler yanında bir de zorla kaybedilmeler var. Gözaltına gidiyorsunuz ama akıbetinizden artık kimse sonuç alamıyor. Bunların, gönüllü olmayan kaybolmaların ve cinayetlerin araştırılmasına ilişkin bir karar alınmış 1978 yılında. Yine 1988 tarihinde, hapsedilen kişilerin korunmasına dair bir prensipler bölümü kabul edilmiş Birleşmiş Milletlerce ve en önemlisi de 2006 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme imzalanmış. Bu sözleşmede "faili meçhuller" ya da "zorla kayıp" terimi, kişilerin devlet adına görev yapan veya devletin yetkilendirmesiyle, desteğiyle ve bilgisiyle hareket eden kişiler veya gruplar tarafından kaçırılması, kaybolması olarak tarif edilmiştir. Şimdi, 2006 yılındaki bu sözleşmeyi Türkiye Cumhuriyeti, 23 Aralık 1980'de yürürlüğe girmesine karşın, hâlen onaylamamıştır.

Değerli arkadaşlarım, bunların anlamı nedir? Yani eğer bir hesaplaşma yapacaksak, bir yüzleşme yapacaksak bu anlaşmanın derhâl yürürlüğe girmesi gerekiyor idi, çok da geç kalınmıştır. Şimdi, Birleşmiş Milletler, faili meçhullerde ve gözaltına alındığı hâlde kaybolup ailelerinin haber alamadığı durumlarda ailelerin yaşadığı travmaların dindirilmesi, sonucu konusunda hem toplumun hem de ailelerin bilgilendirilmesi konusunda devlete ağır görevler vermiştir. Bu, istisnasız tüm demokratik ülkelerin uyması gereken bir ilkedir.

Şimdi "yaşam hakkı" diyoruz. Yaşam hakkı, insan hakları kavramlarının içerisinde en kutsalı. 10 Aralık 1948'de kabul edilmiş Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nde 3'üncü maddede vücut bulan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2'nci maddesinde, 1982 Anayasası'nın 17'nci maddesinde yaşam hakkıyla tarif edilen bu hakkı insan haklarının en önemli bir kutsal kavramı olarak biz değerlendirmez ve gözaltında kaybolan ya da faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin akıbetini soruşturmazsak biliniz ki Türkiye'de demokrasiden, adaletten ve insan haklarından bahsedemeyiz.

Bir yandan faili meçhul diyoruz ama değerli arkadaşlarım, faili bilenenlerle ilgili ne yapıyoruz? Uludere: Uludere'de sizce fail bilinmeyen midir? Uludere'de yaşanan 34 yurttaşımızın öldürülmesi olayının failleri sizce bilinmiyor mu? Bu olay niçin soruşturulmuyor? Acaba, gerçekten bütün failleri bilindiği için mi soruşturulmak istenmiyor, gerçekler göz ardı ediliyor her şey ortadayken, her şey apaçıkken? Az önce konuşan iktidar sözcüsü "Delilleri getirin, belgeleri getirin, her türlü konu araştırılsın." diyor. Peki, işte belge, bilgiler hepsi ortada. Ortada, 34 kişinin daha iki yıl önce öldürülmesiyle sonuçlanmış faili belli olaylar var.

Başka örnek mi istersiniz? Başka örnekler de size verelim. Örneğin, geçtiğimiz günlerde, Gezi olaylarında öldürülen Ethem Sarısülük'ün davasını izlediniz mi değerli arkadaşlarım? Faili belli bir dava değil midir bu? Bu davanın nasıl yürütüldüğünü duruşmalara giderek izleyebiliyor musunuz? Ya da Ali İsmail Korkmaz'ın davasının nasıl sonuçlanacağı konusunda acaba kafalarınızda bir tereddüt mü var? Davaların başka yerlerden başka yerlere nakledilmesi...

Faili belli olanlar konusunda ne yapıyoruz? Yani, faili belli olanlar konusunda ne yaptığımız ortada.

Şimdi, biz elbette, çok da haklı olarak faili meçhullerin aydınlatılmasını istiyoruz ama elbette ki kuşkuluyuz. Buna Meclisimizin el koymasından ve bütün belge ve bilgilere erişim sağlandıktan sonra bütün tozlu dosyaların açılmasından niçin korkalım, niçin korkalım? Gelin bu konuya el atalım. Türkiye'nin aydınlık geleceğini bu karanlık cinayetleri aydınlatmadan kuramayız.

Bakın, 2013 Avrupa Birliği İlerleme Raporu'na bu konuda "Kayıp kişiler, toplu mezarların açılması veya güvenlik ve kolluk görevlileri tarafından yapıldığı iddia edilen yargısız infazlara ilişkin olarak soruşturmaların eksiksiz ve bağımsız bir şekilde yürütülmesi konusunda kapsamlı bir yaklaşım bulunmamaktadır. Güneydoğu'da rastlanan toplu mezarlar yeterince soruşturulmamıştır." diye Türkiye aleyhine iddialar ve tespitler girmiştir.

Şimdi, biz bunları yapmazsak ne olur? Biz bunları yapmazsak önce, kendi ülke insanımıza saygı duymayız, demokrasiyi, adaleti ve insan haklarını yerine getiremeyiz. Bizim, her şeyden önce, adaleti tesis etmeye ve yaşanan ağır travmaların bedellerini ödetmeye, tüm ailelerin üzerindeki üzüntü verici travmaları ortadan kaldırmaya ihtiyacımız var. Sadece ondan dolayı mı? Eğer biz bu olayın üzerine gitmezsek, geçtiğimiz gün açıklandığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1994 yılında Şırnak'ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerinde meydana gelen 38 kişinin öldüğü olayın takip edilmemesinden dolayı Türkiye'yi nasıl 2 milyon 305 bin euroya mahkûm etmişse bundan sonra, Türkiye de bu olayların üzerine gitmemekten dolayı haklı olarak İnsan Hakları Mahkemesine başvuran ailelerin talepleri doğrultusunda ağır cezalarla karşı karşıya kalır. Biz, bunları cezaların, tazminatların önlenmesi açısından değil ama insanlarımızın selameti açısından yerine getirelim diyoruz.

Hepinizi sevgiyle, sayıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)