| Konu: | AK PARTİ GRUBUNUN, GENEL KURULUN ÇALIŞMA GÜN VE SAATLERİNİN YENİDEN DÜZENLENMESİNE; GÜNDEMİN "KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER" KISMINDA BULUNAN 480 VE 480'E 1'İNCİ EK VE 335 SIRA SAYILI KANUN TASARILARININ BU KISMIN 3'ÜNCÜ VE 4'ÜNCÜ SIRALARINA ALINMASINA VE DİĞER İŞLERİN SIRASININ BUNA GÖRE TESELSÜL ETTİRİLMESİNE; 480 VE 480'E 1'İNCİ EK SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN İÇ TÜZÜK'ÜN 91'İNCİ MADDESİNE GÖRE TEMEL KANUN OLARAK BÖLÜMLER HÂLİNDE GÖRÜŞÜLMESİNE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 03.12.2013 |
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP grup önerisi aleyhinde Milliyetçi Hareket Partisi adına görüşlerimizi açıklamak üzere söz aldım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüye çıkıyoruz, elbette hem siz değerli milletvekillerine hem de millî iradeye saygı gereği herkes kürsüde daha bir dikkatli oluyor, en azından olmaya çalışıyor. Şayet burada bir sıkıntı olursa hemen her grup karşısındakini itidale davet ediyor, Meclisin mehabetini hatırlatıyor. Böyle de olmalı çünkü her ne sorun yaşanırsa yaşansın, Meclis milletin sesi, millî iradenin temsilcisi, mutlaka çalışıyor olması lazım. Bu Mecliste eğer konuşulmuyorsa, tartışılmıyorsa, bu Mecliste birbirimizin hukukuna riayet etmiyor isek, hatta siyasi rakibimizin hukukunu savunmuyorsak bu Meclisin demokratik rejim açısından bir işlevi kalmaz, bu yüce heyet büyükçe bir salona toplanmış bir güruhtan ibaret olur. Meclisin mehabetinden kastedilen aslında işte budur. Seçilmiş insanların, seviyeli, nezih bir ortamda tartışıyor olması, ülke kaderinde söz sahibi olması ve millet adına kararlar alması anlamına geliyor. Bunları şunun için söyledim değerli milletvekilleri: Bugün burada AKP grup toplantısı münasebetiyle yaşananlar maalesef hoş olmamıştır, siyasi geleneklere, demokratik teamüllere ve Meclisin mehabetine uygun düşmemiştir. Meclis hiçbir partinin genel merkezi değildir. Meclis millî iradenin tecelli ettiği ortak mekândır, hiçbir partinin siyasi şovunu sergileyeceği bir yer değildir. Evet, anladınız, bugün AKP'nin Türkiye Büyük Millet Meclisini siyasi şov yerine çevirdiği aday tanıtımı toplantısından bahsediyorum. Kulisler tıka basa dolu, milletvekillerinin bile geçmek için katılımcılarla münakaşa etmek zorunda kaldığı bir keşmekeşlik; bağırtı, gürültü, alkışlar yahut açıklamalardan sonra sonuçtan memnun olmayan katılımcıların oradaki bayanları bile rahatsız eden argo söylemleri. Değerli arkadaşlar, hakikaten bu şık olmamıştır.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Argo söylem yok.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Bu şık olmamıştır. Diğer parti gruplarının açıkça hukukunun çiğnenmesine ve yüce Meclisin âdeta bir tek partinin genel merkezi hâline getirilmesine sebep olunmuştur. Böyle bir toplantı diğer partilerin yaptığı gibi ya siyasi parti genel merkezlerinde yahut da kiralanacak büyükçe bir salonda yapılmış olmalıydı. Bu yanlışlık hangi parti tarafından yapılırsa yapılsın hoş görülecek bir şey değildir. Umarım bir daha tekrarlanmaz ve umarım tüm parti grupları sadece sözde değil özde de Meclisin mehabetine uygun davranırlar.
Değerli milletvekilleri, gerçekten iyi niyetle -ve eminim, birçoğunuz adına en azından- yaptığım bu hatırlatmadan sonra AKP grup önerisi üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. AKP grup önerisi yine Meclise angarya yükleyen ve İç Tüzük'te belirlenen çalışma saatlerini ve çalışma düzenini altüst eden bir öneri. Dilimizde tüy bitti ama huylu huyundan vazgeçmiyor. Bu yaptığınız Meclisin çalışma düzeninin kurumsallaşmasına hizmet eden bir şey değil. El yordamı ile Hükûmetin Meclis iradesini hiçe sayan tercihleri ile çalışıyoruz. Meclis kendi hukukunu yürütme ve yargıya karşı koruyabildiği ölçüde millî irade baş tacı yapılır, demokrasi çiçek açar. Yoksa, millî iradeye saygı nutukları koca bir palavradan öteye geçemez.
Diyorsunuz ki: "Meclisi bitime kadar çalıştıracağız." Değerli Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, bunun böyle olamayacağını en iyi bilen sizlersiniz. Aldığınız kararın her gün çiğnenmesi, yerine getirilememiş olması sizleri rahatsız etmiyor mu? Göreceksiniz gene bitmeyecek. Böyle olacağına bu Meclisin yasa yapma karar mekanizmasına muhalefetin de katkısını almak ve böylece ortak bir çalışma yöntemi, ortak bir çalışma saati belirlemek daha doğru, daha şık olmaz mı?
Cuma ve pazartesi günlerini çalışma günü hâline getiriyorsunuz. Amenna, bizler çalışmak için buradayız. Çalışalım, çalışalım ama önce geçen hafta ve önceki hafta AKP Grubunu Genel Kurula getirememiş olmanızdan dolayı Meclise ve millete kaybettirdiğiniz zamanın hesabını millete bir verin. Çalışma günlerini hoyratça harcayın, vekillerin seçim bölgelerine gidecekleri günü Genel Kurul çalışma günü ilan edin. Değerli milletvekilleri, herhâlde milletvekillerinizi halktan kaçırmanın bir yolunu bulmuş olsanız gerektir diye düşünüyorum.
Yasaları yaparken uygun bir müzakere zemini bulmak ve bu zemin üzerinde, efendim, Meclisin mehabetine yakışır bir tartışma ortamı yaratmak Meclis çoğunluğunun sorumluluğunda. Sık sık gündemi değiştirerek muhalefeti Genel Kurulda hazırlıksız yakalamak huyunuzdan bir türlü vazgeçmediniz, usanmadınız. Yasaları kabul etmeye yetecek kadar karar yeter sayısını, toplantı yeter sayısını sık sık bulamadığınıza göre kimin Genel Kurula hazırlıksız geldiği ortaya çıkıyor. Bir de kızıyorsunuz sık sık yeter sayıyı sorguladığımız için. Meclisi çalıştırmak sizin sorumluluğunuzda ve bunun için zorlanıyorsanız arkadaşlar, kime ne söyleme hakkınız var?
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, geçtiğimiz hafta sonunu meşgul eden bir konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir gazetede açıklandı, 2004'teki Millî Güvenlik Kurulu kararı bir cemaati bitirmeyi hedef almış ve başta Başbakan dâhil bakanların imzaladığı bir karar olarak ortaya çıktı. Hemen, yandaş basın başta olmak üzere trajikomik bir gayretkeşlik sergilenmeye başlandı. "İmzaladık, imzaladık ama sorun bakalım niye imzaladık." demeye başladılar âdeta milletin aklıyla, milletin hafızasıyla alay edercesine. Sayın Kasımpaşalı delikanlı Başbakanımız, her konuda "Yaptıysam ben yaptım, yaptığımın arkasındayım." demeyi ve bazen anlamsız inatları ile sertliği bir siyasi üslup olarak siyasi literatüre kazandıran Sayın Erdoğan suspus oldu, köşesine çekildi. Bu tür durumlarda âdeta kadrolu dublör vazifesi gören, sıradan olmayan bakanlar hemen devreye girdiler. Bu nasıl bir tabirse "sıradan olmayan"! Tabii, hemen sormak lazım, peki, sıradan vekiller kim? Herhâlde AKP Grubunun çoğunluğunu kastediyor. Çıktılar ortaya, aldılar sazı ellerine ve "Efendim, o tarihte askerî vesayet vardı." Yani şu demek bu sözün anlamı: "O tarihte biz sadece iktidardık ama muktedir değildik." Nitekim, dün eski Millî Eğitim Bakanı Sayın Dinçer "28 Şubatın etkileri devam ediyordu yani imzalamasaydık da ne yapacaktık?" gibi bir cevap verdi.
Evet, sırası gelmişken sormak lazım. Yıllarca, 57'nci Hükûmet de dâhil önceki hükûmetleri askerî vesayete boyun eğmekle suçlayan vitrin kabadayıları, "2004'te de askerî vesayet var ise o dönemde hayli hayli vardı." niye diyemediniz? Sürekli kara çaldınız, çamur attınız. O dönemde verilen kıymetli çabaları dahi, bırakın takdir etmeyi, göz ardı ettiniz. Kaldı ki 57'nci Hükûmet zamanında böyle bir karar Hükûmetin duruşuyla kurul gündemine getirilemedi bile. Üstelik 28 Şubatın hararetinin daha çok hissedildiği günlerden bahsediyorum. "Dün muktedir değildim." deniyorsa yine soruyorum: Bugün "muktedir" olduğunuzu söylerken 2004 kararlarını bugün neden uygulamaya soktunuz? "Dün öyleydi, bugün böyle" derken yoksa -kusura bakmayın- bitimiz yeni kanlandı mı demek istiyorsunuz?
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Tamamen öyle diyorlar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Bu millet size üç dönemdir çuval çuval oy verdi ve hâlâ muktedir değilsiniz. Bu, çoğulcu demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçecek karar üzerine yaptığınız tevillere, yorumlara "Zırva tevil götürmez." demekten başka bir şey gelmiyor elimden. Aldatma ve kandırma partisi demokrasi dersinden sınıfta kalmıştır ve karnesini millet doldurmaktadır. Bu karne 30 Martta mutlaka elinize verilecektir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)