| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 03.12.2013 |
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın tümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu torbanın ağzını açmadan önce ben torbanın öyküsünü anlatmak istiyorum. Umarım anlaşılabilirim çünkü torbanın uzun ve karmaşık bir hikâyesi var. Hukuk ve usul açısından, sağlık hizmetleri açısından, Meclisin yasama faaliyetleri açısından ibretlik bir öyküsü var. Hikâyede birçok iptal ama güçlü ısrar var, hukuk tanımazlık, yasa tanımazlık var, çok sayıda mağdur, çaresiz insan var, yitirilen canlar, gözyaşı var ve torbada delik var.
Üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına dair 21 Ocak 2010 tarih ve 5947 sayılı Kanun'u partimiz 11 başlık altında Anayasa Mahkemesine götürdü ve Anayasa Mahkemesi tam gün çalışmasıyla ilgili hükümleri Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti. Sağlık Bakanlığının, iptal kararının üniversite öğretim üyeleri dışındaki kamuda çalışan hekimleri kapsamayacağına dair ibaresi de Danıştayın 5. Dairesi kararıyla durduruldu. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına rağmen, 26 Ağustos 2011'de 650 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye ilişik bir şekilde çeşitli kurumlardaki sağlık çalışanlarının çalışmasını yasaklayan yasaklar tekrar geldi ve üniversite hastanelerinde görev yapan ve muayenehanesi olan öğretim üyelerine gelir getirici faaliyet kapsamında olduğu gerekçesiyle hastalara el sürme yasağı gelirken öğretim üyelerinin üniversite hastanelerinde sadece eğitim ve öğretim faaliyetlerinde bulunabileceği bildirildi. Özellikle, branşında çok özel olan hekimlerin hasta bakamamasından dolayı yaşanılan dramlar aylarca kamuoyunun gündemindeydi. Kanun hükmünde kararnameye eklenen geçici maddeyle, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl boyunca bu öğretim görevlilerine ücretsiz izin kullanma hakkı tanındı ve bunu kullanan hekimler âdeta bir yaprak dökümü şeklinde ve diğerleri de, muayenehanesi olan hekimler de hastaları elleyemediği için üniversite hastanelerinde ciddi anlamda maddi ve manevi kıyımlar yaşandı. Bakın, Tam Gün Yasası'nın yürürlüğe girdiği 26 Ağustosla 21 Kasım arasındaki üç ayda 246 hekim emekli oldu, 1.157 hekim istifa etti, 26 hekim ücretsiz izne ayrılırken muayenehanesini kapatarak tam güne geçen hekim sayısı 508 oldu.
Cumhuriyet Halk Partisi, 650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesine dava açtı ve Anayasa Mahkemesi, 650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin devlet, üniversite hastaneleri, Türk Silahlı Kuvvetleri, GATA gibi değişik kurumlarda çalışan hekimlere çalışma yasakları getiren hükümlerini yetki kanunu kapsamına girmediğinden dolayı iptal etti.
60'ıncı Hükûmet döneminde, 3 Mayıs-3 Kasım tarihleri arasında kullanılmak için alınan kanun hükmünde kararname yetki yasasının dolmasına sadece bir gün kala bir dizi, 12 tane kanun hükmünde kararnameyle beraber 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname de çıkarılmış oldu ve bu kanun hükmünde kararnameyle Sağlık Bakanlığının teşkilat yapısı baştan aşağı değiştirilmiş oldu.
Sağlık Bakanlığının teşkilat şeması ve işleyişiyle ilgili düzenleme, bugüne kadar, 12 Eylül askeri darbesi sonrası 1983 yılında demokrasiye ara verilen dönemde çıkarılan 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname'yle otuz yıldır yürütülmekteydi. Bir düzenlemeye gerçekten ihtiyaç vardı ancak 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname de darbe sonrasının uzlaşmadan, iş birliğinden uzak anlayışıyla hazırlandı maalesef. Mecliste görüşülmeden, sosyal taraflara, meslek odalarına fikri sorulmadan, önemsenmeden, kapalı kapılar arkasında birkaç bürokratın ve onun dışındaki, bazı çevredeki kişilerin dışında kimsenin bilmediği kanun hükmünde kararname çıkarma Meclisin çalışma yöntemi oldu yani usulsüzlük usul oldu.
663 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığının idari yapılanmasında, sağlık personelinin çalışma prensiplerinde ve kamusal sağlık hizmetlerinin sunumunda köklü değişikliklere gidildi ve genel olarak, sözleşmeli ve performansa dayalı çalışma temel çalışma modeli oldu. Bu kanun hükmünde kararnameyle birlikte "kullanım ve iş birliği" adı altında, tıp fakülteleri Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumu hâline getirildi. İkinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarının il düzeyinde kamu hastane birlikleri kurularak işletilmesi hedeflendi. Kamu hastane birlikleri, bu birlik hastanelerinin gruplandırılması, sağlık personeline ikamet mecburiyeti ve hukuki yardım gibi birçok düzenleme yapıldı. Kamu hastane birliği ve istihdamın sözleşmeli olması ve bu sözleşmeli personelin tüm çalışma usul ve esaslarının tüm olarak Sağlık Bakanlığının inisiyatifine bırakılması çalışanlara vurulan en büyük darbe oldu.
Bir gecede 12 tane kanun hükmünde kararname çıkarılınca, eksiği, yanlışı da çok olunca yedi ay sonra bu kanun hükmünde kararnamenin, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin tekrar Genel Kurulda düzeltilmesi gerekti ve 15 Şubat 2013'te de Anayasa Mahkemesi 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin bazı hükümlerini iptal etti. İşte, ikamet etme mecburiyeti, denetim görevlilerinin talebi hâlinde gerçek kişilerin özel hayatının gizliliği kapsamındaki bilgiler dâhil bütün bilgilerin verilmesi zorunluluğu, sağlık meslek kurullarının meslekten geçici men ve sürekli men kararı verebilmesi gibi birçok düzenlemeyi iptal etti.
Bugün Genel Kurula indirilen torbada 663 no.lu KHK'yla beraber tam gün de var. Tam gün defalarca Anayasa Mahkemesinden döndü, 663 no.lu Kanun Hükmünde Kararname de döndü. Ee, buradaki çelişki, yanlış nedir acaba? Şimdi, getirmeye, yapmaya çalıştığınız yasalar, uygulamalar eğer hukuka, yasalara uygunsa Anayasa Mahkemesi bunu neden iptal ediyor? Bir diğer taraftan, hukuka uygun olmayan, yasaya uygun olmayan uygulamaları neden tekrar tekrar Genel Kurula, Meclis çatısı altına getiriyorsunuz? Bunun adı "yasa tanımazlık" değil midir? Bunun adı "hukuk tanımazlık" değil midir? Bunun adı "kural tanımazlık" değil midir? Herhâlde Sayın Bakanın bir cevabı olacaktır.
Buraya kadarki, bu işin hukuki ve Meclis boyutu, bizim yaşadıklarımız. Asıl kargaşayı ve çileyi, ne yapacağını, nereye gideceğini bilemeyen hastalar ve sağlık çalışanları yaşadı yani bu dayanaksız, altyapısız, hukuksuz bir şekilde çıkarılan yasaların sağlık hizmeti alanlar ve sunanlar tarafındaki yansıması tam anlamıyla bir kaos oldu. Doğabilecek sıkıntılar önceden hesap edilmedi ya da umursanmadı.
Oysaki bu uygulamalardaki sıkıntılara dikkat çekmek için sağlık çalışanları -ki sağlık hizmetlerinin problemlerini ve çözüm önerilerini en iyi değerlendiren grupların bunlar olduğunu biz biliyoruz ve kabul ediyoruz- Türkiye'nin dört bir yanında eylemler yaptı, bakanı ve bürokratları bu konuda uyarmaya çalıştı. Karşılaştıkları muamele, "Paracı doktorlar gürültü yapıyor." oldu. Bu plansız, altyapısız uygulamaların ne gibi sorunlara yol açabileceğini, Sayın Bakan, eşinin ve Başbakanın başına gelince anlayabildi. İlk önce, bağırsaklarındaki rahatsızlık sebebiyle Başbakan için tam gün delindi, daha sonra da eski bakanımızın eşi için tam gün delindi.
Başbakan ülkesi için, sevenleri için, ailesi için muhakkak ki çok kıymetli ancak size o günlerde annesinin bana ulaşmaya çalıştığı ve ulaştığı 3 yaşındaki Mehmet Arda'dan bahsetmek istiyorum: Mehmet Arda da ailesinin en kıymetlisi tabii ki. Onun da doğumsal olarak her iki kulakta "sensörinöral" dediğimiz işitme kaybı var ve koklear implant olması gerekiyor. Annesi çaresizce kapı kapı dolaşıyor, herkese ulaşmaya çalışıyor çünkü tam gün çıkmış, performansa giremediği için doktorları ameliyat yapamıyor ve onun için tam gün -maalesef- delinmedi. Ama, işte, Başbakan için delinebilen, Bakanın eşi için delinebilen bu tam günle birçok hasta mağdur oldu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANDAN YÜCEER (Devamla) - ...ameliyathane kapılarından geri döndü. Sadece hastalar değil, tabii ki devam edeceğiz diğer maddelerde de bunları anlatmaya ama asistanlar, öğrenciler, tıp eğitimi gerçek anlamda zarar gördü.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)