| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 04.12.2013 |
BDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bizler zaman zaman bakanlıklarla ilgili düzenlemeleri, kanun düzenlemelerini burada konuşurken, kürsüyü de kullanırken vatandaştan şöyle bir eleştiri alıyoruz, diyorlar ki: "Siz niye hep sağınıza dönüp konuşuyorsunuz? Niye cepheden konuşmuyorsunuz?" Şimdi, şu anda ana kumandada bulunan Meclis TV çalışanlarına sesleniyorum: Ben bu konuşmayı yaparken kameranın açısını AKP Grubu koltuklarına çevirsinler. Neden sağımıza dönüp bakana hitaben konuşmak durumunda olduğumuzu ancak bu şekilde izah edebiliriz çünkü ne zaman önemli konular burada konuşulsa, maalesef ve maalesef, bu koltuklar genelde boş. Arkadaşların yasamadan daha önemli ne işleri var, doğrusu merak ediyorum. Neden sürekli burası boş, neden sürekli muhalefet boş koltuklara konuşmak durumunda kalıyor, merak ediyorum.
Şimdi, sağlık sorunlarını konuşacağımız bir konuda, tabii adı da konulmuş, "Torba kanun." Biraz önce yukarıda da bir alt komisyonda "tasarı" adı altında bir torbayla uğraşıyorduk, Plan ve Bütçe Komisyonunda. Tasarının adı da artık "torba"ya dönüştü, bunları konuşuyoruz.
Sağlık meselelerini konuştuğumuzda, genel olarak, güncel olarak karşımıza çıkan sorunları da burada ifade etmek durumundayız. Son bir yıl içerisinde hekimlerin yazdığı reçetelerde ilaçlar açısından en yüklü kalem antibiyotik, bir de mide koruyucular. Hekimler antibiyotik ve mide koruyucu yazma dışında ilaç yazmamaya teşebbüs ediyor. Neden? Çünkü her kalemde alınan katkı payı nedeniyle hekimler artık vatandaşlar, yüz yüze gelmemek için, karşı karşıya gelmemek için böyle bir yönteme başvurur duruma geldiler. Özellikle de önemli hastalıklar, ağır hastalıklarda hekimler tedaviyi artık esas alamıyorlar, hastaların acılarını dindirmeye dönük tedavi uygulamalarına geçiyorlar. Antibiyotik bu nedenle çok ön planda, çok revaçta bir ilaca dönüştü Türkiye'de ama kendinizi yormayın, buna gerek yok. Ünlü Hekim Sammonicus'un bir sözünü size öneriyorum ki 2013 yılındayız, yaklaşık bundan bin sekiz yüz yıl önce Roma'da sarf ettiği bir sözdür. Ateşli hastalıklarla baş etmeye çalışırken, tedavisinin mümkün olmadığını, amacına ulaşamadığını gördüğü bir noktada, sözcüklerle tedavi yöntemine giriyor ve keşfettiği sözcük, sizlerin hepinizin çok aşina olduğu bir sözcüktür. Özellikle gösteri sanatlarında, sihirbazlıkta kullanılan bir kavramı tercih etmiş ve bunu hastalarına salık veriyor, herkesin boynuna asmasını istemiş. Gizli Konular kitabında var Sayın Bakanım, Serenus Sammonicus'un. Diyor ki: "Her birinizin, bu sözcüğü kendi boynunuza asmanızı istiyorum." Bu sözcük ne? "Abrakadabra", eski İbranice bir kavram. "Abrakadabra" eski İbranicede "Ateşini sonsuza yolla." anlamına geliyor.
Hekimlerimiz de maalesef artık bu dönemde hastalara "Hastalığınızı sonsuza saklayın, beraberinizde taşıyın, hastalığınızla yaşamayı öğrenin." demek durumuna geldiler. Hangi sistemin sonucu? Sizin "performans sistemi" dediğiniz sistemin sonucunda bu noktaya geldiler. Artık hastalar kendi ateşleriyle ömür boyu yaşamak durumunda kalıyorlar. Gele gele geldiğimiz nokta burasıdır.
Tam Gün Yasası'ndan siz randıman alamadınız, biliyorsunuz, içiniz de rahat değil; Sayın Bakanın da içi rahat değil, bu tasarıya imza atanların da içi rahat değil ama böyle bir yılan hikâyesine dönüştürüldü, döndü dolandı buraya geldi. İçinden ne çıktı? Jet profesörler çıktı. İstediğiniz herkesi, her kamu hastanesi başhekimini vesairesini kestirme yoldan, kısa yoldan profesör yapabilmenin bir yolunu buldunuz bunun içerisinde. Ne buldunuz? Akademik kariyeri bitirdiniz. Akademik kariyeri bitirmenin yolunu, yöntemini keşfettiniz. Bir hekim, bir akademisyen günün tüm zamanlarında, mesai saatlerinde, mesaisini sarf edecek; ondan sonra tekrar eline neşter alacak, özelde gidip gene çalışmaya başlayacak. Akademik kariyeri nerede yapacak, bilime nerede hizmet yapacak? Sadece insanları doğrayarak bu yöntemle akademik kariyer yapacağını ve bilimsel ilerleme katedeceğini mi düşünüyorsunuz? Öyle zannediyorum, böyle, bu açıdan sizler de meseleye baktığınız zaman, bunun yanlış bir uygulamaya dönüştüğünün farkındasınız. Performans uygulaması öyle bir hâl aldı ki, hekimler arası artık problemler oluşturmaya başladı.
Ayrıca, çokça övündüğünüz kamu-özel hastaneleri yani şehir efsanesi olarak takdim ettiğiniz şehir hastanelerine gelince, taşrada tedaviyi bitirdiniz. Taşrada artık hastanenin varlığının bir anlamı kalmadı, taşrada hekimin varlığının bir anlamı kalmadı. Bir örnek vereyim size Sayın Bakanım: Geçen sene Hakkâri'de bir hasta telefon etti: "Sayın Vekilim, bana yardımcı olun, hekime -doktora- söyleyin, acilen beni Ankara'ya sevk etsin." "Problem ne?" "Ayak parmağımda bir problem çıkmış, 'Parmağını kesmek durumundayız.' diyor." Hekimi arıyorum, hekim diyor ki: "Sayın Vekilim, eğer biz bu parmağı bugün kesemezsek yarın hasta ayağını kaybedecek. Hastayı ikna edemedik." Hekim doğru teşhis koymuştu, eğer orada müdahale öz güveni oluşmuş olsaydı parmakla kurtulabilirdi. Bir gün sonra, Van Araştırma Hastanesine gelene kadar bilekten ayağını kaybetmek durumunda kaldı. Bu hangi düşüncenin tezahürü olarak ortaya çıkan bir tablodur? "Taşrada hekimlik yapılamaz, taşrada yapılan hekimlik uzman hekimlik değildir." Böyle bir algı yaratıldı. O nedenle, bütün herkes Ankara'da, İstanbul'da ve bunun yanında üç beş kentteki hastanelerin daha makbul tedavi uyguladığını düşünüyor ve insanlar kalkıyor, 1.000 kilometre, 1.500 kilometre yol giderek tedavi yoluna gidiyor. Oysaki, yerinde sağlık hizmetine ulaşmak her vatandaş açısından haktır ve bu yaklaşımın, bu zihniyetin vatandaşa uygulamalarıyla yansıtılması gerekiyor. Mevcut uygulama tam tersi bir tablo ortaya çıkarıyor. Bu tablo içerisinde giderek sağlık mekanizması hastalıklı bir bünyeye dönüşüyor. Maalesef, sağlık mekanizmasının kendisi hastalığa yakalandı. Bu hastalıktan kurtulmasının tek çaresi tekrar -önermiyorum- abrakadabra demeyelim, sistemi gözden geçirelim, aksayan yönlerini ayıklayalım ve öncelikle de bu performanstan vazgeçelim; problemi burada çözmeye başlayın.
Plan Bütçe Komisyonu çalışmaları sırasında da sizlere ifade ettim. Mesela, biz kentimizde, kentimizin sağlık sorunlarıyla ilgili olarak sağlık müdürüne ne söyleyeceğiz, kamu hastaneleri birliği genel sekreterliğine ne söyleyeceğiz? Hangisi yetkili?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Kiminle neyi konuşacağız? Bu çift başlılığın sebebi ne? Çözmeyi düşünüyor musunuz? Bu sorunun cevabını vermenizi öneriyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tasarının bu hâliyle geçmesi hastalıklı bir bünyeye vesile olacaktır. Bu nedenle de karşı olduğumuzu ifade ediyor, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)