GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBUNUN, BASTIRILARAK DAĞITILAN (11/30) ESAS NUMARALI GENSORU ÖNERGESİ'NİN GENEL KURULUN 9 ARALIK 2013 PAZARTESİ GÜNKÜ GÜNDEMİN "ÖZEL GÜNDEMDE YER ALACAK İŞLER" KISMINA ALINMASINA VE GÜNDEME ALINIP ALINMAYACAĞI HUSUSUNDAKİ GÖRÜŞMELERİN AYNI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA VE 480 VE 480'E 1'İNCİ EK SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN GÖRÜŞMELERİNİN TAMAMLANMASINA KADAR ÇALIŞMALARA DEVAM EDİLMESİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:26
Tarih:09.12.2013

OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Aslında biraz sonra bu önergeyle birlikte gündeme alınacak gensoru önergesi hakkında Genel Başkan Yardımcımız Ankara Milletvekili Sayın Yıldırım Tuğrul Türkeş görüşlerimizi ifade edecek ama ben bu vesileyle birleşimin başında Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortaya koyduğu irade, bununla ilgili görüş ve düşüncelerimi huzurlarınızda Türkiye Büyük Millet Meclisine ve milletimize aktarmak istiyorum.

Şüphesiz, komisyonun bu ifadeleri içeren raporu açıkçası çıkartması gerekiyordu önceden çünkü bu konuda bizim komisyon üyemiz Sayın Erkan Akçay da Komisyon Başkanına ifadede bulundu. Böylesine bir muhalefet uyarısı geldiği zaman Sayın Komisyon Başkanının bir inisiyatif kullanamaması doğrusu büyük bir zafiyettir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bu konudaki tutumumuzu, bu muhalefet şerhinde yer alan hususların Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı olduğunu ifade eden müracaatımızı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına ayın 6'sında yaptık ve bu eksende de bu ifadelerin, açıkçası, Anayasa'nın başlangıç ve değiştirilemez hükümlerine aykırı olduğunu ifade ettik. Ama, bu kadar açık olan bir aykırılık bir taraftan komisyonda giderilemiyor. Daha sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının da bunu göndermesi gerekiyordu. Bu bakımdan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının da bu konuda irade kullanmayıp geri göndermemesi eksiklik teşkil etmiştir. Bizim soru önergelerimizi geri göndermesini bilenlerin maalesef bu konuda Türkiye'nin birliğini ve bütünlüğünü bozan ifadelerin yer aldığı bir muhalefet şerhine İç Tüzük'ten kaynaklanan yetkileri kullanmaması, doğrusu, kabul edilebilir değildir.

Şüphesiz, bu aslında işin bir safhasıdır. Bugün tartıştığımız konu sadece bir muhalefet şerhiyle sınırlı değildir. O bakımdan, bu süreçleri iyi görmek gerekmektedir. Adım adım, Türkiye'de bir Kürdistan inşa modeli Adalet ve Kalkınma Partisinin çözüm ve barış sürecinin nihai hedefi olarak ortaya konmuştur. Hiç kimse kimseyi kandırmasın, KCK toplum örgütlenmesiyle aynı şekilde Suriye'nin kuzeyindeki PKK-PYD oluşumuyla oradaki bir Kürdistan'ı inşa edenler yine aynı şekilde "kuzey Kürdistan" adı altında izin verdikleri konferanslarla Türkiye'de de bir Kürdistan oluşmasının önünü açmaya çalıştıkları gayet açık ve nettir. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin bu süreç içerisinde PKK'yı fiilen meşrulaştırıp hatta bir parti konumuna getirdiği, Öcalan'ı Kürtlerin temsilcisi gibi muhatap aldığı gayet açık ve nettir.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Oslo'da var mıydı, Oslo'da?

OKTAY VURAL (Devamla) - "Kürdistan" ifadeleri de Sayın Başbakanın sözlerinin içerisinde yer almaktadır. Bunlar bugün girmiş değildir. Sayın Başbakanın ifadeleriyle Başbakan yardımcıları toplanarak "Kürdistan" ifadesini bilerek kullandıklarını ortaya koymuşlardır; tesadüfen burada birisinin yazdığı muhalefet şerhiyle ilgili değil, asıl tavır konulması gereken Başbakanın, Başbakan Yardımcısının ortaya koyduğu siyasi iradedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak ilk baştan itibaren ortaya koyduğumuz tavır Türk milletinden büyük bir destek almıştır. Evet, bu tabirin kabul edilmemesi noktasında büyük bir destek aldık ve bugün de Adalet ve Kalkınma Partisinin bu konuda taktik de olsa bir adım atmasını vesile kıldı ama aynen Habur'daki gibi, Habur'da da öyle olmuştu, sonra Habur'u devam ettirdiler.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Oslo'da da söz vermişti bunlar.

OKTAY VURAL (Devamla) - Oslo'da da öyle olmuştu, sonra Oslo'yu devam ettirdiler. Hepsini yaptılar, sonra inkâr ettiler, sonra devam ettirdiler.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü korumaya kararlıyız.

Adalet ve Kalkınma Partisinin şişeden çıkarttığı, özellikle küresel bölünme senaryolarının geldiği bu safha ibret vericidir. O bakımdan, bugün, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı bu karar, bundan önce Adalet ve Kalkınma Partisinin yaptığı yanlışların üstünü örtemez. Bununla -bir kül olarak kullanmak suretiyle- Adalet ve Kalkınma Partisinin, Türkiye'yi nereye götürdüğü, çözüm ve barış süreci içerisinde PKK'nın istediği KCK toplum örgütleme modelini Türkiye'ye nasıl çözüm olarak hazmettirmek istediği gerçeğinin üstünü hiç kimse örtemeyecektir.

O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz, bugün, burada, hep beraber milletimizle birlikte... Bu devletimiz, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Bu milletin içerisinden ayrı milletler çıkartmak, bu devletin içerisinden ayrı devletler çıkartmak, bu mukaddes vatan toprağının içerisinde başka toprak parçaları oluşturmak, değerli kardeşlerim, bugün, buraya bizi getiren iradenin, kurucu iradenin ve bizim varoluş gayemizin hilafınadır.

O bakımdan, buradan sesleniyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi, KCK paralel devlet yapılanmasıyla ortaya koyduğu ve Türkiye'de bir Kürdistan inşa etme amacına yönelik -özellikle milletimizin içerisinden bir Kürt milleti inşa etme projesine yönelik- olarak ortaya koyduğu bu süreçten vazgeçmelidir, samimiyet orada olmalıdır. Eğer, samimi iseniz, bu sürecin nereye gittiğini görmelisiniz ve bundan vazgeçmelisiniz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu konuda, Sayın Genel Başkanımız, açıkçası tavrını çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Aynen şunu ifade etmek istiyorum, Sayın Genel Başkanımızın bugün yaptığı açıklamayı, Milliyetçi Hareket Partisinin bu konuda ne kadar kararlı olduğunu ortaya koyması bakımından sayın Genel Kurula arz etmek istiyorum: Sayın Genel Başkanımız "2014 yılı bütçesinin müzakere arifesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi çok tehlikeli, millî vicdanlara sığmayacak, devletin temel ilke ve kuruluş esaslarına tamamen aykırı teşebbüs ve tahriklere sahne olmaktadır. Türk milletinin varlığına, üzerinde yaşadığı vatan topraklarına, sahip olduğu tüm tarihî, hukuki ve kültürel varlık haklarına hakaret ve hazımsızlık demek olan bu isimlendirmelerin alenen ihaneti meşrulaştırma emeli taşıdığı kuşkusuzdur. Başbakan Erdoğan'ın Barzani'nin yanı sıra düzinelerce PKK'lıyla göz yaşları ve sevinç çığlıkları eşliğinde 16 Kasım 2013 Diyarbakır'da buluşması 'tarihî' olarak sunulurken, fırsattan istifade, Kürdistan'ın doğum ilanı da yapılmıştır. Başbakan, gerek Diyarbakır'da gerekse sonraki günlerde onlarca defa Kürdistan'a atıf yapmış, geçmişimizde Kürdistan izi sürmüş, ecdadımızı hain niyetlerine ortak etmeye kalkışmış ve ilk Meclisin ruh ve mesajlarını bölücü tavrıyla karartmaya azmetmiştir. Bu zihniyet tarihimizin belirli safhalarında tamamen coğrafi bir terim olarak kullanılan Kürdistan kavramına siyasi ve etnik bir anlam yükleyerek gündeme taşımıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde... PKK'nın şehirlerdeki uzantıları Başbakandan el ve icazet almışçasına Kürdistan'a yaptıkları vurguları çoğaltmışlardır. Yıkımdan sorumlu Başbakan Yardımcısının Diyarbakır'da 'Kürdistan' ifadesini seslendirmeden önce bunu çok tartıştıklarını itiraf etmesi, aslında, bir bakıma ihanet ve melanete saplanan politikaların tercümesinden başka bir şey değildir. AKP'nin, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanının 'Türkiye'de Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın adı Kürdistan'dır.' sözleri sürdürülen ihanet kampanyasının bir ara durağı, benimsenen bölücü politikaların kirli bir sayfasıdır.

Oslo'dan İmralı'ya kadar yapılan tüm pazarlıkların ana amacı Türkiye'nin toprak bütünlüğünün bozularak ülkemizin paramparça olması ve vatanımızın bir kısmını kapsayacak şekilde Kürdistan'ın kurulmasıdır. Başbakan Erdoğan, şark meselesinin bir uydusu ve parçası olduğunu iyice kanıtlamıştır. Anlaşılmaktadır ki yeni Türkiye'yle kastedilen de Kürdistan'dır ve bunun hazmedilmesi amacıyla her türlü dedikodu, ayak oyunu, iş birlikçilik, fitne ve istismar ahlaksızca propaganda malzemesi olarak ele alınmaktadır.

Başbakan Erdoğan Kürdistan'a meşruiyet kazandırabilmek, bu çerçevede algıları yönetebilmek için her kalıba, her şekle girecek kadar ahlak ölçülerini kaybetmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kürdistan'a kurban verilmesine, ihaneti onaylayan atıl, idaresiz, ilkesiz bir yapıya dönüştürülmesine şiddetle itiraz ediyor, şiddetle telin ediyorum.

Bu itibarla, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı olarak yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bütçe kanun tasarısıyla ilgili daha önceden planlanmış konuşmamı yapmamaya karar vermiş bulunmaktayım.

Milliyetçi Hareket Partisinin bu sessiz ve demokratik protestosu Kürdistan'ın kuyruğuna takılan herkese yönelik olup, bununla da sınırlı kalmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi inançla, heyecanla ve cesaretle Türkiye ve Türk milletine sahip çıkacak, bölünme ve parçalanma çetelesi tutan gayrimillî ve gayrimeşru tüm zihniyetlerden mutlaka hesap soracaktır."

Saygılarımla arz ederim. (MHP sıralarından alkışlar)