GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:26
Tarih:09.12.2013

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tabii, torba kanunun ikinci bölümünü görüşüyoruz. Birinci bölümünde yapılan birtakım uyarılarımıza rağmen herhâlde onların hiçbirisi kabul edilmedi, bundan sonrakinde inşallah kabul edilir diye düşünüyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, sağlık teşkilatının kendine özgü çok önemli kuralları var. Sağlık teşkilatındaki insanlar büyük bir özveriyle çalışırlar ve çalışmalarının, öyle çok fazla bir beklenti içerisinde olmadan çalışmalarının karşılığı olmaz. Ancak şurası bir gerçektir ki, sağlıkta bir şeyler yapılacaksa, bunların, ancak bakanlık, hekimler ve diğer sağlık çalışanları ile birlikte hep beraber değerlendirilip düşünülmesiyle yapılması en doğrusudur. O zaman, öncelikle yapılması gereken. Başta hekimler olmak üzere, sağlık çalışanlarının şu ana kadar en önemli sıkıntılarından bir tanesi, kamuoyunda ve halkın önünde gururlarının kırılmış olmasıdır yani yok edilen bir saygınlıkları vardır. Bu saygınlıklarının yok edilmiş olmasından dolayı da birtakım sıkıntıların olduğunu görüyoruz. Bundan dolayı da mutlaka sağlıktaki olumsuzlukların tek sebebinin hekimler olduğu olgusunun toplumdan kırılması gerekmektedir. Eğer şu anda sağlık personeline bir şiddet uygulanıyorsa, bir şiddetle karşı karşıya kalınıyorsa, bunun en önemli sebeplerinin başında, hekimlere daha önce yapılan çeşitli, hem siyasilerin hem de diğer birtakım yerlerde yapılan olumsuz söylemler -ve saygınlıklarının yok edilmesi- yani onların gururlarına yapılan saldırılardır. Bundan dolayı da özellikle bu insanların mutlaka moral değerlerini yükseltmek mecburiyetindeyiz. Özellikle şurası gerçektir ki her gün bir hastanede veyahut her gün bir sağlık kuruluşunda onlara yapılan saldırılar ancak o şekilde önlenebilir, yoksa siz eğer o hekimi belli bir şekilde toplum nezdinde -hem basın kanalıyla hem de medya kanalıyla, onlar vasıtasıyla- belli bir seviyeye getirmezseniz, o zaman o saldırılar devam edip gidecektir.

Ayrıca, diğer bir konu da maalesef, ülkemizde -Sağlık Bakanlığının görevi- sadece hastalara bakmak veyahut da hastalara daha fazla ameliyat yapmak, yatak sayısını artırmak, yoğun bakım ünitelerini artırmak, ambulans sayısını artırmak şeklinde övünülmemesi gereken bir durum da vardır. Şöyle ki: Ülkemizde koruyucu hekimliğe çok ciddi manada destek verilmesi gerekmektedir. Şu anda GDO'lu ürünlerin, zararlı gıdaların, zararlı içeceklerin, çocuklarımızın veyahut da bebeklerimizin yediği, torunlarımızın yediği çeşitli gıdaların -acaba- sağlık noktasında ne olduğu konusunda çok ciddi çalışmaların yapılması gerekmektedir. Şurası gerçektir ki şu anda toplumda işte bisküviler, çeşitli mamalar... Bunların içerisinde kullanılan şekerlerin büyük bir kısmı "tatlandırıcı" dediğimiz şekerlerdir. Tatlandırıcılar suni şekerlerdir. Bakınız, bunlar dünyanın birçok ülkesinde artık neredeyse tamamen ortadan kaldırılır pozisyona gelmiştir. Herkes tatlandırıcılardan vazgeçip tabii şekere doğru geçmektedir ama enteresandır, bizim ülkemizde hâlâ tatlandırıcıların oranı yüzde 10'lar, yüzde 15'ler civarındadır. İşte, pastasında kullanılır, mamasında kullanılır, bisküvisinde kullanılır ve çocuklarımızı bir noktada nasıl bir şekilde etkilediğimizin farkında olmadan onları zehirleme durumuyla karşı karşıya kalırız.

Bunların yanında insanların psikolojilerinin bozulmuş olduğu bir ortamı da yaşıyoruz. Her gün intiharlarla, her meslek grubunda, polisinden işte çeşitli gruplarına kadar birçok meslek gruplarında intiharlarla karşı karşıyayız geçim derdinden veya çeşitli şartlardan. İnsanlar tarımda aradığını bulamıyor, memur işte kartzede duruma gelmiş, elindeki kartın, kullanmış olduğu kartın parasını ödeyemiyor. Dolayısıyla, bağımlılıklar her geçen gün artıyor. Bunun içerisine sigarayı sayabiliriz; sigara, alkol, uyuşturucu, her geçen gün maalesef artıyor. İşte, böyle ağır bir travmanın içerisinde -bulunan insanların- bakıyorsunuz, boşanmaların arttığı, insan sağlığının bozulduğu, intiharlara doğru süratli şekilde bir gidişin olduğu bir ortamı da yaşıyoruz ve görüyoruz.

Bu manada da mutlaka müdahale edilmesi gereken bir zaman sürecini yaşıyoruz ki bu noktada Sağlık Bakanlığından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına, Millî Eğitim Bakanlığından diğer birtakım kuruluşlara kadar çok önemli görevler düşüyor ama gördüğümüz kadarıyla maalesef bunların hepsi bir kenara bırakılıyor, sadece işte intiharlarla ilgili biz zaman zaman araştırma önergeleri vererek buralarda konuşuyoruz ama insanların yürekleri yanıyor, canları yanıyor. Her gün onlarca insanın bu ağır durumla karşı karşıya olduğu bir ortamı da yaşıyoruz.

Sayın milletvekilleri, tabii hekimlerin özlük hakları ile maaşlarının emekliliklerine yansıyacak şekilde yeniden düzenlenmesi ve özellikle de eğitim hastanelerindeki eğitim elemanlarının özlük haklarının üniversite hastanelerinde çalışan aynı meslek gruplarıyla beraber olması gerekmektedir. Bu konuda da çok ciddi noktada şikâyetler vardır. Yani eğitim hastanelerindeki bir insanımızın aldığı maaşla veyahut da emeklilikte almış olduğu maaşla, işte üniversite hastanelerinde çalışan hekimler arasında çok büyük oransızlık vardır. Şu anda, işte, en yakın Ankara Numune Hastanesi; Ankara Numune Hastanesindeki bir eğitici uzmanımız -orada profesör de çalışıyor, doçent de çalışıyor, eğitici olarak çalışıyor- emekli olursa aldığı maaş 2 bin lira, eğer aynı arkadaşımız tıp fakültesinden, üniversite hastanesinden emekli olursa orada aldığı maaş 4 bin liradır. Bu çok büyük bir adaletsizliktir.

Bu noktada özellikle Sağlık Bakanlığımızdan, işte Maliye Bakanlığımızdan ilgi beklenilmektedir. Yani, bu tür adaletsizliklerin mutlaka ortadan kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca hekimlerin özlük hakları ve maaşları eğitimleri, görev esnasındaki zorluk ve riskler göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir. Özellikle diyoruz çünkü şu anda hekim camiasının olsun veyahut da diğer yardımcı sağlık personelinin olsun nöbetle ilgili çok ciddi sorunları vardır. Hekimler ve diğer sağlık personelleri yani yeri geldiği zaman yirmi dört saat nöbet tutuyorlar ve alınan nöbet ücretleri veyahut verilen nöbet ücretlerinin ne kadar komik olduğunu da söylemek mecburiyetindeyiz.

Bunların yanında, üniversite ve eğitim hastanelerinde çalışan hekimler ile hizmet hastanelerinde çalışan hekimlerin aynı statüde değerlendirilmesi çok yanlıştır. Dolayısıyla da bu yönde olarak da yani sağlıktaki eğitimde yapılacak en büyük darbelerden biridir. Bu hastanelerde bir yandan eğitim süreci sağlanırken bir yandan kariyerle ilgili yapılan çeşitli iyileştirmeler de beraberinde yapılmalıdır.

Sayın milletvekilleri, sağlıktaki bir diğer garabet durum da sağlık sistemine bir yarar sağlamayan, çalışanlar arasında huzursuzluk getiren, sağlık harcamalarını gerçek dışı olarak artıran döner sermaye uygulamasının yeniden düzenlenmesi konusudur. Sağlıkta bir süredir uygulanan döner sermaye sistemi özlük haklarında veya maaşlardaki düzenlemeler yapıldıktan sonra tekrar mutlaka revize edilmelidir çünkü bu tip bir döner sermaye uygulaması sağlık çalışanlarına biraz maddi destek dışında sisteme hiçbir yarar sağlamamış, aksine sağlık çalışanlarının huzurunu bozmuş ve sağlık harcamalarını gerçek dışı olarak artırmıştır. Bu sistem mutlaka ama mutlaka revize edilmeli, değiştirilmelidir.

Bunun yerine, kamuda mesai dışı çalışmak isteyen hekimlere ve onlar ile birlikte çalışacak diğer sağlık personeline ücretini vatandaştan almak kaydıyla fazla mesai uygulamasına farklı boyutlarda geçilebilir. Şu anda getirmekte olduğumuz, tabii, kanunda bazı düzenlemeler var ama bunların çok yeterli olduğunu biz söylemiyoruz. Aynı tablonun yani üniversite hastanelerindeki hekimlere verilen o bazı yetkilerin diğer devlet hastanelerinde çalışan hekimlere de verilmesinde fayda vardır.

Anadolu'nun çeşitli yerlerinde uzman hekimler çalışmaktadırlar. Bu uzman hekimlerin, tabii, şu an itibarıyla muayenehanelerinin ya tamamen kapattırıldığı veyahut da muayenehane açma haklarının tamamen ortadan kaldırıldığı bir durumla karşı karşıyayız.

Memleketimizden örnek vermek istiyorum, milletvekili olduğum ilden. İşte, Tokat'ın Reşadiye beldesi, o bölgeye gitmiş, insan çalışıyor yani çalışmış olduğu yer dağların arasında olan bir bölge. Oradaki hekim hastanede çalışırken mesai saatlerinin dışında eğer bir muayenehane açmak istiyorsa biz, o muayenehane açma hakkının verilmesi gerekir diye düşünüyoruz. Şu an itibarıyla, tabii, hekim olup da hekimlerin öyle çok büyük para kazanmış olduklarını veyahut da işte, hekimlerin çok zengin olduğunu söyleyemezsiniz. Bir tane zengin hekim söylenmez ama yani zengin galericiler söyleyebilirsiniz, diğer birtakım meslek sahipleri, onları söyleyebilirsiniz ama enteresandır, her türlü, işte, sağlıktaki sorunların üzerine yıkıldığı hekim camiası yeri geldiği zaman çok ağır suçlamalarla karşı karşıya bıraktırılmakta ama haklı olduğu zaman, onlara özlük hakları verilmesi gerektiği zaman da bir kenara bırakılmaktadır. Bunların doğru olmadığını söylemek istiyoruz.

Bakınız, işte, Ankara'mızda veya Türkiye'nin her yerinde hekimlerin bazılarının, işte, buradaki hocalarımızın muayenehaneleri var ama bu muayenehanelerindeki yazmış oldukları reçete geçerli değil. Hâlbuki sosyal güvenlik kurumları olarak bunların yani neden biz... İşte, bu, vergisini veriyor, oradaki kayıt defteri, protokol defteri var, onlara işleniyor, her şey yapılıyor ama Sosyal Güvenlik Kurumu onların yazmış olduğu reçeteleri geçerli saymıyor, illa resmî devlet kurumundan olması şeklinde bir değerlendirme yapıyor. Bunun da doğru olmadığı kanaatindeyiz. Yani, eğer biz hekime veyahut da hocamıza bir muayenehane açma yetkisi vermişsek bu büyükşehirde, en azından onun yazmış olduğu reçete de bu yönlü olarak mutlaka geçerli olmalıdır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)