| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 09.12.2013 |
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimi belirtmek üzere Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısı hakkındaki görüşlerime geçmeden önce, CHP Milletvekili Sayın Mustafa Balbay'ın tahliyesini memnuniyetle karşıladığımızı belirtmek istiyorum. Bu temelde, bir an önce, yıllardır siyasi tutsak muamelesi yapılan Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Hatip Dicle'nin, Van Milletvekilimiz Sayın Kemal Aktaş'ın, Urfa Milletvekilimiz Sayın İbrahim Ayhan'ın, Mardin Milletvekilimiz Sayın Gülser Yıldırım'ın ve Şırnak Milletvekilimiz Sayın Faysal Sarıyıldız ve Selma Irmak'ın da bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, şunun altını çizmek gerekir ki, Türkiye'de sağlık hizmeti sisteminde bir dizi sorun bulunuyor. Sosyal devletlerde sağlık hizmetini hizmet yönelimli değerlendirmek gerekirken aksine, Türkiye'deki sağlık sistemi hem hizmet vermek hem de kâr sağlamak biçiminde problemli bir hedefi takip ediyor. Kâr yönetimi, önleyici tıbba yeterince vurgu yapılamaması, sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan eşitsizlikler ve tıbbi hizmetlerin yüksek maliyetleri gibi bir dizi sorun can yakmaya devam etmektedir.
Söz konusu yasa teklifine gelince, az önce bahsettiğimiz konuların hiçbirine çözüm getirmemekle birlikte, aksine, mevcut sorunlar yumağını daha da büyütecek niteliktedir. Şöyle ki: Sağlık meselesinin bu ülkede yaşayan tüm fertleri yakından ilgilendirdiğini sanırım hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, yasa tekliflerimizde geçen her bir cümleyi gerçek, canlı yaşamlarda bir tekabüliyetinin olduğunu hissederek hazırlamaya özen göstermeliyiz. Bu yasa değişikliği teklifinde, özel sağlık hizmetleri sunan elit bir grubun çıkarları gözetilmekte, halkın her kesiminin eşit biçimde sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırmaya yönelik bir düzenlemeye yer verilmemektedir. Dolayısıyla, nitelikli sağlık hizmetlerinin parasız alınabilmesi önündeki engellerin kaldırılmasına dönük bir uygulamadan bahsedilmemektedir. Devletin kişisel verileri korumak için çaba sarf etmesi gerekirken hastalara ait kişisel bilgilerin üçüncü şahıs veya kurumların denetimine verilmesi, insan haklarına aykırı bir uygulama niteliğindedir.
Kanun tasarısı medya kanalıyla kamuoyuna yansıtılırken çarpıtılmakta, elitist sağlık uygulamalarının önü kesiliyormuş gibi gösterilmekte ancak tasarıyı incelediğimizde bunun böyle olmadığını görmekteyiz; gerek sağlık hizmetlerinden faydalanacak halk açısından, gerekse hizmeti sunacak sağlık personeli ve kurumları açısından adaletsiz uygulamalardan kaynaklı problemleri artıracaktır. Sağlık çalışanlarının belli bir oranına imtiyazlı izinlerle özelde çalışma imkânları yaratılırken genelin çıkarları göz ardı edilmekte, adam kayırmacılığın önü daha da açılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, kâr amaçlı sistemlerin dışında halkın genel sağlığını önceleyen, çalışanları nitelikli hizmet vermeleri konusunda teşvik eden ve ülke kaynaklarını doğru ve üretken biçimde kullanan bir sağlık sistemi mümkündür diyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmet, akademisyenlerin, meslek kuruluşlarının, uzmanların, uluslararası sağlık kuruluşlarının sağlıkta torba yasa tasarısına ilişkin tüm uyarılarına kulaklarını tıkayarak bir kez daha bildiğini okumaktadır.
Tasarı incelendiği zaman, bugün sağlık sisteminin içinde bulunduğu devasa sorunları çözmek yerine daha da derinleştirecek uygulamalara neden olacağı aşikârdır.
Tasarının, sermayenin doymak bilmez çıkarlarına hizmet için evrensel hekimlik ilkelerinin ve evrensel hukuk ilkelerinin çiğnendiği bir metinden ibaret olduğu ortadadır. Toplum yararına kamusal sağlık hizmetinin iyileştirilmesine, tıp fakültelerinin eğitim ve öğretim sorunlarının çözümüne, sağlık çalışanlarına insancıl çalışma koşulları ve ücret sistemi getirilmesine yönelik düzenlemeler tasarının kapsamına girememektedir. Özel ve kamu iş yerlerinin çıkarları için hekimlerin üzerinden çifte sömürü yöntemleri geliştirilmektedir. Yıllardır "Hekimlerin elini vatandaşın cebinden çıkaracağız." diye topluma açıklamalarda bulunanların vatandaşın cebine de, hekimlerin emeğine de bütünüyle el koymayı amaçladıkları bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır.
Tasarı genelde sermayenin, özelde sağlık sermayesinin çıkarlarına göre biçimlendirilmiştir. Tasarıda az sayıdaki olumlu düzenleme, hukuksuz ve haksız düzenlemelerin üstünü örtmeye, verilecek ağır zararı gidermeye yetmemektedir. Düzenlemelerle sağlık hizmeti daha da ticarileştirilmekte, hekimlerin mesleğini bağımsız bir biçimde yerine getirilmesi suç hâline getirilmektedir.
Tasarı ruhsata aykırı ilaç imal edilip halk sağlığının tehdit edilmesine sadece para cezası öngörülmektedir, hekimlere yönelik baskıyı iyice artırılmaktadır. Hekimlerin kendi adlarına bağımsız çalışabilme hakları gasbediliyor, herhangi bir yerde çalışan hekimlerin mesai bitiminde muayenehane açmaları, poliklinikte ve tıp merkezinde çalışmaları yasaklanıyor.
Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan hekimler ile aile hekimlerinin mesai saatleri dışında aylık otuz saati geçmemek üzere iş yeri hekimliği yapması düzenleniyor. Hekimlerin kendi adına bağımsız olarak ya da hekim meslektaşının açtığı iş yerinde çalışması yasaklanırken işverenlerin işçisi olmasında mahzur görülmüyor. İş yeri hekimliğine mesai sonrası ayda en fazla otuz saat sınırı getirilirken, hekimlerin kamu işverenleri tarafından haftada seksen saat çalıştırılmasına sınır getirilmesi talepleri reddediliyor.
İş yeri hekimliğinin özel bilgi gerektiren bir disiplin olduğu gerçeği yok sayılıp çok tehlikeli, tehlikeli iş yerleri dışında bu alanda iş yeri hekimliği eğitimi şartı kaldırılıyor.
Aile hekimliği ve aile sağlığı elemanlarına ayda en az on altı saat nöbet tutma zorunluluğu getiriliyor.
Fakültede devamlı statüde çalışan öğretim üyesi sayısının yüzde 5'ine kadar sözleşmeli profesör ve doçent istihdamı düzenleniyor. Bunlara döner sermayeden saat ücreti verilmesi, seçme seçilme dâhil pek çok akademik hakkın tanınmaması teklif ediliyor. Öğretim elemanlarının mesai saati bitiminde serbest meslek icrası yasaklanıyor. Sağlık Bakanlığı ile iş birliği sözleşmesi imzalayıp tıp fakültelerinde ise öğretim üyelerinin çalışmasına üniversite yönetim kurulları değil Bakanlar Kurulu karar vermeye yetkili kılınıyor. 2547 sayılı YÖK Yasası'nın döner sermayeye ilişkin hükümleri içinde bulunan öğretim üyeleri için vatandaştan ilave ücret alınmayacağına ilişkin hüküm kaldırılıyor.
Değerli milletvekilleri, bugün, hekimlerin talebi oldukça açık ve nettir. Hekimler, tıp ve tıpta uzmanlık eğitiminin içinde bulunduğu sorunlara çözüm getiren düzenlemelerin yapılmasını, hekimlik değerleriyle çelişen mevzuatın düzeltilmesini, hekimliğin toplum yararına olduğu sürece hiçbir koşulda suç sayılmamasını, çifte sömürüye ve bağımsız çalışma hakkına yönelik müdahalelere son verilmesini, sağlıkta şiddetin önlenmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını, "jet profesör" olarak bilinen kişilere tanınan ayrıcalıklara son verilmesini, zorunlu hizmette bazı kişi ve gruplara yönelik muafiyet yerine bütünüyle kaldırılmasını, bu bölgelerde hekimlerin gönüllü çalışabilecekleri teşviklerin geliştirilmesini, nöbetler ve fazla çalıştırma uygulamalarının evrensel normlarda ele anılarak hekimlerin dinlenme hakkının gözetilmesini, kurum hekimleri ve emekli hekimler başta olmak üzere dezavantajlı hekim gruplarının mağduriyetlerinin giderilmesini, asistan hekimlerin içinde bulundukları zorlu koşulların düzeltilmesini acilen talep etmektedirler.
Konuşmama son verirken Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)