| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 10.12.2013 |
AK PARTİ GRUBU ADINA LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Başta Maliye Bakanımız olmak üzere bütçe hazırlık çalışmalarını yürüten tüm bakanlarımıza, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize, bakanlıklarımızın bürokratlarına teşekkürlerimi sunarak konuşmama başlamak istiyorum.
Öncelikle, Sayıştay denetimine yönelik bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, Sayıştay Kanunu'nun çıkarılmasından sonra, Sayıştay tarafından kamu idareleri nezdinde yapılan denetimlere ilişkin denetim raporları bu yıl ilk defa Meclise sunuldu. Sayıştay raporları bir kısım çevrelerce istismar edilmiş ve sanki, Hükûmet, Sayıştay'dan bilgi, belge kaçırıyor, denetim yapılmasını engelliyor, hesap vermekten kaçıyor gibi bir hava yaratılmış ve âdeta fiili bir iftira kampanyası başlatılmıştır. Hükûmetimize yönelik yapılan bu değerlendirmeleri ve saldırıları kabul etmek mümkün değildir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - 8 Aralıkta yönetmelik çıkarıyorsunuz, 8 Aralıkta.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - AK PARTİ hükûmetleri denetimi uluslararası standartlara kavuşturmuş, artık günümüzün ihtiyaçlarını karşılamayan, seksen yıllık Muhasebei Umumiye Kanunu'nu kaldırarak Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nu çıkarmış, yine, neredeyse yarım asırlık Sayıştay Kanunu'nu değiştirerek gerçek anlamda bir denetim sistemi kurmuştur. Askerî malların Sayıştay tarafından denetlenmesini sağlamış, tüm kamu kurum ve kaynaklarını Sayıştay denetimine dâhil etmiş, iç ve dış denetim sistemlerini oluşturmuştur.
Çağdaş norm ve standartlarda denetime yönelik bu kadar çok düzenleme yapan bir iktidara "Siz denetimden kaçıyorsunuz." demek sadece ve sadece abesle iştigal etmek demektir. Halkımız bizim ne yaptığımızı biliyor ama sizin de ne yaptığınızı biliyor ve görüyor. Denetimden kaçtığını söylediğiniz iktidar, kamuda muhasebe birliğini sağladı; cumhuriyet tarihinde ilk defa tahakkuk esaslı devletin bilançosunu çıkardı; uluslararası standartlarda bir mali istatistik sistemi kurdu; devletin toplu iğnesinden ambulansına kadar çeşitleri 1 milyonu bulan her türlü taşınırı kayıt altına alan bir sistem oluşturdu; mali saydamlık adına, sayıları 4.700'ü bulan mahallî idarelerin mali verilerini aylık olarak izleyebilen ve raporlayabilen bir sistem kurdu. Şimdi soruyorum size: Hesap vermekten kaçan ve korkan bir anlayış, böylesine her türlü denetime açık, uluslararası standartlarda muhasebe ve mali istatistik sistemi kurar mı?
Muhalefet tarafından dile getirilen diğer eleştirilere gelince, "Genel bütçeli kamu idarelerinin mali tabloları yoktur, kesin hesap kanunu görüşülemez." deniliyor.
Değerli arkadaşlar, kesin hesap kanunu tasarısı görüşmelerine esas olan rapor genel uygunluk bildirimidir, mali rapor değildir. Bu husus Anayasa'nın 164'üncü maddesinde düzenlenmiştir. Genel uygunluk bildiriminde yer alan değerlendirmelerin tamamı kesin hesap kanunu tasarısıyla ilgilidir. Mali rapora gelince, mali rapor, hesap verme sorumluluğu çerçevesinde kurumların yönetsel sorumluluklarıyla ilgilidir. Kurumların mali raporlarını kesin hesap kanunu tasarısıyla ilişkilendirmek mümkün değildir. Mali raporlar, bir anlamda, kurumlarımıza yol gösteren raporlardır. Yine, mali raporlar, mali tabloların doğruluğuna ve güvenilirliğine ilişkin Sayıştay görüşünü bildirir, tespit yapmaz. Tespit, ancak yargılamaya esas raporlarda söz konusudur, uygunluk denetimine yönelik raporlarda söz konusudur. Sadece ve sadece, mali raporlarda Sayıştay kanaatini ifade eder hukukilik denetimine ilişkin herhangi bir görüş söz konusu olamaz.
Genel bütçe kapsamındaki kuruluşların her birinin ayrı ayrı mali tabloları oluşturması istenmiştir. Bu teknik olarak mümkün olmadığı gibi, bu konuda yetkili olan Muhasebe Standartları Kurulunun kararı vardır. Bu karar çerçevesinde genel bütçe kapsamındaki kuruluşların bütün mizan ve bilançosu oluşturulmuştur.
Bir başka iddia şu: "Denetçilerin hazırlamış olduğu raporlar Meclise gönderilmemiştir. Raporlar, denetim raporu niteliğinde değildir." iddiası.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - 8 Aralık Pazar, Resmî Gazete...
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Denetçilerin hazırlamış olduğu taslak raporlar yasa gereği Meclise gönderilemez. Denetçi raporu sadece denetçinin kanaatini içerir, Sayıştay görüşünü içermez. Dolayasıyla, denetçi raporu Sayıştay raporu değildir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayıştayın görüşünü doktorlar yazıyor galiba, denetçiler değil!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Taslak rapor Sayıştayın ilgili dairelerinden ve Rapor Değerlendirme Kurulundan geçtikten sonra Sayıştay raporuna dönüşür. Türkiye Büyük Millet Meclisi dâhil hiç kimsenin Sayıştay raporlarının nasıl ve ne şekilde olacağına dair müdahalesi söz konusu olamaz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Kanun çıkardınız ya!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Elbette kanun çıkarırsa olur.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ee, kanunla müdahale ettiniz.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Yasa gayet açık, Sayıştay bağımsızdır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Bağımsız... 8 Aralık Pazar günü yönetmelik çıkarıyor Sayın Başkan.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Sayıştay ve denetçileri denetim faaliyetini bağımsız ve tarafsız olarak yürütür.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - 8 Aralık Pazar...
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Özellikle size söylüyorum. "Sayıştaya denetim görevinin planlanması, programlanması ve yürütülmesinde talimat verilemez." 6085 sayılı Kanun'un 35'inci maddesi.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Talimat vermediniz de...
BAŞKAN - Evet, lütfen arkadaşlar...
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Bir başka iddia...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, ortada Sayıştay raporu yok. Bu, sizin de sorumluluğunuz.
BAŞKAN - Lütfen, daha sonra siz konuşacaksınız.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - "Mali raporda kamu zararıyla ilgili hususlar yer almamaktadır. Meclise kamu zararına yönelik bilgiler gelmelidir." deniliyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Bağımsız kurum 8 Aralık Pazar günü yönetmelik çıkarıyor!
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu... Sayın Aslanoğlu...
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Kamu zararına yönelik yargılamaya esas raporların yasa gereği Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmesi söz konusu olamaz.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Sayıştay raporları nerede, Sayıştay raporları?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Meclis, yargılama makamı değildir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Meclis, denetleme makamıdır.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Evet, denetleme makamıdır ancak yargılama makamı değildir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Rapor olmadan denetlenemez ama Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arkadaşlar, değerli arkadaşlar; ikili konuşma yapmayalım. Bakınız, biraz sonra gruplarımız konuşacak zaten. Eksik varsa, yanlış varsa söylersiniz.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Neresi denetliyor Başkan?
BAŞKAN - Lütfen...
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Herhangi bir kamu zararı söz konusu ise o yöneticiyi Sayıştayın ilgili daireleri yargılayacaktır, Türkiye Büyük Millet Meclisi yargılamayacaktır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ama TBMM adına yargılayacaktır.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Suç teşkil eden bir husus var ise, yasa gereği suç teşkil eden bir husus var ise, yasa gereği Sayıştay Başkanlığı ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunacaktır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Aynı zamanda, Meclise bildirecektir.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidara geldiği günden bugüne kadar sürekli olarak oylarını arttıran ve her geçen gün halkın daha fazla teveccühünü kazanan bir Hükûmetin bütçesini görüşüyoruz. Çok partili sisteme geçtiğimiz günden bugüne kadar, bu kadar uzun süreli ve istikrarlı bir hükûmet gelmedi. Türkiye'de 1965 ile 2002 tarihleri arasında otuz yedi yılı aşkın süre içinde toplam 28 hükûmet göreve gelmiş, bunların ortalama ömürleri on altı ay ile sınırlı kalmıştır yani bir yıl dört ay. Halkımız hiçbir zaman geçmişini unutmadı ve hatırlamaya da devam edecektir. Ortalama bir buçuk yıl bile iktidarda kalamayan hükûmetlerin ülkemizi ne hâle getirdiklerini halkımız yaşayarak görmüştür. AK PARTİ hükûmetleri her seçimde ülkemizin güven ve istikrarını daha da sağlamlaştırarak daha da güçlü bir şekilde iktidara geldi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sana siyaset konuşmak yakışmıyor, rakam konuş, rakam.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Elvan, onu başkaları söyler, sen girme o konuya.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sen o konulara girme. Sayın Elvan, o konulara girme.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bak, gıcık tuttu, gıcık tuttu, haksızlık yapıyorsun Sayın Elvan!
BAŞKAN - Arkadaşlar lütfen...
MUSA ÇAM (İzmir) - Gıcık tuttu!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Burada hepimiz, iktidarıyla, muhalefetiyle bu başarılı süreci samimi olarak analiz etmeliyiz. Halkımızın yüksek teveccühü neden hâlâ sürüyor, bu kadar güven ve istikrar nasıl oluştu, dünyada kriz yaşanırken Türkiye'de neden yaşanmıyor? Öncelikle belirtmeliyim ki AK PARTİ hükûmetleri millete rağmen siyaset anlayışı değil, millet için siyaset anlayışını hayata geçirmiştir. Ülkemizin asırlık, kronikleşmiş ne kadar sorunu varsa cesaretle, kararlılıkla bu sorunların üzerine gitmiş ve devrim niteliğinde reformlar gerçekleştirmiştir. Gerek ulusal gerek küresel ölçekteki siyasi ve sosyoekonomik değişimleri yakından izleyerek değişimin öncülüğünü yapmıştır. Cuntayı, vesayeti ve belirli bir zümreyi teşkil eden politik anlayışı Türk siyasetinden menetmiştir. Hizmette doygunluğu, başarıda rehaveti yok saymıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkımızın demokratik kazanımları ülkemizin istikrar ve güvenini pekiştirmede en önemli etken olmuştur. Bütün toplumsal kesimler vesayet rejiminin kendilerine dayattığı zorbalıklardan kurtulma imkânını AK PARTİ iktidarlarıyla bulmuşlardır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Vesayet, vesayet; yorulduk bu işlerden ya! Bütçeden konuşalım.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Bütçeden bahset ya, bırak bunları.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Toplum ve siyaset normalleşip demokratikleşirken demokrasiden uzaklaşıldığını söyleyenler maalesef vesayet rejiminin bakiyeleri olarak kalmışlardır. AK PARTİ döneminde vesayet sona erdirilmiş, halk demokratik siyasetin en önemli aktörü hâline gelmiştir. Bunun mimarı da AK PARTİ ve onun hizmet gemisinin usta kaptanıdır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - MGK kararında gördük.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin güven ve istikrarını pekiştiren ikinci önemli husus, halkımızın ekonomik kazanımlarıdır. AK PARTİ dönemlerinde bütçeler faiz bütçesi, rant bütçesi olmaktan çıkarılmış, asli fonksiyonuna yani hükûmetlerin politika aracı olarak kullandığı bir kalkınma bütçesine dönüştürülmüştür.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Bravo sayın bakanım, bravo!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Son on bir yılda iki yıl hariç bütçe hedeflerimizi tutturduk.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Bravo sayın bakanım!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Hatta çoğu zaman bütçe hedeflerimizi aştık. Oysa bizden önceki on yılda tam yedi yıl bütçe hedefi tutturulamamıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Haklısın sayın bakanım!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Bütçeler beklenenin çok üzerinde açık vermiş, yönetilebilir olmaktan çıkmıştır. Hatta bazı yıllarda, toplanan vergiler sadece faizleri bile ödemeye yetmiyordu, temel kamu hizmetleri borç almak suretiyle karşılanmaya çalışılıyordu. Bütçeler, milletimizin ve gelecek nesillerin sırtında ağır yükler oluşturuyordu ancak AK PARTİ hükûmetleri döneminde, yani ak yıllarda, biz, bütçeyi milletimizin sırtındaki bir yük olmaktan çıkarıp milletimize hizmet eder hâle getirdik. 1990'lı yıllar ile 2000'li yılların başları ülkemiz için kayıp yıllar, AK PARTİ dönemleri ise ak yıllar olarak tarihte yerini bulacaktır.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Talaş getireyim mi biraz?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Dünyada hiçbir kriz yaşanmazken Türkiye'nin krizlerle boğuştuğu kayıp yıllar ile dünyada kriz yaşanırken Türkiye'de hiçbir krizin yaşanmadığı ak yılları karşılaştırmak istiyorum. Evet, kişi başına gelir, kayıp yıllar ile ak yıllar arasındaki farkı görüyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Bravo sayın bakan!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Kayıp yıllarda kişi başı gelirde hemen hemen hiçbir artış söz konusu değilken, ki 1,3'lük bir artış söz konusu son on yılda...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Reel rakamları versek, döviz kuru ve enflasyondan arındırsak da kandırmasak.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Ama AK PARTİ iktidarları döneminde, yani ak yıllarda 3 katından fazla bir artış sağlanmıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Enflasyon var mı, enflasyon orada? Enflasyondan arındırılmış mı onlar?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Bugün bizim kişi başına gelirimiz aşağı yukarı 11 bin dolara ulaşmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sen de biliyorsun ki bu anlamlı değil, doğru değil ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Bravo sayın bakanım, bravo sayın bakan!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Evet, enflasyon, yine kayıp yıllar ile ak yıllar arasındaki farkı görüyorsunuz. Enflasyon, kayıp yıllarda rantçılara ve hortumculara çalışırken ak yıllarda enflasyon son yarım asrın en düşük seviyesine ulaşmıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Bravo sayın bakan!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bunu bize gösterme, bizim suçumuz değil ki. İktidar kimse ona göster. Hatta Refah Partisinin içinde siz de iktidardınız, onu söyleyin. Biz mi iktidardık?
BAŞKAN - Sayın Elvan, bir dakika.
Değerli arkadaşlar, şimdi siz söz atıyorsunuz. Biraz sonra partilerimiz adına başkaları konuşma yapacak, o zaman da bu taraf söz atarsa iş karışır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Hayır efendim, sevdiğimizden söylüyoruz.
BAŞKAN - Evet, temennini söylüyorsun, biliyorum Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sevdiğimizden "sayın bakanım" diyorum ona.
BAŞKAN - Evet, lütfen, rica edeceğim. Lütfen...
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Kaynaklar, değerli arkadaşlar...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkanım, efendim, sizi eleştiriyor.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Cemil Bey, siz de o dönem iktidardaydınız, onun için üzülüyoruz.
BAŞKAN - Sayın Erdoğdu, olmaz. Yani siz oraya herhâlde ikili konuşmak için oturmadınız. Rica edeceğim...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hayır efendim, sizi eleştiriyor da sizi savunuyoruz. Siz Anavatan Partisindeydiniz ya.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Sayın Başkanım, zamanım geçiyor yalnız. Lütfen ilave eder misiniz.
BAŞKAN - Evet, zamanın geçiyor, farkındayım.
Lütfen, rica edeceğim.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, evet, enflasyon rantçılara ve hortumculara çalışmış, ak yıllarda ise bizatihi kaynak, yani kaynaklarımız, bu kaynağın sahibi olan halkla buluşturulmuştur.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Bugünün rantçısı kim?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Yani rantçı kim?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Evet, ihracatta da benzer bir tablo.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İthalat...
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Kayıp yıllarda görüyor musunuz ihracat artışını arkadaşlar?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İthalatı da görmek istiyoruz.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - İthalat nerede?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Görüyor musunuz? İşte bizimle sizin aranızdaki fark.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İthalat nerede?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Şöyle bir çalışma yaptık.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Lütfi Bey, biz sizin dürüstlüğünüze inanıyoruz. İthalatı da görmek istiyoruz, cari açığı da.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Eğer biz 1990'lı yılların performansıyla devam etseydik bugün ihracatımız aşağı yukarı 50 milyar dolar olacaktı. Ama bizim ulaşmış olduğumuz rakam 150 milyar doları geçmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın bakan, ithalat nerede, ithalat?
BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Aslanoğlu... Yani bugünkü kotanı doldurdun, Yeteri kadar laf attın bence.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ama efendim, ihracatı söylüyor ithalatı söylemiyor, eksik bilgi.
BAŞKAN - Evet, Sayın Erdoğdu, rica edeceğim...
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Bu tablo da çok çarpıcı, bunu da görmelisiniz.
BAŞKAN - Bakınız, bundan sonraki konuşmalarda da başkaları laf atarsa, "Başkan, niye müdahale etmiyorsun?" demeyin. Yani yanlış bir yola girdiniz, yanlış bir çığır açıyorsunuz. Rica edeceğim. Lütfen...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Tamam Sayın Başkan.
BAŞKAN - Birbirinizi sevdiğinizi biliyorum ama usulü de fazla zorlamayın.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, doğrudan yabancı sermaye girişi...
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - İthalatı görmek istiyoruz. Makası görelim, makası...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Biraz talaş getireyim mi, talaş?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, doğrudan yabancı sermaye girişinde kayıp yılları görüyorsunuz, bir de ak yılları görüyorsunuz. Kayıp yıllarda neredeyse taban yapmış olan doğrudan yabancı sermaye yatırımları ak yıllarda ne kadar artmış, hep birlikte görüyoruz.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Gerçekten inanıyor musunuz buna?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Şunu ifade edeyim: Doğrudan yabancı sermaye girişiyle bir ülkenin istikrarı, güveni, hatta itibarı doğrudan ilişkilidir.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Nereden nereye!
İZZET ÇETİN (Ankara) - Borç... Borç...
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Eğer bir ülkenin güveni yoksa, itibarı yoksa, istikrar yoksa o ülkede, o ülkeye yabancı sermaye girişinden söz etmek mümkün değildir.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - İstikrar diye diye ithalat çoğaldı.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - İşte kayıp yıllardaki yabancı sermaye girişi. 1 milyar doları geçmemiştir yıllık ortalama olarak.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Seni gidi kopyacı seni!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Ama ak yıllarda yaklaşık 13 milyar dolara yaklaşmıştır yıllık ortalama. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - IMF'ye borcumuz var mı?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Seni gidi kopyacı! Nereden çaldın o rakamları?
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar... Lütfen...
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Evet, bir başka tablomuz: Faiz yükü. Bunu seveceksiniz siz. Bunu çok seveceksiniz. Evet, değerli arkadaşlar, 2012 yılında faiz için ödemiş olduğumuz para 48 milyar lira. Eğer biz 1990'lı yılların performansıyla hareket etmiş olsaydık tam 131 milyar lira faiz için para ödeyecektik. Yani sadece bir yıl için 80 milyar lira fazla para ödeyecektik.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Para kime gidiyordu, para?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Evet, biz bu tasarrufu sağladık, bu kaynağı halkın ihtiyacı, halkın hizmetine sunduk. Bizim diğer iktidarlardan farkımız bu efendim.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - O zaman, denetime izin verin, denetime; bakalım öyle mi oldu!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Son olarak, evet, bu tabloyu da seveceksiniz, bu tabloyu da seveceksiniz: İç borç stoku.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Mona Lisa'yı da seviyoruz da gerçek değil seninkiler!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Evet, iç borç stoku...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Dış borç stoku ne oldu?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Kayıp yıllarda, değerli arkadaşlar, iç borç stoku tam 418 kat artmıştır, 418 kat artmıştır; ak yıllarda ise sadece 1 katlık bir artış söz konusudur. İşte ak yıllarla kayıp yıllar arasındaki fark bu diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkımız AK PARTİ hükûmetleri olmasaydı 1990-2002 döneminde yaşadığı kayıp yılları yaşamaya devam edeceğini adı gibi biliyordu. Yine, halkımız AK PARTİ iktidarları olmasaydı tam 400 milyar liranın yatırım ve sosyal harcamalar yerine faize gideceğini, mutlu bir azınlığın çalışmadan servetine servet katacağını biliyordu.
MUSA ÇAM (İzmir) - Şu anda öyle zaten, şu anda öyle.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Halkımız, yine, AK PARTİ iktidarı olmasaydı kendi tankını, kendi insansız hava aracını, kendi savaş gemisini yapamayacağını biliyordu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkımızın demokratik ve ekonomik kazanımlarına ilave olarak sosyal alanda da çok önemli kazanımları olmuştur. AK PARTİ hükûmetlerinin en öncelikli alanlarından biri de sosyal devlet anlayışının tesisi olmuştur. 2002 yılında sosyal yardım ve hizmetler için 1,3 milyar lira ayrılmışken bugün yılda 20 milyar liranın üzerinde kaynak ayrılmaktadır. OECD verilerine göre Türkiye ak yıllarda gelir dağılımını en hızlı iyileştiren ilk beş ülkeden biridir arkadaşlar. 2002 yılında bin kişi içinde 303 kişi yoksul sayılırken 2011 yılında bu oran bin kişi içinde 28'e düşmüştür, 303 kişiden -bin kişi içerisinde- 28'e düşmüştür.
Kalıcı istihdamı sağlamada ve istihdam artışında Türkiye, Avrupa Birliği ve OECD ülkeleri arasında en başarılı ülke olmuştur. Son beş buçuk yılda 5,6 milyon ilave istihdam sağlanmıştır yani yılda ortalama 1 milyon kişi istihdam edilmiştir.
Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da bütçede en fazla pay eğitime ayrılmıştır. Kayıp yıllarda 130 bin öğretmen ataması gerçekleşirken ak yıllarda tam 408 bin öğretmen ataması gerçekleştirilmiştir.
Sağlık ve sosyal güvenlik alanında Türkiye tüm dünyaya örnek olan reformlar gerçekleştirmiştir. Dünya Bankası, OECD, Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar, sağlık ve sosyal güvenlikte sorun yaşayan ülkelere Türkiye'de yapılan reformları incelemelerini tavsiye etmektedir. Sadece, size vereceğim iki gösterge bile sağlıkta ne kadar büyük aşama kaydettiğimizi ortaya koymaktadır. Ak yıllarda yaşam süresi 71,8 yıldan 76 yıla yükselmiştir yani on yılda yaşam süresi 4,5 yıl artmıştır. Kayıp yıllarda bin bebekten 32'si ölürken bu rakam bugün 7'ye düşmüştür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu başarıların tamamını görmezden gelen kesimler, halkımızdan da umudunu kesmesiyle tek çare olarak AK PARTİ'yi ve Sayın Başbakanımızı "Nasıl ve ne şekilde itibarsız hâle getirebiliriz?" arayışı içerisine girmişlerdir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Onu ortağınız olan cemaate sorun, bize niye söylüyorsun?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - AK PARTİ'ye ve onun güçlü liderine karşı halkımızın teveccühünden rahatsız olanlara, ülkemizde demokrasiden uzaklaşıldığını söyleyen vesayet yanlılarına aşağıda belirteceğim hususları bir kez daha hatırlatmak isterim.
Demokratik yönetimlerde itibarın ölçüsü halkın teveccühüdür. Halkın teveccühü olmadan siyasetin demokratik meşruiyeti olamaz. Siyasi itibarı veren de, alan da halktır. Millî iradeyi hiçe sayıp halka vesayet etmeye alışmış olanlar, süngü iktidarı dışında bir iktidara sahip olamayanlar, tek parti ideolojisiyle demokratik siyaset yapılamayacağını artık anlamalıdırlar. Sayın Başbakanımıza karşı kin ve iftira ile yürütülen itibarsızlaştırma çalışmaları, demokrasi karşıtı güçlerin geçmiş dönemlerde başvurdukları kirli bir oyunun tekrarıdır. Nitekim, Adnan Menderes ve Demokrat Partiyle demokratik yollarla baş edemeyenler, onu, Doğu Anadolu'yu Sovyetler Birliği'ne satmakla suçladılar. Harbiyelileri kıyma makinesinde doğramakla itham ettiler. Mahreminden hayâsızca magazin ürettiler. Kendi aynalarında gördükleri çirkinlikleri, Menderes ve Demokrat Partiye isnat ettiler. Hiçbir işe yaramayınca da darbe yaptılar, demokrasiyi katlettiler, halkımıza büyük acılar yaşattılar, gün ortasında başbakan astılar.
Aynı şekilde, millete hizmette önemli başarılara ulaşan Turgut Özal'ı da etkisizleştirmek için kin ve nefretle saldırdılar ve kısmen de başardılar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bütçeyle ne alakası var bu anlattıklarınızın? Bütçeyle ne alakası var? Bakan olmaya yetmez bu anlattıklarınız Sayın Başkan, başka şeyler anlatın.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Turgut Özal'ın şaibeli ölümü sonrası ise 1994 ekonomik kriziyle halk soyulup yoksullaştırıldı. Faili meçhuller devlet politikası hâline dönüştürüldü. Bürokrasi hallaç pamuğu gibi atıldı. Akabinde, bin yıl sürme iddiasındaki karanlık 28 Şubat dönemi, karabasan gibi ülkemizin üzerine çöktü. Binlerce, on binlerce insanımız işinden, aşından oldu. Temel hak ve hürriyetler kısıtlandı. Öz vatanlarında ikinci sınıf vatandaş muamelesine tabi tutuldular. Şimdi de, milletin teveccühünden ümidini kesen bu vesayetçi zihniyet, Başbakanımıza karşı bir itibarsızlaştırma kampanyasını yürütmeye çalışıyor.
Darbeci zihniyetin kalıntıları ile halkımızın refahını artıracak projesi olmayanların, kendi hayat tarzlarını paylaşmadığı için nefretlerini kusup halka "bidon kafalı" diyenlerin, insanlık utancı ikna odalarını utanmadan savunanların, insan haklarını sempatizan hakları olarak algılayanların yürüttüğü bu kampanya, kalburla su taşımanın ötesinde bir tesire sahip değildir ve olamayacaktır.
Hakla ve halkla beraber yürüyenlerin tuttuğu meşaleyi vesayetçi zihniyet söndüremeyecektir. Temizlik işçisinden taksi şoförüne, ticaret erbabından sanayicisine, memurundan köylüsüne, gencinden yaşlısına kadar tüm toplumun kesimleri Recep Tayyip Erdoğan'ı sevdiler, Recep Tayyip Erdoğan da onları sevdi. Bu halk Turgut Özal'ı nasıl dindar, sivil ve demokrat olduğu için sevdiyse, Tayyip Erdoğan'ı da bu sıfatlarla beraber cesur, hakta sebat eden, zulme karşı direnen, "Kenarı Dicle'de bir kurt bir koyunu kapsa adli ilahi sorar onu Ömer'den." sorumluluğuyla halkına ve ülkesine hizmet eden, güçlü ama erişilebilir bir dünya lideri olarak sevmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkımıza tepeden bakan, halkla yabancılaşan, darbelerle halkımıza büyük acılar yaşatan bu vesayetçi zihniyetin, artık antidemokratik yollardan vazgeçerek halka hizmet yolunda bize rakip olmalarını bekliyoruz. Bizim rakiplere ihtiyacımız var. Bize rakip olsunlar ki kendimizi daha iyi ifade edelim ve hizmette çok daha yüksek bir hıza erişelim. Evet, müstakbel rakiplerimize "hodri meydan" derken sözlerimi...
MUSA ÇAM (İzmir) - "CHP iktidarı." diyeceksiniz, CHP iktidarını söyleyeceksiniz.
BAŞKAN - Siz devam edin.
MUSA ÇAM (İzmir) - Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında buluşacağız.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Hak edin, hak edin.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Müsaade edin efendim.
...bir beyit ile sonlandırmak istiyorum: "Ey rakibim, sen benim ifadem ve hızımsın Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın."
Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)