| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 10.12.2013 |
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 bütçesi üzerine usulen şahsım adına, ancak Halkların Demokratik Partisinin 2014 bütçesine ilişkin görüş ve önerilerini sunmak üzere karşınızda bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce, Sayın Başkan da buradayken... Biz yeni bir partiyiz. Tabii ki alışılagelmiş bir gelenek olarak ne zaman ki kendimize değdiğinde demokrasiyi o zaman daha çok hatırlarız. Şu an Halkların Demokratik Partisinin 4 milletvekili var ama oturacak yerimiz yok. Mümkünse, Sayın Başkandan, en azından, bu sol tarafta olan iki koltuğu almak isteriz, oturacak bir yer bulmak açısından. (BDP HDP sıralarından alkışlar) Çünkü Meclisin işleyişi açısından da -hani grubu olmasa da çünkü bu Meclis grubu olan partilere imtiyaz tanıyor- grubu olmayanların da sözünün olması açısından önemli diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, ben de, bütçe üzerindeki değerlendirmeye geçmeden önce, bugün İnsan Hakları Haftası'nın başlangıcı, 10 ve 17 Aralık. Ne yazık ki Türkiye'nin insan hakları konusundaki karnesi çok iyi sayılmaz. Arkadaşlarımız da, biraz önce kürsüye gelen arkadaşlarımız da ifade etti. Ben, sadece birkaç rakam vererek bu durumu, bu karneyi sizinle paylaşmak istiyorum.
Sadece 2013 yılında 7 faili meçhul vaka yaşanmıştır Türkiyede, 15 kişi polis kurşunuyla katledilmiştir, kara mayını sonucu 7 insanımız hayatını kaybetmiştir. 526 hasta tutuklu bulunmaktadır, bunların 154'ü acil ve şu an bırakılmayı bekliyor.
AKP iktidarı boyunca 384 faili meçhul cinayet yaşanmış, 13.536 kişi de işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır. Bunun dışında, Türkiye'de demokrasiden, emekten, özgürlükten bahseden herkes ne yazık ki "Terörle Mücadele Kanunu" denilen, toplumla mücadele yasasına dönüşen kanun nedeniyle gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. KCK basın davası, KCK avukatlar davası, KCK siyasetçiler davası bunun en temel göstergesidir.
Bugün Parlamentoda Cumhuriyet Halk Partisinin sayın milletvekili özgürlüğüne kavuştu. Kendisine "Geçmiş olsun." diyoruz ama bu, sorunları çözmez, BDP milletvekillerinin de derhâl bırakılıp buraya gelip yasama faaliyetine katılması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak, bu da sorunumuzu çözmeyecektir çünkü biraz önce de söylediğim gibi TMK mağduru binlerce insan vardır cezaevinde ve bu adaletsizlik bir an önce giderilmek durumundadır.
Değerli milletvekilleri, aralık ayının içerisindeyiz, aralık ayı -içerisinde sadece, bu sorunlar yok- aynı zamanda Roboski katliamının yıl dönümü ve Maraş katliamının yıl dönümüdür. Daha da geçmişe gidersek, Çerkezlerin Aralık 1922'de Gönen-Manyas'tan sürgün edilişinin yıl dönümüdür. Türkiye, kendi geçmişiyle yüzleşmek zorundadır. Kendi geçmişiyle yüzleşmeyen bir Türkiye'nin demokratikleşmesi ne yazık ki mümkün değildir.
Biraz önce burada ana muhalefet partisi lideri, Gezi'de Hakk'a yürüyen canlar için başsağlığı diledi, üzüldüğünü ifade etti ama Sayın Genel Başkandan şunu da beklerdik, iki gün önce Gever'de, 6 Aralıkta polis kurşunuyla infaz edilen 2 arkadaşımıza, Hakk'a yürüyen 2 arkadaşımıza da başsağlığı dilemesini beklerdik. İşte sorun bu, sevgili arkadaşlar, biz bu ülkede sevinçlerimizi paylaşamadığımız gibi üzüntülerimizi de paylaşamıyoruz, ayrıştırıyoruz. Bunu değiştirmediğimiz sürece Türkiye'de gerçek anlamda demokrasinin inşa edilmesi mümkün değil.
Halkların Demokratik Partisi olarak biz, Türkiye'nin tüm bu sorunlarını kendi sorunumuz olarak görüyoruz. Bu ülkede Ermenilerin, Arapların, Kürtlerin, Türklerin, Alevilerin, inançlıların, inançsızların tüm sorununu kendi sorunumuz olarak görüyor ve bu ülkenin mutlaka demokratikleşmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün burada 76 milyonu ilgilendiren bütçeyi görüşüyoruz ama bu bütçeye yönelik, özellikle hazırlanma tarzına ilişkin eleştirilerimiz var, bunu sizinle paylaşmak istiyorum:
İlki, hiç bu kürsüde dile getirilmeyen... Sadece Barış ve Demokrasi Partisi ve arkadaşlarımız dile getirdi. Bu bütçe erkek bütçesidir, kadın körüdür. Kadınlar, yani Türkiye toplumunun yarısını oluşturan kadınlar bu bütçede görülmemiştir, hiçbir parti de bunu dile getirmemiştir. Bu, bir sorundur sevgili arkadaşlar. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme, bugün bütün dünyada uygulanan, birçok ülkede uygulanan ve Türkiye'de de kadınların temel talebidir; birincisi bu.
İkincisi: Bu bütçe katılımcı değildir. Yani bu bütçe daha çok... Dikkat ederseniz, aslında milletvekilleri de katılmamıştır. Ne tartışıldığını bilmiyor; o yüzden de Parlamentoda grubu bulunan partilerin Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı tartışmalardan ibarettir. Oysa bunun dışında sevgili arkadaşlar, 76 milyonu direkt ilgilendiren ve aslında bir bütün olarak bu bütçenin yükünü taşıyan insanlar bunun dışında bırakılmıştır. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir, bunu da ilkesel olarak eleştiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu, AKP iktidarının daha çok, ideolojik olarak hazırladığı, masa başında, şeffaflıktan uzak, katılımcılıktan uzak, toplum mühendisliği yaptığı ve kendisini aslında önümüzdeki dönem seçimlere hazırlayan bir bütçenin ötesine gitmemektedir.
Halkların Demokratik Partisi olarak biz, Türkiye'de yoksulluğun, yoksunluğun ve emek sömürüsünün olmadığı, eşitliğin, özgürlüğün, adaletin ve barışın yaşam bulduğu, bütün sorunların serbestçe tartışıldığı, kimsenin inançsal ve etnik kimliğini gizlemek zorunda kalmadığı, kadın erkek eşitliğinin sağlandığı, homofobinin son bulduğu, tarım alanlarının, meraların, kıyıların, ormanların, yaşam alanlarının tarihî ve doğal kimliklerinin korunduğu, siyasal tarihiyle yüzleşmiş, Türkiye'de yaşayan halkların barış ve kardeşliğini esas alan, Orta Doğu ve dünya halklarıyla barışık, özgür ve demokratik bir Türkiye için mücadele ediyoruz. Bütçe meselesine de böyle bakıyoruz.
Eğer gerçekten bu bütçe, Türkiye halkları için bir farklılık yaratacaksa bu barış olmalıdır ama bakıyoruz bütçeye nasıl hazırlanmış? Bütçenin büyük kısmı vergilere dayanırken bu vergiler ise başta kadınlar olmak üzere, yoksullara, emekçilere yüklenmiştir. Sabahtan beri bu kürsüde vergilerin ne kadar önemli olduğu konuşuldu. Biz HDP olarak bu vergilerin vatandaştan ziyade, servet, kâr ve rant üzerinden alınması gerektiğini düşünüyoruz. Zaten bu yükün çoğunu yoksul, emekçi insanlar taşımaktadır. Dolayısıyla, vergileri de yoksul, emekçi insanların üzerine yıkmak çok antidemokratiktir ve bu, kabul edilebilir bir durum değildir.
Savaş yatırımı ve harcamalarına, örtülü ödeneğe, imtiyaz yaratan, doğayı ve suyu metalaştıran tüm harcama kalemlerine karşıyız. Bütçe harcamalarında hedeflenmesi gereken sağlık, eğitim, ulaşım, gıda, su, barınma ve sosyal hakların kamusal bir hizmet olarak yerel demokratik özerklik anlayışı içinde tüm toplumsal kesimlere koşulsuz, eşit ve bedelsiz olarak sunulması gerektiğini savunuyoruz. Bizim anlayışımıza göre bütçede, toplumun farklı kesimleri, ekolojik, ekonomik, kültürel ve coğrafi farklılıklarını gözeten ve yerel demokrasinin gereklerini yerine getirerek, eşitsizlikleri gideren bir paylaşım mekanizması içerisinde ele alınmalıdır. Aksi takdirde adaletsizliği, eşitsizliği derinleştirmektedir. Ama AKP'nin bütçesine baktığımızda neoliberal politikaları daha da sağlamlaştıran, bu perspektiften bakan, piyasanın ihtiyacına göre kendisini hazırlamış, yoksulun, emekçinin değil, aksine, daha çok, bir grubun ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş bir bütçeden bahsediyoruz. Bu, bugünkü değil, on iki yıllık iktidarı boyunca AKP bunu yaptı.
Diğer taraftan da arkadaşlar, bu bütçeyle özgürlükler kısıtlanmaya çalışılıyor. Bu, ciddi bir sorun. 2014 bütçesinde ilk başta göze çarpan en önemli eksiklik denetim mekanizmasıdır. Burada ifade edildi. İktidar bunu çok reddetti ama bu, bir gerçek. Sayıştay denetiminin devre dışı bırakılması, kamu denetimi ve şeffaflığına ilişkin eleştiri ve uyarıların göz ardı edilmesi, mali ve idari konularda topluma hesap vermeyi reddetmek anlamına gelmektedir. Topluma hesap vermeyi reddeden bir anlayışın meşruluğu yoktur sevgili arkadaşlar. Bakın, biz sadece burada bu bütçeyi nasıl harcayacağımızı konuşuyoruz. Oysa, bu bütçenin nasıl hazırlandığı, nasıl değerlendirildiği de önemlidir. Bu açıdan ciddi anlamda bundan sonraki süreçte bunun denetime açılması gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, tabii ki, on dakikada Halkların Demokratik Partisinin tüm görüşlerini burada anlatabilmem mümkün değil ama şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum: Bu bütçeyle birlikte, özellikle son dönemlerde işçilerin, emekçilerin başına bela olan esnek çalışma düzeninde en temel haklar, iş sağlığı ve iş güvenliği ciddi anlamda sıkıntı hâline gelmiş durumdadır. Bu konuda, gerçekten, Türkiye'de 1.145 işçi cinayeti 2013 yılında yaşanmıştır ve bu esnek çalışma modeli, bu bütçeyle meşrulaştırılıyor ve bu, aslında yeni ölümleri, yeni emek sömürüsünü de beraberinde getiriyor. Farkındasınızdır, şimdi, birçok firma, iflas etti diye, işçileri işten çıkartıyor, emeğinin hakkını vermiyor. Oysa bu bütçede Hey Tekstil işçileri, Feniş işçileri, Kazova işçilerinin emeğinin karşılığını verecek bir planlama çıkarılabilirdi. Onun yerine yeni mağdurlar yaratacak bir bütçe yaklaşımı var.
Yine, taşeronlaşma, bu konu da ciddi bir sorun. Bu Meclis bu taşeronlaşma meselesini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, süreniz bitti.
Ek bir dakika süre veriyorum. Lütfen görüşlerinizi tamamlayınız.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) - Sayın Başkan, diğer arkadaşlara verdiniz.
BAŞKAN - Uygulamalar hep öyle olmuş. Ben ona uymaya çalışıyorum.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) - Diğer arkadaşlarımıza beş dakika verdiniz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Genel başkanlara beş dakika daha verdiniz.
BAŞKAN - Ama onlar gruplar adına konuşma yaptı.
Hiç vakti harcamayın. Ben uygulama neyse onu mümkün olduğu kadar yapmaya çalışıyorum. Devam edin.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) - Pozitif ayrımcılık yapın.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - İki dakika Sayın Başkan.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) - Sevgili arkadaşlar, bu bütçe aynı zamanda kadınlara karşı oluşturulmuş bir bütçedir. AKP Hükûmeti, cumhuriyetin tek partili iktidarı sırasında CHP Genel Sekreteri Recep Peker'in konuşmasında vurguladığı "en az çocuk" meselesini miras almış ve bugün bunu politika olarak değerlendirmiştir. Dolayısıyla biz kadın bedeni üzerinden, kadınlar üzerinden bir baskı aracına dönüşen bu anlayışın reddedilmesi gerektiğini, kadın bakanlığının kurulması gerektiğini düşünüyoruz ama bunun yerine Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun kapatılacağı gibi tartışmalar var. Sayın Bakan umarım bu konuda bize cevap verir. Bunun gelişmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, sevgili arkadaşlar, bu ülkenin en temel sorunlarından birisi Kürt sorunu. Halkların Demokratik Partisi olarak biz barış meselesini kendi meselemiz olarak görüyoruz ve bu konuda kendimizi taraf olarak görüyoruz. Dolayısıyla, bu ülkede barışın, demokrasinin, özgürlüğün sağlanması, farklılıkları kabul etmekle ancak mümkün olacaktır. Bundan uzak bir yaklaşım bu ülkede sorunları çözmeyecektir. Biz yeni bir zihniyetle, yeni bir bakış açısıyla Türkiye'de cumhuriyeti yeniden kurmanın mümkün olduğunu düşünüyoruz. Tam da şimdi, cumhuriyeti yeniden kurmanın zamanıdır. Artık, doksan yıllık inkâr, imha ve asimilasyon politikası son bulmuştur. Yeni dönemde, gerçekten, barış mümkündür. Türkiye'nin farklı kimlik ve kültürleriyle bunu yapmak mümkündür ama bu Mecliste henüz bu zihniyet yoktur.
Dün üç parti, "Kürdistan" kelimesi nedeniyle BDP'nin muhalefet şerhini bu şeyden çıkarmıştır. Buradan soruyorum: Siz bu kelimeyi çıkarttığınızda, Kürt halkının gönlündeki "Kürdistan" kelimesini çıkartabilecek misiniz? Siz şimdi Türkiye'yi mi kurtardınız? Gerçekten, "Kürdistan" kelimesi çıkınca Türkiye'nin bütün sorunları çözüldü mü, yoksa barış için yeni duvarlar mı ördünüz? Bunu sadece iktidara değil, ana muhalefete ve muhalefete de soruyorum.
Değerli arkadaşlar, biz bir arada yaşamak zorundayız. Bir arada yaşamanın koşulu, birbirimize saygı duymak, birbirimizin dilini, kimliğini, kültürünü kabul etmektir. Hâlâ bu ülkede insanlar ana dilde eğitim istediği için, kendi dilini, kimliğini, kültürünü istediği için "terörist" ilan ediliyorsa burada bir sorun var demektir. Bu sorunu gidermek hepimizin sorumluluğu. Bizim bu sorumluluğu almaya hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)