| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 11.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bütçesi üzerinde CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bütçesini görüştüğümüz bu Meclis, ilk önce şunu söyleyeyim, Türkiye Cumhuriyeti'nin Meclisi. Ülkenin tümü işgal altında iken Ankara'nın göbeğinde, o işgal altındaki, ancak, onurunu, bağımsızlık idealini yitirmemiş insanların, halkların bir millet anlayışı içinde oluşturduğu ve bir taraftan Kurtuluş Savaşı'nı yürütürken diğer yandan yasalarını ve ilk sivil anayasasını yapmış bir Meclistir. Tarih o dönemi ve o dönemin Meclis üyelerini, İcra Vekilleri Heyetini, onun Başkanını bu özellikler ile yazdı ve kim ne derse desin, ne kadar aksini söylerse söylesin yazmaya da devam edecek. O nesiller ve onların çocukları, torunları olarak bizler çok gurur duyuyoruz ve ne kadar gurur duysak da az. Ama, bugün bütçesini görüştüğümüz Meclis de tarihe başka bir nedenle ve sıfatla geçti.
Demin, Sayın Canikli bazı teamüllerin yok edildiğinden söz etti. Doğru. Kusura bakmayın ama ne teamül bıraktınız ne yasa ne anayasa. Bir kere, bu ülkede herkes, ya da şöyle söyleyeyim, çoğunluk partisinin elit grubundan olmayan herkes ama herkes, işçiler, sendikasız işçiler, taşeronlar, memurlar, 4/B'liler, 4/C'liler, atanamayan öğretmenler, öğrenciler, sanatçılar, emekliler, tarımla uğraşan herkes iktidarın iki dudağı arasında, aynen bir kölelik düzeni içinde yaşarken, hiçbir şey yapmayan, parmağını bile kıpırdatmayan bir Meclis olarak tarihe geçti. Sadece o kadar mı? Bu ülkede insanlar, gazeteciler, Türk ordusunun şerefli subayları ve -bırakın hepsini- kendi milletvekili arkadaşlarını rehin alan ve tüm evrensel ilkelere, hukuk kurallarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin onlarca kararına karşın dört buçuk yıl ve aşkın tutukluluklarını, daha doğrusu esaretlerini devam ettiren, parmağını bile kıpırdatmayan bir Meclis.
Değerli arkadaşlar, şimdi, demin, AKP Grubunda da arkadaşlar "Gözümüzü kapatmadık ki, bakın, bireysel başvuruyu getirdik." dediler. Şimdi, hepimiz biliyoruz, söz konusu uzun tutukluluklar olunca arka arkaya dört tane sözde yargı paketi hazırladınız. Bunu, tümünü, hukuksuzlukları, uzun tutuklulukları önlemek için yaptığınızı söylediniz. Adalet Bakanı böyle söyledi ve hiçbir çözüm üretmedi dört yargı paketinde, üretemedi. Hadi Bakan çok becerikli değil, hadi Bakan beceriksiz, Adalet Bakanı; peki, halkın temsilcileri olarak sizler ne yaptınız? "Canım, ne yapardık?" Söz konusu olan MİT Müsteşarı olunca, hatırlıyorsunuz, hani, ABD gözetiminde Oslo'da "Reşadiye'de aşka geldiniz, bir daha gelmeyin." diyen, "Vizyonunuz yüzde 90-95 Başbakanla örtüşüyor." diyen, "Türk milleti tembeldir, akıllı insanı buldu mu sırtına çöker." diyen Hakan'ınızı kurtarmak olunca bir tek gecede yasa çıkartıp başlatılmış soruşturmayı, yargılamayı bile durdurmaktan çekinmeyen bir Meclis.
Bunları kimseyi kızdırmak için söylemiyorum, yaptığınızın farkına varın diye söylüyorum. Adalet Bakanından bunu beklemiyorum, Sayın Başbakandan da beklemiyorum, bence hiç kimse de beklemiyor, bizim grubumuz da beklemiyor ama sizler, bizler halkın temsilcileri olduğumuzu söylüyoruz. Burada bulunmamızın dayanağı hukuk ve Anayasa ve o hukuk ve Anayasa bizlere "Ne yapıyorsunuz? Kendinize gelin." diyor, "Evrensel hukuk, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bu kadar hoyratça görmezden gelinebilir miydi?" diyor. O kadar ki Haşim Kılıç'ın Anayasa Mahkemesi bile en sonunda, üstelik yalan yanlış bir gerekçeyle de olsa "Bu kadar hukuksuzluk, bu kadar kural tanımazlık olmaz." dedi, diyebildi. İşte böyle bir Meclisin bütçesini konuşuyoruz.
Değerli milletvekilleri, Fransa'da 2006 yılında bir yasa çıktı, eğitim sonrası ilk istihdam yasası. Lise ve üniversite öğrencileri karşı çıktılar, olaylar çıktı; 1968 Mayıs olaylarından sonra en büyük olaylar, 2006'da. Ve o ülkenin Parlamentosu, Meclisi hemen yasayı geri aldı, bir daha da çıkarmadı. Ve hiçbir politikacının, hiçbir devlet adamının aklına "Kilisede içki içtiler", "Bir bacımıza saldırdılar." demek gelmedi. Geldiyse de o toplumdan, kendi arkadaşlarından, üstlendiği devlet adamlığı rolünden utandı da söyleyemedi. Bizdeyse Gezi Parkı dediğimiz olaylar oldu. Hepimizin gözleri önünde 7 kişi yaşamını yitirdi, sivil kişilerle, resmî görevliler eliyle. Binlerce ton biber gazı, dayak yiyenler, gözünü, elini kaybedenler... Ve 1920'lerin Kurtuluş Savaşı'nı veren, bu, ilk anayasanı yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun Başkanı bütün bu hukuksuzlukları, bu cinayetleri açıkça görmezden geldi. (CHP sıralarından alkışlar) Bunları hepimiz yaşadık ve görmezden gelmeye devam ediyor. İşte bu Meclisin, bu Meclis Başkanlığının bütçesini konuşuyoruz.
Son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Sizlerden, bizlerden, Türkiye Büyük Millet Meclisinden hâlâ bir şeyler bekleyenler var, hâlâ umudunu kesmemiş olanlar var. Örneğin, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde çalışan Türkiye Büyük Millet Meclisi personeli. Her seferinde bize dile getiriyorlar, ben de Başkanlık Divanına defalarca getirdim. Meclis bünyesinde çalışan tüm sözleşmeli personelin, 4/C'li personelin ve taşeron görevlilerin özlük haklarının korunması ve yardımcı hizmet sıfatı ile genel idare hizmetlerinde çalışan ama aynı işi yapanlar arasındaki bariz ayrımcılığın, bariz haksızlıkların giderilmesi. Hiçbirini önleyemediniz, taşeronu önleyemediniz; bari sizlere hizmet veren buradaki bu görevlilerin arasındaki haksızlığı giderin de bir kapı olsun, buradan geçebilelim, bunları yapan bir Meclis olabilelim.
Bu gerekçelerle, bütçeye hem "hayır" oyu vereceğimizi söylüyorum hem de hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)