| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 11.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı Danıştay ve Yargıtay bütçeleri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, Anayasa'mızın 2'nci maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Anayasa'mızın başlangıç kısmında da hukuk devletinin kuvvetler ayrılığı ilkesine dayandığı ve yargı bağımsızlığının hukuk devletinin temel koşulu olduğu açıkça vurgulanmıştır. Bu bağlamda, adli ve idari yargının en üst mahkemeleri olarak Danıştaya ve Yargıtaya da hukuk devletinin, yurttaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olmak, ülkemizde adalete olan inancı sürekli kılmak görev ve sorumlulukları yüklenmiştir. Ancak, adalet duygusunun alabildiğince örselendiği ülkemizde, bugün, hukuk devletinden, bağımsız yargıdan söz edebilme olanağı bulunmadığı gibi, Danıştayın ve Yargıtayın da üzerlerine düşen sorumlulukları gereği gibi yerine getirdiklerini söyleyebilmek olanaklı değildir.
Ayrıca, Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi gibi yüksek mahkemelerin belini kırmak için, gerçekleştirilen 12 Eylül referandumundan sonra, siyasal iktidarca, adetâ, seçimle değil, atama suretiyle ve blok listeyle oluşturulan yeni HSYK döneminde yüksek yargı -vicdanıyla görev yapan istisnai yargıçlar dışında- tamamen yürütmenin ve yargı dışı diğer güç odaklarının tahakkümü altına girmiştir.
Değerli milletvekilleri, daha önce Yargıtayın ve Danıştayın üye sayısını yarıya indirerek, boşalan üyeliklere atama yapmayarak yüksek mahkemeleri tıkama anlayışında olan siyasal iktidar, HSYK'yı yapılandırdıktan sonra, yine hepimizin bildiği gibi, Danıştay ve Yargıtay değişiklikleriyle yüksek mahkemelerin üye sayısını artırarak bir anda Yargıtaya 160, Danıştaya 61 üye atamıştır. Bununla da kalınmayarak kadrolaşma ve siyasallaşma hedefleri doğrultusunda, Danıştay ve Yargıtayda yeni daireler oluşturulmuştur. Çoğunlukla, yargıçlık geçmişi son derece kısa olan, daha ilk derece yargılamaları için bile yeterli tecrübesi bulunmayan yüzlerce tetkik hâkimi ve savcı yüksek mahkemelere atanmıştır. Bu şekilde, yüksek mahkemelerde blok oy kullanan, "Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım." mantığıyla ve yargı dışı güç odaklarının siyasal direktifleriyle hareket eden sözde yargıçlar ordusu oluşmuştur. Yüksek yargıdaki liyakat ilkesi, yüksek yargının yıllarca yılda oluşturduğu birikimleri ve yüksek yargının saygın kadroları hallaç pamuğu gibi atılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bunların yanı sıra, bağımsız yargının, adil yargılamanın ve hukuki güvenlik ilkesinin temeli olan doğal yargıçlık ilkesi, AKP döneminde yapılan değişikliklerle sadece ilk derece mahkemelerinde değil, Danıştayda ve Yargıtayda da bertaraf edilmiştir. Danıştayda kamunun çıkarlarını koruyan, içtihat oluşmasına katkı sağlayan Danıştay Savcılığı müessesi sadece Danıştayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı davalara münhasır kılınmıştır. Yine, kendi içinde mesleki deneyim ve birikime dayalı seçim yarışlarına sahne olan yüksek mahkemelerde AKP iktidarıyla birlikte bütün bu kıstaslar terkedilerek bunların yerine tek bir kıstasa, işaret edilme kıstasına dayalı yeni bir dönem başlamıştır. Sayın Bülent Arınç'ın Danıştay Başkanı için söylediği "Yüce Rabbim verdikçe veriyor." sözüyle belleklerimize kazınan bu yeni dönemde, işaret edilen kişilerin Danıştay Başkanı, Yargıtay Birinci Başkanı, Cumhuriyet Başsavcısı, daire başkanı ve benzeri görevlere getirilmesi olağan yöntem hâline gelmiştir. Bu şekilde seçilen yüksek yargıçların vicdanlarına ve meslek ilkelerine göre değil, kendilerini işaret eden, oraya getiren iradeye göre hizmet etmelerinin en bariz, en çıplak örnekleri görülür olmuştur.
Ayrıca, bunlar da yetmemiştir. Yargıya birlikte hâkim olan, yargıyı birlikte dizayn eden güç odaklarının süreç içerisinde karşı karşıya gelmeleri -peşi sıra değişiklik düzenlemelerini gündeme getirerek- yüksek yargıyı âdeta bir yapboz tahtasına dönüştürmüştür.
Değerli milletvekilleri, bunun en bariz örneği, yarın Adalet Komisyonunda görüşülecek Danıştay değişikliğidir. Tiranlar arasındaki kavga ve Danıştaya hâkim olma mücadelesi, Danıştaya ek yeni 1 daire, 1 daire başkanı ve 31 üye kadrosunun ihdasını içeren bir kanun değişikliğini, tasarısını Adalet Komisyonu gündemine getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak: Asker sivil, öğrenci, kadın erkek, genç yaşlı binlerce yurttaşımızın uzun süreli ve haksız tutukluluklarla cezaevlerinde çürütüldüğü, Gezi olayları örneğinde gördüğümüz gibi polis devletinin en bariz şiddet içeren uygulamalarının görüldüğü ülkemiz, bugün maalesef, hukuk devleti anlayışından hızla uzaklaşmıştır. Balyoz davası örneğinde olduğu gibi, savunma hakkını ortadan kaldıran, tahrif edilmiş dijital verileri kararlarına dayanak oluşturan olağanüstü yargılama süreçlerini onayan Yargıtaya...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - ...görevi yürütmeyi hukuk devletinin sınırları içerisinde tutmak olan ancak bu misyonunu reddeden Danıştaya ve "Anayasa yargısı milletin iradesine fren yapma mercisi değildir." diyerek Anayasa'ya aykırı, ulusal çıkarlarımıza aykırı yasaları fütursuzca onayan, geçit veren Anayasa Mahkemesine bugün halkımızın güveni kalmamıştır. Halkımızın güveninin sağlanması, için siyasal iktidarın ve yargı üzerinde tahakküm oluşturan diğer güçlerin artık sonlanması gerekmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerimle, Danıştay ve Yargıtay bütçelerine hayır oyu vereceğimi ifade ederek yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)