GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:28
Tarih:11.12.2013

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nda Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Öncelikle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin egemenlik hakkını millet adına kullanan, bu yetkiyi kurucu hukuktan ve Anayasa'dan alan bir Meclistir. Türkiye, bir Millî Mücadele sonrasında, bedeli atalarımızın kanlarıyla ödenerek kurulan bir devlettir. Bu Millî Mücadele'yi başlatan ve başaran içerisinde bulunduğumuz, mensubu olduğumuz bu Meclistir. Bu Meclis, Birinci Dünya Savaşı sonrasında galip devletler tarafından Osmanlı Devleti'ne dayatılan Sevr Barış Anlaşması'nı kabul etmeyen, ülkemizin işgal edilmesine isyan eden, başkaldıran ve müstevlilere karşı geleceği milletin azim ve kararı olarak bir millî mücadele kapsamında Millî Mücadele'yi başlatan ve kazanan bir Meclistir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, devletimizi kuran iradenin tecelli ettiği bir -devlet kuran- Meclistir, Türkiye devletinin kurucu hukukunu tanzim eden bir Meclistir. Gerek Lozan Barış Antlaşması'yla uluslararası düzlemde gerekse 1924 Anayasası'yla kurucu iç hukuk olarak devletimizin kurucu hukukunu tanzim eden bir Meclistir. Kurulan devlet Osmanlı bakiyesi olması ve Orta Doğu coğrafyasında yaşamasına rağmen hiçbir komplekse kapılmadan, çağdaş medeniyet değerlerine, evrensel hukuk kurallarına sahip olarak, ona dayalı olarak kurulan ve muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmayı bir millî hedef olarak kabul eden, bir kurucu hukuk kurma cesareti gösteren bir Meclistir. Bu Meclisin bugün yaşatılıyor olmasını, açık olmasını milletimizin başarısı olarak görüyor ve çok değerli buluyorum ve mensubu olmaktan sizlerle birlikte gurur duyuyor, onur duyuyorum.

Burada birlikte milletimizden aldığımız yetkiyle bulunmaktayız. Değerli milletvekilleri, ancak "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." derken bu milletin adını koymak bir zorunluluktur. Öznesi olmayan cümlenin yükleminin hiçbir değeri olmayacağı gibi, adı olmayan bir milletin devletinin hiçbir etkinliği, hiçbir iddiası da olamaz. Bize göre, tüm farklılıklarımızla, birlikte kurduğumuz devletimizin kurucu hukukuna göre, Misakımillî hudutları içinde yaşayan halkın adı olarak ve bir millî kimlik olarak tanımlanan, uluslararası hukukta ve iç hukukta tanımlanan bu milletin adı Türk milletidir. Türk milleti, birilerinin iddia ettiği gibi bir ırkın, bir soyun, bir kanın adı olmaktan çok hukukumuza göre bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olanların adıdır, bu topraklarda yaşayan halkın adıdır. Her ne kadar bir Türk milleti varsa, bir Türk ırkı varsa ki biz buna inanıyoruz ama bizim kuruluş hukukumuzda ve bizim ortak paydamız olan Türk milleti bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin ortak adıdır. Bunun böyle kabul edilmesi ve sahiplenilmesi herkesin gelecek açısından, geleceği açısından çok gerekli, zorunlu bir mecburiyettir.

Bu noktada, Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel Başkanı 4 Mayıs 2005 tarihinde düzenlediği bir basın toplantısında tüm siyasi partilere bir davette bulundu, "Geliniz, alt kimlik, üst kimliğin tartışıldığı bir süreçte Türk milletinin tanımını yapalım." diye bir davette bulundu ve dedik ki biz, kendimize göre, Atatürk'ün tanımıyla bu topraklarda yaşayan halkın adı olarak Türk milletini kabul ediyoruz. Buradan asla bir kan bağı ve soy bağı kastetmiyoruz. Dolayısıyla, bu topraklarda yaşayan, bu toprakların ekmeğini yiyen, suyunu için herkesin bir sorumluluk olarak, atalara bir borç olarak bu milletin kimliğini sahiplenmesi ve bunun övüncünü duyması bana göre bir zorunluluktur.

Dünyanın küreselleştiği, kıtaların, ülkelerin bir araya, birtakım ortak değerler etrafında bir araya geldiği bir süreçte farklılıkların kimlikleştirilerek bu milletin ayrıştırılmaya çalışılmasını asla hak ve doğru bulmuyoruz. Bunun bu ülkeye ve bu ayrışmanın peşinde koşanlara hiçbir faydası olmayacaktır, başarılabilmesi de mümkün olmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi bize göre yasamanın yapıldığı, hukukun kurulduğu bir zemindir ve bize göre bu yasamanın doğru ve hızlı yapılması da esastır çünkü ülkenin ihtiyaçlarına, milletin ihtiyaçlarına gereken hukuku burada birlikte kuruyoruz. Yasamanın kalitesi, bağımsızlığı, hukuka uygunluğu ve toplumsal faydayı önceliklemesi de bize göre vazgeçilmez bir kural olmalıdır. Ayrıca, burada yaptığımız işin hukuka uygun olmakla birlikte, demokrasinin ruhuna uygun ve adalet duygusunu güçlendiren yani hukuki olmakla beraber meşru olmak önceliğini de göz ardı etmemek lazım. Yaptığınız iş şekil şartına uyabilir, Tüzük'e uyabilir ama demokrasiye uygun mudur, meşru mudur, kamu vicdanında adalet duygusunu geliştirmekte midir, bunu da sorgulamak gerekiyor. Bu konularda, AKP'nin çoğunlukta ve iktidarda bulunduğu bu dönemde büyük sorunlar yaşandığı ve her geçen gün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yürütmenin vesayetine girdiği gibi bir endişe duymaktayız.

Değerli milletvekilleri, hukuk kurmak görevi hepimizin ortak görevidir ama kurulan hukuka göre, yapılan yürütmenin denetlenmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde muhalefet partilerine ait bir sorumluluktur. Buna yeterince fırsat verildiğini söyleyebilmek mümkün değildir. İleri demokrasi iktidar eliyle değil, muhalefet eliyle gerçekleşir. Bunun için, iktidar partisinin kendisini yasamanın bir parçası olarak görmesini, yürütmenin sahibi olarak Meclise dayatmaktan vazgeçmesini çok önemsiyoruz, gerekli buluyoruz ve bu noktada, AKP Grubunun özellikle son dönemlerde artan asabiyetinin, artan dayatmasının demokrasimiz açısından çok ciddi bir tehdit ve tehlike teşkil edeceğini öngörüyoruz, düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, ilk günden uzlaşmalı, uzlaşmacı, hoşgörülü, diyaloğa açık, ülkemizin ve milletimizin sorunlarının çözümüne katkı veren bir muhalefet anlayışını ısrarla ilke olarak kabul ettik ve ısrarla takip ettik ama milletimizin birliği, kimliği, hukuku, ülkemizin bölünmez bütünlüğü konusunda buraya getirilen ve gelecek açısından büyük tehdit ve tehlikeler teşkil edeceğinden endişelendiğimiz konularda da aşılamayan, taviz vermez bir muhalefet anlayışını da burada sergiledik, bunu hepiniz bilmektesiniz.

Değerli milletvekilleri, Meclisimizin yönetiminde, başta Sayın Meclis Başkanı ve çalışanlar olmak üzere birçok konuda yoğun gayret içerisinde olduklarını biliyoruz. Özellikle Anayasa, İç Tüzük, milletvekillerinin özlük haklarıyla ilgili konularda yoğun bir gayret gösterildiğini beraber izledik ancak bu konularda yeterince mesafe alınamamış olmasının sorumluluğunu, demin arz ettiğim, iktidar grubunun, kendisini yasamanın bir parçası olarak değil iktidarın sahibi bir parti olarak Meclis Başkanının da bu konudaki aradığı uzlaşmayı zora sokan tavırlarında görüyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Milletvekili özlük yasasıyla ilgili mi?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Evet.

Maalesef, yine, Meclis Başkanının bütün gayretlerine rağmen maalesef bu tür sorunlarda, Meclis çalışanlarının sorunları da dâhil bu sorunlarda yeterince mesafe katedilememiştir.

Değerli milletvekilleri, mesela 4/C sorunu hâlâ devam etmektedir. Milletvekillerinin özlük hukukuyla ilgili kanun buradan hâlâ çıkartılamamıştır ama AKP on bir yıldır tek başına iktidardadır.

Değerli arkadaşlar, Sayıştay bütçesi üzerinde de gerçekten burada çok sert tartışmalar yaşanmaktadır. Bakınız, değerli arkadaşlar, özellikle iktidar partisi grubu mensubu arkadaşlarıma söylüyorum: Akıllı bir iktidar, hesabı günü gününe veren iktidardır. Hesabı geleceğe erteleyen, hesabı ahirete bırakan, hesabı birtakım tehditlerin cevabını vermeden Yüce Divana bırakan bir iktidar, kendi hesabına akıllı davranmıyor demektir.

Buraya gelirken inceledim, yaklaşık 487 sayfa muhalefet şerhi yazılmış. 3 siyasi partinin, muhalefetin 3 siyasi partisinin bu konuda muhalefet olarak yazdıklarının büyük kısmı Sayıştay raporlarına ayrıldı. Sayıştay raporu, hukukumuza göre, teamüllerimize göre bütçe görüşmelerinde, kesin hesap görüşmelerinde bir zorunluluktur çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi, kanun çıkartarak hükûmete, yürütmeye verdiği kaynakların nasıl kullanıldığını Sayıştay raporları üzerinden denetlemektedir. Ama ısrarla, çıkarttığınız kanunlarla hemen hemen her yıl Sayıştay Kanunu'nda bir değişiklik yapıyorsunuz. Duyduğumuza göre hazırlanan yeni torba yasada yine Sayıştay Yasası'yla, yine Devlet İhale Kanunu'yla ilgili değişikliler getiriyorsunuz. Devlet İhale Yasası'nda on bir yılda 32 defa değişiklik yapmışsınız arkadaşlar. Bir iktidar kamu kaynaklarının kullanımında bu kadar çok hukuk çıkartmak gereğini duyuyorsa doğal olarak insanın aklına gizlenen, saklanan, verilemeyen hesaplar gelir. Çok ağır iddialar ve ithamlar yapılmakta, bunlara cevap vermek mecburiyetindesiniz. Cevap vermediğiniz takdirde hesabı Yüce Divana, hesabı ahirete bırakmış olursunuz. Bunu da akıllıca bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

Sayıştay bütçesinde, tabii ki kurumun ve kurumda çalışanların birçok sorunu olduğunu da biliyoruz, aslında bunları da konuşmak gerekiyor ama Sayıştay raporlarının buraya getirilememiş olmasının, Sayıştayın kanundan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirememiş olmasının, maalesef, bu güzide kuruluşumuzu da birtakım töhmet altında bıraktığı kanaatindeyim. Bu sebeple bu iki kurumumuzun bütçesinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - ...hayırlı olmasını temenni ederken bu konuları dikkatinize sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)