GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:28
Tarih:11.12.2013

MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce vefatının seneidevriyesinde ömrünü Türk milliyetçiliği fikrine adamış, dava adamı Hüseyin Nihal Atsız Bey'i rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun. Bazı aklıevvellerce Türklüğün yok sayıldığı, inkâr edildiği şu günlerde Atsız Bey'i idrakine vararak tekrar okumanın, anlamanın önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın Başbakanlık, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ile Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, siyasi, ekonomik ve askerî ilişkilerin gelişmesiyle yıllar geçtikçe devletlerin ve ülkelerin güvenliğinin sağlanmasında istihbaratın ne kadar önemli olduğu tartışmasız bir şekilde kabul edilmeye başlanmıştır. Hele de bu ülke ateşten bir coğrafyayla çevrili bulunan, dış düşmanların ve onların içteki taşeronları tarafından sürekli tehdit altında olan Türkiye Cumhuriyeti devleti gibi bir devletse istihbarat çok daha önemli hâle gelmektedir. Bu, dün de böyleydi bugün de böyledir ve gelecekte de böyle olacaktır.

Geçmişinde şanlı kahramanlıkları barındıran MİT, büyük Türk milletine hizmet için var olduğu ifade edilen, görev ve yetkileri de bu amaçla belirlenmiş olan bir teşkilat olarak tanımlanmaktadır.

Görev ve yetkileri ise şöyle sıralanıyor: Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine ve anayasal düzenine ve millî gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan gelecek mevcut ve muhtemel tehditler hakkında bilgi toplamak, önlem almak ve gerekli durumlarda ilgili makamları uyarmak. Peki, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin devlet kurumlarına yönelik uyguladıkları siyasileştirme ve işlevsizleştirme operasyonundan kendine düşen payı alan Millî İstihbarat Teşkilatı bu çerçevede acaba ne gibi faaliyetlere girişmiştir?

Basına yansıdığı kadarıyla tekrar hatırlatmakta fayda var. Hatırlayalım ki, bu güzide kurumu, bu kahramanlar yatağını bu hâle düşürenlerin, Kuşçubaşı'nın, Süleyman Askerî'nin, Mehmet Akiflerin ve daha adını sayamadığımız kahramanların kemiklerini sızlatan bu kişileri milletimizin bilgisine sunalım.

Millî İstihbarat Teşkilatı bütçesi son yıllarda en fazla artan bütçelerden bir tanesidir. 2014 için 1 milyar 58 milyon 707 bin liralık bir ödenek ayrılması söz konusudur. Elbette istihbaratın bir ülkenin güvenliği için önemi göz önüne alındığında bu bütçe normal karşılanabilir ama Sayın Müsteşarın Teşkilatı götürdüğü yön ve düşürdüğü durum hatırlanınca insan "Bu paraya yazık mı oluyor?" diye düşünüyor.

Yüce Türk milletine hizmet için kurulan, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü için vazife görmesi icap eden MİT, ne yazık ki ülkemizde bölücülerle yapılan AKP pazarlıklarında görev ifa etmektedir. Oslo'da sergilenen rezilliklerin başaktörü bugün ne yazık ki MİT Müsteşarı olarak görev yapmaktadır. Süleyman Askerî gibi kahramanların kutsal makamını işgal eden bu zihniyet, bölücülerle kucaklaşmakta, PKK açılımında aktif rol almaktadır. Ne acıdır ki Teşkilata hükmeden güç, bölücülere karşı bu kadar hoşgörü, sevgi ve sempatiyle yaklaşırken Hükûmete de MHP'li iş adamını fişleyerek yardımcı olacak zamanı da bulabilmektedir.

Millî İstihbarat Teşkilatımız âdeta AKP'nin istihbarat örgütü, Sayın Müsteşar da âdeta Sayın Başbakanın istihbarat yaveri durumuna düşmüştür. Sayın Müsteşara yüce Türk milletine hizmet etmekle mesul Millî İstihbarat Teşkilatının Müsteşarı olduğunu hatırlatmakta fayda mülahaza ediyoruz. Bölücü teröristler tarafından "bizim" diye anılacak kadar samimi ilişkiler kurmuş olan bu zihniyetin, ülkemizin ve devletimizin geleceği açısından acilen ortadan kaldırılması elzemdir. AKP'nin baskıcı, özel hayata müdahale edici siyaseti devam ettikçe MİT'in de bütçesinin artmaya devam edeceği görülmektedir. Bizim temennimiz milletimizin hizmetinde kullanılması gereken bütçenin MİT'in teknik ve insani gücünün geliştirilmesi yönünde kullanılmasıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, ombudsmanlık, sürekli artan yönetimin bürokratik gücü ve onun olumsuz yansıması olan kötü yönetim karşısında yönetilenleri daha etkili yöntemlerle korumak üzere mevcut denetim mekanizmalarını ikame etme amacı gütmeksizin onları tamamlama görevini yerine getirmek üzere uygulamaya konulan bir kurumdur. Ombudsmanlığın en önemli özelliği yürütme organı karşısında bağımsız olmasıdır.

2013 yılı bütçesi kapsamında öngörülmüş olan toplam 15 milyon 575 bin TL'nin büyük kısmı personel giderleri ile mal ve hizmet alımına ayrılmıştır. 2014 yılında toplam 13 milyon 543 bin TL tahsisi öngörülen ödeneklerin dağılımında da mal ve hizmet alım giderlerinin büyük ağırlık taşıdığı görülmektedir.

29 Mart 2013 tarihi itibarıyla şikâyet başvuruları almaya başlamış olan kurumun, kötü yönetime ilişkin uyuşmazlıkları adil bir şekilde inceleyerek önerilerde bulunması beklenmektedir. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sadece AKP oylarıyla seçilen Kamu Başdenetçisi ve denetçileriyle bağımsız olarak ne kadar görev yapılabileceği aşikârdır. Tarafsızlık ve bağımsızlık anlamında doğuştan sakat olan kurumun yasakçı, baskıcı, eleştiriye tahammülü olmayan bir Başbakan ve onun Hükûmetine karşı vatandaşın haklarını ne kadar koruyabileceğini takdirlerinize bırakıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, AKP hükûmetlerinin son yıllarda uygulamaya koyduğu önce "demokratik açılım", arkasından "millî birlik ve kardeşlik" ve nihayetinde de "süreç" olarak isimlendirilen ve milletimize hazmettirilmeye çalışılan yıkım ve çöküş projesiyle, bin yıllık kardeşlik hukukumuz, uyguladığı temelsiz ve millî menfaat algısından uzak dış politika sonucunda da ülkemizin güvenliği büyük bir zaafa uğramıştır.

Güneydoğu Anadolu Bölgemizde PKK uzantıları tarafından oluşturulmuş olan "paralel devlet" olgusu artık AKP'li milletvekilleri tarafından dahi dile getirilmektedir. Eşkıya, şehirlerde sözde kolluk kuvvetleri oluşturmuş, yol kesmekte, kimlik kontrolleri yapmaktadır, "vergi" adı altında haraç toplamaktadır. Asker karakollara hapsolmuş, terörist dağda, şehirde elini kolunu sallaya sallaya dolaşmaktadır. Pazar günü itibarıyla Diyarbakır'da, bilindiği gibi, 2'si astsubay, 2'si uzman çavuş olmak üzere 4 askerimiz AKP iktidarının can dostu, pazarlık masasının diğer tarafında oturan PKK tarafından kaçırılmıştır. AKP yöneticileri uzun süredir yaptığı gibi "Çözüm sürecini baltalamak isteyenler." diyerek meseleyi geçiştirmiştir. AKP zihniyeti neredeyse bu konuda askerleri suçlayacaktır.

Ülkemizin toprak bütünlüğünün korunması ve siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel nitelikleriyle şekillenen temel kimliğinin muhafaza edilmesi millî güvenliğimizin temel unsurlarıyken, Türk kimliği tartışmaya açılmakla kalmamış, âdeta aşağılanan, hor görülen bir duruma düşürülmüştür. Başbakan, Türklük düşmanlarıyla kucaklaşmakta, büyük bir sevgiyle âdeta baba şefkatiyle hainlerin saçlarındaki konfetileri temizlemektedir. Cumhurbaşkanlığı da bu yarışa, teröristlere methiyeler düzen, milletimizin fertlerine "şerefsizler" diyecek kadar alçak bir sanatçıya ödül vererek katılmaktadır.

PERVİN BULDAN (Iğdır) - Ayıp ya, ayıp!

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) - Dış politikada durumumuz içler acısıdır, sınırlarımız delik deşik olmuştur. Suriye'de, burnumuzun dibinde PKK'nın uzantısı PYD tarafından devlet kurma çalışmaları son sürat devam etmekte, teröristler sınırlarımızdan geçip hudut şehirlerimizde bozgunculuk yapmaktadırlar. Hâl böyleyken, Millî Güvenlik Kurulunun bütçesinin üzerinde konuşma yapmak beyhude bir durumdur. Ne millîliği kalmış ne de milletin ve ülkenin güvenliğiyle bağı kalmış bir kurumun bütçesi bu millet üzerinde bir yüktür. 20 milyon 94 bin TL'lik bütçe ayrılması planlanan bu kurumun işini layıkıyla yapıp bu millete vazifesini yerine getirmesini umut ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, Başbakanlık için 2014 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'nda teklif edilen toplam ödenek tutarı geçen yıla göre yaklaşık yüzde 21'lik bir artışla 933 milyon 821 bin TL'ye çıkmıştır. Bu bütçenin üçte 1'inden fazlası mal ve hizmet alımları kalemi için ayrılmıştır. Kalan miktarın bir kısmının Atatürk Orman Çiftliği'nde Sayın Başbakanın "başkanlık" rüyası olarak başlattığı ve halk arasında "Ak Saray" diye anılan binanın yapımı için ayrıldığı anlaşılmaktadır. Memura, çiftçiye, işçiye ve emekliye zam konusunda son derece eli sıkı olan Hükûmetimiz padişahlık hayalleri kuran Sayın Başbakan için Ankara'da bir saray inşa etme noktasında oldukça cömert davranmaktadır.

Başbakanlığın uhdesinde bulunan örtülü ödenekle ilgili tartışmalar ise uzunca bir süredir devam etmektedir. Her yıl kat kat üstüne koyarak büyüyen bu ödenekle ne yapıldığı konusunda ciddi şüpheler mevcuttur. Bir bakan geçtiğimiz günlerde Suriyeli göçmenler için 2 milyar dolar harcandığını ifade etmiştir. Bu, anlaşıldığı kadarıyla resmî kayıtlarda olan harcama tutarıdır. Örtülü ödenekten Suriye'deki terörist gruplara aktarılan paralar, onlar için yapılan harcamalar ise tamamen muammadır. Muhtevasını bilmediğimiz bu paranın millet hayrına kullanılmadığını tespit etmemiz hâlinde hesabını soracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

Değerli milletvekilleri, Başbakan Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak ve "yeni" diye adını koyduğu parçalanmış, ufalanmış, marjinalleşmiş bir rejimi inşa etmek için çırpınmaktadır. Kürdistan'a duyduğu derin ve kahredici ilginin altında bu yatmaktadır. Başbakanın Kürdistan'a meşruluk kazandırmaya yönelik fiil, eylem, ima ve açıklamaları anayasal suçtur. Sayın Başbakan, "Türkiye Kürdistan'ı" nedir? Bunun sınırları nereye kadar uzanmakta, nereleri kapsamaktadır? Bu bağlamda Sayın Başbakan bir söz vermiş midir? Oslo'da Kürdistan konusunda bir mutabakat sağlanmış mıdır?

Başbakan, gerek Diyarbakır'da gerekse de sonraki günlerde onlarca defa "Kürdistan"a atıf yapmış, geçmişimizde "Kürdistan" izi sürmüş, ecdadımızı hain niyetlerine ortak etmeye kalkmış ve ilk Meclisin ruh ve mesajlarını bölücü tavrıyla karartmaya azmetmiştir. "Kürdistan" sözleri artık Türkiye Büyük Millet Meclisine kadar sirayet etmiş, bütçeyle ilgili sürece damga vurmuştur. "Türkiye Kürdistan'ı" demek Sevr'in dirilişi, kurtuluş mücadelesinin hükümsüz kalması ve cumhuriyetin katledilmesi demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) - TBMM bu ayıptan, bu zilletten kendini keşke bu ifadeler geçerken, komisyondayken kurtarmış olsaydı. Hiç kimse unutmamalı ki bu yolda son sözü aziz Türk milleti diyecektir ve sözünü de yaman diyecektir.

Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)