| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 11.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; burada bütçe görüşmelerini yapıyoruz. Özü itibarıyla, halktan toplanan vergilerin nasıl harcandığını ve nasıl harcanacağını konuşuyoruz. Ancak bu bütçe, halkın geçim sıkıntısını çözmüyor, halka dokunmuyor, halkın temsilcilerinin, sendikaların, esnaf odalarının görüşleri dahi sorulmuyor.
Uşak'ta dün bir olay oldu. Karayolları işçileri, taşeron işçileri iki aydır ücretlerini alamadıkları için direniş yaptılar. Ücretlerini alamamalarının gerekçeleri, müteahhit firmanın devletten ödeneğini alamaması, hak edişini alamaması olarak açıklandı. İşçiler direniş yapınca da işten atılmakla karşı karşıya kaldılar. Anlaşılıyor ki buradan da, bu bütçede taşeron işçilerin ücretlerine herhangi bir ödenek yok.
Yine Kamu Denetçiliği Kurumuna bazı emekliler başvurdular ve bu Kamu Denetçiliği Kurumu dedi ki: "Emekliler arasındaki eşitsizliklerin, farklılıkların ortadan kaldırılması gerekiyor." Bu konuda Bakanlığa ve Sosyal Güvenlik Kurumuna gerekli mevzuat değişikliklerinin yapılması için başvurulması konusunda bir tavsiye kararı aldı. Bu tavsiye kararına karşı Sosyal Güvenlik Kurumu bunu reddetti mevzuatımızda böyle bir düzenleme yoktur diye. Buradan da anlaşılıyor ki, emeklilere herhangi bir şekilde bu bütçeden ödenek yok.
Bu söz konusu bütçe ile ilgili biz baktığımız zaman gelen belgelere bir tek söz vardı orada bizim karşımıza çıkan, "Sayıştay raporunda, Merkezin 2012 yılına ilişkin yukarıda belirtilen mali rapor ve tablolarının tüm önemli yönleriyle doğru ve güvenilir bilgi içerdiği kanaatine varılmıştır." deniyordu. Bundan biz ne anlamalıyız, onu size soruyorum. Bu tablolar nedir, görmedik. Harcamalar nasıl ve ne şekilde yapılmıştır, bunu bilmiyoruz. Bu konularla ilgili hiçbir bilgi yok. Bu nedenle de kurumun bütçesi üzerine sadece "Ne olduğunu bilmiyoruz, bizlere bilgi verilmiyor. Bu kurumlar AKP'nin arka bahçesi olmuştur." diyerek halka şikâyet ediyor, ilk seçimde bunların hesabının sorulması gerektiğini belirtiyor ve takdiri halkımıza bırakıyoruz. Tüm bütçe kanununda olduğu gibi, bu, benim söz almış olduğum Atatürk Araştırma Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezinde de aynı şeyler söz konusu.
Atatürk'ün kuruculuğuna önderlik ettiği Türk Dil Kurumu 1932 yılında, Türk Tarih Kurumu ise 1931 yılında Türk dili ve tarih araştırmalarının bilim ve sanat insanları tarafından özgürce yapılması, uzmanların yetiştirilmesi, halkın katılımının sağlanması amacıyla bağımsız, dernek statüsünde kurumlar olarak kurulmuştur. Atatürk bu çalışmaların daha da geliştirilebilmesi için kendisine ait tüm mal varlığının gelirlerini bu kurumlara bırakmıştır. Bu kurumların asla bir devlet kuruluşu olarak şekillenmesini istememiştir. Ancak, 12 Eylülün faşist karşı devrimci generalleri 82 Anayasası'nın 134'üncü maddesine dayanarak 2876 sayılı Yasa'yı çıkarmışlar ve Türk Dil Kurumunu, Türk Tarih Kurumunu kapatmışlar, dernek üyeliklerini sona erdirmişler ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu şeklinde bir devlet dairesi kurmuşlardır. 1938 yılında Atatürk'ün vasiyetinde, İş Bankasındaki hisselerin gelirleri Türk Dil Kurumu ve Tarih Kurumuna bırakılmış olmasına rağmen, vasiyeti yok sayılmış, tüm gelirlerine el konulmuştur. Aynı ayıbı AKP devam ettirmiş, 11/10/2011 tarihinde Meclise dahi getirmeden 664 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle kurumu yeniden yapılandırmış, asıl olarak da tüm kadroları yeniden atamış ve Atatürk'ün miras bıraktığı gelirleriyle Atatürk karşıtı, yandaş bir kurum yaratmaya çalışmıştır. Kanun Hükmünde Kararname'de, Cumhurbaşkanının gözetiminde, Başbakanlığa bağlı Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak, yaymak ve yayınlar yapmak amacıyla Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezinin kurulduğu belirtilmektedir. Ancak, bu Hükûmet ne yapmıştır? Bu kuruma çoğunlukla Atatürk karşıtı insanları atamış, hatta atanan bir kişi o kadar tepki çekmiştir ki istifa etmek zorunda kalmıştır.
Türk Tarih Kurumu Başkanı konumunda olan Profesör Metin Hülagü, 28 Ekim 2013 tarihinde ulus devlet döneminin bittiğini, Andımız'ın kaldırılmasının yerinde olduğunu, "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesinin artık geçerli olmadığını açıkça ifade etmesine rağmen Kurum Başkanlığına devam etmektedir. AKP milletvekilleri bu düşüncelere katılmakta mıdırlar? Kendilerinin hâkimiyeti altında olan böylesi bir Kurumun, bu Başkanının düşüncelerine katılıyorlarsa onları Türk halkının takdirlerine bırakıyorum.
Kurumun amacı, Atatürkçü düşünceyi yaymak olarak ifade edilmişken, 2013 ve 2014'te Sayın Bülent Arınç'ın bütçe görüşmelerinde açıkladığı gibi Sultan Abdülaziz ve dönemi, Sultan II. Abdülhamit ve dönemi, son halife Abdülmecit Efendi, Sultan Vahdettin ve dönemi sempozyumları yapılmış ve yapılacağı açıklanmıştır. Ne kadar manidar değil mi? Atatürk'ün ortadan kaldırdığı saltanat dönemi, Atatürk'ün miras gelirlerinin harcandığı kurumlarla topluma yeniden kabul ettirilmeye çalışılmaktadır ama her ne kadar AKP iktidarı, bunları devlet dairesi hâline dönüştürmek ve amaçlarının dışında çalıştırmakla uğraşsa da Türk halkı yine Atatürkçü düşünceye sahip çıkmış, Atatürkçü Düşünce Derneği gibi, Dil Derneği gibi dernekleri oluşturmuş ve yine Atatürkçü düşüncenin yayılması konusunda her türlü çabayı sarf etmektedir.
Bu kanunda, Atatürk Uluslararası Barış Ödülü'nün verilmesiyle ilgili bir hüküm de bulunmaktadır ama her nedense 2001 yılından bu yana kimseye verilmemektedir. Önceki gün BDP Grubundaki konuşmacı ve bugün Taha Akyol, yazısında Nelson Mandela'nın 1992 yılında Atatürk Barış Ödülünü almadığını yani Atatürk'ün dünyada saygı uyandıran bir lider olmadığını ima etmişlerdir. Oysaki Güney Afrika Komünist Partisi tarafından yapılan resmî açıklamada, Mandela'nın ödülü almamasının nedeni Atatürk'e saygı duymaması değil, 12 Eylül faşizmine duyduğu tepki ve o dönemde Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal'ın, Başbakan iken, Afrika ülkelerindeki iç savaşlarda Türkiye'nin silah satışına aracılık etmesi olarak belirtilmiştir. Bu açık gerçeğe rağmen Atatürk'e saldırı her yönden devam etmektedir. Bu saldırıları yapan kişiler, Lloyd George'un, Atatürk'ün yüz yılda bir gelen dâhi olduğunu, yine 1981 yılını UNESCO'nun Atatürk Yılı ilan ettiğini unutmuş görünmektedirler.
AKP iktidarı, Atatürk'e bu saldırılarını artık açıktan yapmaktadır. Başbakan, hiç çekinmeden, Atatürk ve İsmet İnönü için "2 ayyaş" sözünü kullanmıştır. Vatandaşların Atatürk sevgisiyle arabalarına yapıştırdıkları Atatürk resimlerine ceza yazılmaktadır. Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı resmî İnternet sitelerinden Atatürk resimlerini çıkarmışlardır. Devlet nişanlarından Atatürk kabartmaları ve "TC" ibareleri çıkartılmıştır. Atatürk anıtlarına çiçek koyanlar cezalandırılmaktadır. Okullarda Atatürk rozeti takmak neredeyse disiplin suçu olmuştur.
Anayasa ve Millî Eğitim Temel Kanunu'ndaki açık hükümlere aykırı olarak Millî Eğitim Yönetmeliği değiştirilmiş, Atatürk ilkelerine ve devrimlerine bağlı öğrenci yetiştirme amacına son verilmiştir. Demokratikleşme paketiyle Andımız kaldırıldı. Anayasa'nın 174'üncü maddesiyle korunan Türk harf devrimi yok edilmek istenmekte; x, q ve w harfleriyle alfabeye ekleme yapılmak istenmektedir.
Evrensel kurallara uygun olarak ana dilin öğrenilmesi hâlen ülkemizde sağlanmışken, şimdi özel okullarda, ardından da -anlaşılıyor ki- kamuda ana dilde eğitim getirilerek Türkiye ayrıştırılmaya çalışılmaktadır.
Hâlen ülkemizde farklı dil ve lehçelerde yayın yasağı yoktur. Eğitim alanında lisansüstü eğitim yapılabilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Propaganda yasağı yoktur ama istenen çok açıkça söylenmekte, önce "Türkiye Kürdistanı" adı altında özerk bir bölge, ardından da birleşik Kürdistan olarak ayrışmak...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Süren bitti süren.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - ...ülkenin bölünmesi, doğunun açılması istenmektedir.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Kayıtlara geçmiyor, süren bitti.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Atatürk düşmanları, gericiler ve bölücüler bu saldırılara devam etmektedirler.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Onlar geç aklına geldi.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Ama, şunun bilinmesini istiyorum ki ben, Atatürk'ü bir kere kaybetmişizdir...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Süren bitti süren.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - ...Atatürk aramızdan ayrılmıştır ama binlerce Atatürk sizlere karşı mücadele edecektir, binlerce Atatürk sokaklarda, meydanlarda hâlen daha vardır.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Geç kaldın geç.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Sizlere rağmen bu ülke bölünmeyecektir. (CHP sıralarından alkışlar)