| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 11.12.2013 |
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben tabii ki vakıfların nasıl bir nitelikte olduğunu söylemek için kürsüye çıkmadım.
Şunları ifade etmek istiyorum: Her şeyden önce Vakıflar Genel Müdürlüğünün yurt dışında restorasyonu doğrudan doğruya yapabileceği bir yasaya ihtiyacı vardır ve bunun çıkarılması gerektiğini söylemek istiyorum çünkü TİKA aracılığıyla yapılan birçok restorasyonlarda büyük hatalar yapılmaktadır. Mesela, Üsküp'teki Mustafa Paşa Camii'nin şadırvanı tamamen yıkılmıştır ve yepyeni bir şadırvan yapılmıştır.
Yine, Bayburt'ta Dede Korkut Türbesi normal taş ile yapılmışken yine bir şekilde -Erzurum'dan kaynaklı olduğunu işittim- kesme taşlarla bir türbe hâline getirilmiş.
Yine, Prizren Sinan Paşa Camii'nin son cemaat yeri yani hakikaten yıllar sürmüş ve yıllarca bunların tamamlanması beklenmiş.
Yine, Bulgaristan'da Şumnu Şerif Halil Paşa Camii 2003'ten beri restorasyon bekliyor, hâlâ yapılacak sözleşmeler imzalanmış olmasına rağmen.
Yine, Filibe Sultan Murat Hüdavendigar Camii ki, Bursa Yıldırım Beyazıt Camii'ni bilirsiniz, onun içindeki havuzu bilirsiniz, bunun içinde de
aynı mimari tarzda havuz varken havuz da ortadan kaldırılmıştır tamamen yani mimari yapılar bozulmuştur. Bu türden restorasyonların yapılmasının önüne geçilmesi gerekir.
Onun dışında birkaç hususu daha dile getirmek istiyorum. Birçok gayrimüslim vakıfları tekrar onlara verilirken birtakım camilerin ve diğer vakıfların mülklerinin de o camilere ve eserlere verilmesi gerekir. Mesela, Ayasofya Vakfiyesi, Fatih Sultan Mehmet'e ait olan vakfiye bugün verilmemektedir, çalıştırılmamaktadır. Ki Ayasofya'nın tekrar ibadete açılması için 6 Kasımda bir kanun teklifi verdim, bu konuda Atatürk'e mal edilen kararnamenin de sahte olduğunu, orada bir numara çevrilmiş olduğunu da ortaya koydum. Dolayısıyla, geldiği zaman zaten kanunu görüşeceğiz ama vakfiyesi var olmasına rağmen verilmediğini özelikle belirtmek istiyorum.
Yine, Sirkeci'deki Yeni Cami'nin vakıfları, o "Kapalı," "Mısır Çarşısı" dediğimiz çarşı aslında Yeni Cami'nin vakıflarıdır ama bugün şahısların ellerindedir; bunları kim sattı, nasıl sattılar, bunların tekrar verilmesi gerekiyor.
Şimdi, bunun ötesinde bir de hem Dışişlerini de ilgilendiren önemli bir vakıf meselesi daha var. Bu da Kıbrıs'taki mesela, Lala Mustafa Paşa Vakfı, Abdullah Paşa Vakfı veya Gümrükçü Osman Vakfı gibi mülhak vakıflardır bunlar, kişilere aittir. Bu vakıflar 1913 yılında İngilizler tarafından ki 1878'de Kıbrıs'ı İngilizlerin işgaliyle birlikte buradaki bu vakıflar İngilizler tarafından 1913 yılında oradaki Rumlara peşkeş çekilmiş ve onlara verilmiştir. Bununla ilgili de bir defter Gazimağusa'da bir otelin bodrumunda ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, bu mülhak vakıflarla ilgili mahkeme safahatının başlatılması ve 1913'ten beri işletilmekte olan bu vakıf mallarına ait tazminatın alınmasıyla ilgili girişimlerin yapılması gerektiğini belirtmek istiyorum. Nitekim, mesela, bugün Rumların kullandığı su kaynakları bile Abdullah Paşa Vakfına aittir. İngilizlerin Ağrotur ve Dikelya üsleri de Abdullah Paşa Vakfına ait arazilerdir. Bunları özellikle belirtmek istiyorum. Yine On Ada'da aynı şekilde mülhak vakıflarımız vardır. Batı Trakya'da yine mülhak vakıflar vardır ve bugün askerî kesim tarafından Yunanistan'da bu vakıflara el konulmaktadır. Bunlarla muhakkak ilgilenilmesi gerekir.
Bunların ötesinde, Yüksek Kurumla ilgili şunu belirtmek istiyorum Sayın Arınç, şunu özellikle belirteyim Sayın Bakanım: Şimdi, bu kurumlardaki son çıkarılan yasalarda gerçekten bana nasıl... Yüksek Denetleme Kurulu zannediyorum, o kurumda neden siyasetçiler yer alıyor? Tamam, daha önce askerler de vardı bu yüksek kurulda. Bunlar yanlıştı, o zaman da söylüyorduk ama şimdi de yanlış. Neden onlar var, niye bilim adamları sadece yer almıyor burada veyahut da yönetim kurulu kararları niye Resmî Gazete'de yayımlanıyor? Resmî Gazete'de yayımlanmasının anlamı var mı? Yani dolayısıyla bunların düzeltilmesi lazım bu kurumların doğru düzgün işlemesi için. Nitekim, 36 yılında Atatürk bu kurumun, Tarih ve Dil Kurumlarının akademi hâline getirilmesini istiyor. Yüksek Kurumu tamamen akademi hâline getirin, bu iş olsun bitsin.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)