| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 12.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İnsan Hakları Kurumu bütçesi üzerinde söz aldım. Milletimin bana verdiği bütçe hakkını kullanarak vatandaşımızın ödediği vergilerin usulüne uygun olarak harcanıp harcanmadığını tespit etmem, Hükûmetçe ve Sayıştay üst yönetimi tarafından engellenmiştir. Sözlerime bu durumu protesto ederek başlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz İnsan Hakları Kurumunun, geçtiğimiz yıl, tam bir buçuk yıl önce, 21 Haziran 2012 tarihinde, bu Mecliste yasası kabul edildi ve 30/6/2012 tarihinde Resmî Gazete'de yürürlüğe girerek Türkiye'de İnsan Hakları Kurumu oluşturuldu. Aradan tam bir buçuk yıl geçmesine karşın -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan ve varsa eğer İnsan Hakları Kurumu Başkanına sormak isterim ve tüm yurttaşlarımıza seslenmek isterim- Türkiye'de bir buçuk yıldan bu yana "İnsan Hakları Kurumu" diye bir kurumun kurulduğuna ve bu kurumun bugüne kadar herhangi bir insan hakkı ihlalini çözdüğüne ve bu olayların üzerine gittiğine dair bir bilgi sahibi olanınız acaba var mıdır?
Değerli arkadaşlarım, biz, kuruluş kanununda o zaman da bu kürsüden ifade ettik, ölü doğmuş bir kurumun bütçesini konuşuyoruz. Bu kurum, hem ulusal düzeyde hem de uluslararası düzeyde ölü doğmuş bir kuruluştur. Neden mi? Siz, bu kurumun, Türkiye'de olağanüstü durumlar yaşandığı zaman başkanının kalkıp kamuoyu önünde bir tek cümle ile olayları kınadığını ve Hükûmeti sorumluluğa davet ettiğini hiç gördünüz mü? Örneğin, bu yıl içerisinde, hastalık veya intihar sonucu cezaevinde gerçekleşen 25 tane intihar vakasından bu kurumun haberi var mıdır? Yargısız infazlar sonucu ölen 36 kişiden bu kurumun haberi var mıdır? Faili meçhul -2013'te- 7 kişiden bu kurumun haberi var mıdır? Cezaevlerinin tam 3 kat dolu olduğunu bu kurum bilmekte midir, hangi cezaevini incelemiştir ve görevlileri sorumluluğa davet etmiştir? İfade, örgütlenme, toplantı ve gösteri özgürlüğü karşısında, barışçıl gösteriler karşısında halkımıza karşı uygulanan orantısız şiddet acaba bu kurumun dikkatini çekmiş midir? Daha birkaç gün önce Hakkâri Yüksekova'da gerçekleşen ve 3 kişinin öldüğü olaylar bu kurumun ilgisini çekmiş midir?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hayır.
LEVENT GÖK (Devamla) - Değerli yurttaşlarım, Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; "insan hakları" bedava bir kavram değildir. İnsan haklarından söz ettiğiniz zaman, insan hakları adına konuşanlar konuştukları zaman, Türkiye'de yer yerinden oynamalıdır. Daha birkaç gün önce -sıcak olduğu için konuşuyorum- 3 kişinin Yüksekova'da ölmesi acaba hiçbirimizin sorunu değil midir? Hele, İnsan Hakları Kurumu gibi bir kurum bu olayın üzerine derhâl niçin oraya gitmez? Bu olaylar karşısında yaşanan bilgi kirliliğini gidermek İnsan Hakları Kurumunun görevi değil midir? İnsan hakları toplumun ortak vicdanıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, biz, bu kurumun bunu yapamayacağını bildiğimiz için, ben Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu Başkan Vekili ve Ankara Milletvekili sıfatımla, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna az önce verdiğim dilekçeyle, Yüksekova'da birkaç gün önce gerçekleşen olayların gerçeğini araştırmak, Emniyetin varsa sorumluluğu, varsa, neyse olayların ardındaki gerçekliğin bulunması açısından bir alt komisyon önerimi yapmış bulunmaktayım.
Tüm yurttaşlarımız bilmelidir ki Türkiye'de hiçbir olay karanlık dehlizlerin altında kalmayacaktır. Bizler, insan hakları savunucuları her olayın üzerine kararlılıkla gidecek yürekliliğe sahip olmalıyız.
Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye'de kurulan kurum, dostlar alışverişte görsün diye kurulan bir kurumdur; hem ulusal ölçekte tanınmamıştır hem de az önce ifade ettiğim gibi uluslararası ölçekte akredite edilmemiş bir kuruluştur.
Türkiye, 1987 yılında Birleşmiş Milletlerce kabul edilen İşkenceye Karşı Zalimane ve Onur Kırıcı Davranışlara Karşı Ek Sözleşme'yi, ihtiyari sözleşmeyi 27 Eylül 2011'de onaylamıştır değerli arkadaşlarım.
Bakın, İnsan Hakları Kurumu neden kurulmuştur? Burada, Birleşmiş Milletlere verdiğimiz taahhüt çerçevesinde Türkiye de bir ulusal önleme mekanizması kuracak ve Birleşmiş Milletler nezdinde kurulmuş olan uluslararası mekanizmaların Türkiye'de, cezaevleri, koğuşlar, karakollar, jandarma karakolları, emniyetin karakolları, kadın ve çocuk bakımevleri, ıslahevleri ve her türlü yerde yapacağı habersiz denetimlerde ortak bir çalışmayı yürütecektik. Bu sözü Birleşmiş Milletlere verdik.
Sayın Bakan, konuşmanızda özellikle sizden şu soruma cevap vermenizi istiyorum: Türkiye 27 Aralık 2011'de onaylamasına karşın -verilen söz bir yıllık sözdür- bir yıl sonra yani 27 Eylül 2012 tarihinde Türkiye'de ulusal önleme mekanizması kurulması gerekliliği Birleşmiş Milletlere bizzat Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından tevdi edilmesine rağmen, Türkiye'de niçin hâlen işkenceyi önlemek için bir ulusal mekanizma kurulmamıştır? Bu sorunun çok açık ve net cevabını bekliyorum.
Bunun dışında, Türkiye'de kurulan İnsan Hakları Kurumu, "Paris İlkeleri" çerçevesinde kurulmuş bir kurumdur ama orada da biz yine Avrupa'ya, Avrupa Birliğine kurumu kurmak için yola çıktığımızı ifade ettik. Ne yaptık, biliyor musunuz? Paris İlkeleri der ki: "Kurulacak ulusal kurullar bağımsız olacaktır ve mali özerkliği olacaktır." Değerli arkadaşlarım, bütün medeni toplumlar kurdukları insan hakları kurumlarını kendi ülkelerinin en saygın siyasetçileri, felsefecileri, sosyologları, psikologları, insan hakları savunucularından bağımsız olarak kurmuşken, Türkiye'de kurulan İnsan Hakları Kurulunun 11 tane üyesinin 7 tanesini bizzat Başbakan atamıştır, 2 tanesini Cumhurbaşkanı atamıştır, 1 tanesi de YÖK tarafından atanmıştır. Yüzde 85'ini yürütmenin atadığı bir kuruldan bahsediyoruz. Şimdi, böyle bir kurulun bağımsız olması söz konusu olabilir mi değerli arkadaşlarım?
İnsan Hakları Kurumu Başkanını tanımıyorum. Daha ben Komisyon üyesi olarak İnsan Hakları Kurumu Başkanını kamuoyunda bir tek demeç verirken görmedim. Biz bugün bu kuruma 4 milyon 517 bin TL'lik bir bütçeyi konuşuyoruz. Bu kurum ne yapacaktır, ne yapmıştır şimdiye kadar ve hangi uzmanlarıyla, hangi görevlileriyle Türkiye'de işkenceyi önleyecektir? Türkiye'deki bu kurum biliyor mu acaba cezaevi sayısını, karakol sayısını? Türkiye'de tam 81 il var Sayın Bakanım, 957 ilçe var, 34.395 köy var, ülkede tam 75 milyon insan yaşıyor; bu ülkede 3.300 tane karakol var, emniyetin karakolu; 5 bin civarında jandarma karakolu var ve 400'e yakın cezaevi var. Şimdi, 75 tane kadrosu, 9 tane hizmet birimi olan bu kurumun İşkenceyi Önleme Komitesi olarak İnsan Hakları Kurumuna getirdikleri kavram "ulusal önleme mekanizması olarak işkenceyi önleme birimi"dir. Daha bu kurumun çalışma esasları kabul edilmemiştir.
Sayın Bakanım, konuşmanızda şu soruya da cevap vermenizi istiyorum: Türkiye'deki İnsan Hakları Kurumunun çalışma yönetmeliği kurulmuş mudur? Bu kurul ne zaman toplanmıştır, kaç tane karar almıştır, kaç tane ihlal kararı almıştır? Çalışma yönetmeliği olmadığı için bir buçuk yıldan beri toplanamayan bir kuruldan söz ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu kurulun kendisine düşen kadro sayısıyla işkenceyi önleme iddiası gerçek dışıdır. Böylesine, sırf dostlar alışverişte görsün diye kurulan bu kurumun ne Türkiye'de ne de dünyada inandırıcılığı bulunmamaktadır. Biz bunları söylediğimiz zaman bizlere kızıyorsunuz ama Avrupa Birliği bunları şiddetle eleştiriyor. Avrupa Birliği diyor ki: "Türkiye'deki İnsan Hakları Kurumunun uluslararası kuruluşlarla akreditesi tamamlanmamıştır ve kurumun işkenceyi önleme görevi şu anda mümkün görülmemektedir." Bize inanmıyorsanız Avrupa Birliğine inanın.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)