| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 12.12.2013 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve televizyonları başında bizleri takip eden değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Ancak, sözlerime başlamadan bir hususun da altını çizmek istiyorum: İktidarın bütçeye verdiği önemi görmek isteyen bütün vatandaşlarımızın iktidar sıralarına bir göz atmalarını istirham ediyorum. 326 milletvekilinden 26'sını bile salonda bulundurmayarak bütçeye verdiği önemi AKP iktidarı çok ciddi bir şeklide ifade etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz coğrafyasının önemli bölümü -başta deprem olmak üzere- çeşitli felaketlere maruz kalabilecek niteliktedir. Bu bakımdan, ülkemizde afet ve acil durum yönetimi çok önemlidir. Ancak, her konuda olduğu gibi AKP iktidarı bu alana da el atmış ve işleri curcunaya çevirmeyi başarmıştır. Bu konuda görevli olan Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ile Afet İşleri Genel Müdürlüğünü kapatmıştır. Arama kurtarma birliklerini il özel idarelerine devretmiştir. Şimdi de 30 büyükşehirde özel idarelerin kapatılmasıyla birlikte bu işler belediyelere kalmaktadır. Ayrıca, taşra teşkilatı bulunmayan AFAD koordinasyonu sağlama konusunda başarısız olmuştur. En son yaşanan Van depreminde ilgili ilgisiz birçok üst düzey kamu görevlisinin, bakanın Van'a giderek birbiriyle çelişen talimatlar vermesi, olaya müdahale etmekle görevli olanları zor durumda bırakmıştır. Oysa afet yönetimi profesyonel bir iştir ve öyle de olmalıdır.
Yine afet ve acil durumlara müdahale de profesyonel ekipler tarafından yapılmalıdır. Eskilerin deyimiyle "Yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder." yani, AFAD'ı siz acemi eğitim merkezi hâline getirirseniz, AFAD'ı olaylara müdahale edebilecek güçten, kuvvetten düşürürseniz, sadece Başbakanlık koridorlarında bir birim hâline getirirseniz, bundan sonra yaşayacağımız felaketlerin etkilerinden ülkemiz daha çok etkilenir. Bu sebeple, AFAD bünyesinde hareket kabiliyeti yüksek arama kurtarma birlikleri yer almalıdır.
Yine, mülki idare amirlerinin afet konusunda sekretaryasını yapacak, normal zamanda gerekli hazırlıkları yapacak bir taşra birimine de ihtiyaç vardır.
Bu arada, kentsel dönüşümle ilgili burada çok tartışmalı kanunlar görüştük ama kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme çevirerek ülkemizin afetlerden, afet riskinden kurtarılması da mümkün değildir.
Yine, ülkemizin başında başka bir afet vardır ki o da AKP iktidarıdır. Bu sebeple, 2/B arazilerini satın almak için Muğla'daki hemşehrilerimiz diğer tarlalarını, traktörlerini, ineklerini, danalarını satmaktadırlar. Yine, şu anda, narenciyeleri bahçelerinde kalmıştır, 20-25 kuruşa düşmüş olan portakallarını toplayacak alıcı bulamamaktadırlar. Yine, seracılarımız, üreticilerimiz perişandır. Dünyanın en pahalı girdilerini kullanmakta, dünyanın en ucuz ürünlerini satmaktadır. Bu sebeple, ülkemizin inşallah en kısa zamanda bu felaketten de kurtulması için dua ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletin en önemli görevi kamu düzenini, vatandaşın can ve mal emniyetini sağlamaktır. Bu işi eskiden İçişleri Bakanlığı yapardı. Bir gün, AKP, icra görevi olmayan bir müsteşarlık kurdu; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı. Biz başlangıçta merak ettik, bu kurum ne iş yapacak diye. Ama, çok geçmeden gördük ki bu kurumun görevi kamu düzenini sağlamak değil, ortalığı karıştırmak, toplumu ayrıştırmak, ülkemizin birliğine, dirliğine kasteden teröristleri meşrulaştırmakmış yani "açılım" denen zırvanın koordinasyonunu sağlamakmış.
Eskiden teröristlerle görüşmek gizli işlerdendi, ayıptı. "Siz teröristlerle görüşüyorsunuz." deyince "İspat etmeyen şerefsizdir." deniyordu. Şimdi işler ilerledi, teröristler için Habur'da karşılama törenleri düzenleniyor. Eskiden suçlular, teröristler mahkemeye götürülürdü, şimdi mahkemeler teröristlerin ayağına götürülüyor. Artık, Diyarbakır'da Türk Bayrağı olmayan, İstiklal Marşı'nın okunmadığı nevruz mitingleri yapılıyor. Teröristlerin ellerinde paçavralar, teröristbaşının posterleri, teröristbaşının mesajları oradan okunuyor. Bu ucube durumu ne polisler görüyor ne valiler görüyor ne savcılar görüyor yani teröristler istediğini, istediği zaman, istediği yerde yaptı mı kamu düzeni sağlanmış oluyor.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Ya, gidip görüşme yapıyoruz, görüşme; müzakere süreci, gidip görüşme yapılıyor. Mesajı da okunacak, açıklamaları da yapılacak, buna alışacaksınız! Hayret ya!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Herkesi alıştırabilirsiniz ama biz alışmayacağız!
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Alışacaksınız, hiç kusura bakmayın!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Yine, Sayın Başbakan, AKP'li arkadaşların gurur duyduğu Barzani ve milletimize, devletimize küfretmeyi alışkanlık edinmiş sözde sanatçılarla Diyarbakır'da buluşup birlikte halay çekince kamu düzeni sağlanmış oluyor.
Yakınlarda ABD'ye giden bir Başbakan Yardımcısı "Türkiye'nin Demokratikleşme Süreci" diye bir panele katılıyor arkadaşlar. Orada, kamu düzeninin nasıl sağlandığını, ülkemizin PKK'ya nasıl teslim edildiğini bir bir sıralıyor. Kendi ifadesiyle "Artık, PKK paçavralarıyla mitingler yapılması yasak değil. Teröristbaşının posteriyle mitingler yapmak suç değil. Bu suçlardan ceza alanların hepsini serbest bıraktık." diyor. "Bundan sonra, bu suçlarla ilgili takibat yapmıyoruz." diyor. Daha bitmedi arkadaşlar: "Milletimizin, devletimizin birliğine karşı özerklik, eyalet vesaire arayışları, bu konuda isteyenin istediğini söylemesi de suç değil. Bunlarla ilgili paneller düzenlemesi, devletimizin birliğine, dirliğine herkesin istediğini söylemesi de suç değil" diyor. Hızını alamamış, azınlıklara verdiklerini, Lozan'da aldığımız, bütün kazandığımız kazanımları bir bir teslim ettiklerini de övünerek sayıyor.
Arkadaşlar, siz unuttunuz mu Çanakkale'deki dedelerimiz niçin şehit oldu? 30 bin, 40 bin vatandaşımız doğu ve güneydoğuda niçin can verdi? Siz bunlara nasıl hesap vereceksiniz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bizim dedelerimiz de bize hakaret edesiniz diye şehit olmadı orada.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Yani, bölücülerin her yerde her istediğini yapması serbest. Niçin? "Analar ağlamasın!" diye. Ama bölgede kontrol kimde? Bunu, sizin takdirlerinize bırakıyoruz. Daha birkaç gün önce, 2 astsubayımız ve 2 uzman çavuşumuz kaçırıldı.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Evet, Yüksekova'da 3 kişi yaşamını yitirdi aynı gün.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Kimler tarafından? Cevap yok. Sonra, birileri araya girdi "Süreç zarar görmesin!" diye PKK lütfetti, askerlerimizi serbest bıraktı. Bu ne züldür arkadaşlar! Buna nasıl tahammül ediyorsunuz?
PERVİN BULDAN (Iğdır) - İşte, bunların olmaması için bu barış süreci var.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - PKK lütfetti, askerlerimizi serbest bıraktı.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - İnsanların ölmemesi için bu barış süreci var.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Ne günlere kaldık ya Rabbi!
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Bunu anlayın artık!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bizi bu duruma düşüren AKP zihniyetinden kurtar ya Rabbi!
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Kan dökülmesin diye barış süreci var.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Herkesi kandırabilirsin, MHP'yi asla!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Kazan kaldıran yeniçeri ocağı gibi, PKK canı sıkılırsa Yüksekova'yı birbirine katacak, süreç zarar görmesin diye sineye çekeceğiz! (MHP ve BDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi dinleyelim!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Velhasıl, geldiğimiz noktada kamu düzenini sağlamak çok kolaylaştı. Açılım, demokratikleşme, süreç vesaire... Velhasıl, bölücüler ve küresel güçler ne istiyorsa ver, kurtul; ülkede kamu düzeni sağlanıyor arkadaşlar!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bu arada, birkaç hususun daha altını çizmek istiyorum. Bizim bilmediğimiz, kamu düzeniyle ilgili ülkemizde yeni gelişmeler mi vardır? Muğla'da, Trakya'da kamu düzenini tehdit eden yeni olaylar mı cereyan etmektedir? Sayın Başbakanın yurt içi gezi ve mitinglerinde "güvenlik" adı altında hayatın durdurulmasına niçin ihtiyaç duyulmaktadır? Muğla gibi Türkiye'nin en güvenli noktasında -ben bugüne kadar Muğla'da, gece gündüz, gezerken hiç güvenlik ihtiyacı duymadım, yanımda bir güvenlik görevlisi bulundurmaya ihtiyaç duymadım- niçin Muğla polisi yetersiz hâle gelmiştir? Türkiye'nin dört bir tarafından binlerce polis Muğla'ya niçin taşınmıştır? Yine, Muğla'da, Sayın Başbakanın katılacağı mitinglerde polislerin sahaya silahsız ve sivil olarak toplanmasına acaba AKP'nin miting alanına başka bir kimse bulamamasından mı ihtiyaç duyulmuştur?
Yine, Sayın Başbakanın gezi ve mitinglerinde "güvenlik" adı altında hayatın durdurulmasına niçin ihtiyaç duyulmaktadır? Bazı vali ve kaymakamlarımızın Başbakanın gezisi öncesinde ve gezi sırasında kendileri tarafından sakıncalı görülen kişileri gözaltına alma yetkisini nereden aldığını da buradan sormak istiyorum? Suçlular serbest gezerken bazılarının "suç işleyecek" diye gözaltına alınması hakkını size kim vermektedir?
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 2014 bütçesinin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)