GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:29
Tarih:12.12.2013

BDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hanefi mezhebi işleri başkanlığı, TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, BDDK, Hazine Müsteşarlığı ve SPK, Sermaye Piyasası Kurulu bütçeleri üzerine söz almış bulunuyorum.

Öncelikle Hazine Müsteşarlığından başlayacağım, Hazine Müsteşarlığının politikalarını ve bütçesini değerlendirmeye çalışacağım.

Şimdi, ilk günden beri, bütçe tasarısı Meclise sevk edildiği ve Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışılmaya başladığı günden bu yana esasında çokça tartıştığımız Sayıştay raporlarının sorun alanlarını oluşturan kurum olarak Hazine Müsteşarlığını değerlendirebiliriz, onu da Maliye Bakanlığıyla birlikte çünkü devlet muhasebe sistemini yasada öngörülen çerçeveye çekmediği için, o çerçevede bir devlet muhasebe sistemi, kurumlar düzeyinde bir muhasebe sistemi, mizan sistemi oluşturulamadığı için, bütün Sayıştay belgelerinde, Meclise sevk ettiği Sayıştay belgelerinde kanaat bildirilemediği, rapor bildirilemeyeceği tespitleri vardır.

Bütün tartışmalardan sonra, hem Komisyon aşamalarında hem Genel Kurul aşamalarında bu çerçevede önümüzdeki döneme ışık tutacak, önümüzdeki dönemlerde, önümüzdeki yıllarda Sayıştay raporlarının Meclise sağlıklı bir şekilde iletilebilmesinin zeminini oluşturabilecek önerilerin de geliştirilmesini beklerdik. Ancak, bugüne kadar mevcut durumdan bir memnuniyetin olduğunu görüyoruz ve bu konuda herhangi bir iyileştirmenin, herhangi bir yasal düzenlemenin yapılmayacağı kanaati bizde mevcut.

Biliyorsunuz, Sayıştay raporlarında Bakanlık sık sık ifade etmişti, "25 milyon veri sunduk." diyor. Bu, ne anlama geliyor? Sayıştaya "Samanlıkta iğne arayın." demek. Siz kurumlar düzeyinde mizan sunmadığınız sürece Sayıştayın, Sayıştay denetçilerinin bu işin içinden çıkmaları mümkün değildir. Ayrıntılarıyla, tek tek ne yapılması gerektiği esasında hem Maliye Bakanlığının hem Hazine Müsteşarlığının önerileriyle birlikte Meclise gelmesi gerekirdi.

Sayın Bakanlar burada sunumlarını yaparken bu konuda bir açıklık getirecekler mi, bu konulara bir açıklık getirecekler mi doğrusu merak ediyoruz; bugüne kadar getirmediler, bu aşamada getirmelerini bekliyoruz. Çünkü bu yıl konuştuğumuz bütçe ve Sayıştay raporları esası itibarıyla bir ilki teşkil ediyor ve bu ilk önümüzdeki yıllar açısından da bir teamüle dönüşeceği için burada sarf edilen her sözün önemi vardır, burada sarf edilen her sözün gelecek yıllar açısından altı çizilecektir. Dolayısıyla, iktidarı, muhalefeti, burada konuşan her konuşmacının, bu konuya eğilen herkesin söyleyeceklerinin gelecek yıllar açısından teamüle dönüşeceğini düşünerek konuşması gerekir. Dolayısıyla, özellikle bakanların bu konuda sorumlulukları vardır, bu konulara açıklık getirmelerini bekleriz.

Hem 6085'te hem 5018'de mutlak anlamda düzenlemelere ihtiyaç vardır, kanuni değişikliklere ihtiyaç vardır ve bunların bu bütçe görüşmeleri esnasında Parlamentoyla paylaşılması gerekir. Nelerin yapılması gerektiğini bu Parlamentoda konuşmak gerekir. Bunu yapmazsak önümüzdeki yıllarda da aynı kısır döngü içerisinde bütçeyi konuşmak durumunda kalırız.

TİKA'yla ilgili hiçbir değerlendirmede bulunmayacağım. Başından itibaren, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı bütçesini protesto ettiğimizi ifade edelim, hem Plan ve Bütçe Komisyonu aşamalarında hem burada Genel Kurulda. İçinde biz olmayan bir kurumun bütçesini meşru görmüyoruz, helal görmüyoruz, onaylamanın da mümkün olmadığını da ifade ediyoruz. Dolayısıyla, bu faslı açmadan kapatıyoruz. Türkiye'de Anadolu halklarından, Mezopotamya halklarından toplanan vergilerle bir etnik kimliğin uluslararası varlığını sürdürmek üzere para harcanmasını helal görmüyoruz, hakkımızı helal etmiyoruz. Dolayısıyla, bu faslı hiç açmıyoruz.

İkinci önemli başlıklardan bir tanesi: Yurtdışı Akraba Topluluklar. Hiç itirazımız yok. Azerbaycan'da, Türkmenistan'da, Kazakistan'da, dünyanın başka yerlerinde... Türkiye'de mevcut olan bir halkın akrabalarıyla ilişkilerini sorgulamıyoruz, bu ilişkilerin var olması gerektiğini de ifade ediyoruz ama bunu da bir ayrımcılığa tabi tutmadan yapmanızı istiyoruz. Siz, yurt dışındaki akraba topluluklarla ilişkilerinizi ne kadar meşru görüyorsanız, bizler açısından da Kürdistan'ın diğer parçalarında yaşayan Kürtlerle ilişkilerimiz o kadar meşru ve doğaldır, sizin de bunu doğal olarak kabul etmeniz gerekiyor. Bizim kendi akrabalarımızla ilişkilerimizi kesmek için tel örgüler ve duvarlar örülürken sizin bu Yurtdışı Akraba Topluluklara ilişkin politikanızı kusura bakmayın sorgularız, bu politikayı sorgularız.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Hangi politika? Öyle bir politika yok ki!

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Gene, önemli bir nokta BDDK, SPK şeyi vardır.

Türkiye'de AK PARTİ hükûmetleri döneminde bu kurumlar üzerinden kumar meşrulaştırıldı. Paranın parayla çoğaltılması devri bu hükûmetler döneminde had safhaya ulaştı. Sayın, kaç kumar kalemi var Türkiye'de? Siz kumarı sadece rulet olarak mı algılıyorsunuz? Hayır. Millî Piyango bir kumardır, Sayısal Loto bir kumardır, at yarışı bir kumardır ve siz bu kumarı Türkiye'de meşrulaştırdınız, had safhaya getirdiniz. Her gün at koşturuyorsunuz, her gün beygirleri izliyorsunuz. Dolayısıyla, sermaye politikanızın doğru olduğunu söylemek mümkün değildir. Kumara ve faize dayalı bir ekonomi politikası helal bir ekonomi politikası değildir. Bu sorunun başlığını da açıp bu şekilde bırakıyoruz. Çok sayıda kurum olduğu için kısa kısa değinmelerle geçmek durumunda kalıyorum.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Haram mı şimdi bunlar?

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Elbette ki haramdır ve bu kumarı, maalesef din istismarını yapan bir iktidar Türkiye'de meşrulaştırıyor. Türkiye'de zaten âdettir, her işi zıddına yaptırırlar. Vakti zamanında merhum Erbakan İsrail'e çok karşıydı, Türkiye'nin İsrail'le uluslararası anlaşmaları o dönemde, merhum Erbakan hükûmetleri döneminde rekor düzeye ulaştı. Bu bir alışkanlıktır Türkiye'de, her şeyi zıddına yaptırırlar ve her şeyi zıddı üzerinden meşrulaştırırlar; kumar da Türkiye'de AK PARTİ hükûmetleri üzerinden meşrulaştı.

Hanefi mezhebi işleri başkanlığının bütçesine gelince, özellikle altını çiziyorum, Hanefi mezhebi işleri başkanlığı. Çünkü, maalesef Türkiye'de İslamiyet'in diğer mezhepleri de inkâr edilir oldu. Alevilik inkâr ediliyor, Hanbelilik inkâr ediliyor, Malikilik inkâr ediliyor, Şafiilik inkâr ediliyor. Hepsi bu potanın, Hanefi mezhebi potasının içerisinde eritiliyor. Klasik Türk-İslam sentezidir, buradan sorgulama yapmadan bu soruna çözüm bulamazsınız ve mevcut durumda "Diyanet İşleri Başkanlığı" dediğiniz Hanefi mezhebi işleri başkanlığının bütçesi meşru değildir.

Türkiye'de kişi başına düşen doktor sayısı ile kişi başına düşen din görevlisi sayısı arasında bir kıyaslama yapın, arada bir uçurum var. İnsanları üfürükçülere, muskacılara yönlendiren bir politika tercih ediyorsunuz, ardından da gelip çağdaş, medeni, uygar, demokratik bir toplumdan söz ediyorsunuz. Politikanız bu olduğu sürece böyle bir şeyden söz edemezsiniz. Özellikle din, Anadolu toplumları arasında bir ayrıştırma aracına dönüştürüldü. Anadolu'nun birçok kentini gezin, Mezopotamya'nın birçok kentini gezin bir gerçeklik göreceksiniz, farklı dinlere ait ibadethanelerin çatısının bitişik olduğunu göreceksiniz, çatıları birbirine yaslanmış ibadethaneler göreceksiniz. Tarihte böyledir, bu coğrafyada, bu kadim coğrafyada yaşayan kadim halklar birbirlerinin inançlarıyla uğraşmamışlar, tersine inançlarının çatısını birbirine yaslayarak büyümüşler. Ancak din o kadar siyaset malzemesi durumuna getirildi ki, artık ibadethanelerin birbirine mesafelerini metreyle ölçer duruma geldik. Bunu doğru buluyor musunuz? Tuzluçayır sizin eserinizdir; halkı, halkın inançlarını bu kadar karşı karşıya getirdiniz. Hiç kendinize soruyor musunuz? Kendinizi o kadar muktedir gördünüz ki, sizin dışınızdaki insanların, toplulukların inançlarını tarif etme cesaretinde bulundunuz, böyle bir cürette bulundunuz. Ne haddinize! İnsanların inançlarını sorgulamak, tarif etmek, kusura bakmayın, haddinize değil. Bu coğrafyada yaşayan milyonlarca Alevi vatandaş eğer cemevlerini kendileri açısından ibadethane olarak tarif ediyor ve öyle kabul ediyorsa, size düşen kabul etmektir; oysaki siz, milyonlarca insanın ibadetini de kendi mezhepçi anlayışınızla tarif etme cüretinde bulunuyorsunuz, tarif etme gafletinde bulunuyorsunuz. Bu gafletten geri dönün, yaptığınız iş, iş değildir.

90'lı yıllarda Kürt halkına karşı kullandığınız çeteler vardı, kontralar vardı. Bu kontraları o dönemler camilerde örgütlüyordunuz ve son dönemlerde aynı faaliyetlerin yeniden başladığını görüyoruz. Yine camiler kontraların merkezi durumuna getirilmeye çalışılıyor. Oradan Kürtlere karşı, Kürt siyasetine karşı yeni bir saldırı dalgası geliştirilmeye çalışılıyor. Var mıdır bundan haberiniz? Eğer haberiniz yoksa işte, size söylüyoruz. Bunu merkezî bir politika olarak yapıyorsanız ateşle oynadığınızı size ifade etmek isterim. Tarihte özellikle Kürt halkını inanç ekseninde birbirine karşıtlaştırmak için Şafiilik ile Alevilik karşı karşıya getirildi. Özellikle bu coğrafyada, Anadolu'da, Mezopotamya'da yaşayan Kürt, Türkmen, Alevi kardeşlerimize "Sizi Kerbela'da katleden Şafiilerdir." dedirttiniz. Böyle bir politika esas alındı, böyle bir ayrıştırıcı yöntem izlendi. Oysaki Kerbela'dan sonra, Kerbela'dan önce Muaviye ve torunu Yezit Alevilere karşı kıyım gerçekleştirirken onlara sahip çıkan ve sahip çıktığı için Alevi kanaat önderleriyle sürgüne gönderilen İmam Şafii'nin ta kendisiydi. Bu tarihî gerçekleri siz gizlediniz, bu tarihî gerçekleri yok saydınız. Özellikle Kürt halkını Alevi ve Şafii mezhepleri ekseninde birbirine karşıt duruma getirmeye çalıştınız. Çok şükür ki bu tezgâh bozuldu, bu tezgâh amacına ulaşmadı. Sizin yaptığınız, sizin ayrıştırıcı politikalarınız amacına ulaşmadı.

Bir önemli nokta daha -şunu dilim varmıyor ifade etmeyeyim ama- merak eden varsa tarihi açsın baksın. Bugünün ayrıştırıcı politikalarını, mezhep eksenli politikalarını siyaset malzemesi durumuna getirerek, inançları siyaset malzemesi durumuna getirerek ayrıştırıcı politikalar güdenlerin ile Kerbela'da katliam yapan Muaviye'den, Yezit'ten hiçbir farkı yok. Esasında bugünün ayrıştırıcıları Muaviye'nin, Yezit'in takipçileridir. Bunun da İslam'la hiçbir alakası yoktur. Bunun da İslam'da hiçbir şekilde yeri yoktur.

Önemli bir nokta daha; Diyanet İşleri dediğimiz kurumun bütçesini telaffuz etmeyeceğim. Çok sorduk...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - 2 dakikamı ilave ettiniz mi Sayın Başkan?

BAŞKAN - Ekledik, 15+2 yaptık.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Biraz daha konuşsun.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Bir nokta daha ifade ederek bitirmek istiyorum.

Bakınız, çok sorduk, ilgili Bakana sorduk, "Diyanet İşleri Vakfının bütçesini bizimle paylaşın." dedik. Diyanet İşleri Başkanlığı dediğimiz kurumun bütçesini bir kenara bırakıyorum.

BAŞKAN - Süreniz bitti Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Birkaç cümle söyleyeceğim Sayın Başkan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Çok güzel konulardan bahsediyor Sayın Başkan. Biraz daha bilgilenmek isteriz, öğrenme hakkı açısından.

BAŞKAN - Biz de istiyoruz ama elimizde başka olanak yok. Ayrıca ikili görüşebilirsiniz.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Bakın, bu bütçeye yıllık 680 milyon Diyanet İşleri Vakfı Başkanlığı bütçesini ekleyin...

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - ...aynı zamanda bu vakfın 10 bin gayrimenkulünü de ilave edin, karşınızdaki devasa bütçeyi görmüş olursunuz. (BDP sıralarından alkışlar)