GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:29
Tarih:12.12.2013

CHP GRUBU ADINA DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bütçe, ülke ekonomisinin yönetimini elinde bulunduran iktidarın siyasal yönelimini gösteren ve millî gelirden kimlerin ne kadar pay alacağını belirleyen temel belgedir. Buna göre, iktidarların iktisadi ve siyasi tercihlerini en somut yansıtan metinler bütçelerdir. 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı da Hükûmetin ekonomi politikasını bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Önümüze gelen bu tasarı da göstermektedir ki toplumun değil, küçük bir azınlığın ekonomik ve siyasal çıkarları doğrultusunda bütçe oluşturulmaya devam edilmiştir.

Bütçe gelirlerinden en fazla pay sahibi olan halkın ekonomik ve sosyal taleplerini karşılamak bir tarafa, 403 milyar liralık gelirin yüzde 85'ini vergi gelirleriyle karşılamayı amaçlayan tasarı, bütçenin yükünü yine halkın omzuna yıkmıştır.

İkinci önemli konu değerli arkadaşlar, bütçelerin temel özelliği, denetlenebilir ve hesap verebilir olmasıdır. Buna göre, kamu gelir ve giderlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Sayıştayın denetlemesi ve yasama organına sunması esastır. Ulaştırma ve haberleşme gibi toplumsal, siyasal ve ekonomik hayatın altyapısını oluşturan unsurların bütçesi üzerinde görüş beyan edebilmemiz için bu önceliğin yerine getirilmiş olması gerekiyordu ancak TBMM adına kamu harcamalarını denetleyen Sayıştaya, ilgili devlet kurumları tarafından görüş beyan edilmediği, bilgi verilmediği gibi, hazırlanan raporlar da Meclisin denetiminden kaçırılmıştır.

Bakınız, Sayıştay raporunda diyor ki: "Sayıştaya verilmesi gerekli mali tablolar ile bilgi ve belgelerden önemli bir kısmı kamu idaresi yönetimi tarafından sağlanamadığı için, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2012 yılına ilişkin mali tabloları hakkında görüş bildirilememektedir."

Bütçesi yüzde 14,5 oranında artırılan bir kurumun mali tablosunu göremiyoruz. Ülkemizde kamu sabit sermaye yatırımlarının yüzde 37'si ulaşıma ayrılıyor ama denetlenemiyor; bu, kabul edilebilir bir durum değildir.

Ulaştırma Bakanlığının 2012 yılı faaliyetleri incelendiğinde, bazı demir yolu ihalelerinde yüzde 171 ila yüzde 358 arasında değişen proje maliyeti artışları görülüyor. Bütçe kanununda ve yatırım programında yer almayan bir proje için harcama yapılamayacağına dair düzenleme olmasına rağmen, Karayolları bölge müdürlüklerince, yatırım programında yer almayan 259 iş için toplam 972 milyon TL harcama yapılmış. Bu demek oluyor ki bütçeye tahsis edilen proje ödenekleri başka işler için kullanılmış.

Buna ilave olarak Yol Yapım Dairesine tahsis edilen yatırım ödenekleri yatırım niteliği taşımayan harcamalar için kullanılmış yani cari olması gereken harcama, bir yatırım harcaması gibi gösterilmiş. Yine, Kamu İhale Kanunu'nda "Ödeneği bulunmayan hiçbir iş için ihaleye çıkılmaz." diyor. Bu hükme rağmen ödeneği bulunmayan kalemler için ihaleye çıkılmış. Örneklerini çoğaltabileceğimiz bu hesapsız harcamalar vergilerden, halkın sırtından karşılanmaktadır. O açıdan Hükûmetin bütçesi amacına ulaşmıştır.

Değerli arkadaşlar, ihracatta kendini başarılı gösteren Bakanlığın kamu kaynaklarını verimli ve tasarruflu kullanması beklenir. AKP hükûmetleri döneminde ulaştırma alanına ilişkin olarak en çok ön plana çıkarılan kuşkusuz bölünmüş yollar oldu. Evet, ülkemizde bölünmüş yollar artmıştır ancak yüksek maliyetlerle yapılan bölünmüş yollar yenileme, onarım çalışmaları nedeniyle kullanılamamaktadır. Vatandaşlar yararlanamadıkları bu yollar için yapılan yatırımların akıbetini ve gerçek maliyetini hâlâ sorgulamaktadır. Buna yönelik önergelerimize cevap verme gereği bile duyulmamıştır. Aynı zamanda, güvenlik ve hızlı ulaşım vaadiyle yapımı tamamlanan bu yollar kaza istatistiklerinde olumlu bir sonuç yaratmamıştır. Son on yılda kaza sayısı yüzde 185, ölümlü kaza sayısı ise yüzde 100'ün üzerinde artmıştır. Bununla birlikte, bölünmüş yollar bizi yüksek maliyetli kara yolu taşımacılığına daha bağımlı kılmıştır. Türkiye'de yurt içi yolcu taşımacılığının yüzde 95'i, yük taşımacılığının ise yüzde 88'i kara yolu ile gerçekleştirilmekte. Avrupa'nın demir yolu yük taşımacılığını yüzde 18-20'lere çekme hedefi bu bakımdan önemlidir ve ders alınmalıdır. Ne var ki ülkemizde demir yolu ulaşımı bir dönem "Komünist işidir." diyerek geri plana itilmiş, şimdi de özelleştirme anlayışına yem edilmiştir. Geç kalınan adımları hızlı atmak, demir yolunun hem sosyoekonomik açıdan hem de güvenlik açısından getireceği faydaları hayata geçirmek gerekmektedir.

Benzer bir eksiklik, maalesef, denizcilik alanında karşımıza çıkıyor. Deniz yolu taşımacılığının yurt içi yolcu taşımacılığında adı neredeyse anılmamakta, yük taşımacılığındaki payı ise yüzde 3'ler düzeyindedir. Üç tarafı denizlerle kaplı ve kıyı dış şeridi uzunluğu 8.333 kilometreye varan bir ülke olarak denizcilik alanında sahip olunan avantajların kullanılmadığı ortadadır.

Hava yolu ulaşımında ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Hükûmet yeni havaalanları inşa ediyor ancak insana yatırım yapmaktan özenle kaçıyor. İşten atılan hava yolu işçilerini muhatap dahi almayan, haklı taleplerini karşılamak üzere kaynak ayırmayan Hükûmet, EUROCONTROL'den alınan ve yıllık ortalama 1 milyar euro değerindeki üst geçiş ücretlerini nereye harcadığını açıklamamaktadır. Daha önce vermiş olduğumuz önerge mayıs ayında verildi, yedi aydır da bu önergeye cevap bile verme gereği duymadınız. EUROCONTROL'den alınan bu payla hangi yatırımlar yapılmıştır? Bu konudaki önergemize cevap bekliyoruz.

Görüyorsunuz ve hepimizin gözü önünde; Esenboğa Havaalanı'na 2006'dan beri 3'üncü pist yapılacaktı ama ne yazık ki yedi yıldır yapılmadı. Kamulaştırma kararı var ama uygulanmadı.

İletişim ve haberleşme özgürlüğüne ilişkin birkaç hususu ifade etmek istiyorum. Maalesef, bugün ülkemizde haberleşme ve basın yayın özgürlüğü büyük tehdit altındadır. İletişim, temel insan hakkı olmaktan çıkarılmış, en sorunlu ve en tehlikeli alanlardan biri hâline getirilmiştir. Türkiye'nin en büyük yayıncı kuruluşu Hükûmet olmuştur, tekel konumundadır. Buna rağmen, sosyal medyayı dahi yargı baskısıyla denetime alma çabası devam ediyor. RTÜK son on bir yılda yayın ihlalleri nedeniyle televizyon kanallarına toplam 90 milyon lira ceza kesmiş. Bu, haberleşme, iletişim hakkının zorla engellenmesidir. Ekonomik baskı ve cezalarla otosansür sarmalına hapsedilen medya, açık cezaevine dönüşmüştür. İşten atılan veya atılma korkusuyla mesleğini sürdüren gazetecilerin dışında, tutuksuz yargılanan 123, tutuklu ve hükümlü 64 gazetecinin varlığı ayrı bir utanç tablosudur.

Kamuda tasarruf yapacağını açıklayan Hükûmet bunlarla yetinmemiş, bütçeyi telefon dinlemelerine ayırmıştır. 1 milyar 786 milyon TL'ye yükseltilen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun bütçesi, düzenleyici ve denetleyici kurumların tümünü geride bırakıyor. Bu kurumların toplam bütçedeki payı üçte 2'ye ulaşmıştır. Bunu denetleyen kurum olan BDDK'nın bütçesinin 8 katına ulaşmak üzeredir.

Halkın ve ülkenin ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği görülen Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2014 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diler, hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)