GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:29
Tarih:12.12.2013

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, öncelikle Malatya'da yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara sağlık diliyorum, ailelerine de sabırlar diliyorum.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Eskiden "Ekmek aslanın ağzında." derdik oysa şimdi ekmeğimizi kazanmak için âdeta bir aslan sürüsüyle dövüşmek gerekiyor. Milyonlarca işçi açlık sınırının altında yaşam mücadelesi verirken sigortalı ve güvenceli bir işin sadece hayalini kuruyor. Uzun saatler ve kötü koşullar altında iş kazalarıyla burun buruna çalıştırılan işçiler, ayın sonunda söz verilen ücretin tamamını alabiliyorsa ve sigorta primleri tam yatırılıyorsa kendilerini şanslı hisseder hâle geldi. İşçiler artık şunu söyler hâle geldi: "Emeklilik planı zaten yapmıyoruz, yeter ki işten atılmayalım ve maaşlar yatsın." noktasına geldiler. Bu hâle getirilen sistemin sorumlusu öncelikle bu Hükûmet ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının onlarca eleştirimize ve önerimizi dikkate almadan sermaye çevreleriyle ve bürokrasiyle çıkardığı yasalardır değerli arkadaşlar.

2013 yılı bütçesi faize, ranta, güvenliğe, askerî harcamalara ve Diyanete sonuna kadar aralanırken, emekçilere, eğitim ve sağlığa olabildiğince kapalı tutuluyor. Onca soruna karşılık Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu yıl bütçesini düşürmüş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi 2011 yılında 35 milyar Türk lirası iken 2014 yılı için öngörülen bütçe payı 32 milyar 725 milyon 541 bin Türk lirasıdır. Çalışma hayatının hangi sorununu hallettiniz de bu bütçeyi düşürdünüz buna şaşıyoruz. Zaten 2013 yılı bütçenizin neredeyse tamamını sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetlerine ayırmışsınız. Bakanlığınızın ismindeki "çalışma" kısmını tamamen unutmuşsunuz, "çalışmama bakanlığı" hâline getirmişsiniz. Zaten çalışma yaşamını unuttuğunuzu kayıt dışılığın artmasında, denetimsizliğin sonucu iş cinayetlerinin artmasında görebiliriz. Tablo zaten açık. Son on yılda 10.723 iş cinayeti. Hâlâ çocuk işçiler ülkemizin yakıcı sorunu olmaya devam ediyor. 14 Mart 2013 tarihinde Adana'da pres makinesine sıkışarak hayatını kaybeden 13 yaşındaki Ahmet Yıldız'ın davası karara bağlandı. İş cinayetlerinde yaşamını kaybeden 13 yaşındaki Ahmet Yıldız'ın bedeli 30.040 Türk lirası, üstelik yirmi dört ay taksitle. 2013'te toplam 55 çocuk işçi yaşamını yitirdi. Daha yeni Zonguldak'ta Madenciler Haftası kutlanırken ruhsatsız bir taş ocağında 3 işçi metan gazı zehirlenmesi sonucu hayatını kaybetti. Meslek hastalıklarıyla ilgili bir çalışma ise mevcut değildir. Kot kumlama işçilerini, diş teknisyenlerini, mesleki asbest ölümlerini ve benzerlerini hepimiz biliyoruz.

Bugün binlerce öğretmen adayı, binlerce üniversiteli asgari ücretle çalışmak için çabalıyor. Binlerce üniversiteli KPSS aldatmacası ve oyalamasıyla dershane kapılarında ter döküyor. Hükûmet ne yapıyor kamuda? Daralmaya gidiyor. Bunu da elbette taşeron sistemi ve esnek çalışma modeliyle yapıyor. Devlet, insan merkezli olma vasfını tamamen kaybederken her şeyini piyasanın emrine sunuyor. Çocuk ve kadın emeği yeni sömürü biçiminin temel nesnesi hâline gelirken, ev eksenli çalışan kadınlar hâlen sigortasız ve güvencesiz çalışmaya mahkûm bırakılırken bunun önüne geçecek olan örgütlenme hakkı ise, hâlâ, çıkarılan sendikalar yasasına rağmen engellerle dolu. Soruyorum size Sayın Bakan: Çıkardığınız sendikalar yasasıyla sendikal alanda yarattığınız büyük değişim nedir?

İktidara geldiğinizden, 2002 yılından bugüne her geçen gün örgütlü yaşama darbe indirdiniz. 2002 yılında toplu sözleşme kapsamındaki işçi sayısı 1 milyon 273 bin iken 2012 yılı sonu itibarıyla bu sayı 567 bine düştü. Daha önce yüzde 10 barajını aşan 51 sendikadan, barajı düşürdüğünüzü iddia ettiğiniz yüzde 1 baraj uygulamasıyla, 7 sendika baraj altında kalmıştır. Yeni baraj uygulamanızla binlerce işçi toplu iş sözleşmesi hakkından mahrum bırakılmıştır. Barajın yüzde 3 uygulanmasına geçildiğinde ise sadece 15 tane sendika barajı aşacaktır ve on binlerce işçi toplu sözleşme hakkından mahrum kalacaktır.

Emeklilere "intibak" diye getirdiğiniz yasanın bir intibak olmadığını söyledik, dinlemediniz. Kamu Denetçiliği Kurumu da dâhil olmak üzere birçok kesim artık bunun bir intibak yasası olmadığını çok net, açıkça ortaya koydu.

Emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını her platformda dile getirdik, çözüm önerilerimizi çeşitli kanallarla sunduk ama hâlâ yaşa takılanların sorunlarını gündeminize almıyorsunuz. Daha ne kadar geçiştireceksiniz bu sorunu gerçekten ben de merak ediyorum. Yaşa takılan emekliler Ankara'da sizinle buluşmak istiyor, yarın da eylemleri var. Artık öyle bir hâle geldi ki çalışanların, çoğu zaman en temel haklarını kullanabilmesi için, hatta yasaların uygulanması için bile mücadele etmesi gerekiyor, o da eğer örgütlüyse ya da bir avukat tutacak parası varsa.

2013 yılı içerisinde 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de büro emekçilerinin iş kolunda yapılan düzenlemeyle kaldırılan fazla mesai, ek ödeme, ikramiye, vekâlet ücreti ve benzeri kalemlerden sonra emekçiler 5 bin Türk lirasıyla 10 bin Türk lirası arasında kayıplar yaşamaktadır. Kararnamenin bazı maddelerinin Anayasa'ya aykırılığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurduk. İtiraz edilen döner sermaye payı, ikramiye ve ek ödeme gibi ödemelerin kaldırılmasına getirilen kararname hükümlerini Anayasa Mahkemesi iptal etti ama Anayasa Mahkemesinin bu kararını uygulamıyorsunuz Sayın Bakan. Bakın, Karayollarında -bu, iki bakan için de geçerli- 6.500 işçi lehine çıkan Yargıtay kararına rağmen bu kararları da uygulamıyorsunuz. Mahkemelerin kararlarının dahi uygulanmadığı bir ülkede, değerli arkadaşlar, adaletten ve hukuktan bahsedilebilir mi?

Çalışmak ile işsiz kalmanın bir sarmal gibi iç içe geçtiği bugünlerde, işçilerin yakasına takılan taşeron işçisi kartı işçi sınıfının tek çalışma biçimi hâline getirilmeye çalışılıyor. 2002 yılında 387 bin olan taşeron işçisi, 2014 yılında 2 milyonu aşmış durumdadır. Peki, niye bu sistemi yaygınlaştırmak ve meşrulaştırmak için uğraşıyorsunuz? Elbette, ucuz iş gücü olmasından dolayı. Bu sebeple, Meclis dâhil, birçok kamu kurumunda, Çalışma Bakanlığının bulunduğu bütün kurumlarda, belediyelerde taşeron sistemini yaygınlaştırıyorsunuz. Sermayeden kesemediğiniz yetimlerin rızkını kesiyorsunuz. Bu halkın rızkına o kadar göz dikilmiş ki işçi ve emekçilerin can yeleği olan kıdem tazminatını dahi ellerinden almaya çalışıyorsunuz. Türkiye'de yasal çalışma süresi işçilerde haftalık 45, memurlarda 40 saat olmasına rağmen özellikle özel iş yerlerinde fiilî çalışma süresi 55 ile 59 saat arasında değişmekte. İstihdamın yaklaşık dörtte 1'inden fazlası 60 saatin üzerinde çalışmaktadır. Bunlarla övünüyorsunuz. TÜİK verilerine göre 1 milyon 220 bin işçi 72 saatten fazla çalışmaktadır. Burada ciddi bir emek gasbı söz konusudur.

Çalışma Bakanlığının görevlerinden birisi de en büyük haksızlık olan emek hırsızlıklarının peşine düşmektir. Evet, sürekli bir büyümeden bahsediyorsunuz. Evet, bir büyüme var sayın bakanlar. Bu büyüme taşeronlaşmadaki büyüme, bu büyüme hukuksuzluktaki büyüme, bu büyüme yoksulluktaki büyüme, bu büyüme eşitsizlikteki büyüme, bu büyüme adaletsizlikteki büyümedir. Dolayısıyla, halkın isyanında da büyük bir büyüme olduğu doğrudur ve halkın da isyanı büyüyecektir.

İnanıyorum ki bu halk güzel ve güneşli günler görecektir karanlık yerine.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Bu halk sadece merdivenleri değil, gözyüzünü de yeşile, maviye, kırmızıya, mora boyayacaktır. Eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye için mücadele eden herkesi buradan selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)