GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:30
Tarih:13.12.2013

BDP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) - Bize on beş dakika olması gerekmiyor mu?

BAŞKAN - Halil Bey'in on beş dakikaydı, sizin on dakika efendim. Benim elimdeki tablo böyle.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Halil Bey'den artan zamanı eklersiniz.

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) - Vallahi, ben de on beş dakikaya göre hazırlamıştım. Bir iki dakika geçebilir.

BAŞKAN - Buyurunuz.

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'yla ilgili, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Rekabet Kurumu hakkında Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Devletin önemli gelir kaynağını sağlayan bir kurum olan gümrükler AK PARTİ Hükûmetinin öncülüğünde sanki skandallara imza atmaya devam ediyormuş gibi görülmektedir. İş yükünün en ağır olduğu kurumların başında gelen gümrüklerde çalışan personel çalışma koşulları, özlük hakları ve ücretleri başta olmak üzere birçok alanda büyük sorunlar yaşamaktadır. AK PARTİ Hükûmeti, gümrüklerde çalışan personelin sorunlarını bildiği hâlde hâlen olumlu bir tek adım atmış değildir. Gümrük emekçilerinin sorunları konusunda AK PARTİ iktidarını göreve davet ediyoruz. Bu konuda atılacak her olumlu adımın arkasında olduğumuzu da beyan ediyoruz.

Gümrük Bakanlığının en önemli görevlerinden birisi, kuşkusuz, gümrük kapılarının halkımızın çıkarlarına hizmet edecek kapılar olması gerekir. Çünkü günlük ticaretin buralarda boy verdiği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Ortak bir refah ortamı oluşturmalıdır. Bölgesel iş birliği bu kapıların açılışıyla mümkündür. Bu da sağlıklı denetimle olmaktadır. Bir cerikan mazot için, bir kilo çay için, bir paket sigara için insanların onuruyla oynamamak gerekir. Sınır boylarındaki insanların birbirinin akrabası olduğunu unutmamalıyız.

Gümrük çitlerinin, gümrük duvarlarının artık dünyadan kaldırıldığı böylesi bir dönemde kapıların kapatılması çok doğal olarak karşılanmamalıdır. Sabah Mako'ya giden, Kamışlı'ya giden, Sero'ya giden, akşam döndüğünde sorgulanmamalıdır. Bavul ticaretiyle ilgili teşviklerde bulunulmalıdır. Sınır ticareti alanları geliştirilmelidir. Gümrük kapılarındaki bürokratik işlemler kolaylaştırılmalıdır. Örneğin, yazın, hepiniz biliyorsunuz ki Edirne'deki rezaleti anlatmama gerek yok. Ekonomik iş birliği ticari ilişkileri güçlendirmeli, her şeye yasak penceresinden bakmamalı, daha çok kolaylaştırıcı olmalıdır.

Kaçakçılık, toplum güvenliğini sağlamanın yanı sıra, rekabetçi piyasa için en büyük tehdidi oluşturmaktadır. Çok yönlü olan bu tehdidin önlenmesinde, ekonomik tedbirler, mali tedbirler, siyasi kararlılıklarla birlikte gümrük sahaları ve sınır kontrolleri önemli yer tutmaktadır ancak ne var ki Türkiye'de AK PARTİ Hükûmetinin uyguladığı politikalar neticesinde, kaçak işçiden, cep telefonundan, sigaradan içkiye, çaydan şekere, akaryakıttan büyükbaş, küçükbaş hayvana kadar tam bir kaçak cennetine dönüştürülmektedir. Kaçak işçi sayısına ilişkin resmî veriler elimizde bulunmamakla birlikte kimi kaynaklarda Türkiye'de kaçakçılık işinde çalışanların sayısının 500 bini bulduğu iddia edilmektedir.

Uygulamakta olduğumuz ekonomik, mali politikaların bir sonucu olarak durum bizzat AK PARTİ tarafından yaratılmıştır. Açıklanmayan kapıların sıkça başvurduğu maktu vergi, özel tüketim ve gümrük vergisini artırarak Türkiye'yi bir kaçak cennetine çevirdiğinizin farkında mısınız? Bugün Türkiye'de her yerde kaçakçılık tüm hızıyla devam ederken, özellikle İstanbul, İzmir, Bursa, Mersin gibi şehirlerde her alanda kaçakçılığın en büyüğü yapılırken AK PARTİ Hükûmeti bunlara göz yummaktadır. Kaçakçılıkla mücadele... 2012 yılına göre 2013 yılında yüzde 32'lik bir artış olduğu iddia edilmektedir.

Diğer yandan Türkiye kürdistan bölgesinde cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar baskıcı ve zulüm anlayışı sürmüş, bölgede yaşayan Kürt vatandaşlarımız, başta eğitim ve sağlık olmak üzere, işsizliğe, açlığa, sefalete, yokluğa ve yoksulluğa mahkûm edilmiştir. Kamu alanlarında hiçbir yatırım yapılmamıştır. Bugün Türkiye'nin petrol, elektrik ve enerji ihtiyacının en büyük bölümünü bu bölgeden temin ettiğini göz önünde tutarsak Batman'daki petrolün borulara döşenerek Mersin Limanı'na aktığı bir gerçektir.

Kürdistan bölgesinde birçok sınır kapısına ihtiyaç duyulurken, her defasında Hakkâri'ye gidip orada birçok açıklama yaparak Ankara'ya döndüklerinde ne hikmetse bunu unutmaktadırlar. Hakkâri'de doğrudan doğruya söylenenin Ankara'da uygulamasını yapmamanın sırrı nedir, henüz anlamış değiliz.

AK PARTİ Hükûmetinin, konu Kürdistan sınırı olunca, akrabalarıyla sınır ticareti yapan 34 kişinin bombalanarak, çekinmeden... İki yıldan beri hâlen bunlarla ilgili bir işlemin sonuçlanmadığı göz önündedir. Bunun bir sebebi şudur: Gümrük Bakanlığının o bürokratik direnişi, o statükocu anlayışının bir ürünüdür bu. AK PARTİ politikasına bu yönüyle baktığımızda, tabii ki Roboski katliamı ilk defa yaşanan bir olay değildir, otuz üç kurşun başka bir örnektir. Daha önce Gever'de polis demokratik bir eyleme saldırarak 3 insanımızın yaşamını yitirmesine neden olmuştur. Türkiye tarihinde Kürdistan coğrafyasında devlet sınırında ticaret yaptığı için katledilen yüzlerce insanımız mevcuttur.

Daha dün Özalp ilçesinde Kapıköy, yani İran sınırında birçok vatandaşımızın yaşamını yitirdiğini biliyoruz. Hem askerler tarafından hem pasdarlar tarafından, her iki taraftan da bu insanlar böylesi saldırılara maruz kalmaktadırlar. Bununla da yetinilmiyor. Bu sınırlarda âdeta kaçakçılık adına insanları geceleri evlerinden alıp bu sınıra yakın yörelerde öldürdüklerini, faili meçhule gittiklerini de biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ'nin komşu ülkelerle ilgili "sıfır sorun" diyerek uyguladığı dış politikasının sonucu olarak Orta Doğu'da nasıl yalnızlaştığı da göz önündedir çünkü her şey dünyanın gözleri önünde cereyan etmektedir. Orta Doğu'da oynadığı rolü hâlen anlamış değildir, hâlen bu politikanın altının ne kadar boş olduğunun farkında bile değil. Rojava dediğimiz sınır kapılarında El Nusra, El Kaide, ne oldukları belli olmayan bu insanlara Gümrük Bakanlığı âdeta sahayı eğitime açmış gibi görünmektedir. Biz soruyoruz: Sayın Gümrük Bakanı, siz ne iş yapıyorsunuz, siz neyle meşgulsünüz? Sizin haberiniz var mı? Ceylânpınar'dan haberiniz var mı, Reyhanlı'dan haberiniz var mı, Habur'dan haberiniz var mı? Yapılanların, o bürokratik engellerin sadece ve sadece Kürtlere uygulandığını biliyor musunuz? Ve Orta Doğu'nun kalbinde bu saldırılar herkesin gözleri önünde cereyan etmesine rağmen kimseden bir ses dahi çıkmıyor. İşte görüyoruz. Bu yaptıklarınızın yanınıza kâr kaldığını sanıyorsunuz. Bir gün gelecek, dünya halkları sizi yargılayacak, bu tutumunuzdan dolayı yargılayacaktır. İşte görüyoruz, Suriye'deki mezalimin, Suriye'deki haksızlığın, zulmün, baskının bir bölümünün sizin tarafınızdan tezgâhlandığı artık aşikârdır, artık bu bir sır değildir, açık ve nettir. İşte TİGEM işletmeleri oradadır. Orada eğitim veriyorsunuz, orada silahlandırıyorsunuz, kapıdan geçirdikten sonra iddia ediyorsunuz: "Var mı elinizde bir belge?" Rüşvetin belgesi yok, öldürmenin belgesi yok, kaçakçılığın belgesi yok. E ne yapalım, nasıl bir iddiada bulunalım, nasıl bir ispatta bulunalım? İşte görüyoruz, bir cerikan mazot için adam öldürebiliyorsun ama gidip Rojava'daki olup bitenleri hâlen saklıyorsunuz. Niye saklıyorsunuz? Bir gün o insanlar sizin de başınıza bela olacak. El Nusra, El Kaide Afganistan'da, Pakistan'da, Tunus'ta, Cezayir'de, Mısır'da, Yemen'de, Irak'ta, gittikleri her bölgede yıkmışlar yakmışlar ama bir başarı sağlamamışlar. Hâlâ neden Türkiye Hükûmeti bunlara destek sağlıyor, anlamış değiliz. Bu nedenle söylüyoruz, Sayın Gümrük Bakanı, kendi alanınızla biraz ilgilenseniz iyi olur diye düşünüyoruz. Daha önce Irak'ta da olan bitenleri hepiniz biliyorsunuz. Daha dün güney Kürdistan federal hükûmetini inkâr ettiniz, karşı çıktınız ama bugün 10 milyara yakın bir ticari hacme sahip oldunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) - Neden? Çünkü siz Türkiye'de... (BDP sıralarından alkışlar)

Peki, hepinizi saygıyla selamlıyorum.