GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:31
Tarih:14.12.2013

MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve bütçeyi takip eden 15 AKP milletvekilini ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu bütçenin en önemli konusu, gündemi maalesef geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Sayıştay raporları. Maalesef, Sayıştay raporlarının olmadığı, hesabın kitabın dikkate alınmadığı, millete hesap vermekten kaçılan bir bütçe görüşmesini burada, hep birlikte yapmaya çalışmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, İçişleri Bakanlığının temel görevi, ülkemizde huzurun sağlanması, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin teminidir. Ancak, AKP iktidarı çeşitli sebeplerle toplumu germektedir. Öncelikle, AKP iktidarları döneminde gelir dağılımdaki adalet olağanüstü bozulmuştur. Yine, AKP iktidarları döneminde toplum üzerinde çok yönlü psikolojik baskı hâkim olmuştur. Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar, insanlar takip edildiklerine, fişlendiklerine, telefonlarının dinlendiğine inanmaktadırlar. Yapılan birçok operasyonda görüldüğü gibi, telefon dinlemesi yapıldığı da maalesef doğrudur. Ben, daha önce yaptığım konuşmalarda buradan iktidarı uyarmıştım. Bugün bir kez daha uyarıyorum: Sizin teknolojiniz herkesi her daim dinlemeye asla yetmez ama yüce Allah hepimizin kaydını tutuyor. Bir gün, kendi yaptıklarınızın sokağa dökülmesini istemiyorsanız, insanların mahremine saldırıyı bırakın.

Yine, bu noktada, başka bir hususa da dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Herkesi çeşitli yollarla baskı altında tutan iktidar, her nedense teröristleri, kaçakçıları, uyuşturucu tacirlerini, toplumsal olayları provoke edenleri yeterince dinleyip, takip edip yakalamakta güçlük çekmektedir. Reyhanlı saldırısını yapanlarda olduğu gibi, önce onlarca vatandaşımız can vermekte, o saldırı gerçekleşmekte, sonra o teröristler yakalanabilmektedir.

AKP iktidarları döneminde, başta hırsızlık, uyuşturucu kullanımı, uyuşturucu üretimi ve uyuşturucu ticareti, kaçakçılık, kadına karşı şiddet, çocuklara karşı şiddet ve cinsel istismar suçları patlamıştır. Bu suçlarla mücadelede İçişleri Bakanlığı maalesef yetersiz kalmıştır. Bu suçlarla mücadele noktasında birtakım sosyal tedbirler, polisiye tedbirler ve ceza hükümleri birlikte ele alınmalı ve toplum bu suçlardan ve suçlulardan muhakkak korunmalıdır.

Tabii, AKP iktidarlarının bu konudaki başarısızlığının bir sebebi daha var. AKP, uyguladığı yanlış iç politika, yanlış ekonomik politika ve yanlış dış politikadan dolayı sokağa çıkamaz hâle gelmiştir. Bugün, Sayın Başbakan bir üniversiteye gidecekse önce oraya binlerce polis sevk edilmekte, arkasından, Sayın Başbakan üniversiteye gidebilmektedir. Yine, Sayın Başbakanın yurt içi gezilerinde de durum farklı değildir. 30 Kasım - 1 Aralık tarihlerinde Sayın Başbakanım Muğla'ya gelmiştir. Bu programda Muğla polisinin korumasını yetersiz bulan iktidar, değişik illerden yüzlerce polisi Muğla'ya sevk etmiştir. Bugün de aynı durum Antalya'da yaşanmaktadır, geçen hafta da Trakya'da yaşanmıştır. Hâlbuki, Muğla'daki polis ve jandarma, Muğla'da güvenliği normal zamanda pekâlâ sağlayabilmektedir. Yazın Muğla'nın nüfusu 3-4 milyona ulaştığında bile Muğla'ya ilave güvenlik gücü sevk edilmemektedir. Eğer sokağa çıkmaktan korkuyorsanız, abartılı güvenlik tedbirleriyle vatandaşı canından bezdireceğinize, yerinizde oturun. Tabii, polisi bu şekilde, esas işinden, suçla, suçluyla mücadeleden uzaklaştırırsanız, polisi sadece Sayın Başbakanı ve Hükûmet üyelerini korumakla görevlendirirseniz suçlar artar, suçlular da elini kolunu sallayarak sokakta gezer. Suç ve suçluyla mücadele etmek için, polisi asli işinde kullanmak lazım. Başbakanı korumak, Hükûmet üyelerini korumak polisin asli işi olmaktan çıkmalı. Vatandaştan korkan bir iktidarın iktidar olarak devam etmesi de zaten mümkün değildir.

AKP iktidarı, bir de hak arayanlardan çok korkmaktadır. Hakkını arayan memura, işçiye, köylüye, Yatağan'da, Milas'ta özelleştirmeye karşı çıkan işçilerimize çok sert davranmaktadır. Yatağan'da, Milas'ta özelleştirmeye karşı direnen işçilerimiz başka yerlerde özelleştirme sonucu yaşananları biliyorlar, kendilerinin ve yörenin özelleştirmeden göreceği zararları biliyorlar.

Sayın Bakan, lütfen, onlara karşı orantısız güç kullanmayın, onların kimseye zarar verme niyetleri yok, sadece haklarını korumaya çalışıyorlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uygulanan yanlış Suriye politikası sonucu ülkemize sayısını kimsenin tam olarak bilemediği binlerce Suriyeli geldi. Bunların ne kadarı mülteci kamplarında kalıyor? Mülteci kampları dışında ülkemizin neresinde ne kadar Suriyeli yaşamaktadır? Bu Suriyeliler bulundukları yerlerde ne iş yaparlar, ne yerler, ne içerler, nasıl geçinirler? Gerçekten, devletimiz bunların oluşturduğu güvenlik zafiyetinin farkında mıdır, bundan haberdar mıdır? AKP ne kadar Suriyeli mülteciyi Türk vatandaşı yapmıştır? Türk vatandaşı yapılan Suriyeli mülteciler hangi özelliklerinden dolayı vatandaş yapılmışlardır? Suriyeli mültecilerin seçime kadar vatandaş yapılacağı doğru mudur? Elinde Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanıyla dolaştığı iddia edilen Suriyeli mültecilere vatandaşlık verdiniz mi, verdiniz de bunları bizden mi gizliyorsunuz, yoksa birileri Suriyeli mültecilere sahte nüfus cüzdanı mı vermektedir? Bunlar gerçekten toplumumuzu tedirgin eden sorular. Ben milletimiz adına bu soruları soruyorum ve inşallah, sizden cevabını da bekliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanın Bütçe ve Plan Komisyonunda yaptığı sunumda da görüldüğü gibi, özel güvenlik personeli sayısı son yıllarda çok arttı, bugün itibarıyla özel güvenlik personeli sayısı devletimizin istihdam ettiği polis sayısını geçmiş bulunmaktadır. Bir o kadar da özel güvenlik eğitimi almış sertifikalı insan bu sektörde iş beklemektedir.

Değerli arkadaşlar, özel güvenlik yeni bir sosyal yara olmadan bu konunun masaya yatırılması ve ciddi tedbirler alınması gerekmektedir. Eğer vakit geçmeden bu konuda ciddi bir düzenleme yapılmazsa sonuç çok vahim olacaktır.

Özel güvenlik görevlisi olarak çalışan vatandaşlarımızın çoğunluğu sendikasız, iş güvencesi olmadan, ucuz güvenlik sağlamak için asgari ücretle çalıştırılmaktadır.

Yine, birçok kurum, güvenlik sektöründe tecrübeyi, mesleki birikimi yok sayarak ancak belli yaşın altındaki genç personeli istihdam etmektedir. Bu sektörde çalışan gençlerimiz belli bir yaşın üzerine çıktıktan sonra ne iş yapacaklar, evlerine nasıl ekmek götürecekler? Vakit varken bu konuda eğitim, istihdam, kontenjan bir sisteme bağlanmalı, bu sahada bir insan planlaması mutlaka yapılmalıdır ve her kurumun belli oranda tecrübeli eleman istihdamı zorunlu hâle getirilmelidir. Ayrıca, asgari ücretli özel güvenlik görevlisi istihdamı yapılmamalıdır. Güvenlik, ucuz hizmet alanı olmaktan çıkarılmalıdır.

Sahil güvenlik güçlendirilmeli ve sahillerimizdeki, insan kaçakçılığı başta olmak üzere, her türlü kaçakçılıkla yeterli mücadele yapılmalıdır.

Yine, bugün bütün medyada yer bulan kişisel verilerin ortada gezmesi hepimiz için önemli bir tehdittir. Sayın Başbakan diyor ki: "Devletin mahremini kimse yayınlamasın."

İyi de Sayın Başbakan, siz devletin ve milletin bilgilerini ortaya dökün, sonra başkalarını suçlayın. Bu ne biçim zihniyet? Lütfen, devletin ve milletin mahremine sahip çıkın.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temmuz ayında çıkan torba kanunla muhtarlarımızın maaşları bir miktar düzeltildi ancak il genel meclisi üyelerimizin ekonomik ve sosyal hakları unutuldu, onlara da görevleriyle mütenasip bir çözüm gereklidir.

Sayın Başbakan her gittiği yerde mülki idare amirlerinin yaptığı KÖYDES projelerinin açılışını yapmakta ama 1'inci sınıf mülki idare amirlerinin özlük haklarını, kendileriyle taşrada eşit şartlarda görev yapan 1'inci sınıf hâkimlerle eşitleme noktasına gelince onları göz ardı etmektedir. Bu sorunun da muhakkak çözülmesi lazım.

Yine, temmuz ayında çıkan torba kanunda korucuların istihdamında 55 yaş sınırı getirildi, 55 yaşını dolduran, on beş yıl hizmeti olan koruculara emeklilik hakkı verildi ancak 55 yaşına geldiği hâlde on beş yıl hizmet şartını yerine getiremeyen korucularımız unutuldu. Köy korucularının mağduriyetini ele alıp bunları giderecek bir çalışmaya ihtiyaç var. Onlar, bugüne kadar, terörle mücadele konusunda çok önemli görevler yaptılar, bu konuda çok önemli fonksiyonlar üstlendiler. Önümüzdeki dönemde de siz onlara daha, çok ihtiyaç duyacaksınız çünkü sözde açılım uygulamalarınızda bahar bitecek. Siz dediniz "Teröristler Türkiye'den çekilecek, silah bırakacak." ama böyle bir şey olmadı. Sayın Başbakanın kendisinin de defalarca itiraf ettiği gibi, teröristlerin ancak yüzde 15'inin yurt dışına gittiğini diğer Hükûmet yetkilileri de çeşitli platformlarda ifade ettiler.

Yine, bu sözde açılım sürecinde "Her şey çok güzel olacak." dediniz ama gelişmeler pek de öyle gözükmemektedir. Eğer her şey güzel olacaksa PKK niye silah bırakmamakta, yurt dışına bir kısım militanlarını götürmekte ama en önemlisi, PKK, şimdiye kadar, otuz yıldır hiç bu kadarını yapamadığı şekilde binlerce gencimizi dağlara çıkartmaktadır. Eğer her şey güzel olacaksa bu gençlerin dağa çıkartılmasının gerekçesi nedir? Eğer bundan sonra hiç gürültü olmayacaksa, silahlar konuşmayacaksa bu gençler dağda çiçek mi toplayacaklar arkadaşlar? Siz, yılanla çuvala girilmeyeceğini ne zaman anlayacaksınız? Eğer her şey güllük gülistanlık bir hâle geldiyse Kandil'deki yılanbaşı niye ikide birde başını kaldırıp sizi ve ülkemizi tehdit etmektedir? Türkiye'yi Kandil'den tehdit edenlere karşı sesinizi çıkarmayacaksınız, ondan sonra "Her şey güllük gülistanlık." diyeceksiniz. Böyle bir şey yok arkadaşlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öyle günlere geldik ki insanın inanası gelmiyor gerçekten. Geçen gün, sosyal medyada, Sayın Bakanın bir fotoğrafını gördüm. Yıllarca milletimize, devletimize küfreden, sanatçı geçinen bir zat ile poz vermiş. Gerçekten çok üzüldüm çünkü Sayın Bakan, ömrü devlet hizmetinde geçmiş bir insan, kendisine yakıştıramadığımı buradan ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, bu ülkeyi yılbaşı hediyesi olarak almadık. Ecdadımız, bu ülkeyi bize emanet etmek için yedi düvele karşı her cephede savaştı. Ecdadın hatırasına saygı duyacaksak, ecdadımızın bize bıraktığı bu devletin emanet olduğunun, bize miras olduğunun yani bunu birileriyle paylaşamayacağımızın farkına varacaksak bir şeyler yapmamız lazım. Bu ülkeyi, birileri, o ecdat, Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda ve otuz yıldır terörle mücadelede canını veren 40 bin kardeşimiz bize emanet ettiler. Bizim görevimiz, bu emanete sahip çıkmaktır. Bu emanete ihanet, kimsenin harcı da haddi de değildir. Bunun herkes tarafından böyle bilinmesini istiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2014 bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)