| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 14.12.2013 |
BDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hayırlı günler, hayırlı sabahlar.
Biraz önce su değiştirildi. Sayın Bakanım, bizi o kadar gaza alıştırdınız ki bundan sonra rica ediyoruz, sular da gazlı olsun.
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Nasıl olsun?
ALTAN TAN (Devamla) - Efendim, gazlı su olsun, daha iyi olur. Sayın Meclis Başkanına da rica edelim.
BAŞKAN - Sayın Tan, dikkate alınacak efendim.
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Suyu Mardin'den getireyim sana, Mardin'den.
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, İçişleri Bakanlığının sorunları üzerinde on dakikada ne kadar şey anlatılabilirse on dakikada bir şeyler arz etmeye çalışacağım.
Tabii ki bu geçtiğimiz birkaç yılın en önemli meselesi orantısız güç ve polis şiddeti. Biraz evvel sevgili arkadaşım Erol Dora da bahsetti uzun uzadıya, devlet niye bu kadar sertleşti, niye bu kadar Hükûmet ve Başbakan öfkeli, neden bu kadar en ufak bir şeyin üzerine orantısız bir güçle, şiddetle gidiliyor, doğrusu anlamakta zorlanıyorum. Yüzde 50 oy almış bir iktidar ve yine kendilerince "Bütün kamuoyu yoklamalarında yüzde 50'nin üzerinde oyumuz var." diyen bir iktidar neden bu kadar güçlüyken, güçlenmişken şiddetlenir ve öfkelenir, doğrusu ben hakikaten anlamakta zorluk çekiyorum. Çünkü, insan güçlendikçe, kuvvetlendikçe daha sakinleşir, olaylara daha hâkim olur, daha teknik davranır, mevzuları daha -eski tabirle- uhuvvet ve suhuletle, nezaketle halletmeye çalışır ama maalesef anlaşılmaz bir sertleşme ve öfke durumu var, tahammülsüzlük var. Çok uzun uzadıya da bu mevzuya girmek istemiyorum.
Bir diğer mevzu değerli arkadaşlar, yine bu birinci mevzuyla bağlantılı olan fişleme konusu. Millet niye bu kadar takip ediliyor, onu da gerçekten merak ediyorum. Öyle bir noktaya geldik ki telefonda bile eşim aradığı vakit "Bak, eğer biraz kızgınsan, bir şey söyleyeceksen lütfen devletin kayıtlarına girmesin, gelip evde konuşalım." diyorum. O da cevap veriyor, trajikomik, diyor ki: "Evde de konuşsak ortam dinlemesine girecek, ne farkı var? Bari burada konuşalım." Yani, bunu da anlamak mümkün değil. Vatandaşı bu kadar niye takip ediyorsunuz, gerçekten anlaşılması zor bir şey.
Bir ironide bulunmak istiyorum, ironi yapmak istiyorum. Peki, milleti bu kadar takip ediyordunuz da, her şeye bu kadar hâkim bir devlet istihbaratı varsa, bu kadar meraklıysa, Millî İstihbarat Müsteşar Yardımcısı Bağdat Caddesi'nin ortasında öldürüldü, Hiram Abas, bunun katili kim? Hrant Dink cinayetinin dibi, gerçek katili kim ve yine aynı şekilde Uğur Mumcu'yu öldüren derin yapı kim? Şimdi, bunların hepsinin de cevabı yok. "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar." Bize lazım olan hiçbir mevzuda bu derin istihbaratlar devreye girmiyor ama yatak odalarından tutun alışverişlere kadar ne varsa magazinel her şey takip ediliyor, bunu da anlamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, sürekli siyasi konulardan bahsediyoruz, polis şiddetinden bahsediyoruz, Terörle Mücadele Kanunu'ndan bahsediyoruz, Gösteri Kanunu'ndan bahsediyoruz ama öyle mevzularımız var ki bunlar yüreğimizde bir yara, bunlar...
BAŞKAN - Sayın Tan, isteğiniz üzere gazlı su gönderilmiştir efendim.
Buyurun.
ALTAN TAN (Devamla) - Teşekkür ederim efendim.
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Soda gönderdim...
ALTAN TAN (Devamla) - Sayın Bakanım, yalnız, bu da diğer bize attığınız gazlar gibi sahte olmasın. İnşallah gerçeğidir.
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Soda olduğu için, efendim, biraz gazlı!
BAŞKAN - Başkanlık gönderdi efendim.
Buyurun.
ALTAN TAN (Devamla) - Evet, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, bir önemli mevzu, bu insan kaçakçılığı mevzusudur.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Keşke başka bir şey isteseydiniz Altan Bey.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Başka bir şey isteseydin, demokrasi gibi.
ALTAN TAN (Devamla) - Demokrasi istiyoruz, o da gelir inşallah.
Teşekkür ederim hatırlattığınız için.
Böyle sohbet güzel yani bazen konuşurken.
Evet, değerli arkadaşlar, bir, en önemli konu insan kaçakçılığı mevzusudur. Ben bu kürsüden de, televizyonlardan da, basın toplantılarında da defalarca bahsettim.
Sayın Bakanım, binlerce insan teknelerde Yunanistan'a giderken, adalara giderken boğuldu öldü. Yüzlerce insan kamyon kasalarında, tanker içlerinde boğuldu öldü. Allah'ınızı severseniz, Somali'den gelen, Kenya'dan gelen, Mozambik'ten gelen bir zavallı cebindeki son kuruşu Aksaray'daki bir insan kaçakçısını bularak veriyor. Sizin İstanbul Valiniz, Emniyet Müdürünüz, Aksaray Polis Karakolundaki görevlileriniz ne yapıyor? Lütfen izah edin. İnan edin, Allah'tan bu insanların her haberini izlediğimde artık televizyonlara bakamıyorum. İstanbul'un göbeğinde bu kadar rezalet nasıl oluyor, anlayamıyorum. Anlayabiliyorsanız, lütfen siz de izah edin. Nasıl bu mazlum ve mağdur insanlar gelip bu kaçakçıları buluyor da, siz bunları nasıl bulamıyorsunuz? Lütfen izah edin. Ve bir olay değil, iki olay değil, üç olay değil.
İkinci bir yürek yarası, kayıp çocuklar, köprü altı çocukları. Daha bizim çocukluğumuzda Kemalettin Tuğcu'nun "Köprü Altı Çocukları" diye bir hikâye kitabı vardı, romanı vardı.
Değerli arkadaşlar, bu, İstanbul'da özellikle, İstanbul merkezi, sur diplerinde, köprü altlarında yatan, dilendirilen, hırsızlık yaptırılan, uyuşturucuya sevk edilen bu insanlarla ilgili neden kökten bir çözüm bulunamıyor?
Ve bir üçüncü yürek yaramız da, uyuşturucu meselesi. Bugün Diyarbekir sokaklarından tutun, İstanbul'da Dolapdere'de, Taksim'de aleni haplar satılıyor, aleni uyuşturucu satılıyor. Bu Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü ne yapıyor, vazgeçtik validen ve diğerlerinden? Ve yıllardır bu oluyor. İstediğiniz gecenin istediğiniz saatinde binin arabanıza inin Dolapdere'ye, istediğiniz uyuşturucuyu alın gelin, Taksim'e çıkın alın.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Aynısını Erzincan'da da yapıyorlar.
ALTAN TAN (Devamla) - İstanbul'un göbeği efendim, göbeği.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - İstanbul değil, Erzincan'da da aynısını yapıyorlar.
ALTAN TAN (Devamla) - Nasıl oluyor bu? Ondan sonra diyorsunuz ki: "Eroin buradan geliyor, esrar buraya gidiyor." Bunlar da ayrı mevzular.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Demokrasi isteyen gençleri kovalamaktan ona fırsat kalmıyordur!
ALTAN TAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Büyükşehir Belediye Kanunu... Tamam, büyükşehirler kuruldu, bize göre olumlu bir adım ama valinin yetkileri ne? Büyükşehir belediye başkanı ne yapacak? O il koordinasyon kurulunun görevleri ne, yetkileri ne, kadrosu ne, bütçesi ne? İnan edin, bu seçimlerden sonra ciddi bir karmaşa yaşanacak. Onun için, bugünden uyarıyoruz: Bu kanunda ne kadar boşluk varsa, eksiklik varsa, uygulamada sıkıntılar varsa lütfen bunlar şimdiden tespit edilsin ve iş işten geçtikten sonra, bir yıl, iki yıl tartışmalarla, kavgalarla geçirildikten sonra bir çözüm aranmasın. Bu konuyla da ilgili mutlaka valilerin de seçimle geleceği ciddi bir düzenlemeye ihtiyaç var. Eğer bunları yapamazsak çok ciddi sıkıntılar yaşayacağız, bizden söylemesi, şimdiden söyleyelim çünkü ben madde madde, fıkra fıkra inceliyorum, uygulamalara bakıyorum -kendim de belediyecilik yaptım- ciddi sıkıntılar var, çok ciddi sıkıntılar var.
Bir önemli mevzu da Sayın Bakanım, son günlerdeki iddialar. Siz de takip ediyorsunuz; Diyarbakır'da, Batman'da, Mardin'de İslami kuruluşlar açıklama yaptılar "Polis aramıza ajan sokuyor." diye. Bunlara İnternet sitelerine de şu an girip bakabilirsiniz. Hizbullah-PKK çatışması tezgâhlanıyor. Hem PKK ile ilgili bazı sızmalardan bahsediliyor hem de İslami gruplardan bahsediliyor. Batman'da bir cinayet oldu ve MUSTAZAF-DER çevreleri bu konuda itham edildi, onlar da inkâr ettiler veya sahiplenmediler, kabullenmediler. Ben Sayın Bakanımı aradım, dedim ki: "Yüksekova'da MUSTAZAF-DER'in bir yetkilisi öldürüldü, Batman'da da BDP'ye sempati duyan, BDP'li bir kardeşimiz öldürüldü. Bu 2 insanımızın da, 2 vatandaşımızın da, 2 kardeşimizin de katillerini lütfen kamuoyunun önüne koyun; koymadığınız vakit bu derin manipülasyonlar, enfeksiyonlar hızla yayılacak, Allah korusun, tekrar eski günlerdeki, 90'lı yıllardaki karşılıklı cinayetler, çatışmalar gündeme gelecek." Ama maalesef şu ana kadar Yüksekova cinayeti de, Batman cinayeti de her iki kesimden aydınlatılamadı. Ve bu iddialarla, işte son, bu hafta çıkan iddialarla da bu daha da gündeme çıktı, birçok şahıs çıktı kamuoyunun önüne, dedi ki: "Bana polis şu teklifte bulundu, şu ajanlaştırma yöntemini dayattı." Bunlar çok ciddi iddialardır. Eğer bu iddiaların çeyreği doğruysa değerli arkadaşlar, deniz kirlenir yani bırakınız havuzu, gölü, büyük toplumsal yaralar meydana gelir. Onun için, Sayın Bakandan istirham ediyoruz tekrar tekrar, bu gerçek katillerin, gerçek provokatörlerin kamuoyunun önüne konulması lazım.
Ve son olarak da bu, valilerle ilgili şikâyetimizi arz edelim. Sayın Bakanım, sizden de Sayın Başbakandan da istirham ediyoruz, bölge hassas, bölgenin hassasiyetine uygun valilerin gelmesi lazım. İşte bir Adana Valisi olayını yaşadık, evlere şenlik yani beyanatlar evlere şenlik, konuşma evlere şenlik, tarz, tıraş, giyim, gözlük; nereden bakarsanız, her taraf evlere şenlik. "Diyarbakır Valisi İzmir'e gitti, biz kurtulduk, İzmir düşünsün.", "Musul oldu vilaye, Nafi Efendi Vali/ Vâveylâ tül vilaye, vâveylâ tül ahali!" demeyelim arkadaşlar.
Selamlar. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Vekilim, gazlı suyunu iç.
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Gazlı suyu da getireyim efendim, beraber içelim, inşallah şifa olur.