GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:31
Tarih:14.12.2013

CHP GRUBU ADINA SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, yeni bir bütçe yapıyoruz; içinde halk olmayan bir bütçe, halka hesap verme sorumluluğu taşımayan bir bütçe. Sistemin yapısal sorunlarının bedelini yine halkımız ödeyecek. Büyük sermayenin ihtiraslarının bedelini halkımız daha da yoksullaşarak ödeyecek.

24 Ocak kararlarının çilesi hâlâ bitmedi. 24 Ocak 1980'de alınan ekonomik kararlarla tekelci sermaye, devletle bütünleşen tekelci sermayeyi yakalamak istiyor. Devlet olanaklarını, tekelci sermayeyi güçlendirmek için ekonomik kararlar alınıyor. Ülkede güçlü bir toplumsal muhalefet var. Bu kararların o günkü Parlamento içinde hayata geçmesi mümkün değil, sağ-sol çatışmaları var ve gençlerimiz yaşamlarını kaybediyor. 12 Eylül 1980'de emperyalizm destekli askerî faşist darbe yapılıyor. Sağ-sol çatışmaları ve ölümler sona eriyor. Düşünüyorum, bu tedbirler önceden alınsa gençlerimiz bugün hayatta olacaktı, acaba bu çatışmalar ve ölümler darbenin meşru bir kılıfı mıydı? 12 Eylül askerî faşist darbesi olduğunda bir kesim, bir düşünce; yeri, zamanı ve konjonktür uygun olduğu zaman yararlanmak üzere korunma altına alındı. Tarımda taban fiyatları düşük verildi, işçi ücretleri düşük, maaşlar, memur maaşları düşük ve ağır vergi yükleriyle önemli bir sermaye birikimi sağlandı. Bu sermaye birikimini ne yazık ki, görgüsüz sermayedarlar ekonomiye kazandıramadılar.

90'lı yılların başında Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra iki kutuplu dünya tek kutuplu hâle geldi ve tek kutup hâline gelen kapitalist emperyalist sistem yeni ideolojisini ortaya koydu. Bu, "yeni dünya düzeni", "küreselleşme" ya da "globalleşme" diye değişim ve özgürlükleri bir ideolojik argüman olarak kullanmaya başladılar. Gerçekten, küreselleşme için özgürlükler, sermayenin serbestçe her yere girip çıkması, önünde hiçbir engel kalmaması, gümrüklerin ve sınırların kalkmasıydı; bunun karşılığında da emeğin organize olması söz konusu değildi. Şunun bilinmesini isterim ki: Emperyalizmle iş birliği yaparak, barış, demokrasi ve özgürlükleri kazanamazsınız.

Tüm dünyada bir değişim modası başladı. Aslında değişim, küresel sermayeye teslim olmaktı, bu yolla ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynakları ile insan emeğini kullanmaktı.

12 Eylül askerî faşist darbesi yapıldığında yeri ve zamanı konjonktüre uygun olanın, uygun olduğu dönemde yararlanma adına iktidara getirilmesini düşünenler için bir fırsat doğmuştu.

2002'de yeni bir seçim oldu, seçim öncesi DSP-MHP koalisyonu nedense yıkıldı, yeni seçimlerde ülkemize yeni bir iktidar geldi. Birkaç yıllık ürkeklikten sonra sermayenin olurunu alarak, güvenini alarak, 2005-2006 yılında finans kapitalin yani banka sermayesi ile sanayi sermayesinin birleşmesine sahip olan güçlerin, en gerici, en şoven ve en emperyal unsurlarının altyapısı oluşmaya başladı. Bunun adı faşizmdir. Bu, günümüze uygun bir faşizmdir. Klasik Alman faşizmi ırkçılık üzerinden yapılmıştır ve bugün bizde de inançlar üzerinden yapılmaktadır.

Bir örnek vermek istiyorum. Büyük kentlerde, merdiven altı atölyelerde, sağlıksız çalışma koşullarında, düşük ücretlerle, sigortasız ve sosyal güvencesiz olarak çalışan başı örtülü genç kızımızın başörtüsü Sayın Başbakan için bir özgürlük mücadelesi hâline geldi ama aynı genç kızımızın ekonomik ve demokratik taleplerini Sayın Başbakan görmezden geldi. İşte, burada başörtüsünün görevi sömürünün üstünü örtmektir.

Doksan yıllık cumhuriyet tarihimizde, AKP dönemi sermaye birikiminin en fazla sağlandığı dönem oldu. 2002 yılında 4 olan katrilyoner sayısı 44'e çıktı, buna karşı halkın yüzde 63'ü de maddi olarak yoksullaştı.

"Dünyanın en büyük 17'nci ekonomisi" dediğimiz ülkemizin, halkının yaşam standartları açısından dünyada 77'nci sırada olması bizim eleştirilerimizin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.

Küresel güçler ve yerli iş birlikçileri AKP'nin ekonomi politikasından ve bütçesinden oldukça memnunlar. Aslında AKP bu anlamda görevini gerçekten layıkıyla yapan, iş birlikçi, tekelci sermayenin siyasi bir temsilcisidir.

Ülkemizde milyonlarca insan ileri demokrasiyle faşizmin farkının ne olduğunu bilmektedir. Kendi taleplerini demokrasi olarak gören, muhalefet ve karşıtlarının taleplerine gelince demokrasinin "d"si olmayan bir ülkede gerçekten ileri demokrasiden söz etmek pişkinliktir. Bir ülkede ileri demokrasiden söz edebilmek için üretim güçlerinin gelişmesi gerekir. Üretim ilişkilerini elinde bulunduran güçler üretim güçlerinin önüne bir set çekiyorsa o ülkede siz ileri demokrasiden söz edemezsiniz. İş kazalarında Avrupa 1'incisi, dünya 3'üncüsü olan ve sendikal hakları gasbedilen bir ülkede ileri demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Faşizm ve darbeler sermayeden ve onun siyasi örgütlerinden bağımsız olarak değerlendirilmez.

Doğu Karadeniz Projesi DOKAP'ın, bölge illeri arasındaki eşitsizliği gidererek var olan mevcut potansiyeli açığa çıkarmayı amaçlayan bir proje olduğunu biliyoruz.

Giresun, bölgede sosyoekonomik olarak en az gelişmiş il konumundadır. Tur güzergâhlarının gezildiği yerler, tur sayısı, konaklama sayısı, ortalama kalış süresi, doluluk oranları değerlendirildiğinde en az faydalanan ildir.

Giresun il turizm kaynakları envanterinde tarihî ve kültürel değerler kısmında Hisar Kale Manastırı, Tirebolu Kalesi, Licese Kilisesi, Giresun Zeytinlik semti, Giresun Adası, Çocuk Kütüphanesi ve Aksu Şenlik Alanı yoktur. Doğal değerlerde Giresun Adası ve 4 bölümün bulunduğu bölge envanterde yer almamıştır. Sis Dağı, Trabzon Yaylası olarak gösterilmiştir. Hâlbuki Sis Dağı, Giresun'un Görele ilçesinin Bayazıt köyü sınırları içinde olup Trabzon ve Giresun'un ortak kullanma alanıdır ve düzeltilmesi gerekir. Ada'nın tescil durumu yanlış yazılmış olup Giresun Adası 2'nci derece arkeolojik sit alanıdır. Planda, arabalı vapur seferleri Rize, Trabzon, Ordu'ya uğrayarak Samsun'a gitmekte, büyük bir limana sahip olan Giresun atlanarak iskelesi olan Ordu'ya uğramaktadır, bu gerçekten anlaşılmaz bir durumdur. DOKAP bölgesinin turizm yapısının değişimi bölümünde Giresun ilinin yer almaması eksiklik olarak görülmektedir.

Sözlerimi bitirirken hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)