| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 14.12.2013 |
MHP GRUBU ADINA EMİN ÇINAR (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinde Ekonomi Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, on bir yıldır iktidarda olan AKP'nin basiretsiz yönetimi nedeniyle bir uçuruma doğru sürüklenmektedir. Milletimiz bu on bir yılda ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Milletimiz, bu zaman diliminde ekonomiden sosyal yaşama, eğitimden sağlığa birçok alanda sorunlarla boğuşmaktadır. Çiftçimiz perişan olmuş, tarlasını terk etmiş, esnafımız dükkânını kapatmış, vatandaşımız borç batağına doğru itilmiş ve milletimiz bölünmeye doğru sürüklenmiştir. "Açılım" zırvaları altında teröristbaşı "akıl danışılan beyefendi" ye çevrilmiş, bin yıldır bir olarak bu topraklarda yaşayan aziz milletimiz her ortamda otuz altıya bölünmek istenmiştir. AKP'li yöneticiler daha da ileriye giderek binlerce yıllık şan ve şeref dolu bir tarihe sahip olan Türk milletini yok saymaya kalkışmıştır. Vatandaşlarımız bir yandan fakirleşirken bir yandan da bu sorunlarla muhatap bırakılmıştır. Buna rağmen, iktidar, her ortamda pembe tablolar çizmiş, her yerde "Ülkemizin ileriye gittiği, zenginleştiği, milletimizin refah seviyesinin arttığı" masallarını anlatmıştır.
Ülkemizde son on bir yılda ihracat yerine ithalat, rekabet yerine tekelleşme, tasarruf yerine borçlanma anlayışı hâkim olmuştur. Bugün, maalesef, esnafımız yaşam mücadelesi vermekte, vatandaşımız bankalardan yakasını kurtarmaya çalışmaktadır. Borç gırtlağa kadar dayanmış, neredeyse borcu olmayan çiftçi ya da esnaf kalmamıştır.
Ülkemizi on bir yıldır tek başına yöneten AKP, ülkemizin bütün değerli varlıklarını satmış, milyarlarca dolar gelir elde etmiştir. Bu elde edilen gelirlerle üretime dönük hangi yatırımlar yapılmıştır, işsizliğe çözüm adına hangi yeni fabrikalar açılmıştır, enerji sorunu mu çözülmüştür, yoksa yeni enerji kaynakları mı bulunmuştur? Bu paralar üretim yerine tüketime gitmiş, elde edilen milyonlarca dolar heba edilmiştir. Bugün, maalesef, ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik tablo budur.
Türkiye ekonomisi 2002 yılından sonra borçlanma ve tüketim anlayışına dayalı bir büyüme sürecine girmiştir. Bu süre zarfında ülkemizin borç stoku giderek büyümüştür. 2002 yılında ülkemizin dış borcu 129 milyar 597 milyon dolar iken 2013 yılı itibarıyla bu rakam 367 milyar 343 milyon dolara yükselmiştir. Sayın Başbakan her ortamda IMF'ye borcun kapatıldığını ifade etmesine rağmen ülkenin dış borcundan hiçbir zaman bahsetmemektedir. Sadece dış borç değil, iç borç da bu süre zarfında katbekat artmıştır. Merkezî yönetim iç borç stoku 2002 yılında 149 milyar 900 milyon TL iken 2013 yılında bu rakam 418 milyar TL'ye yükselmiştir. On bir yılda devletimiz gibi milletimiz de giderek borçlanmıştır. 2002 yılı sonunda hanehalkı borçları 6 milyar 700 milyon TL iken bu rakam 2013 yılında 372 milyar 100 milyon TL'ye yükselmiştir. Vatandaşlarımız 2002 yılında kazançlarının yüzde 4,7'sini borç ödemesine ayırırken, bugün milletimiz kazandığı paranın yüzde 55,2'sini borçlarını ödemek için ayırmak mecburiyetindedir. BDDK verilerine göre takipteki alacaklar 2002 yılında 3 milyar TL iken bugün 28 milyar TL'ye ulaşmıştır. Vatandaşımız maalesef borçlarını ödeyememektedir.
İktidar istediği kadar millî gelirimizin 10 bin dolara çıktığını söylesin, milletimiz giderek yoksullaşmaktadır. Vatandaşlarımız arasındaki gelir dağılımı son on bir yılda ciddi manada açılmış, uçurum hâline gelmiştir. Bugün toplumumuzun yüzde 20'si millî gelirden yüzde 46'6'sını elde ederken, en alttaki yüzde 20'lik kısım ise millî gelirden yalnızca yüzde 5,9 pay almaktadır. Ülkemizin giderek zenginleştiğini söyleyen iktidar, herhâlde milyarder zengin sayımızın arttığını ifade etmektedir. 2012 yılında 35 dolar milyarderi bulunan ülkemizde 2013 yılında 44 dolar milyarderi olmuştur. Halkımız yoksullaşırken zengin sayımızın artması dikkat çekicidir. 2012 yılında ülkemiz de 2,2 büyürken zenginlerin serveti yüzde 23 oranında artmıştır. Birileri zenginliğine zenginlik katarken milletimiz yoksullaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde yaşayan 30 milyona yakın vatandaşımızın kendisine ait bir evi bulunmamaktadır. Yine bu insanlarımız yaşadıkları ortamda ısınma sorunları yaşamaktadır. 27 milyon insanımız yeni bir giysiyi alamamakta, 46,5 milyon vatandaşımız taksitlerini ödeyememekte, bankalara olan kredi borçlarından dolayı hanelerindeki temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Ne acıdır ki 65 milyon vatandaşımız evinden uzakta ailesiyle beraber bir haftalık tatile çıkamamakta, yine 60 milyona yakın insanımız yıpranmış ev eşyalarını yenileyememektedir. Bunlar ülkemizin acı gerçekleridir.
Türk-İş tarafından açıklanan rakamlara göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.065 TL, yoksulluk sınırı ise 3.470 TL'dir. Bu rakamlara göre, çocuklarımızı yetiştiren bütün öğretmenlerimiz yoksulluk sınırının altında ücretle ücretlendirilmektedir. Yine diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan değerli memurlarımızın durumları bundan daha da vahimdir. Ülkemizde yaklaşık 19 milyon ailenin yüzde 61,2'si ayda 1.200 TL ve altında bir gelirle hayatını devam ettirmeye çalışmaktadır. Yani milletimizin büyük çoğunluğu açlık sınırında yaşamaktadır. Maalesef, iktidarın refah anlayışı milletimizi daha da büyük sıkıntılara itmiştir. Aslında iktidar vadettiği refah ve zenginliği yandaşlarına sağlamıştır. Vatandaşın refahı ve zenginliği başka baharlara kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, toplumun temel ekonomik öğelerinden birisi esnaflarımızdır. Ülkemizde iş yerlerinin yüzde 99'u esnaf ve sanatkârlarımızdan oluşmaktadır. İstihdamın yüzde 77'si, ekonomide oluşturulan katma değerin yüzde 36'sı esnaflar tarafından sağlanmaktadır. Ekonomik şartların zorlaşması, sürekli artan borç yükü, büyük alışveriş merkezlerinin çoğalması esnafımızın kepenk kapatmasının sebebi olmuştur. 2004 yılında Türkiye genelinde 2 milyon 850 bin esnafımız varken, 2013 yılı itibarıyla bu rakam 1 milyon 600 bine düşmüştür. Ne yazık ki esnafımız AKP iktidarı döneminde hak ettiği gereksinimi elde edememiştir. Bir alışveriş merkezinin açılışında Sayın Başbakan "Artık bakkal devri bitti." diyerek küçük esnafı kaderine terk etmiştir. Kendisi ve ailesini geçindirebilen esnafımız büyük alışveriş baronlarına kurban edilmiş ve işsiz bırakılmıştır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde son on bir yılda sanayi sektöründeki sorunlar da giderek artmıştır. AKP iktidarı döneminde izlenen yanlış politikalar nedeniyle sanayimiz yurt dışından gelen ucuz ara malların tahribatıyla karşı karşıya kalmış ve montaja dayalı, ithalata bağımlı bir yapıya sürüklenmiştir. Büyümenin motor gücü, ekonomilerin ihracat yapabilme kapasitesidir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ileri teknoloji ürünlerinin sanayi üretim ve ihracattaki payı çift hanelere ulaşmışken ülkemizde bu oran bir hayli düşük seyretmektedir. 2002 yılında yüzde 6,2 olan ileri teknoloji ürünlerinin ihracat içerisindeki payı 2012 yılında 3,7'ye gerilemiştir. AKP pembe tablolar çizedursun; millî sanayimiz, üreticimiz zor durumdadır. Birçok sanayicimiz, iş adamı ve esnafımız borç batağına batmış ve iş yerlerini kapatmak zorunda kalmıştır.
AKP iktidarı döneminde dış ticaret açığı rekorları kırılmış, ülkemiz on bir yılda ithalat cenneti hâline gelmiştir. 2002 yılında 15 milyar dolar olan dış ticaret açığı 2013 Ekim ayı itibarıyla 82 milyar dolara çıkmıştır. 2002 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 69,9 iken 2013 yılında bu oran yüzde 60'lara gerilemiştir. On bir yılda 672 milyar dolar dış ticaret açığı verilmiş yani 672 milyar dolar uçup gitmiştir. Aynı durum cari açıkta da görülmektedir. 2002 yılında 626 milyon dolar olan cari açık bugün 58 milyar doları aşmıştır. Böyle giderse milletimizi büyük ekonomik krizler kapıda beklemektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde esnaf, sanayici ve memurlarımız gibi, tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimiz de perişan bir vaziyettedir. AKP'nin iktidar olduğu dönemde tarım alanları azalmış, çiftçimiz tarlasını terk etmiş, neredeyse kredi borcu olmayan çiftçimiz kalmamıştır. 2002 yılında 530 milyon lira kredi borcu olan çiftçimizin son on yılda bu borcu 73 kat artarak 39 milyar TL'ye ulaşmıştır.
Tarımda kendi kendine yeten dünyanın sayılı ülkelerinden biri olan ülkemiz, AKP iktidarı döneminde tarım ithalatı yapan ülkeler arasına girmiştir. AKP iktidarıyla birlikte ülkemizde birçok tarım ürünü ithal edilirken 3 milyon hektar arazi boş olarak durdurulmaktadır. Tarımdaki girdi maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle çiftçimiz kâr edemez hâle gelmiştir. İktidar, çiftçiyi destekler gibi görünmekte ancak verdiği destekleri daha fazlasıyla dolaylı vergi yollarıyla tahsil etmektedir. 2014 yılı bütçesinde tarımsal desteklere 9 milyar 700 milyon TL tahsis edildiği ifade edilmektedir. Bu oran, gayrisafi millî hasılamızın yüzde 0,56'sına denk gelmektedir. İşte çiftçiye verilen değer bu kadardır. Çiftçimiz borçlu, çiftçimiz perişan, çiftçimiz ne yapacağını bilemez hâldedir. Çiftçimize bu hâli reva gören AKP iktidarından başkası değildir.
Değerli milletvekilleri, milletimizin daha birçok sorunu bulunmaktadır. Milletimiz huzurlu bir hayat sürdürememektedir. Artık herkes, borçlarını kapatmayı bırakın, nasıl azaltabileceğinin derdine düşmüştür. Çizdiğiniz pembe tablolara bakmayı bırakıp hayatın gerçeklerine yönelin. Yoksa bu gidişat milletimizi daha büyük felaketlerle yüz yüze bırakacaktır.
Bu vesileyle, 2014 yılı Ekonomi bütçesinin tekrardan hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)