GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:31
Tarih:14.12.2013

BDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gecenin bu saatinde Türkiye'nin en önemli iki bakanlığının, Kalkınma Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığının meseleleriyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Konuşmamı iki ana eksek üzerinde yapmayı tasarlıyorum. Bunlardan birisi, bölgesel, lokal diyebileceğimiz mevzularla alakalı tespitler, eleştiriler ve yorumlar. İkincisi ise, Türkiye'nin genel ekonomisiyle ve kalkınma stratejisiyle ilgili yine görüşler.

Değerli arkadaşlar, isterseniz önce, yaklaşık kırk yıldır gündemimizi neredeyse her gün işgal eden GAP meselesiyle başlayalım. Gerçi, benden sonra söz alacak Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın İbrahim Binici arkadaşımız konuşmasını münhasıran bu konu üzerinde yapacak. Ben sadece çok kısa bir iki mevzuya değineceğim bununla alakalı.

Bir Mardin Milletvekilimiz, iktidar partisinden Sayın Abdurrahim Akdağ konuşmasında sulama kanallarıyla ilgili rakamlar verirken Mardin'le de ilgili rakamlar verdi, "Şu kadarı bitti." Ben Süleyman Demirel gibi sizleri rakamlara boğmak istemiyorum, sadece çok basit bir soru soruyorum: Şu ana kadar Mardin Ovası'na bir damla su aktı mı, akmadı mı, bu kadar? Bir damla su Mardin Ovası'na, Viranşehir sınırından, Derik'ten Nusaybin'e kadar aktı mı, akmadı mı? Birinci soru bu.

İkincisi, on bir yıllık bir iktidar dönemi ve her dönemde şu söyleniyor: "Bizden önceki iktidarlar bu konuda bir şey yapmadılar, savsakladılar, barajları yaptılar, kanalları yapmadılar..." Değerli arkadaşlar, on bir sene geçti, siz de hâlâ aynı hikâyeleri söylüyorsunuz, hâlâ. On bir senede neler neler oldu. Yani Manş Tüneli'nden tutun, Hong Kong'daki Shenzhen şehrinden Guangzhou şehrine kadar...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hong Kong bile Çin'e devroldu.

ALTAN TAN (Devamla) - Evet, ne sorunlar halledildi ve Hong Kong Çin'e devredildi, neler neler oldu. Siz hâlâ, on bir senedir bu sulama kanallarının niçin yapılamadığını veya ne kadarının yapıldığını, ne kadarının yapılacağını, aynen Sayın Demirel gibi bizleri rakamlara boğarak, kusura bakmayın ama uyutuyorsunuz. "2011" diyordunuz, 12,13,14,15, sayı saymayı öğreniyoruz. Bunu bırakıyorum. Dediğim gibi, arkadaşım çok daha uzun, çok daha teferruatlı bir şekilde sizleri bilgilendirecek.

Değerli arkadaşlar, tabii, Güneydoğu Anadolu Projesi bu durumda da, Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Konya Ovası Projesi hangi aşamada? Geçen sene yine ben aynı mevzuda söz almıştım ve bazı sorular sormuştum. Geçen seneden bu seneye neler yapıldı, doğrusu, merak ediyorum ama araştırıyorum, inceliyorum, soruyorum, okuyorum, bakıyorum, geziyorum; doğru düzgün bir şey göremiyorum. Ve İnternet'e giriyorum, adrese dayalı nüfus kayıt sistemine bakıyorum, İstanbul'da Giresun nüfusuna kayıtlı 490 bin kişi görüyorum.

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) - 554 bin kişi.

ALTAN TAN (Devamla) - Geçen yılki rakam 490 bin. Bu sene daha açıklanmadı.

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) - 554 bin kaydını alanlar, doğanlar hariç.

ALTAN TAN (Devamla) - Ordu 485 bin, Kastamonu 530 bin, Rize 200 küsur bin, Trabzon, yine, aynı şekilde. 2 milyon sadece Doğu Karadenizli. Yani buna Kastamonu dâhil değil, Batı Karadeniz'de sadece Kastamonu 530 bin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kocaeli'ye baksaydın, onu da ekle.

ALTAN TAN (Devamla) - Evet...

Peki, arkadaşlar, tamam, Güneydoğu Anadolu Projesi'ni belli mülahazalarla, böyle geciktiriyorsunuz. Kendimizden vazgeçtik. Peki Doğu Karadeniz'le ilgili, İstanbul'a doğru bu insan akını, hücumu, hatta -öyle diyelim- "sefer", bunun için ne yapıyorsunuz? Konya Ovası'yla ilgili ne yapıyorsunuz? Ve yine, aynı şekilde, Doğu Anadolu Projesi'yle ilgili ne yapıyorsunuz? Erzurum, Erzincan, Kars, Ağrı, Iğdır, boşaldı buralar. Allah yardım etsin. Yani bizim durumumuz çok daha iyi -yani Diyarbakır, Antep, Mardin- hudayinabit iman kuvvetiyle, gayretle, sınır ticaretiyle, ziraatla bir şekilde kendimizi kurtarıyoruz. Peki, Doğu Anadolu boşaldı, ne olacak burası? Hayvancılık deseniz gitmiş, tarım deseniz zaten yok doğru düzgün.

Bu konuda da onlarca rakam var. Yani 226 bin Ardahanlı İstanbul'da yaşıyor. Peki, ne olacak bunun sonu? Ve siz, buna bir çare bulacağınıza ne yaptınız? Dev bir proje açıkladınız. Bütün mühendisleri, mimarları... Allah rahmet etsin, Mimar Sinan mezarından kalksa onu hayretlere düşürecek bir proje açıkladınız, "İstanbul'a ikinci bir boğaz yapacağız." dediniz. Ben de "İstanbul'u Kurtarma Bakanlığı" kurulsun diye bir teklifte bulundum.

Yirmi beş sene bilfiil İstanbul'da yaşadım. Çocukluğumdan itibaren yaz tatillerinin tamamını İstanbul'da geçirdim, İstanbul Boğaziçi'de, Bebek'te. Bütün ailem, 4 amcam, babaannem, dedem Bebek'teydi. Ben İstanbul'a gittiğim vakit yüreğim sızlıyor. Gece gidiyorum, sabah Diyarbakır'a dönüyorum; sabah gidiyorum, akşam dönüyorum işim biter bitmez, dayalı döşeli evim de hâlâ dururken.

İstanbul'u nasıl bu hâle getirdiniz? Peki siz GAP'ı çözmezseniz, Konya Ovası'nı çözmezseniz, Doğu Karadeniz Projesi'ni uygulamazsanız, Doğu Anadolu -DAP- Projesi'ni hayata geçirmezseniz nasıl olacak? Hani siz cazibe merkezleri kuracaktınız, 20 tane cazibe merkezi kuracaktınız; işte, Konya'yı, Denizli'yi, Manisa'yı, Aydın'ı, Trabzon'u, Erzurum'u, Van'ı, Diyarbekir'i, Eskişehir'i birer cazibe merkezi hâline getirecektiniz? Bunu yapacağınıza, "İstanbul'a bir 10 milyon daha nüfus nereden getiririz?" Valla Doğu Anadolu'da kalmadı Sayın Bakanım. İsterseniz Gürcistan'dan, Azerbaycan'dan, Bulgaristan'dan getirebilirsiniz. Kalmadı, nüfus kalmadı. Onun için, değerli arkadaşlar, bugün birinci sorun bu projelerle alakalı: Bunlarla İstanbul birbirine bağlıdır. Bu projeler doğru düzgün hayata geçmeden İstanbul kurtulmaz, İstanbul kurtulmadan da Türkiye kurtulmaz. Yazık.

Şimdi, hâlâ, Türkiye'nin ithalatının yarıdan fazlasının yapıldığı Haydarpaşa Gümrüğü İstanbul'un göbeğinde duruyor. Ya, boğazın üzerinde gümrük olur mu, liman olur mu? Hani, yolcu gemileri gelse, turizm olsa, seyahat olsa, tamam, kabul. Hâlâ tersaneler Haliç'te duruyor, Tuzla Tersanesi yine en olmayacak yerde duruyor ve Türkiye'nin sanki Irak gibi sadece Basra'ya açılan 20 kilometrelik bir sahili var. Kaç bin kilometrelik sahil var arkadaşlar, bilen var mı? 3 bin kilometreden fazla sahil var, 4 bin kilometreye yakın. Getirip bunların hepsini İstanbul'a koydunuz. Limanlar İstanbul'da, gümrükler İstanbul'da, gemi yapım tersaneleri İstanbul'da, bütün orta ölçekli sanayi hâlâ İstanbul'da. Topkapı'ya gidin, bir bakın Topkapı'ya, Edirnekapı'ya, hâlâ yarısı sanayi.

Peki, bunların çözümüyle ilgili neler tasarladınız? Yani birbirimizi, şimdi, böyle, karalamayı bir yana bırakalım da bize, çıkın, deyin ki: "Biz İstanbul'un Tuzla Tersanesi'ni şuraya alıyoruz. Haydarpaşa Gümrüğü'nü buraya götürüyoruz. Topkapı'daki sanayiyi şuraya aktarıyoruz."

Ve değerli arkadaşlar, bu konularda sektörel teşvik vermediğiniz müddetçe yine bir yere varamazsınız. Şimdi, birinci bölge, ikinci bölge, altıncı bölge, işte, şu kadar teşvik... Rakamlar, boyuna rakamlar. Biz üniversitedeydik -Allah selametini versin, şimdi bir bürokrat arkadaşım, burada aynı evde kalıyoruz, birkaç arkadaşımız da AK PARTİ'den milletvekili, aynı evde öğrenciliğimiz geçti- Süleyman Demirel devamlı rakamlar verirdi. Millet de "Ya, ne kadar çok rakam biliyor." derdi. Bir arkadaşımız bir gün gülerek dedi ki: "Bu rakamları bilen var mı? Hele bir anlatın bakalım, bu rakamlar... Aklınızda kalan bir şey var mı?" Boyuna rakam veriyorsunuz. Ama şehirlerimiz bu durumda ve bu göç hâlen de devam ediyor. Onun için Türkiye'nin birinci sorunu önce, Türkiye'nin sanayisini, ticaretini, turizmini, limanlarını, gümrüklerini planlamadır. Bu konuda hiçbir şey bilmiyorsanız Almanya'ya bakın. 85 milyon nüfusu var, bizden daha fazla ve toprakları bizim neredeyse üçte 1'imiz kadar, yüzde 35-37'miz kadar. Almanya'nın toprakları 300 küsur bin kilometre kare, en büyük şehirleri Hamburg ile Berlin. Düsseldorff, Hannover, Köln bunların hepsine bakın. Frankfurt 700 bin, 800 bin, 900 bin, bilemediniz 1 milyonluk şehirler. Nasıl planlamış? Hangi sektörleri nereye aktarmış? Dolayısıyla bugün önümüzdeki birinci sorun, makro planda işte başta İstanbul'u kurtarma bakanlığının acilen kurulması mantığıyla Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi, Konya Ovası Projesi, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ve cazibe merkezleri projesidir. Lütfen çıkın bize bu hayalî projelerden önce üçüncü köprüden veya İstanbul'a yeni boğaz katma gibi hangi mantığa hitap ettiği, hangi yarara dayandığı belli olmayan veya bir şehir efsanesi hâline dönen, işte Avrupa'nın bilmem uçak merkezi olacakmış, işte boğazlardan geçiş Montrö Anlaşması'na göre bilmem ne olacakmış, bir de bizi kusura bakmayın hiçbir şey bilmez... Bizde bir tabir var "Ben köyden yarın geldim." diye. Stenograflar kaydederken "yarın"ı sanki ben yanlış söyledim diye "dün geldim" diye düzeltmişler. Arkadaşlar "Ben köyden yarın geldim." diye bir tekerleme var bizde. Yani köyden yarın gelen insanlar muamelesi yapıyorsunuz bize. Bunları bize izah edin. Deyin ki, bakın, bu projeleri yaptık, bu kalkınma hamlelerini oturttuk ve bunlarla ilgili işte özellikle cazibe merkezleriyle ilgili şunları şunları yaptık. Biz mesela yıllardır söylüyoruz "Biz Diyarbakır'a sanayi istemiyoruz, size olsun." Şimdi Antalya'ya sanayi olur mu? Belli şehirler sağlık şehridir, eğitim şehridir, turizm şehridir, ticaret şehridir. Yani belli sektörler var, bunları planlayın. Şimdi siz, Bodrum'a fabrika yapabilir misiniz? Marmaris'e termik santral olur mu? Bunların hesabı kitabı var, bunları da bilirsiniz, siz de bilirsiniz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Yaptılar, Gökova'ya yaptılar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yapıyorlar, yapıyorlar.

ALTAN TAN (Devamla) - Ve değerli arkadaşlar, şimdi, bütün bu girizgâhtan sonra bir diğer önemli sorun bugün Türkiye'nin iç barışı gitti zaten yani dindar, laik, Kürt; işte bilmem Türk meselesi, Kürt meselesi, arkasından Alevi, Sünni meselesi bir kapışma, bir çatışma.

Haydi, içerideki kavga neyse ya Allah ya sabır; halledeceğiz kendi aramızda inşallah. Peki, dışarıyla, herkesle kavga ettiniz. Şimdi dönün bakın, Hatay'daki bir tüccar veya Gaziantep'teki bir orta ölçekli sanayici veya Denizli'deki, Bursa'daki bir kumaş tüccarı, havlu tüccarı, tekstilci malını yükledi gidecek nereye? Suriye'ye, gidemiyor; Basra'ya gidecek, gidemiyor; Suudi Arabistan'a gidecek, Suriye'den Irak'tan geçemiyor; Gazze'ye gidecek, gidemiyor; Mısır'a gidecek, şimdi o kadar kişi fabrikalarını söktü, Mısır'a İskenderiye'ye götürdü -ben de gittim bir heyetle milletvekili olmadan önce- bunların akıbeti belli değil. Afrika'yla TUSKON yüzlerce anlaşma yaptı -başındaki benim sınıf arkadaşım- binlerce şirket gitti, malını götürecek Süveyş Kanalı'ndan geçemiyor bu sefer. Peki, ne yapacak bunlar? Bir tek ben geçenlerde "Laz müteahhit" dedim de Karadenizliler biraz alındığı için Kürt müteahhidi de ekleyeyim üzerine.

EKONOMİ BAKANI MEMMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Süveyş'ten kim geçemiyor Sayın Tan?

ALTAN TAN (Devamla) - Efendim, işte nasıl gidecek, kime götürecek, hangi anlaşmaları yapacak? Karşılıklı Dışişleri Bakanlığıyla büyükelçileri de lağvettiniz. Sorunları kim çözecek? Başına bir iş geldiği zaman kim takip edecek? Dolayısıyla, şu an rantiye sınıfı belli bir müteahhitlerin de -hepsini tenzih ederim, ben de müteahhidim, yıllarca yaptım, inşaat mühendisiyim, defalarca söyledim- ama belli bir rantiye sınıfının haricinde şehirlerde emsalleri değiştiren, imarları değiştiren, İstanbul'un başta dört tarafını talan eden, Topkapı Sarayı'nın Sultanahmet Camisi'nin, Ayasofya'nın siluetini bozan belli bir kesim hariç mal üreten, dışarıya giden insan perişan.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kimin müşterisi onlar?

ALTAN TAN (Devamla) - Libya da böyle kaldı, parayla Libya'ya para götürdük; 200 milyon dolar mıydı, ne kadar?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 400...

ALTAN TAN (Devamla) - 400 milyon dolar mı? Evet.

Peki, değerli arkadaşlar, bunları tartışmazsak, bir sene sonra, iki sene sonra ciddi bir daralma yaşayacağız, ekonomide de ciddi bir daralma yaşayacağız. İşte TUSKON feryat ediyor. Peki, bu sorunları çözmek için bir makro siyaset var mı? Bir diğer ikinci en önemli mevzu bu. Bunları nasıl aşacağız? Şimdi, elimizde...

Peki, dönelim buradan, gelelim biraz mahallemize. Dedim ya, biraz da özel şeylerden bahsedeceğim. Şimdi, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'yle ticaretler var. Resmî adını söylüyorum. Bu Kürdistan üzerinden de bir polemik, bir tartışmadır gidiyor bir haftadır. Biraz ben de gireceğim o konulara ama sakin ve aklı başında gireceğim. 10 milyar dolar ticaret yapıyoruz. Ben üç gün evvel Erbil'deydim, Duhok'taydım, Zaho'daydım, her taraf bizim şirketlerimizle dolu. Tamam, Allah daha fazla versin. E, daha otoban bitmedi yani Urfa-Habur otobanının daha projesi bitmedi. İşte evvelki akşam burada kara yolları bütçesi konuşulurken uzun uzadıya konuştum, cevap vermedi Bakan. Bu yok. Habur yolu, yeni geldim, arkadaşlar, 10 milyar dolar ticaret yaptığınız bir yol, duble yol, gelin bakalım ne hâlde? Özellikle de Habur'dan Cizre'ye kadar olan kesim, en can alıcı kesim. Silopi çevre yolu hâlâ bekliyor.

Bakın, 10 milyar dolardan bahsediyoruz ve her sene de artıyor bu, artıyor, katlamalı artıyor. Kars'tan Tiflis'e demir yolu yapıyorsunuz, hayırlı uğurlu olsun. Yani Bağdat milletvekilinin, Birinci Meclisi Mebusanında "Biz de gemi isteriz." diye bağırdığı gibi, ben de "Bize de gemi yapın, gemi alın." falan demiyorum. Ama Gürcistan'a hayırlı olsun.

Peki, bir demir yolu düşünmüyor musunuz? "Düşünüyoruz." dediler. Bir etüt Sayın Genel Müdür evvelsi gece koydu önüme. Peki, bunu niye ihale etmiyorsunuz? Bu kadar, 10 binlerce kamyon, günde 3 bin, 4 bin, 5 bin tır, duruma göre yollarda. Bu mal kamyonla taşınır mı? Nereye kadar gidecek bu? İkinci kapı açılacaktı, üçüncü kapı açılacaktı, anlaştık, konuştuk, oluyor, Barzani "Evet" dedi, Bağdat "Hayır" dedi, işte bu hafta olacak. Peki, ne zaman olacak, nasıl olacak? Yani, bu kilometrelerce kamyon kuyruğu nasıl duracak?

Ve bir de değerli arkadaşlar, bir trajikomik mevzu daha var. Şimdi, burada her Kürdistan kelimesi geçtiği vakit belli arkadaşlar ayağa kalkıyor. Bakın, arkadaşlar, bugün orada en önemli işleri eski bir MHP'li bakanın şirketi yapıyor, çok ünlü bir bakan yani ben isim vermek istemiyorum aile şirketinin. Aile şirketi, şu an en önemli tünelleri ve otoyolları o firma yapıyor.

Yine, aynı şekilde, Rizespor'un bir eski başkanı, en büyük işleri o yapıyor. Yani havaalanları, böyle yani milyar dolarlık işler Duhok Havaalanı 420 milyon dolar, Erbil Havaalanı TİP Proje 420 milyon dolar, Erbil-Kerkük duble yolu 100 milyar dolar, bu işlerden bahsediyorum. Ben Erbil şehrinden Şaklava şehrine doğru gidiyorum işte üç gün önce. Bütün yol boyunca böyle afişler elektrik direklerinin üzerinde. Kastamonulu bir firmamız -ben o firmanın adını vermeyeceğim- kendi logosu ve reklamını asmış ve bütün hepsinin de önüne kendi şirketinden daha büyük harflerle Kastamonu adını yazmış yani birkaç kilometre Kastamonu okuyarak gidiyorsun. Kastamonu'yla bir derdim yok, benim damadım da Kastamonulu, bir derdim yok, baş göz üzerine ama bakın, orada hiç kimse bir tepki duymuyor. Yani, Kastamonu olsun veya bir MHP'li eski bakanın şirketi olsun veya ne bileyim, Karadenizli firmalar olsun milyar dolarlık işler böyle, az buz işler değil ama burada Kürdistan adı geçtiği vakit böyle bir tepki oluyor.

Bankalara gittim. Yani, Türkiye'de çok şükür -olumlu adımlar bunlar- özel finans kuruluşlarından diğer bankalara kadar birçok banka açılmış. İnan edin, resimleri çekip getirecektim fakat oradaki arkadaşlara bir polemik, bir sıkıntı olmasın diye yapmadım bunu. Molla Mustafa Barzani'nin resimleri müdürlerin odasının arkasında, Mesut Barzani'nin resimleri, yanında Atatürk'ün resimleri.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bunlar normalleşmenin alametleri ama bunları da hazmetmeliyiz. Yani, Kastamonu orada var olsun, Kürdistan burada var olsun, tarihî gerçekler inkâr edilmesin, barış kazansın, dostluk kazansın, kardeşlik kazansın, çözüm çıksın, birliktelik çıksın.

Petrol şimdi mesela. Ben, defalarca soru önergesi verdim Sayın Taner Yıldız'a. Petrol anlaşmaları yapıyorsunuz, tamam, iyi. Türkiye'nin yıllık 50-60 milyar dolar -her yıl da artıyor bu rakamlar, belki bu yıl daha da artmıştır- petrol, gaz yani enerji ihtiyacı var. Türkiye enerjide dışarıya bağımlı bir ülke, bu da çok iyi bir şey değil uzun vadede yani bir ülke enerjisini çözememişse 21'inci yüzyılda ciddi bir sıkıntı bu. Çözsün. Kimden çözsün? Kürt kardeşlerinde var onlardan çözsün, Arap kardeşleri var onlarla çözsün, kendi topraklarından çıkarsın kendi çözsün.

Değerli arkadaşlar, bugün bu anlaşmalarda nasıl oluyor, hangi rakamlarla oluyor? İngiliz istihbaratı biliyor değerli arkadaşlar, CIA biliyor. Alan biliyor, satan biliyor, siz biliyor musunuz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - KİT Komisyonu üyesiyim. Denetliyoruz, Sayıştay bizim adımıza denetliyor.

ALTAN TAN (Devamla) - Biliyor musunuz siz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bize yasak.

ALTAN TAN (Devamla) - Kimse bilmiyor. Peki, niye bilmiyoruz? Yani dünyanın bildiği ve itiraz ettiği... Bağdat sizin yaptığınız bu anlaşmaya itiraz ediyor. Diyor ki: "Uluslararası anlaşmalara göre ben kabul etmiyorum." İşte, dışarısı sorun çıkarıyor, Amerika'sı, İngiltere'si, şusu busu yani Orta Doğu'daki güç odakları.

Değerli arkadaşlar, bu konuda da ben boruyu döşedim, petrolü de akıttım, İran'ın, Azerbaycan'ın yarı fiyatına aldım, benim bildiğim rakamlar da var. Yani sorup oradan öğreniyorum, buradan öğrenemiyorum kaça alındığını, kaça satıldığını, kaç milyon varil olduğunu, ne olduğunu. Peki değerli arkadaşlar, "Ben yaptım, oldu." mantığıyla giderseniz, bakın, Suriye gibi olur, Maliki gibi olur, Libya gibi olur, Mısır gibi olur. Bunu bu Meclis de bilecek. Kendi milletvekiline güvenmiyorsan, bu Parlamentoya, kapat burayı, kapısına kilit vur, kapat, gerek yok. Onun için, bu petrol mevzusunda da ciddi sorunlar yaşayabiliriz, bunların akıllı, uslu, mantıklı, dikkatli, uluslararası dengeler göz önünde bulundurularak çözülmesi lazım. Evet, çözelim, biz de istiyoruz çözelim. Ve bundan bizim bölgemizin de yararlanmasını istiyoruz. Bakın, dün değil evvelsi gece Sayın Bakan ve dün gece yirmi sekiz saat Cizre-Nusaybin yolu kapalı kaldı, yirmi sekiz saat.

EŞREF TAŞ (Bingöl) - Afet...

ALTAN TAN (Devamla) - Yirmi sekiz saatten bahsediyoruz arkadaşlar. Afet ve o yol böyle ova, dümdüz ova. Üç saatten, beş saatten, altı saatten bahsetmiyoruz. Gece yarısı arıyor vatandaş, sağ olsun Şırnak Valimize ulaşabildim, konuştum. Sayın Vali oraya gittikten dört saat sonra ancak geçiş verilebildi. Şimdi, afet tamam, afet baş göz üzerine işte dönüyoruz başa, bu kadar trafiğin olduğu bir yere demir yolu yapmamışsan, otobanları yapmamışsan, çözümlerini hazırlamamışsan afetin arkasına sığınamazsın. Afet, baş göz üzerine, Allah'tan gelen, baş göz üzerine ama aynı kar İngiltere'ye de yağıyor, Japonya'ya da yağıyor. Dümdüz ovadan bahsediyoruz bir de, 4 bin kamyonu, 5 bin kamyonu her gün oradan götürmeye devam edersen çözemezsin, yarın zaten arka arkaya İstanbul trafiği olur bu, zaten dönem dönem oluyor, bir hafta, on gün kamyonlar bekliyor.

Değerli arkadaşlar, bir iki şey daha sormak istiyorum, tekrar buradan Türkiye'nin genel meselelerine çıkarak. Mesela "İthalatımız, ihracatımız arttı, şu kadar arttı, bu kadar patladı." deniliyor sürekli. Turgut Özal iktidara gelmeden evvel 80'li yıllarda 2 milyar dolar bizim ihracatımız vardı -yaklaşık bu rakamlar yani 100 milyonlar, 50 milyonlar fark edebilir- yaklaşık 4 milyara yakın da bir ithalatımız vardı. Şimdi, bugün yine arkadaşlara sordum biraz evvel kendimi yenilemek için, bu yılki ihracat hedefi 153 milyar dolar civarı "Henüz tam kesin rakam çıkmamış, biraz altında da olabilir." deniliyor, ithalat ne kadar? 251 milyar dolar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ne değişmiş?

ALTAN TAN (Devamla) - E, peki oranda ne değişti? Ne ürettiniz? Kaç tane patentimiz var? Ne kadar sanayide, efendim, diğer mevzularda ciddi bir hamlemiz var?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hangi markamız var?

ALTAN TAN (Devamla) - Hangi markalarımız var?

MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) - Türk Hava Yolları.

ALTAN TAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu konularda ciddi çalışmalar olmazsa kendimizi rakamlara boğup sadece rakamlarla tatmin edebiliriz.

Bir iki şey de Sayın Bakanımı -yani Bingöl Milletvekilimiz- görmüşken söyleyeyim, evvelsi gece tekrar söyledim Karayollarıyla ilgili Sayın Bakanım, bu Bingöl-Diyarbakır yolu niye bitmiyor? İki tane tünel ve viyadük... Ben her ay Karayollarından brifing alıyorum, her ay alıyorum, her ay. Bu tünelle viyadük meselesi hâlâ çözülemedi, yani bir karar verilemedi. Tapantepe mevkisinde ve ondan önceki karakol arasında bir tünel yapılacak ve viyadük yapılacak. Bingöl'ün önemli bir kesimi Diyarbekir'de oturuyor biliyorsunuz, hemşerilerimiz, sürekli gidiş geliş var, ama, maalesef, Karayolları Genel Müdürlüğünde bu sorun aşılamadı yani çözülüp de noktalanamadı. Bingöl'ün içinden geçen vadi var şehri ikiye bölüyor, oraya da bir viyadük, doğru düzgün bir vadi düzenlemesi yapılmadı.

Dert çok, makro projeler istiyoruz, bekliyoruz. İnşallah, hayırlı işler olur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)