GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:35
Tarih:18.12.2013

BDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) - "Sayın Başkan, değerli üyeler; yaklaşık yirmi sekiz yıldır cezaevinde bulunmaktayım. Yaşamımı demokrasi ve özgürlük mücadelesine adadım. Ülkemizin demokratikleşmesi, özgürleşmesi ve özgürlükler ülkesi hâline gelmesi için sizlerle birlikte çalışmak isterdim ama bu mümkün olmadı. Oldukça kısıtlayıcı koşullarda milletvekilliğimin üçüncü yılını da cezaevinde bitirmek üzereyim. Maliye Bakanlığının sunduğu 2014 yılı bütçesi hakkında, araştırma ve inceleme imkânlarımın olmadığı bir ortamda sadece sorumluluk duygusuyla ve katkı yapmak dileğiyle sizlere sesleniyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe hazırlıkları ve uygulamaları tüm yönleriyle hayatımızı etkiliyor. Demokrasimizin sağlıklı işleyip işlemediğinin ve toplumlarımızın önceliklerine hitap edip etmediğinin göstergesi olmaktadır. Bilindiği gibi, demokrasisi gelişmiş olan toplumlar öncelikle şeffaflığı esas alırlar. Geçmiş uygulamaların hesabını verme gibi çok önemli bir konuyu dar bir zaman aralığına sığdırıp tartışamazlar, tartışmazlar çünkü böylesi bir daraltma sorgulamayı imkânsız hâle getirir. Bu yüzden, hazırlanan bütçeler her hazırlanma aşamasında ilgili topluluk ve kurumlarla tartışılarak aleniyet kazanır. Günümüzün gelişmiş iletişim teknolojisi bir hayli kolaylık da sağlamaktadır. Maalesef bu önemli konu önemsenmemekte ve insanlarımıza hesap vermekten kaçınma bir iktidar tasarrufu olarak görülmektedir.

Demokrasisi zayıf olan ülkeler şeffaflıktan kaçınırlar. Hükûmetin şeffaflıktan kaçınması öz güven yoksunluğundan ve sınırlı bir demokrasiyi savunmasından kaynaklanmaktadır. En önemlisi de kapsayıcı bir politika uygulamaktan uzak olduğu için bu evrensel ilkeyi işletmemektedir. Peki, Hükûmet neden bu evrensel ilkeyi işletmemektedir? Kuşku yok ki Hükûmetin on bir yıllık bütçe uygulamaları kendine yakın şirketleri kollama, kendi yerel yönetimlerini besleme, en fazla rant getiren alanlara yönelme, hazine arazileri ve kamu alanlarının satışı, inşaat, sağlık ve benzeri gibi ve bankalar aracılığıyla piyasalarla oynayarak günlük büyük kazançlar elde etme politikaları ülkemizi bölmüş ve toplumda gelir uçurumu yaratmıştır. Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri işletilmediği için bütçe tartışmalarında Meclis âdeta bir oldubittiye zorlanmaktadır. Sonuçta, hesap vermeden, şeffaflık sağlanmadan bütçe onaylanmaktadır. Muhakkak ki bütçeyi Hükûmet hazırlayacaktır, politik olarak kendi önceliklerine ağırlık verecektir ancak yasalar karşısında sorumluluk taşıdığını ve dengeleri sağlamak zorunda olduğunu da unutmayacaktır.

Zaten demokrasisi oldukça zayıf olan -örgütlenme, düşünce özgürlüğü ve benzeri konular açısından değerlendirildiğinde- ülkemizde otoriter ve merkezî bir mantıkla bütçe çalışmaları ele alınırsa nihayetinde zorbalığa varan uygulamalar ortaya çıkar. Bu zorbaca uygulamaların başında hidroelektrik santralleri ve maden arama faaliyetleri gelmektedir. On bir yıllık hükûmet icraatlarında bu alanlarda yüzlerce kanunsuz uygulama açığı çıkmıştır. Mahkemelerdeki dava yoğunluğu da bunu göstermektedir. Dolayısıyla, kanunlara aykırı bu uygulamalardaki ısrar ve uygulanan şiddeti zorbalık olarak ifade etmek aşırı bir itham değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, şeffaflık ilkesi uygulanmadığı ve katılımcılık esas alınmadığı için şu anda mahkemece iptal edilen Karadeniz Sahil Yolu Projesi'nin giderleri kimlerden tahsil edilecektir? Bu büyük projeye gerek planlama gerek fizibilite gerekse de uygulama çalışmaları aşamalarında yapılan astronomik, sadece hafriyat taşımaya ödenen rakamlar bile akıl dışıdır. Ödemelerin hesabını kimler verecektir?

Tabii ki Hükûmet sadece şeffaflıkla ilgili değil, aynı zamanda bütçe hazırlama aşamalarında ve uygulamalarda katılımcı ve denetime açık politikalardan uzak durmaktadır. Karadeniz Sahil Yolu Projesi yüzlerce örnekten sadece biridir, katılımcı bir politikadan uzak olarak hazırlanıp uygulandığı için çökmüştür. Aynı durum, üçüncü köprü başlangıç uygulamalarında da görülmüştür. Bu örneklere dayanarak şunu belirtmek istiyorum: Karadeniz Sahil Yolu Projesi'ne harcanan bütçe, askerî harcamalar çıkarılsa yıllık olarak Doğu Anadolu Bölgesi'ne harcanan bütçeden daha fazladır. Şimdi de kaynak çöpe atılmış, mahkemece iptal edilmiştir. Sadece bu yol için yapılan viyadüklere ödenen para Van Belediyesinin üç yıllık bütçesini geçmektedir. Bu kayıplar, demokrasi kültürünü önemsemeyen merkezî uygulamaların bir sonucudur. Hükûmetin birçok alanda hazırladığı bütçelerin katılımcılıktan -yerel halkların ihtiyacı, STK'lar, yerel yönetimler ve daha nicesi- uzak olarak hazırlanmasının en önemli nedeni, Hükûmet yanlısı şirketlere büyük rantlar sağlamak içindir. Bunun için bazı alanlardaki bütçe hazırlıkları, kamusal akılla hiçbir alakası olmayan bu tür uygulamalar kendini en büyük işveren olarak görme anlayışından kaynaklanmaktadır. Özellikle, HES, yol, köprü, enerji ve tarım alanında hazırlanan bütçelerde bu kayırmalar görülmektedir. Basından öğrendiğim kadarıyla bu bilgileri takdim ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetin 2014 yılı bütçesi de bu mantıkla hazırlanmıştır. Yıllardır ihmal edilen eğitim bütçesini buna örnek gösterebiliriz. Yine, sunulan mevcut bütçeyle kentsel kalkınma esas alınmakta ve bir bütün olarak kırsal kesimin tasfiyesi amaçlanmaktadır. Bu politika, bütçe mantığında bindiği dalı kesmektir. Başta çok fazla talep, tüketici toplumunun büyütülmesini yaratarak pazarı canlandırma amaçlansa da sonuçları itibarıyla yıkıcı olduğu açıktır. Fakat, Hükûmetin on yıldır uyguladığı tarım, hayvancılık, orman, maden, HES politikaları vahşi kapitalizmi anımsatmaktadır. Doğamız, doğal park ve sit alanlarımız kör bir hırsla yağmalanmaktadır. Birçok havzamızda ekolojik felaketler -gediz havzası, Konya Ovası gibi- birbirini takip etmekte ve ekosistemler tahrip edilmektedir.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2014 yılı bütçesi sunuşunda şöyle denilmektedir: Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranı düşüktür. Temmuz 2013 itibarıyla yüzde 31,6 olan kadınların iş gücüne katılımı, yüzde 64,4 olan OECD ortalamasının yarısı kadardır. Türkiye'de iş gücü piyasanın en önemli sorunlarından biri de iş gücü piyasasındaki katılıktır. Türkiye'de iş gücü piyasası esneklik göstergeleri açısından 34 OECD üyesi ülke arasında en son sıradadır. Türkiye'de haftalık 48,9 saat olan ortalama çalışma süresi, OECD ülkelerindeki ortalama 38,5 saat ile karşılaştırıldığında çok yüksektir. Ayrıca, toplam istihdamın sadece 11,8'i kısmi zamanlıdır. Bu oran, OECD ülkelerinde yüzde 20'lerin üzerindedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak 2014 yılı bütçesinde işsizliğe, emekçilerin içinde bulunduğu koşullara, kırsal kesimin korunarak geliştirilmesine ve doğanın tahribatı sorununun nasıl çözüleceğine ilişkin en ufak bir emare bulunmamaktadır. Tam tersine, HES ve nükleer santraller ön plana çıkarılarak -kısmen demir yollarına geçmişten biraz fazla önem verilmesi dışında- ekolojik tahribatı sürdürmede ısrarcı olduğu görülmektedir. Ayrıca, otuz yıllık savaşın yarattığı büyük ekonomik tahribatlar bulunmaktadır. Köye dönüş çalışmaları başta olmak üzere toplumsal alanda ortaya çıkan yaraların sarılması ve istihdamın artırılması büyük önem taşımaktadır. Bütçe hazırlanırken böylesine büyük bir sorun yokmuş gibi görmezden gelinmiştir.

2014 yılı bütçesinin, belirtilen eleştirilerin ışığında düzeltilerek yürürlüğe girmesini ümit ediyorum. Daha anlamlı katkılar yapabileceğim özgür koşullarda birlikte çalışma dileğimi tekrardan yineliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Kemal Aktaş. Van Milletvekili. D Tipi Kapalı Cezaevi. Diyarbakır." (BDP sıralarından alkışlar)

Diyarbakır'da ve bütün zindanlarda özgürlük direnişi olan bütün KCK tutukluları başta olmak üzere, sayın milletvekillerimiz başta olmak üzere, bütün siyasi tutsakların onurlu mücadelesini, onurlu direnişini saygıyla selamlıyorum. Ülkemizde bütün siyasi tutsakların özgür olması dileğiyle sayın milletvekillerimin, başta Sayın Hatip Dicle olmak üzere bütün sayın milletvekillerimin Mecliste bizlerle siyaset yapabilme şansına bir an önce kavuşabilmesi dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)