| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 18.12.2013 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kanununun 10'uncu maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Mahallî idarelere yapılacak yardımlar ve mahallî idarelerle ilgili iş ve işlemler yıllardır her bütçe kanununda yer almaktadır. Belediyelerin görevleri Belediye Kanunu'yla belirlenmiş ve belediyelerin hizmetlerini yerine getirebilmesi için gerekli olan kaynaklar da Belediye Gelirleri Kanunu'yla belirlenmiştir. Pekâlâ, bu durumda bütçe kanununda mahallî idarelere değişik adlar altında hazineden yardım verilmesine ilişkin hükümler niçin yer almaktadır? Cevap belli arkadaşlar. Belediyeleri iktidara muhtaç etmek, bir mahallî seçim öncesinde "İktidardan belediye başkanı seçmezseniz size yardım yok." muhabbeti yapabilmek için.
Yine, başka partilerden seçilen belediye başkanlarını, tehditle, şantajla kendi partinize getirmek için de bu baskı araçlarına ihtiyacınız var. Şimdi soruyorum size: 2009 mahallî seçimlerinden bu yana hazine yardımlarını ve diğer baskı yöntemlerini kullanmak suretiyle kaç belediye başkanımızı AKP saflarına transfer ettiniz? Tabii, AKP'nin mahallî idarelerdeki ayrımcılığı, aklımızın, hayalimizin ötesine geçmiştir. AKP iktidarı denetimi, muhalefet belediyelerinin üzerinde Demokles'in kılıcı gibi kullanırken, iktidar belediyelerini denetlememekte, onlarla ilgili ortaya çıkan yolsuzluklara yargılama izni vermemektedir. Yolsuzluk yaptığı mahkeme tarafından tescil edilen iktidar mensubu birçok belediye başkanı hâlâ görevlerinin başında kalmaya devam ederken muhalefete mensup belediyelerde herhangi bir soruşturma başladığı zaman, önce belediyle başkanları görevden uzaklaştırılmaktadır yani çifte standart uygulanmaktadır, iş muhalefete gelince AKP'nin adaleti tatile gitmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçesinin en önemli özelliği Sayıştay raporları olmadan bütçe görüşmesi yapılmasıdır. Hâlbuki demokrasinin en önemli özelliği seçilmişlerin hesap vermesidir ama AKP'nin böyle bir niyeti hiç olmadı.
Değerli arkadaşlar, mahallî idareler yani belediyeler ve özel idareler de bütçeden ciddi kaynaklar kullanmaktadır. Bunların denetimlerinin de Sayıştay tarafından yapılması ve denetim raporlarının Meclise gelmesi lazım. Bakınız, Sayıştay Raporları Değerlendirme Kurulu toplanmış, bizim yerimize karar almış arkadaşlar: "Mahalli idarelerin de meclisleri var, biz bu raporları Türkiye Büyük Millet Meclisine değil, ilgili kurumlara gönderelim, onlar kendi meclislerinde görüşsünler." Bu nasıl bir zihniyet? Bu raporları Meclisten kaçırmak kimsenin hakkı da, haddi de değildir, bunun sorumlusu AKP iktidarıdır. Bu raporların muhakkak Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi lazım.
Yine, Sayıştayın yandaş tutumunu ve iktidara mensup belediyelerin denetlenmesini nasıl engellediğinizi de dikkatinize sunmak istiyorum. Sayıştay İstanbul Büyükşehir Belediyesini denetlemek için 3 Sayıştay denetçisi görevlendirmiştir. 3 denetçiyle bu mümkün mü? Elbette değil. Peki, burada amaç nedir? Denetimi etkisizleştirmek. Öyle de yapıyorlar zaten. İşte, denetim bitince yolsuzluklar da ayyuka çıkıyor, her yerde savruluyor.
Yine, basına da aksettiği gibi, Ankara Büyükşehir Belediyesini, EGO Genel Müdürlüğünü ve ASKİ Genel Müdürlüğünü denetlemekle görevli Sayıştay ekiplerinin ekip başkanları Sayıştay tarafından değiştirilmiştir. Sebep gayet açık: Bu kamu görevlileri iktidar ve ona mensup belediyelerin yolsuzluklarını ve yanlışlarını ortaya çıkarmanın suç olduğunu önceden öğrenmeden bu işleri yapmışlar, iktidarı üzecek raporların yazılmasına sebep olmuşlardır. Pekâlâ bundan sonra iktidarı üzecek, iktidarın yanlışlarını ortaya çıkaracak Sayıştay denetçilerinin meslekten ihracıyla ilgili bir çalışmanız olacak mı arkadaşlar?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çifte standart uygulamasında başka bir örneği de sizlerle ve yüce milletimizle paylaşmak istiyorum. Orman ve Su İşleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken burada Sayın Bakana sorduk ama cevap alamadık. Onun için buradan tekrar soruyorum: Bilindiği gibi, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, içme suyu tesislerini ve barajlarını yapmakta ve belediyelerle protokol yaparak bu tesisleri belediyelere kullandırmaktadır. Bu tesislerin parasını bir takvim dâhilinde belediyelerden almaktadır. Ancak duyumlarımıza göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kullanılmakta olan Melen Projesi'yle ilgili olarak bugüne kadar herhangi bir protokol yapılmamıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Melen Projesi'nden suyu bedava olarak almakta, İstanbullu vatandaşlarımıza satıp parasını tahsil etmektedir. Oysa iktidar partisine mensup olmayan belediyelerden suyu bedava kullanan yoktur.
Buradan Sayın Bakana tekrar soruyorum: İstanbul dışında iktidara mensup belediyeler tarafından bedava içme suyu tesisi kullanan kaç belediye vardır? Bunlar hangi belediyelerdir? Orman ve Su İşleri Bakanlığı bu konuda neden çifte standart uygulamaktadır ve 30 Martta AKP İstanbul Büyükşehir Belediyesini kaybederse Melen Projesi'nden bedava su vermeye devam edecek misiniz İstanbul Belediyesine?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz hızla 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak mahallî idareler genel seçimlerine odaklanmaktadır. Bu konuda bütün partiler yoğun bir çalışma içinde olup adaylarını belirleme ve tanıtma gayretindedirler ancak partisinin tabelasından başka hiçbir uygulamasında "adalet" bulunmayan AKP iktidarı, mahallî seçimlerle ilgili olarak bütün devlet imkânlarını kullanarak haksız bir rekabet başlatmıştır. Diğer partiler kendi imkânlarıyla aday tanıtım toplantıları ve mitingleri yaparken AKP iktidarı, devletin kaynakları ve kamu görevlileri eliyle sözde açılış ve temel atma törenleri düzenlemekte ve bu törenlerde adaylarını hem tanıtmakta hem de oradaki kamu görevlilerine emanet etmektedir. Bunun bir örneği de 1 Aralıkta Muğla'da yaşanmıştır. "Eğer adayımız seçilmezse siz yerinizde oturamazsınız." kısmı da kibarca kamu görevlilerine ihsas edilmiştir. Bu, son derece yanlış bir uygulamadır, devlet adabına da, siyasi ahlaka da uygun değildir. AKP'nin devlet kesesinden yaptığı bu aday tanıtım çalışmalarını kınıyorum ve yüce milletimize şikâyet ediyorum. Bu yanlışların hesabı Milliyetçi Hareket Partisi iktidarı tarafından size ve bu yanlışa alet olan kamu görevlilerine muhakkak sorulacaktır. Yine, yüce milletimiz 30 Martta bu yanlışın hesabını size sandıkta muhakkak ödetecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın son kısmında Hükûmete bazı önerilerim olacak. Öncelikle AKP iktidarı AB Bakanlığını süratle kapatmalıdır ve AB üyeliği hedefinden hemen vazgeçmelidir. Eğer AB'ye katılırsak Hükûmetin görevine devam etmesi mümkün değildir. Çünkü AB normlarını uygulamaya koyarsanız yolsuzluk yapamazsınız; yolsuzlukları araştıran, takip eden, ortaya çıkaran emniyet müdürlerini görevinden alamazsınız; görevden aldığınız bu işleri yapan emniyet müdürlerine soruşturma açamazsınız, soruşturma yapan savcıları görevden alamazsınız ya da işi sulandırmak için 2 savcının yanına 2 savcı daha katamazsınız. AB üyesi olursanız yapmanız gereken iş bellidir arkadaşlar. Almanya'da Cumhurbaşkanı Christian Wulff, yolsuzluk ve dostlarından para almakla itham edilince istifa etti. Fransa'da Bütçe Bakanı Jerome Cahuzac hakkında vergi kaçırmak suçundan soruşturma açıldı, ilgili bakan istifa etti. İngiltere Enerji Bakanı, hakkında soruşturma açılınca istifa etti. İtalya Kalkınma Bakanı, hakkında soruşturma açılınca, bu yolsuzluk iddiaları ortaya çıkınca istifa etti. Bu listeyi uzatmak mümkün ama ortak nokta belli arkadaşlar. Soruşturma yapan emniyet müdürlerini, savcılarını görevden almak yok. Bu görevlilerle ilgili onlara "Siz yetkinizi, görevinizi kötüye kullandınız." diye soruşturma açmak yok. Suçlananlar, herhangi bir yolsuzlukla itham edilenler milletinden özür dileyip boynunu büküyor, erdemli bir davranış sergileyip istifa ediyorlar. O savcılar ve emniyet müdürleri de birtakım yolsuzlukları ortaya çıkarttıkları için terfilerini alıp görevlerine devam ediyorlar.
Burada iktidar gücünüzü kullanarak yolsuzluk soruşturmalarını bir müddet öteleyebilirsiniz. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Türk milleti olanların hepsini görüyor. Allah'ın adaleti mutlaktır. Er ya da geç Allah'ın adaleti tecelli edecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak buradan Türk milletine söz veriyoruz. Bugün gündemde olan bütün yolsuzlukların hesabını bir bir soracağız. Yaptıklarınızın hiçbirisini yanınıza bırakmayacağız.
Bu vesileyle bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)