| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 18.12.2013 |
MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Özellikle, 3 bakanın çocuklarının sabah polis marifetiyle alınıp yolsuzluk iddiasıyla gözaltına alınması, iki gündür medyada cereyan eden bu çalma çırpmaya dayalı iddiaların Türk demokrasisi adına, Türk siyaseti adına, beni üzdüğünü, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunu üzdüğünü ifade etmek isterim.
Öncelikle, böyle bir iddia ile ilgili konuşayım mı, konuşmayım mı diye emin olun çok düşündüm. Fakat, zaman zaman burada konuşurken -özellikle 2002'deki milyar doları olan vatandaş sayısıyla 2013 yılında milyar dolarları olan sayıya baktığımızda- katma değer üretmeden, sanayici olmadan, tarımda faaliyet göstermeden birilerinin milyar dolarları olduğunu ve İstanbul'da 4 bin imar değişikliğinin olduğunu söyledim. Ayrıca, İstanbul milletvekillerini davet ettim, "Değerli arkadaşlar, İstanbul'un oksijen alanlarını peşkeş çektiler." dedim, kulak asmadınız. İşte, bu kulak asmamanın Türk demokrasisine, Türk siyasetine bir darbeye dönüştüğü bir döneme de bu vesileyle öncülük yaptınız.
Değerli milletvekilleri, bir yıllık teknik ve fiziki takip sonucunda, yolsuzluk ağlarının deşifre edildiği, kirli kazanç bağlantılarının belirlendiği, rüşvet çarkının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Sahte belgelerle hayalî ihracat teşebbüsleri, altın kaçakçılığı, kara para aklama, rüşvetle vatandaşlık dağıtımı, imar usulsüzlükleri, rant yolsuzlukları, arazi vurgunculuğu ve ihalelere fesat karıştırma gibi ağır suç ve suçlamalar iktidar yönlendirmeli yandaş ve yolsuzluk çetelerini köşeye sıkıştırmıştır.
İstanbul'daki yolsuzluk operasyonu bir kez daha göstermiştir ki Hükûmet boyunu aşan kir ve karanlık işlere bulaşmış, çıkar ilişkilerinin, kul ve yetim hakkını gasbeden ahlaksızların merkez üssü hâline getirilmiştir. Nitekim, Başbakan Erdoğan'ın yönetimi altındaki Türkiye, resmen yolsuzluğun, yoksulluğun, yasakların hâkimiyeti altına girmiştir. Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz hırsızlar, yağmacılar, talancılar, hortumcular, yankesiciler, komisyoncular, tefeciler, tufeyliler, AKP Hükûmetinin etrafında öbek öbek toplanmışlar, aynı amaca doğru yönelmişlerdir. Şu günkü şartlarda Hükûmetin sevk ve idare ettiği yolsuzluk ve hukuksuzluk kervanı gizlenmeyecek, saklanmayacak, örtülemeyecek kadar büyümüş, kökleşmiş, her tarafı sarmıştır. Kara para zincirinin halkaları, gayrimeşru gelir kapılarının parçaları, yasa dışı yollarla servet üstüne servet edinen mafyatik yapılanmaların uzantıları AKP'ye tam olarak sızmış, hatta ele geçirmiştir.
Her şeyden önce, sürdürülen adil soruşturma nereye uzanırsa uzansın, ucu kime dokunursa dokunsun mutlaka sonuna kadar götürülmelidir. Türkiye yolsuzluklarla hesaplaşmalı, temiz toplum, temiz yönetim, temiz siyaset için herkes samimi bir şekilde mücadele etmelidir. Kanunsuzluklarla baş edebilmek, yolsuzluk damarlarını kökünden kesip atabilmek için bu tarihî fırsat heba edilmemelidir.
Ayrıca, söz konusu hukuki süreci yıpratmak, sulandırmak, rotasından saptırmak amacıyla gündemde sıcaklığını koruyan siyasi bir kutuplaşmaya, malum anlaşmasızlığa ve sözde rövanşist bir çıkışa bağlamak en azından pişkinlik ve utanmazlık örneğidir. Meseleyi Hükûmet-cemaat çekişmesine hapsetmek, yolsuzluklarla ilgili soruşturmayı zamanlama itibarıyla manidar bulup yakın geçmişteki iktidar tasarruflarına misilleme olarak yorumlamak son derece maksatlı, son derece kasti, oldukça da akıl dışıdır. Başbakan Erdoğan'ın "Tehditlere boyun eğmeyeceğiz." diyerek saptırma girişimi, "Birilerinin topu, tüfeği varsa, bizim Allah'ımız var." ifadeleri suçüstü yakalanan, üste çıkmaya gayret eden telaşlı bir zihniyetin çırpınışlarından başka bir şey değildir. Yolsuzlukları örtbas etmeye, millî irade dolandırıcılığıyla akılları karıştırmaya ve siyaset cambazlığıyla günahları örtmeye hiç kimse, hele ki Başbakan Erdoğan asla kalkışmamalıdır.
Aziz milletimiz, çalan çırpan, hırsızlıklarla menfaat temin eden kim olursa olsun yakalarından tutulmasını, bunlardan hesap sorulmasını beklemektedir. Tüyü bitmemiş yüz binlerce yetimin, mağdur olmuş milyonlarca mazlumun hakkına el uzatacak kadar İslam'dan, insaftan, insanlıktan uzaklaşanlar sona yaklaşmış, krediyi tüketmişlerdir.
Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul'da süren yolsuzluk soruşturmasını titizlikle, büyük bir özenle takip edecektir. Hukuka saygı duymak herkes için ortak yükümlülüktür. Bu kapsamda, siyasi telkin ve müdahalelerin olmaması konusunda özellikle Başbakan ve Hükûmetin çok dikkatli hareket etmesi zorunluluğu vardır. Bugünkü ortamda gecikmeyle de olsa yargı devreye girmiş, inisiyatifi ele almıştır.
Değerli milletvekilleri, Hükûmete karşı nerede bir şey gelişirse millî iradeye bir kumpas kurulduğu, bir darbe zihniyetinin toplumda oluşturulmaya çalışıldığı düşüncesi Başbakan tarafından ifade edilmektedir. "Önce Allah, sonra millet iradesi" diyen Milliyetçi Hareket Partisi... Millet iradesini dışlayacak herhangi bir komplo, herhangi bir yapılanma varsa Başbakan Tayyip Erdoğan bu iradeyi gelsin, burada ortaya koysun. Millet iradesi sahipsiz değildir, sonuna kadar millet iradesine sahip çıkarız. Ancak, bizim, yolsuzluklarla ilgili geçmişte söylediklerimiz bugün gün ışığına çıkarken geçenlerde yaptığım bir konuşmada eğer bir gün adalet teşekkül eder, Hükûmet değişirse ve adaletli bir Hükûmet Türkiye'de yönetimi devralırsa bakanların, Başbakanın hesap vereceğini söyledim; bir adım ötesi, tutuklanacaklarını söyledim.
Şimdi, bakınız, bu süreç, bu yolsuzluk süreci bir şekliyle bir yere geldi oturdu. Söylüyorum: İstanbul'da katrilyonluk projeleri, yani imar sahibi Hasan Özdemir'ken -faraza bir isim- ona imar izni bir, imar bir başka tapu sahibine geçince iki buçuğa çıkıyor. Size samimi bir şey söylüyorum: Gidelim, 2002'den sonra değişikliklerde hep imar değişiklikleri olmuş. Her imar değişikliğinin tekabül ettiği rakam 100 milyon dolardır. Bunun üzerine gideceğiz.
Ama bir şeyi daha sizinle paylaşmak istiyorum bu bütçe sürecinde karşılaştığımız bir iki olayla ilgili. Önce, Başbakan, bizatihi öncülüğünü yaparak, Türk milletinin millet olma olgusu üzerinde bir tartışma zemini yarattı. Türk milleti âdeta yokmuş gibi, 36 etnik gruptan müteşekkil bir cemiyet inşasıyla milleti tartıştık. Sonra, Türk devletini -Osmanlı'nın bitişi- ezanı hür, bayrağı hür Türk devletinin iradesini tartıştık. "Ne mutlu Türk'üm!" ifadelerini ayaklar altına aldık. T.C.'yi tartıştık, Türk devletinin iradesini tartıştık.
Bu zemin bir tartışmayı daha getirdi. Millet, devlet tartışmasından sonra, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünde Kürdistan coğrafyasından bahsedildi. Âdeta, millî birliği, beraberliği teminat altına alan, Türk devletinin kuruluşuna öncülük yapmış olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu tartışmalara hep birlikte şahit olduk.
Bir şeyi daha söylüyorum burada bugün tarihe not düşmesi için. Bu tartışmalara öncülük yapanlar, bu tartışmalardan güç alarak burada zaman zaman irade ortaya koyanlar, Türk milletinin merhametine, şefkatine, sevgisine sığınanlar şunu bilmelidirler: Bugün bu ortamı yaratan hem Hükûmetten hem de bu Hükûmetin yarattığı bu ortamı Türk milletine âdeta küfrederek dile getirenlerden hesap sorulacaktır.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)