| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 18.12.2013 |
MHP GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 14'üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
İktidara geldiğinde yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele edeceği iddiasını programına koyan AKP hükûmetleri bu alanların her birinde ayrı ayrı başarısız olmuştur. Yolsuzlukla mücadele edeceğini söyleyen AKP hükûmetleri bizzat yolsuzluk ve usulsüzlükle anılmaktadırlar. Kendileri yetmiyormuş gibi, dünürleri, çocukları, yandaşları, hatta birçok partililerini yolsuzlukların, şaibelerin içinde görmekteyiz. Hükûmet, Türkiye Cumhuriyeti'ni bir siyasal ganimet olarak görmektedir. Bir yandan, Cumhuriyet Türkiyesi'ne hınç ve rövanş duygularıyla bazen açık ve bazen sinsi bir savaş yürütürken diğer yandan, cumhuriyetin bütün birikimlerini bir siyasi savaş ganimeti gibi geçmişin mücahitleri, dünün müteahhitleri ve bugünün her şeye müsaitlerine bonkörce dağıtmaktadır. Devletin mülkleri, iktisadi ve ticari işletmeleri, makam ve unvanları Sayın Başbakanın yandaş ve yoldaşlarına alenen peşkeş çekilmektedir. Tam bir "han-ı yağma" düzeni.
Olaya bakın, yolsuzluk iddiasına muhatap olan kişi Başbakanın danışmanı, kayınbiraderi, milletvekili ve Başbakanın başdanışmanı, damadı, Başbakanın Spor Bakanı. Maşallah, Başbakanlık değil, sanki aile şirketi.
Bizim Çukurova'da bir tabir vardır, annenin kardeşine yani teyzeye "dezze" denir. Belediye başkanı belediyeye hep akrabalarını doldurmuşsa o belediyeye de "dezzem oğlu belediyesi" derler. Bizimki de dezzem oğlu hükûmeti olmuş da haberimiz yok.
Çıraklık döneminde acemice yapılan yolsuzluklar kalfalık döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi de alet edilerek suç olmaktan çıkarılmış ya da cezası hafifletilmiştir. Ustalık döneminde ise Sayıştay raporları gibi denetim raporları hoyratça toplumdan ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve adaletten kaçırılmaktadır. Eğer AKP'ye mensup olup da bu yolsuzlukların cihat gereği olduğunu düşünen varsa bilsinler ki tüyü bitmemiş yetimin hakkı tam da budur.
Saygıdeğer milletvekilleri, bütçeler siyasal iktidarların elde ettikleri kamu gelirleriyle kamu servetini toplum kesimleri arasında nasıl paylaştırmayı planladığını ve hangi kamu hizmetlerine ne kadar kaynak ayıracaklarını gösteren temel iktisadi, mali ve siyasi metinlerdir. Bütçeler bir yandan, kamu gelirlerinin kaynaklarını belirleme bakımından toplumsal külfetin dağıtımını düzenlerken diğer yandan kamusal nimetlerin paylaşımının esaslarını ortaya koyarlar. Bu bakımdan, bütçeler toplumsal barışı ve sosyal adaleti gözeterek adalet, hak ve nesafet ilkelerine bağlı kalmak zorundadırlar. Ancak AKP iktidarının on bir yıldır Türk milletine ve demokratik, laik cumhuriyete karşı yönelttiği şaşı bakış maalesef Hükûmetin bütçesine de yansımıştır.
Bir yandan, medeni toplumun vazgeçilmez ihtiyaçları hâline gelen otomobilden telefona, akaryakıttan doğal gaza kadar her türlü ihtiyacın üzerine bindirilip değişik isimlerle kamufle edilen dolaylı vergilerle dar ve orta gelirli vatandaşlarımız bir vergi cehennemine sokulurken, geçmişin mücahitleri, dünün müteahhitleri, bugünün ise her şeye müsaitleri olanlar âdeta bir vergi cennetinde yaşayıp dokunulmazlıklarının keyfini çıkarmaktadırlar.
Bu bütçeyle, çalışan emekçi kesimleri, memuru, işçiyi, esnafı ve emekliyi mağdur eden, çiftçiyi ve köylüyü yoksulluğa mahkûm eden bir paylaşım düzeni kurulmaktadır. Üstat Necip Fazıl'ın dediği gibi "Bir kişiye dokuz pul, dokuz kişiye bir pul dağıtılmaktadır."
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin bakış ve zaviye bozukluğunun en vahim ve en tehlikelisine Türk milletinin birlik ve beraberlik ve huzuru üzerinde yürüttüğü gayrimillî operasyonlarda şahit olmaktayız. Bin yıllık kardeşliğimiz, tek ve güçlü bir millet olarak birlikte yaşama azim ve kararımız, bizi birbirimize bağlayan manevi halatlar Türkiye düşmanı lağım fareleri tarafından hesaplaşma, hırs ve kin duygularıyla sinsice kemirilmektedir.
Bu iktidar sinsidir çünkü bölücü küresel projelerine meşruiyet kazandırmak için şehitlerimizin mübarek kanlarını bahane edebilmiştir. "Akan kan duracak, analar ağlamayacak." sloganlarıyla diktiği bölücülük fidanını kan ve gözyaşı istismarıyla sulamış, beslemiş, büyütmüştür. Sayın Başbakanın diktiği bu bölücülük fidanı on bir yılda hızla büyümüş ve cehennemdeki zakkum ağacı gibi meyvelerini vermiştir. Başbakan bugün, kendi büyüttüğü lanetli ağacın bölücü meyvelerini İmralı ve Erbil'le birlikte devşirmekle meşguldür. Türkiye'nin belli bir coğrafyasını "Kürdistan" diye niteleyerek Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Anayasası'na, bu kutsal mekânda ettiği milletvekili yeminine ihanet etmiştir. Bir de sıkılmadan, Birinci Meclisi ve zabıtlarını kendisine şahit tutmuştur. Buradan Sayın Başbakanı siyasi namus adına söylediklerini ispata davet ediyorum. Ne son Osmanlı Meclisi Mebusanında ne de onun devamı olan Birinci Mecliste hiçbir zaman "Kürdistan Mebusu" sıfatı taşıyan bir milletvekili olmamıştır. Varsa, Sayın Başbakan çıksın o Kürdistan mebusunun adını ve temsil ettiği siyasi birimin neresi olduğunu söylesin. Söyleyemez çünkü tarih ve devletin resmî belgeleri Sayın Başbakanı yalanlayacaktır. Sayın Başbakan hem Osmanlı Devleti'nin ve aziz ecdadımızın hatıralarına hem de cumhuriyetin kurucu kadrolarına alenen iftira etmiştir. Aslında Sayın Başbakanın derdi tarihî gerçekleri ortaya çıkarmak değildir; Sayın Başbakanın amacı Türk milleti üzerinde psikolojik harekât yürüterek zihin bulanıklığı yaratmak ve hayalini kurduğu Kürdistan'a giden yolun taşlarını döşemektir. Kürdistan'ı kurma konusunda Sayın Başbakan Lozan görüşmelerine katılan müstevli İngiliz Başbakanı Lloyd George'dan daha şehvetli ve arzulu çıkmıştır. Onun ruhuna Fatiha okutacak kadar ileri gitmiştir. Ancak, Sayın Başbakana hatırlatmayı borç bilirim: Türk milleti en zayıf olduğu o günlerde bütün dünyaya, düvelimuazzamaya, İngiliz'e, Fransız'a, İtalyan'a ve Rus'a rağmen vatanını ve milletini böldürtmemiştir ki şimdi size böldürtsün. İşte, ben, bu yüzden bu iktidar sinsidir diyorum. Eline kara bir hokkabaz çuvalı almış, sürekli cafcaflı, yaldızlı ve gösterişli paketler çıkarmakta. Önümüze konulan her paketten ayrı bir ihanet ve fitne projesi çıkmaktadır. Gösterişli bir paketin, açıyorsunuz, içinden bebek katiline af çıkıyor; başka birine bakıyorsunuz, Barzani; bir diğerinden Şeyh Sait çıkıyor. Son açtığımız pakette ise dağdaki teröriste övgüler dizip Mehmetçik'e hakaretleriyle bilinen hainler, Ahmet Kaya ve Şivan Perwer çıkıyor. Kısacası; bin yıllık kardeşliğimizi yıkmayı hedef alan ne kadar küresel ve yerel bölücü fitne varsa Sayın Başbakanın kara çuvalından çıkıyor. Sayın Başbakan "barış ve kardeşlik" diye diye bizi 36 farklı aileye, 36 ayrı kabileye, 36 ayrı dile ayırmaya çalışmaktadır. Türkülerimizi, ağıtlarımızı, sevinçlerimizi, kederlerimizi, akrabalık bağlarımızı, şehirlerimizi, mahallelerimizi ve daha da vahimi, ortak gelecek hayalimizi, birlikte yaşama arzumuzu ve umutlarımızı yıkmaya çabalamaktadır. Diyarbakır'da "büyük buluşma" deyip bölücü tiyatro sahnesinde boy gösteren Şivan Perwer haininin teröristlerin ölümü için yaktığı ağıtları dinlerken maaile gözyaşı dökmeye utanmamıştır. Diyarbakır'da anlaşılmıştır ki, Sayın Başbakan "Analar ağlamayacak." derken asıl kaygılandıklarının şehit anaları değil, bölücü terörist anaları olduğunu göstermiştir.
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) - Ayıp, ayıp!
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Bu durumda mecburen soracağım. Başbakan ve ailesi hiç ömrü boyunca şehitlerimiz için ağlamış mıdır? Acılı şehit analarının ağıtlarını, feryatlarını dinlemiş midir?
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Ayıp ya, ayıp!
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Kınalı kuzularımıza yakılan türkülerle düet yapmış mıdır? Hayır, aksine benim şehidime "kelle" diyerek onları tahkir etmiştir. Bu iktidar sinsidir çünkü binlerce gencimizin kanını üzerinde taşıyan bebek katilinin ve teröristlerin affedilerek sokağa salınması arzusunu çözüm süreci ve normalleşme diye milletimize yutturmaya çalışmıştır.
Başbakan Kandil ve İmralı'yı affetme arzusunu "Bu benim hayalim." diyerek milletin aklıyla alay etmeye cüret edebilecek kadar izandan uzaktır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ya bırak!
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Sayın Başbakanın hayali İmralı ve Öcalan olabilir ama kâbusu Milliyetçi Hareket Partisi ve Devlet Bahçeli olacaktır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Belli oluyor, belli oluyor!
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Sayın Başbakanın hayali Kürdistan olabilir ama 780 bin kilometrekarelik bir ve bütün mübarek vatan toprağının tapusunu uhdesinde bulunduran Türk milliyetçileri kâbusu olacaktır. Sayın Başbakanın hayali modern sultanlık olabilir ama aklı hür, vicdanı hür, feraseti yüksek aziz Türk milleti kâbusu olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle bütçenin milletimize hayırlar getirmesini diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)