| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 19.12.2013 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddede devlet borçlarımız var. Tabii, en fazla üzerinde manipülasyon yapılarak konuşulan rakamlardan bir tanesi. Ben bu vesileyle sizlere bazı bilgilerin alternatiflerini de sunmak istiyorum.
Kalkınma Bakanlığı bütçesi üzerinde yaptığım konuşmada size Sayın Başbakanın ekonomi konusundaki danışmanlarını artık uyarmaktan vazgeçtiğimi, bunun kasten yapıldığını bildiğim için... Yedi-sekiz yıldır aynı şeyler söyleniyor rakamlar değiştirilerek, sadece rakamı değiştirip arkadaşlarımız devam ediyorlar.
Bugün önemsemediğiniz en önemli sorunlardan birisi borç sorunu. Sadece devletin borcu değil, özel sektörün borcu da çok önemli noktaya gelmiş. Onun ötesinde, hane halkının borcu da çok kritik noktaya geldiği için -şu anda ekonomiyle ilgili bakanlarımız yok ama- BDDK aracılığıyla da taksitlendirme yoluna, taksitleri düşürme yoluna, bazı limitler koyma yoluna gitmeniz vatandaşın borç sınırının kendi ödeme potansiyelini aştığını zaten gösteriyor.
Değerli arkadaşlar, birkaç tane rakamı sizlerin dikkatine sunarak geri kalan yorumları sizlere bırakacağım.
Sayın Başbakanın sıkça söylediği artık galatımeşhur olan laflardan bir tanesi de borçlarla ilgili. Daha bütçe konuşmasında söylediği şeyi size tekrar edip sonra doğrusunu buradan aktarmak istiyorum. Diyor ki: "AB tanımlı genel yönetim borç stokunun millî gelire oranı 2002 yılında şuydu, net kamu borç stoku buydu." Tamam. Şimdi ben size kamu net borç stokuyla brüt borç stoku arasındaki farkı isterseniz söyleyeyim yani yarısından daha az bir hâle geldiğini beraberce görün. Yani yüzde 36 dediğiniz borç stoku brüt borç stokunun yarısından daha az bir rakam. Anlatabiliyor muyum? Yani net borç stoku diye hesapladığınız rakam brüt borç stokundan daha az bir rakam yani yarısını siliyorsunuz elimizdeki borcun. Neye göre siliyoruz? Şu kadar varlığımız var diye siliyoruz. Biz de diyoruz ki: Alacakla borç ödenir mi?
Örnek söylüyorum, geçen gün hava attı Sayın Başbakan; işte şu kadarlık bizim bir şeyimiz olmuş... Yani tabii, özellikle danışmanlarına söylüyorum -çünkü Sayın Başbakan önüne konanı okuyor- ekonomiden sorumlu bakanlara söylüyorum. Niye söylüyorum? "İşsizlik Sigortası Fonu'nu hamdolsun 70 milyara çıkardık." diyor. Bu ne işe yarıyor biliyor musunuz? Az önce söylemiş olduğum rakamı yarıya düşürmeye yarıyor. Kamu net borç stokundan üzerine önce en az bir 70 koyacaksınız. Hadi devletin varlıklarını alıyor içine hesap yaparken arkadaşlarımız ama işsizlere ödenmesi gereken parayı da devletin kendi varlığı gibi içinden düşüyor. Tanım yanlış ama içindeki 70'i bir kere bir çıkarmanız lazım, birincisi. Tam rakamı söyleyeyim: Merkezî yönetimin brüt borç stoku neymiş? 2012 sonunu söyleyeyim ki hani mukayese olarak yanlış şey verdi demesin, Sayın Başbakan da onu kullandı: 532. Peki sizin oranladığınız, yüzde 36 dediğiniz rakam kaç? 240 yani yarısından daha aza düşüyor. Anlatabiliyor muyum? Şu anda 240. 2 misli 480 mi? Yani 532, arada 50 milyar daha boşluk var. Dolayısıyla, bu rakamları manipüle etmek yerine, "Bizim brüt borç stokumuz 532 milyon -TL olarak- bunun üzerinden şu kadarını düştük, 70 milyon, İşsizlik Sigortası Fonu'nu düştük." demek lazım. Bu da bir vakıa.
Öbür taraftan, sadece devletin dış borcunu söylüyoruz, özel kesiminkini söylemiyoruz. Şimdi, değerli arkadaşlar, geçmişe dönüp mukayese yapmak güzel oluyor işinize geldiği yerde ama dönüp bakıyoruz, toplam dış borcumuz 129,5'tu 2002'de, şimdi gelmişiz, ikinci çeyrek itibarıyla 367. Üçüncü çeyrek açıklandığı zaman daha farklı bir rakam çıkacak. Yani bu rakamları doğru ifade etmek gerekiyor. Türkiye'nin bir borç sorunu var. Özellikle kısa vadelisine baktığımız zaman, 110 milyara yaklaşan bir kısa vadeli borç var. Bu yıl içerisinde Türkiye'nin bu süreçte ödemesi gereken borç var, nakit olarak bulmamız gereken para var. Bunları eğer bulamazsak bu sorun bizim için devam edecek. Yani şu anda, bu yıl için 220-225 milyarlık bir -nakit olarak- borç ödemesi gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bunlar sorun mu? Evet, sorun. Eğer sorun olmasa, cari açığı düşürelim diye, yok tasarrufları artıralım, yok kredi kartlarını keselim, onlara taksitlerini sınırlandıralım diye uğraşmazsınız. Ama burada sorunun özünü görmek gerekiyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, öbür taraftan, borcu söylerken -yine geçen gün kısaca değinmiştim- sürekli olarak IMF'nin borcunu söylüyor. Hâlâ arkadaşlarımız da söylüyor, Sayın Başbakandan sonra uyardık, söylemeye devam ediyorsunuz. Bakın değerli arkadaşlar, o konuda da bir kavram kargaşası var. Ben tekrar size burada Hazine Müsteşarlığının Kasım 2013'teki Borç Yönetim Raporu'ndan toplam Hazine'den kullanımı söylüyorum: 2003'ten bu yana yapılmış olan kullanım -zaten 2008'de kullanımlar bitti, siz ödediniz- 13,3 milyar dolar. 2003'ten sonraki kullanım 13,3 milyar dolar. Bunun 10 milyar dolarını 2005'te siz aldıktan sonra kullandınız, ondan önceki 3 milyarı da sürekli kötülediğiniz 57'nci Hükûmet döneminden kalan tahsislerden kullanım yaparak kullandınız. Dolayısıyla bir taraftan hem kendi kullandığınız parayı ödeyip sonra da cengâverlik yapmış gibi, sonra öbür taraftan da hem dış borcu hem iç borcu katlayarak, artırarak bunun ötesinde özel sektörün borcunun artmasına göz yumup, vatandaşın borçlarının 40-50 kat artmasına seyirci kalarak bunu çözme şansımız yok. Peki, ne yapmamız lazım? Defalarca söylüyorum, bu kısır çekişmelerden uzaklaşıp yapısal önlemler almamız lazım. Tüketime dayalı, konuta dayalı, inşaata dayalı, AVM'ye dayalı yaparsanız, işte kaç gündür burada arkadaşlarımız yolsuzlukları tartışıyor, işin içerisinde imar planları tadilatları, ilgili belediyelerin imar planı tadilatları... Ben kimseyi töhmet altında bırakmak için söylemiyorum ama komisyonda da Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanına söylemiştim "Böyle böyle bir yerde imar planı tadilatı yapmışsınız, şu şuradan buraya geçmiş, buraya geçmiş:" diye. Buna dayalı olarak sürdürme şansımız yok. "Televizyonlardaki reklamların yarısı yapsatlarla, inşaatla, konutla ilgili" dedim ve şunu da defalarca söyledim hem komisyonda hem burada: "Eğer bu şekliyle şişerse Türkiye'de önümüzdeki süreçte bir Türk usulü mortgage krizi yani AVM, inşaat, konut krizi yaşanabilir." demiştim. Bugün bunun ipuçlarını bu yapılan soruşturmalarda görüyorsunuz. Yani nerelerde imar tadilatı yapıldı, o imar planlarının tadilatlarının resen yapılırken hangi konularda kimlerle görüşme yapıldığı maalesef sorunlu hâle geliyor. Bu, sadece ekonominin genel yapısını, istihdama yönelik, işsizliği azaltmaya yönelik üretim yapamamanın ötesinde birtakım yozlaşmalara, kent rantlarına, şehir rantlarına dönüşüyor. Kentsel dönüşüm yerine rantsal dönüşüme başlıyoruz; o zaman da kentin kimliği yerine, kimlerle, nereden, ne çıkarı paylaşacağız, buna dönmeye başlıyoruz. Onun için bütün bunları bırakıp kısa vadeli sadece ekonomik değil, siyasi rantlardan da vazgeçip ülkenin temel sorunlarını çözmeye odaklanmamız lazım. Aksi takdirde bu tip kolay rantların yaratıldığı yerde yolsuzluk da olur, usulsüzlük de olur, biz de bunu dolaylı olarak o zaman teşvik etmiş oluruz. Gelin bu sanal gündemlerle uğraşmaktan vazgeçin. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz her zaman yapıcı, yol gösterici bir muhalefet anlayışına sahibiz. Tabii ki yanlışlar olduğu zaman bunu burada usulüne uygun dile getireceğiz, denetim görevimizi yapacağız ama bunlar usulsüzlüklerin, yolsuzlukların üstünü örtmek üzere iki aydır tartıştığımız gibi Sayıştayın raporlarının gelmemesinin savunulması şekline dönerse bırakın engellemeyi ve önümüzdeki üç yıl içerisinde de Meclisin bu denetimi yapmasını, bütçe hakkını kullanmasını engelleyecek tarzda dönüşürse artık bu konularda yapacak bir şey kalmamış demektir.
İnşallah bu yaşananlardan ders alarak daha iyi çalışan bir demokrasi anlayışı içerisinde ülkemizi 2023'te lider ülke olma vizyonuna tekrar döndürecek, yapısal önlemleri alabilecek bir yapıya kavuştururuz diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)