| Konu: | MHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 23.05.2012 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun vermiş olduğu genel görüşme açılması aleyhinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün toplu sözleşme masasında emek, hak ve özgürlük arayışında Hükûmetin duyarsız yaklaşımı nedeniyle ortaya çıkan uzlaşmazlık sonucu alana inen tüm kamu çalışanlarını selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Toplu sözleşme hakkı, 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliğiyle AK PARTİ'nin her zamanki lütuf gibi gördüğü değişikliklerden bir tanesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kamu görevlilerine toplu sözleşmenin yolunu açan ve demokrasinin gereği olan kanun ve uygulamaları devreye sokmakta geç kalmış olmakla birlikte uluslararası sözleşmelerin vurgu yaptığı örgütlenme özgürlüğü, grev hakkı ve toplu eylem biçimleri AK PARTİ İktidarının korkulu rüyası olmuştur. Kamu görevlilerinin haklarının minimize edildiği ve toplu sözleşmenin kapsamının daraltıldığı ve Hükûmetin isteği dâhilinde imzalanmasının mümkün kılındığı ve itiraz hakkının olmadığı bir içeriğe sahip taleplerinizi emekçilere kabul ettirmek istiyorsunuz.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var ki, istediği yasayı jet hızlarla Meclisten geçirip sonrasında köşke onaylatmakta ustalığını kanıtlamış olan AK PARTİ referandum üzerinden geçen bir buçuk yıldan sonra bu demokratik ve emekten yana hiçbir uygulamayı Meclise taşımamış ve toplumsal özgürlükler önünde engel olarak AK PARTİ engeli söz konusudur.
Emekçilerin örgütlenme, sosyal ve özlük haklarına saygı duymayan, emekçi insan olmasından öte, üretmesinden öte, ucuz iş gücü olarak gören AK PARTİ zihniyeti, geldiğimiz nokta itibarıyla, enflasyon yüzde 10'un üzerindeyken, işsizlik had safhaya ulaşmışken emekçiye zammı fazla görmektedir. Keşke bu on sekiz aylık gecikmenin üzerinde çok düşünüldüğü, bütün sendikaların taleplerini karşılamayı planladığı ve en nihayetinde kamu görevlilerini tatmin eden bir yasa çıkarma amacıyla yaşandığını söyleyebilseydik.
Sendika konfederasyonları ile bakanlık düzeyinde yapılan toplu sözleşmenin düzeyi dâhil birçok hususta mutabakata varılamamış olmasına karşın işçilerin en temel hakkı olan grev hakkına yönelik ise Hükûmet kriminalize edici bir yaklaşım içerisindedir.
Kamu görevlilerine Anayasa değişikliğiyle tanınan toplu sözleşme hakkı, mevcut hâliyle çok eksik bir haktır. Bugün kamu çalışanlarının örgütlenme özgürlükleri, toplu eylem biçimleri olarak tanımlanan grev, iş bırakma ve iş yavaşlatma eylemleri gibi haklar suç unsuru gibi sayılmakta ve işveren ya da çeşitli devlet organları tarafından cezalandırılmak istenmektedir. Bu minvalde, bu toplu eylem biçimlerine katılan kamu görevlilerine davalar açılmış ve birkısmı görevlerinden olmuştur. Bununla birlikte iç hukuk yollarının tükendiği durumlarda benzer cezalar ile karşılaşan kamu görevlilerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurduğu ve mahkemenin kamu çalışanı lehine Türkiye'yi cezalandırdığı birçok dava mevcuttur.
Oysaki toplu eylem biçimleri ve grev hakkı, demokrasilerin olmazsa olmazı niteliğinde olup Uluslararası Çalışma Örgütü ve birçok uluslararası sözleşme ile teminat altına alınmış, bu anlaşma ve sözleşmelere taraf olan ülkeler açısından bağlayıcı bir niteliğe sahiptir. Bu bağlamda, uluslararası anlaşmalara atıfta bulunan Anayasa'nın 90'ıncı maddesinde belirtilen "?temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." hükmü gereği, milletlerarası anlaşmaların garanti altına aldığı ve sosyal hukuk devletinin gereği olan grev hakkının yapılan Anayasa değişikliği ve sonrasında önümüze getirdiği bu yasa tasarısıyla yasal güvence altına alınmaması AK PARTİ'nin ne kadar göstermelik bir iş yaptığının kanıtıdır.
Bugüne kadar AK PARTİ tarafından getirilen hiçbir yasada olmadığı gibi, bu yasada da demokrasi ve özgürlükler adına hiçbir düzenlemeden bahsetmek mümkün değildir. Demokrasi kültürü olmayan bir anlayıştan daha fazlasını beklemek de pek mümkün olmasa gerek.
Siyasi iktidar çifte adaletsizlik yaparak hem milyonlarca kamu emekçisinin, emeklilerin ve ailelerinin sadaka zammıyla sefalet içinde yaşamalarını istemekte hem de bunu kabul etmeyerek uluslararası hukuktan kaynaklanan grev haklarını kullanmak isteyen kamu emekçilerini tehdit etmekte ve bu haklarını kullanmalarını engellemeye çalışmaktadır.
Hükûmetin kamu adına ne varsa ortadan kaldırmaya çalıştığını ve sendikal faaliyetlere karşı bir tutum içinde olduğunu, buna karşılık başta KESK olmak üzere bütün emekçiler bu süreçte herkesin beklediği tutumu geliştirmektedir. Toplu sözleşme masasının çalışanlarla dalga geçilecek bir yer olmadığını herkes bilmek zorundadır, başta da Hükûmet. Kimse emekçilerle dalga geçemez. Getirecekleri önerilerin de bir ciddiyeti olacak.
AK PARTİ, kamuoyunda her zamanki popülist siyasetine devam etmiş ve bu politikalar tutmadığı vakit polis, asker ve yargıyı devreye sokmaktadır. AKP elli yıllık tek parti iktidarına büyük yenilikler getirmeden bütün taleplerin kıyısından köşesinden dolanarak düzenlemeler yapmaktadır. Son süreçte 2 adet helikopter ihalesi yapıldı toplam 4 milyon dolarlık ve 7 milyon dolarlık olmak üzere. 4 milyon kamu emekçisinin yüzde 1'lik zam talebi helikopterlere ayrılan bu parayla karşılanabilir. Türkiye'de enflasyon oranı yüzde 10'un üzerindeyken memura yapılmak istenen yüzde 3,5'luk zam enflasyon karşısında memura zam yerine ücretinde düşüklük getirmektedir.
Bu düşüncelerimi belirttikten sonra tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dora.