| Konu: | AK PARTİ GRUBUNUN, GENEL KURULUN ÇALIŞMA SAATLERİ İLE GÜNDEMDEKİ SIRALAMANIN YENİDEN DÜZENLENMESİNE; GENEL KURULUN, 7, 14, 21, 28 OCAK 2014 İLE 4 VE 11 ŞUBAT 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİM-LERİNDE BİR SAAT SÖZLÜ SORULARIN GÖRÜŞÜLMESİNİ MÜTEAKİP DİĞER DENETİM KONULARININ GÖRÜŞÜLMEYEREK GÜNDEMİN "KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER" KISMINDA YER ALAN İŞLERİN GÖRÜŞÜLMESİNE; 8, 15, 22, 29 OCAK 2014 İLE 5 VE 12 ŞUBAT 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMLERİNDE SÖZLÜ SORULARIN GÖRÜŞÜLMEMESİNE; 521 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN İÇ TÜZÜK'ÜN 91'İNCİ MADDESİNE GÖRE TEMEL KANUN OLARAK BÖLÜMLER HÂLİNDE GÖRÜŞÜLMESİNE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 42 |
| Tarih: | 02.01.2014 |
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün akşamdan beri medya -sosyal medya- Hatay'da silah ve mühimmat dolu bir tırı konuşuyor. Herkes konuşuyor bunu, Türkiye konuşuyor ama Hükûmet konuşmuyor ne yazık ki bu konuda. Savcıya ihbar gidiyor, arama kararı çıkıyor; jandarma arama kararını yerine getirmiyor. Yani burası hukuk devleti mi, dağ başı mı? Nasıl bu karar yerine gelmiyor?
Geçtiğimiz yıllarda Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afyon'dan Kırıkkale'ye bir silah sevkiyatı vardı; normal, rutin, sıradan bir işti. Yolda durduruldu araçlar. Polis verilen evraklara, gösterilen evraklara itibar etmedi, canlı yayınlarla bunlar gösterildi. Acaba, diyorum, o zamanlar, hani sözünü ettiğiniz Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpasın bir parçası mıydı bunlar? Dün akşamdan beri, memleket yıkılmış, Hükûmet gelip burada Türkiye Büyük Millet Meclisine en ufak bir bilgi vermiyor. O tırı yerinden oynatmamanız lazım, o tırın orada durması lazım. Savcı, hâkim, gazeteci, muhalefet, milletvekili, kim varsa onu orada görmesi lazım değerli arkadaşlarım.
Türkiye'nin başını belaya sokuyorsunuz; sadece Hükûmetinizin değil, Türkiye'nin başını belaya sokuyorsunuz. 2013 yılının Haziran ayından bu yana 47 ton silah göndermişsiniz Suriye'ye. Bunu biz söylemiyoruz, bunu TÜİK söylüyor. Nedir bu silahlar? diye sorduğumuzda "Bunlar spor silahları." diyorsunuz. Yani, iç savaş olmuş bir ülkeye spor silahı nasıl gönderilir, doğrusu bunu merak etmek lazım. O tırlar aranmadıysa eğer, o tırlar aratılmadıysa eğer Suriye'de ölen çocukların kanı o tırları aratmayanların elinde var demektir.
Hatay'da tır aranmıyor, İstanbul'da savcının gözaltı kararı verdiği kişiler için kararlar uygulanmıyor, Başbakanın oğlu ifade vermeye gitmiyor; Türkiye ileri demokrasiyle yönetiliyor! Siz Genelkurmay Başkanı için şöyle dediniz: "Gelecek, Genelkurmay Başkanı da olsa hesap verecek." Gazeteciler için "Gazetecilerin dokunulmazlığı mı var?" dediniz. "Eski başbakanlar, bakanlar hesap verecek." dediniz. Yani, demokraside sadece seçime inanmış olsaydınız, 2002'de Hükûmet olduğunuzda eski başbakanları, eski bakanları Yüce Divana göndermezdiniz. Yani, seçimde onları yendiniz, geldiniz Hükûmet oldunuz ama aklanmış kabul etmediniz, onları gittiniz bir de Yüce Divana gönderdiniz.
Sayın milletvekilleri, savcıyı değiştirebilirsiniz, emniyet müdürünü değiştirebilirsiniz, daire başkanlarını değiştirebilirsiniz; duyuyoruz HSYK'yı değiştireceksiniz, yine duyuyoruz Danıştayı değiştireceksiniz. Peki, Danıştayı, HSYK'yı değiştirdiğiniz zaman 2010'da referandum öncesinde söylediklerinizden utanmayacak mısınız hiç? (CHP sıralarından alkışlar) Yani, biz sizi uyardığımızda onlar sizin aklınıza gelmeyecek mi, bundan hiç utanmayacak mısınız? Öz hakiki Danıştay, öz hakiki HSYK da yapsanız çözüm değildir. Çözüm yargı bağımsızlığıdır, çözüm evrensel hukukun uygulanmasıdır, çözüm HSYK'nın özgürleşmesidir. Orada bakan ve müsteşar durduğu sürece hiçbir zaman çözüm olmayacaktır.
Türkiye, iki haftadır yolsuzluğu konuşuyor. Hesap vermiyorsunuz, tam tersine bir de hesap soruyorsunuz. Yani, yüzsüzlüğün boyutu, yolsuzluğun boyutunu aşmıştır. Onun için hesap vermesi gerekenler, hesap sorar hâle geldi.
"Türkiye ekonomisi zarar ediyor." diyor, sözlere bakın. İçişleri memuru, pardon az önce İçişleri Bakanı oldu "104 milyar dolar." diyor, Başbakan "120 milyar dolar." diyor, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı "49 milyar dolar." diyor. Hangisi doğru; 120 mi doğru, 104 mü doğru, 49 mu doğru?
Yine, yolsuzluk miktarı da 87 milyar euro. Yani, bir konuştuklarınıza bakın, bir de yolsuzluk miktarına bakın.
Hani ekonomide istikrar vardı? Hani büyük ülkeydik; hani dünyanın 16'ncı büyük, 17'nci büyük ekonomisiydik? Yani, iki dakikada bir büyük ekonomiyi, bir savcı mı bu hâle getirdi? Sayenizde Türkiye'de artık ayakkabı kutuları bile dört saat gözaltına alınabiliyor.
Bugün, telefon dinlemelerinden şikâyet ediyorsunuz. Yakında Başbakanı kimlerin dinlediğini Başbakan açıklayacakmış. E, siz, hukuksuz dinlemelerden yıllarca yararlanmadınız mı? Başkalarına karşı bu kozu kullanırken iyi de size karşı olunca mı kötü oldu? "Fişleme tarihe karışacak." dediniz. Meğer siz birbirinizi fişlemişsiniz, kendi aranızda bile fişleme yapmışsınız. Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü gelecekti; e, gördük, MİT Müsteşarına dokunmamak için alelacele kanun çıkardınız, Başbakanın oğlunun ifade vermemesi için geldiniz, savcı değiştirdiğiniz.
Bakın, değerli arkadaşlarım, herkes haksız; savcı haksız, emniyet müdürü haksız, daire başkanı haksız, polis haksız, muhalefet haksız, medya haksız, bir tek siz haklısınız. Şikâyetlerinize bakın ya: "Devlette çete var." diyorsun, "Altı ay boyunca bir il dinlenmiş." diyorsun, "Devlet içinde devlet." diyorsun, "Orduya kumpas kurdular." diyorsun, "Savcı iş takibi yapıyor." diyorsun, "Dış mihraklar yaptı, komplo." diyorsun. Sen necisin? "Sen necisin?" diye sorarlar adama. Sen Hükûmet değil misin on bir senedir? Bu ülkeyi sen yönetmiyor musun? Bunları biz söyleyebiliriz, siz hangi hakla bunları söylüyorsunuz? Karar veriyor Başbakan, karara bakın: "Genel müdür saf, belediye başkanına iftira atılıyor, rüşvet veren hayırsever, savcı iş takipçisi, operasyon komplo." Allah Allah, rüşvet verinin değil, alanın değil, ayakkabı kutusunu gösterenin evini basıyorsun.
Değerli arkadaşlar, "Doların yükselmesi kimin işine yaradı?" diyor. Az önce yemini de yanlış etti gerçi, Başkanı uyardım ama duymazlığa geldi, yemin aslına uygun edilmedi burada. Sayın Kamer Genç de ona itiraz etti. Sayın Başkan da bal gibi onu bilmesine rağmen gürültüye getirdi.
BAŞKAN - Sayın İnce, tutanakları getirteceğim, göndereceğim size.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Tutanakları istedim ben.
BAŞKAN - Göndereceğim size, tamam.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Yemini yazmıyorlarmış, bence ses kaydına bakın Sayın Başkan, ses kaydına bakarsanız görürsünüz. Yukarıdaki tribünlerden gelen alkışı da, bir tiyatro çadırına benzeyen görüntüyü de bir zahmet kafanızı yere eğmeden karşı tribünlere baksaydınız Meclis tarihinde ilk kez böyle bir yemin töreni olduğunu görürdünüz. Sizi uyarmamıza rağmen görevinizi yerine getirmediniz.
Hükûmetin Türkiye'de istediği: Sayıştay denetlemesin, emniyet soruşturmasın, yargı kovuşturmasın, ayakkabı kutularındaki dolarlara kimse karışmasın; "Çıkalım yandaş medyaya, millete bunları anlatalım, 'Komplo var, dış mihraklar yaptı bunu.' diyelim." Ne komplosu? İsrail'le gizli anlaşmaları yapan sizsiniz. "Amerika'ya stratejik ortak oldum.", "Bush'un gözlerinden terörle mücadele konusunda kararlılığı anladım.", "Obama'nın sesini özledim.", "Parmakla çağrılması bir samimiyet işaretidir." diyen sizlersiniz, bunları yapan sizlersiniz. Ne diye size komplo kursunlar, ne istediler de vermediniz ki onlar size komplo kursunlar? "İran" dediniz, o da elinizin altından kaydı, sizi yalnızlığa bıraktı. Beceriksizliğiniz, basiretsizliğiniz Türkiye'nin başını belaya sokmuştur.
Bakın, 21/4/2009 günü, Sayın Başbakanın bir paragrafını okuyorum: "Eğer bugün hâkimlerimiz, savcılarımız hiçbir baskı ve tehdide boyun eğmeden görevlerini yapabiliyorlarsa güven verici bir gelişmedir. Bundan kim, neden rahatsız olabilir; bunu kim, neden engellemeye çalışabilir? Ortada son derece ağır, son derece vahim iddialar var, Anayasa'mıza, yasalarımıza göre suç teşkil eden ithamlar var. Bırakalım yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin, bırakalım ak ile kara ortaya çıksın. Süreci bulandırarak, savcıları tehdit ederek hiç kimse bir yere varamaz."
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kim demiş?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Başbakan demiş bunları, Sayın Recep Tayyip Erdoğan.
Başbakanın bu sözlerini kendisine hatırlatıyorum. Bırak hukuk işlesin, bırak yargı işlesin; savcıyı, hâkimi, mahkemeyi tehdit etme diyorum, sizlere saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)